Türkiye Futbol Federasyonu’nun seçimli genel kurulu gerçekleşti ve başkanlık koltuğuna bir kez daha önceki başkan Yıldırım Demirören oturdu. Hür iradenin delegeler aracılığıyla tescili, seçimle gelen bir başkan ve yönetime tabi ki bir sözümüz yok. Zaten olamaz da. Ancak gerçekten anlayamadığım bazı şeyler var onları sizlerle paylaşmaya çalışacağım…
Spor Toto Süper Ligi’ni izleyen hemen herkesin, neredeyse başkan seçildiği günlerden beri hiç durmadan saydırdığı ve “Yeter Yıldırım Demirören yeter” diye tribün koroları oluşturduğu, yönetimler bazında yerden yere vurulan Demirören’e seçimin hemen öncesinde ve seçim sırasında verilen bu salt desteği ben anlayamadım doğrusu. Hele hele Trabzonspor yönetiminin, özellikle de Bordo Mavili kulübün başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun, eski federasyon başkanı, kendi toprağının evladı Haluk Ulusoy’a destek vermeyip, geçmişte yerden yerde vurduğu Demirören’i desteklemesini hiç mi hiç anlayamadım.
Hacıosmanoğlu’nun Trabzonspor Mali Genel Kurulu’nda Demirören için sarf ettiği sözler herkesçe malum. Açıktan açığa savaş ilan ettiği Demirören ve yönetimine, o sözleri sarf edenlerin nasıl destek verebildiğini, beynimin hiçbir noktası kabullenemiyor.
Aslına bakılırsa, Hacıosmanoğlu’nu anlamak gerek galiba. Adamın tutarsızlığı neredeyse verdiği her demeçten, her hareketinden çok net bir biçimde ortaya çıkıyor. Kaldı ki, onun bu tutarsızlığına duyarsız kalamayan dört yönetim kurulu üyesi, daha fazla dayanamayıp istifasını veriyor. Kulislerde konuşulanlar eğer doğruysa, istifa eden o dört ismin yanına yenilerinin de eklenmesi an meselesi.
Hani bir laf vardır ya, “Başı bozuk kervan, ne hızlı koşar ne rahvan” diye. İşte o hesap; Fiyasko sayılabilecek bir sezonun ardından, takımın başına sportif direktör olarak getirilen Süleyman Hurma’yla, teknik direktör Ersun Yanal arasında oluşan uçurumlar bu durumun farklı bir yansıması. Ayrıca, sezon tamamlanmadan sözleşme yenileyen Özer Hurmacı için, “Ya o, ya ben” deme noktasına gelen Ersun Yanal’ın Takımdaki yabancılardan Kevin Constant ve Waris’i de istemiyor oluşu, Hacıosmanoğlu’nun ise, bu üç oyuncunun da takımda kalmasını istemesi oluşan tablonun bir başka figürü.
Neyse, biz Trabzonspor özelinden uzaklaşıp, yeniden Federasyon seçimine dönelim yine. Çünkü, Trabzonspor’a dair yazmayı sürdürecek olursak, konu çok daha farklı noktalara ulaşacak.
Evet, işte lafta tüm takımların ortak bir dille, “İstemezük” dedikleri Yıldırım Demirören tek aday olarak katıldığı seçimlerden yeniden başkanlık koltuğuna oturarak çıktı.
Demek ki, Demirören’in başkanlığı süresince kendisine yapılan veryansınların hiçbir hükmü harbiyesi yokmuş. Her biri birer yalandan ibaretmiş.
Küçüğü-büyüğü hepsi ağlaklıktan başka bir şey yapmıyormuş. Ya h0iç öteye gitmeyin, yalnızca geçtiğimiz sezonu gözünüzün önüne getirin, Spor Toto Süper Lig’de mücadele eden tüm takımların yöneticisinden futbolcusuna varana kadar, Demirören ve federasyona söylemediğini bırakmadı. Ne oldu da bir anda tüm bunlar unutuldu ve kayıtsız şartsız destek aldı Yıldırım başkan.
Vallahi başta da belirtmeye çalıştığım gibi, anlayamadım. Sanırım anlayamayacağım da…
Ya sabır çekiyor ve ekliyorum; “Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış”.
O zaman hadi buyurun yatsı namazına…
Kalın sağlıcakla…