“İş dönüp dolaşıyor; Said Nursî’nin yüz sene önce cehalet ağa, oğlu zaruret efendi ve torunu husumet bey olarak sıraladığı, ‘bizi mahveden’ üç düşmana gelip dayanıyor. Merkezinde ağalığın yer aldığı feodal düzenin de, fakirliğin de, gelir uçurumu ve adaletsizliğinin de, basit ve sıradan sebeplerle kapışma ve kavgayı netice veren ihtilâf ve anlaşmazlıkların da ardında bunlar var.
     “Bediüzzaman’ın, İstanbul’da 2. Meşrutiyetin ilânından sonra gittiği şarkta aşiret mensuplarıyla yaptığı sualli-cevaplı sohbetlerin muhatabı sadece o zamanki dinleyicileri değil. Şimdiki nesillerin de bu izahlardan öğrenip istifade edeceği çok şey var.
     “Oradaki izahlardan çıkarılabilecek önemli ve hayâtî mesajlardan birkaçını sıralayacak olursak:
X
     “Aklınızı iyi kullanın. Gelen bilgi ve haberleri mutlaka tahkik sürecinden geçirin. Dolduruşa gelmeyin.Provokasyon tuzaklarına düşmeyin.
     “Hürriyet, imanın bir hassası, özelliği, parçasıdır. Hürriyeti doğru anlayın ve ona sahip çıkın. Allah’tan başkasına kul olmayın ve Allah’ın yarattığı hiçbir şeye zulmetmeyin, istibdat, baskı ve tahakküme yeltenen kim olursa olsun -devlet, şeyh veya ağa- itiraz edin, boyun eğmeyin.
     “Hukukunuzu bilin, hakkınıza sahip çıkın.
     “Her meseleyi istişare ile çözüme bağlayın.
     “Her şeyi devletten beklemeyin. Özellikle demokrasi ve hürriyetin sağlam bir kültür ve ahlâk altyapısı üzerinde kökleşmesi için size de görev ve sorumluluklar düşüyor; onları yerine getirin.
     “İdarecileriniz, hizmetkârlarınızdır. Onlara bu anlayışla muhatap olun, gereğinde hesap sorun.
     “Cehalete savaş açın; kendinizi bilgiyle donatın; din ve fen ilimlerini imtizaç ettirerek kendinizi geliştirin ve medeniyet yarışına öyle katılın.
     “ ‘Eski hal muhal; ya yeni hal, ya izmihlâl.’ Eskiye takılıp kalmayın. Dünyadaki gelişmeleri iyi takip edin ve doğru okuyun. Her olumsuzluğu dış düşmanlara bağlayan komplo teorilerine fazla iltifat etmeyin. Önce kendi zaaf ve eksiklerinizi telâfi edin ve kendi bünyenizi sağlamlaştırın.
     “Müslüman unsurlarla İslâm kardeşliğini güçlendirin; gayrimüslim azınlıklara düşmanlık beslemeyin, şefkat ve adaletle muamele edin...
X
     “Tedenni-i milletten ciğeri yanmış gibi feryadüfigan ederek ‘Ah, ah, ah! Vaesefâ!’ diyen Bediüzzaman, kurtuluşun maarifte olduğunu yine 1900’lü yılların başında İstanbul gazeteleri için yazdığı makalelerde, ‘Hürriyete hitap’ nutuklarında ve şark aşiretleriyle yaptığı sohbetlerde ifade etmişti.
     “Geliştirdiği maarif projesini Kur’an-kâinat bütünlüğü ekseninde vicdanın ziyası olan dinî ilimlerle aklın nuru olan modern fenleri kaynaştıran bir temele bina etmişti. Böylece, asırlardır devam eden ve son devirde ihtiyaçlara cevap veremez hale gelen tekke ve medrese ile, yeni gelişen modern mektepleri birleştirip, üç ayrı eğitim kanalını doğru bir zeminde buluşturmayı öngörmüştü.
     “Bu yönüyle, tevhid-i tedrisatı kaçınılmaz bir ihtiyaç ve gereklilik olarak ilk gündeme getiren kişi Bediüzzaman. Birbirinden kopuk üç ayrı kanalda yetişecek nesiller arasında meydana gelecek kopukluk ve derin uçurumu gidermenin en isabetli formülünü bu şekilde ortaya koymuştu.
X
     “Müfredatta vicdanın ziyası olan dinî ilimlerle aklın nuru olan modern fenlerin imtizaç ettirilip kaynaştırılarak okutulması, nesillerin tevhid çizgisinde, dini de, dünyayı da çok iyi bilen, sarsılmaz bir inanç yapısıyla çağdaş gelişmelere açık mükemmel insanlar olarak, yetişmesini sağlardı.
     “Keza, siyasî, ilmî, sosyal alandakiler başta olmak üzere, istibdadın her türlüsünü reddeden ve her çeşit fikrin özgürce dile getirilip tartışılmasına imkân sağlayan bir anlayışla verilecek olan eğitim, demokrasinin bu topraklarda çok daha erken tarihlerde kök salmaya başlamasını kolaylaştırır ve buna paralel olarak feodal aşiret düzeninin şeyhlik ve ağalık gibi kurumlarını çözecek bir süreci başlatarak bu etkisini pekiştirirdi.”
     (Kâzım Güleçyüz - Ömer Ergün)