“Oyun içinde oyun oynamayı değil, oyun içinde yaşamayı öğrettiler.
Teşekkürler hayat”
Yeşil, sulu ve ekşi elmaya dadanmış
Kambur kurdun edasıyla bakabilmek hayata.
Hem sevimli.
Hem ürkütücü.
Hayat gibi…
Meldazirek
Hayatımın selfiesini çektim az önce.
Boş bir ekranla karşılaşınca şaşırmadım.
İçi boşaltılmış bir bedenin dış cephesi
Ne kadar heybetli olabilir ki?
Her şeyin sorgulandığı bir evrende
İnsanlık neyi doldurabilir ki?
Bazen yakalarsın içindeki örümceği
Hiç tahmin etmediğin bir anda
Ağa dönüşen bedeninin bir yerine
Yuvasını yapmış, beklemektedir avını.
Hırslıdır, tetiktedir.
Gözü açık ve açtır.
Zekidir.
Heyecanlı ve kendinden emin.
Sığınağı onu tüm kötülüklerden korur.
Ama bilmez en büyük tehlikenin içinde olduğunu.
Çünkü beden yorgundur aslında
Çelimsizdir, cılızdır.Zayıfıtr.
Gölge gibi kararır arada.
Usulca bekler yine gün yüzüne çıkmasını
Korunaklı yuvasının.
Oysaki bilir;
Gölge üzerine çullandı mı
Gitmez ve onu tutsak eder karanlığın erdemiyle.
Gölge bir erdemdir.
Bir armağan.
Sevda kaçsın çayınıza