Çok katı kurallar altında baskıyla yetişmek ve yaşamını buna göre çizmek bazen insana çok  şey kaybettiriyor.

Bunu tecrübelendikçe daha iyi anlıyorum.

Esnek ve politik olmak

Çok şeyin üstesinden gelebilir.

Her konumda ve şartta…

Siyasette, arkadaşlıkta, sevgide, sosyallikte…

Yazı yazmak da öyle.

Derinlere inmeden katıya kaçmadan orta karar,

Ilıman Akdeniz iklimi gibi…

Gri gibi…

Buna nasıl mı geldim?

Vizyona yeni giren bir filmden.

“İŞE YARAR BİR ŞEY" 

Yirmi beş yıldır hiçbir lise yemeğine gitmemiş Leyla... Üstelik 16 saat süren bir tren yolculuğuyla! Hemşirelik son sınıf öğrencisi Canan, o niye trende? Gönlünde oyuncu olmak varken hemşire adayı olarak hiç istemediği bir iş görüşmesine gidiyor. 

Peki Yavuz? 

Hareketsiz yatıyor bir pencerenin önünde, seyyar satıcıları, faytonları, sokaktaki insanları izliyor bütün gün. Canan’ı bekliyor, belki de Leyla’yı, belki de bir gece treninde yolları kesişen katil ile şairi.

Film uzun zaman enstantenelerle trende geçiyor.

Başlarda tren yolculuğu özlemim depreşti. Ancak film ilerledikçe şimdi kalkıp gideyim yok biraz daha kalayımla geçerken… 

Oldukça başarılı bir final bölümüne gelince işler değişti. Hiperaktif ve ani kararlıyımdır ama arkadaşlarıma ayıp olmasın diye çıkmadım. 

İyi ki de çıkmamışım.

Her durumun zamana ihtiyacı olduğunun ayrımına bir kez daha vardım. Kalkıp gitseydim filmin çarpıcı sonunu göremeyecektim. Son da  bu görüşü destekliyordu. Verdiğimiz kararların geniş halkalarına bakmamız gerektiği ve her zaman yapılacak, konuşulacak, tadına varılacak bir şeylerin olduğu. Ani kararların iyi kötü sonları.

Yani değişime ayak uydurmanın ince ayarı … Katı eğitimden geçmişler evet- hayır, var-yok , yaz- kış, sıcak-soğuk, acı- tatlı gibi net çizgilerini bir kez daha düşünsünler. Hepimizin ani çıkışlarından ani kararlarından söz ediyorum. Pişmanlıklardan, yakalamaya geç kaldıklarımızdan. Film de bu ölümle yaşam arasında ki karar köprüsünde kaldı. Veee mutlu sonla bitti.

Bu vasıfa uymak istiyorum. Zamana bırakmayı, nete geçmeden, griyi de yaşamayı. Siyah beyazı sadece Beşiktaş’ın renkleri olarak bırakmayı. 

Babam bile ne sık kullanırdı “Bakarız” ı… Net cevabı asla hemen vermezdi.

Hoş… şimdilerde de insanlar, nasılsa geri dönüş var deyip atıp tutmakta… 

Ben de büyüyünce öğreneceğim işte.