Bektaşi’nin biri her gün kasabada “Her şey Allah'tan, her şey Allah'tan” diye mırıldanarak dolaşır dururmuş. Bir gün kasabanın serseri delikanlılarından biri, yine böyle mırıldanarak dolaşmakta olan Bektaşi'ye arkasından sessizce yaklaşmış, ensesine okkalı bir şaplak atmış. Canı fena halde yanan Bektaşi'nin pür hiddet dönüp kendisine ters, ters baktığını görünce;
-Öyle ne bakıyorsun baba erenler? demiş. Hani her şey Allah'tandı?
-Tabii, demiş Bektaşi, her şey Allah'tan da, ben hangi deyyusu aracı ettiğine bakıyorum.
Yaşanan son olaylarda acaba millet olarak hak ettiğimizi düşünebilsek kendimize haksızlık mı etmiş sayılırız? Vuran eli eleştirmek yerine biz buna layığız diyebilmemiz daha mı gerçekçi olur? Verdiğimiz istiklal mücadelesiyle kazandığımız zafer ve devamında kurduğumuz cumhuriyetimiz dünyada sömürülen milletlere örnek olmamız, yapılan devrimlerle ümmetçilikten birey olma hakkı kazanmamız, dolayısıyla kula kulluğun son bulması vasıtasıyla sınırlarımız içerisinde yaşayan istisnasız hangi sınıftan, makam ve mevki gözetmeksizin herkesin kanunlar önünde eşit haklar kazanmasının kıymetini kavrayamamış olmamızdan marabalık ruhumuz mu kabardı ki biat etme ihtiyacını hissettik?
Benimsenen prensipler,“egemenliğin kayıtsız şartsız milletin” olduğudur. Etkin, bireyi var eden bir anlayış vardır. Hukuk devleti, hukukun üstünlüğüne dayanır. Hiç bir organ, kişi hukukun üstünde değildir. Devletin tüm organlarına hukukun egemenliği hâkimdir. Kaideler yalnızca yönetilenlere değil, yönetenlerinde uymama gibi bir özgürlükleri ve ayrıcalıkları yoktur. Aynı zamanda yönetenlerin kuralları uygulama yükümlülükleri vardır. Aksi yönde davranmaları suç teşkil eder. Tüm bu mevzumeler değerine cumhuriyet denmektedir.
Seçilenler keyfi uygulamada bulunamazlar, işledikleri suçlardan sorumsuz tutulamazlar. Ülke ve rejim için tehlike oluşturacak fiili hareket ve uygulamalarda olması anayasal suç teşkil eder, gereğini yerine getirmeyen rejimi korumakla görevli kurumlar da suça ortak olmuşlar demektedir. Sisteme karşı saldırı anında toplumun nefsi müdafaa hakkı mahfuzdur.
Ağır aksak da olsa 90 yıldır muasır medeniyetler ve hukuk yolunda ilerleyen cumhuriyetimiz, ne oldu da birden bire Ortadoğu karanlıklarına doğru hızla ilerlemeye başladı? Bu toz duman içerisinde koparılmak istenen ülkenin bir bölümü hakkında bazı şer ve terör odaklarının devlete meydan okumasının suç teşkil etmediği bir döneme girmiş bulunmaktayız. Çalmayı bile hoşgören çalsın ama çalışsın felsefesini benimsemek devletin tüm organlarının, yargının, yasamanın, medyanın tek adamın etkisi altına girmesini dahi yadırgamamayı; bakanların kalem müdürleri gibi çalışmasını nasıl içimize sindirebiliyoruz? Günümüzü geçtik, çocuklarımızın dahi geleceklerinin çalınmasına rıza göstermek nasıl bir ruh halidir.
Ortalık o kadar toz duman ki hiçbir şey göremiyor, farkına varamıyoruz. Hiç olmazsa pis kokuları alabilelim. Yapılan talanı toz bulutları dağılmadan görebilmek önemli olan.
Suratımıza inen tokadın, önümüze kurulan tuzağın daha çok bedel ödemeden toplum olarak farkına varabilmek temennilerimle.