Son zamanlarda, herkes Özalcı oldu.. Türkiye’ye, eşi görülmemiş hizmetler, eserler kazandıran çağ atlayan, Büyük Devlet Adamı, Cumhurbaşkanı, Başbakan, ANAVATAN Partimizin Kurucusu, Rahmetli Özal’ın değeri şu anda Türkiye’yi yönetenleri görünce, daha iyi anlaşılıyor. ÖZAL ve ANAP’ın yaptıklarına şu anda bile ulaşılamamıştır... 

Son zamanlarda, referandum nedeniyle, bilen, bilmeyen, sık sık, “Özal’da Başkanlık istemişti” diyerek fikir yürütüyor. Özal icraatçı, her zaman, devlet işlerinin içinde bulunmayı isteyen bir Liderdi... Türkiye’nin bir numaralı Makamı olan CUMHURBAŞKANLIĞI hakkı idi. Ancak, devlet işlerinden, ülkesine hizmetten uzaklaşmak istemiyordu. Türkiye için, İkinci Değişim Programını hazırlamıştı.. Bu nedenle, bir ara Başkanlık Sistemini önermişti. 

Rahmetli Özal’ın, düşündüğü sistem, öyle bir kişiyi, tek adam pozisyonuna sokacak bir yaklaşım asla değildi. En önemli yanı, denge ve denetlemeyi öngörüyordu. Diğer bir deyişle, ABD Başkanlık Sisteminin aynısı idi. Bilindiği gibi, Amerika’da, Başkanlar, Bakanları, Büyükelçileri, Yüksek Dereceli Hakimleri/Savcıları  Yüksek Rütbeli Askeri Personeli, kolay kolay tayin edemezler. Adaylarını tespit eder, parlamentoya ‘Kongreye’ onay için sunar... Kongre adayları çağırır, sorgular, tabiri caiz ise anasından emdiğini burnundan getirir, eğer uygun görürse onaylar... Başkanın Kararnameleri de, parlamentonun, adli mekanizmanın kontrol ve onayına vabestedir... 

Örneğin başkan istediği gibi bütçe yapamaz kongre kabul etmelidir... Hatta bir ülkeye silah, uçak, savaş gemisi veremez. Bu itibarla, Sn. Özal’ın, bir ara düşünüp, sonra ısrar etmediği, Başkanlık Sistemi ile referandum konusu olan sistemin, alakası dahi yoktur... Onun için, herkes dikkatli konuşsun, kübradan atmasın... Aslında önemli olan husus, gerçekten Türkiye için, böyle kritik, sorunların hayati derecede ağırlaştığı dönemde, ülkeyi bir referandum ortamına sokmaya, gerek var mıydı?... Bak, Türkiye Aralık ayından beri durdu, kaybetti, işler aksadı, herkes referandumu bekliyor, karar veremiyor... 

Aslında Özal, Başkanlık Sisteminde ısrarlı da olmadı. Türkiye’ye hizmet arzusunu, İkinci Değişim Hareketini, gerçekleştirmek için, Parlamenter Sistem içinde, hareket ederek, Cumhurbaşkanlığından ayrılıp, seçimlere iştirak ederek, Türkiye’nin başına geçmeyi planlamıştı. Ne yazık ki, takdiri ilahi, buna imkan vermedi... Ben ve benim gibi DPT kökeninden gelen, ANAP’lı arkadaşlarım, Anavatanın kuruluşu olan, 20 Mayıs 1983 tarihinden neredeyse 15 sene önce, Özal’ı planlamada tanıdık, beraber olduk, emrinde çalıştık. En yakınları olduk... Özal’ın fikir ve düşüncelerini, en iyi bilenler en yakını olan bizleriz...