İSLAM DÜNYASI HATTATLAR BİRLİĞİ KURULDU

İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi’nin (IRCICA) düzenlediği bu yılki Uluslararası Hat Sanatı Buluşması, 12-15 Eylül tarihleri arasında İstanbul’da yapıldı.
32 ülkeden 150 hat sanatçısının katıldığı etkinliğin sonunda İslam Dünyası Hattatlar Birliği’nin kuruluşu ilan edildi.

“Kur’an-ı Kerim Mekke’de indirildi, Kahire’de okundu, İstanbul’da yazıldı” sözü tarihi bir gerçeğin ifadesidir. Hat sanatı tarihi incelendiğinde, hat sanatını zirveye ulaştıranların Türk sanatçılar olduğu kolayca görülür.  
Merkezi Yıldız Sarayı’nda bulunan İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi IRCICA’nın düzenlediği “IRCICA Uluslararası Hat Sanatı Buluşması”nın bu yılki etkinliği, geçtiğimiz hafta içinde, Dolmabahçe Sanat Galerisi’nde açılan hat sergisi ve Grand Cevahir Otel’de yapılan toplantılarla  başladı. Buluşmaya 32 ülkeden yaklaşık 150 hattat, hat dernekleri başkanları, araştırmacılar, hat uzmanları ve koleksiyoncular katıldı.
Dolmabahçe Sanat Galerisi’ndeki sergide, IRCICA’nın 1986’dan bu yana üç yılda bir düzenlediği Uluslararası Hat Yarışması’nda ilk üç dereceye giren sanatçıların 70 yeni eseri sergilendi. Üç yılda bir yapılmakta olan Uluslararası Hat Buluşması, serginin yanı sıra paneller, atölyeler, icazet töreni ve inceleme gezileri gibi çeşitli etkinlikleri de kapsıyor.

KÜLTÜR BAKANI ÖMER ÇELİK:
“HÜSN-Ü HATTIN BAŞKENTİNE HOŞ GELDİNİZ”


 Programın ilk gününde İstanbul Grand Cevahir Oteli’nde yapılan açılış töreninde konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Çelik, hat sanatının İslam dünyasındaki önemini anlattı ve İstanbul'un dünyanın başkenti olarak nitelendirildiğini ifade ederek, konuk sanatçılara, "hüsn-hat"ın başkentine hoşgeldiniz” dedi.
İslam tarih ve kültür sanatının tanıtılmasına vesile olan  bu gibi buluşmaların önemine dikkati çeken Çelik, "Bir toplumun gelecekle ilgili siyasi varoluş iddiası olacaksa, bunun muhakkak suretle medeniyetle ilgili bir iddia olması gerekir. Eğer medeniyet ile ilgili bir iddianız yoksa, herhangi bir şekilde toplumsal ya da siyasal varoluş iddianız da olamaz. Dolayısıyla bugün tartıştığımız şey, bizim kendi coğrafya ve kültürümüzde medeniyetle ilgili iddiamızı ne derece ve nasıl sürdürebileceğimizle ilgili bir tartışmadır" diye konuştu.
Çelik, Uluslararası Hat Sanatı Buluşması'nda yer alan hattat ve üstatların, sanata emek verenlerin, varoluş iddiası bakımından, aslında dünyaya meydan okuduklarını ve direniş sergilediklerini söyledi. Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim yaptığımız estetik ve sanat tarihi ve medeniyetimizle ilgili sanatın neresinde bir meydan okuma ve direniş vardır? Bakınız coğrafyamız kan ağlıyor. Bu eserleri üretmiş bir medeniyetin çocuklarının yaşadığı coğrafya kan ve gözyaşı içinde. Bizim coğrafyamız İslam kelimesinin haksız ve hukuksuz bir şekilde terörle ve vahşetle anıldığı bir coğrafya haline getirilmeye çalışılıyor. Biz İslam kelimesini öylesine aziz biliriz ki, İslam kelimesinin geçtiği bir cümle içerisinde hiçbir şekilde vahşet, terör ve katliam kelimesinin geçmesine müsamaha gösteremeyiz. Bugün İslam kelimesinden bahsettiğimizde biz barış, medeniyet ve tüm insanlığı kucaklayan bir medeniyet iddiasından bahsederiz. Dünyada herkese İslam'ın aziz kelimesinin kirletilmesine dönük teşebbüslere karşı sizin ürettiğiniz bu eserler büyük bir meydan okumadır."  
Yakın coğrafyada insanların mezhep ve etnik kimlikleri yüzünden öldürüldüğünü vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
 "Kendilerine 'Müslümanım' diyenler tarafından dinimizin asla onay vermediği katliamlar yapılıyor. Bunun karşısında, sizin ürettiğiniz bu değerler, aslında coğrafyamızın bir katliam ve zulüm şebekeleri tarafından teslim alınmasına karşı bir direniştir. Biz aslında geçmişten değil, gelecekten bahsediyoruz. Bir medeniyet en doğru ilişkisini yazıyla kurar. Yazıyla kurduğu ilişkiyi, onu geleceğe nasıl taşıyacağının da kodlarını bize verir. İşte hüsn-ü hat bize kendi medeniyetimizin yazıyla kurduğu ilişkiyi, toplumsal varoluş iddiamızı en açık bir biçimde gösteren bir sanat olması bakımından önemlidir. Bugün sadece sabah izlediğimiz haberlerde, bizim kutsal bildiğimiz şehirlerdeki katliam haberlerini izledikten sonra ortaya çıkan bu tablo, aslında bizim nerede durmamız gerektiğini gösteren açık bir mesajdır. Bu sebeple sizi bu mesajı taşıyan misafirler olarak bir kez daha selamlıyorum."
Konuşmanın ardından IRCICA Genel Direktörü Halit Eren, Bakan Çelik'e, hat sanatının yer aldığı porselen tabak takdim etti. Ardından Bakan Çelik, hat yarışmalarında jüri üyeliği yapmış birçok ülkeden gelen hattatlara plaketlerini verdi.
Hat Sanatı Buluşması, üç gün boyunca, ustaların ve uzmanların sunumlarıyla gerçekleşen panel oturumlarıyla sürdürüldü. Yapılan konuşmalarda hat sanatının geçmişi, bu sanatın gelişmesinde katkıları olan hattatlar ve günümüzde hat sanatının durumu ve yapılması gerekenler anlatıldı.
Etkinliğin kapanış gününde, tam gün devam eden oturumlarda, yine tüm dünyadan 16 hat ustası ve hocasıyla ‘hasbihal’ edildi, beş hat ustasının yönettiği atölye çalışmaları yapıldı.
Uluslararası hattatlar buluşmasına Dubai Kültür ve Sanat İdaresi Başkanı Mohammed Ahmad al-Murr, bir dönem İngiltere’deki Nur İslam Sanat Vakfı’nda yazar ve hat danışmanı olarak görev yapan Dr. Nabil F. Safwat, 1966’da Hamid Aytaç’ın da öğrencisi olan Iraklı hattat Yousif Thanoon ve hat sanatımızın büyük otoriteleri Porf. Dr. Uğur Derman, Prof. Dr. Hüseyin Öksüz, ünlü hattat Fuat    ,  katıldı, hat sanatımız konusundaki görüş ve düşüncelerini anlattılar.

 İSLAM DÜNYASI HATTATLAR BİRLİĞİ KURULDU


“IRCICA Uluslararası Hat Sanatı Buluşması”nın bu yılki en önemli duyurusu ise programın son gününde ilan edildi. İslam hat sanatını canlandırmak, korumak ve desteklemek amacıyla düzenlenen buluşmada, IRCICA şemsiyesi altında İslam Dünyası Hattatlar Birliği’nin temeli atıldı.
Hat sanatına ilgi duyanlar gelişmeleri IRCICA’nın internet sitesinden takip edebilirler: (www.tr.ircica.org)

“HÜSN-Ü HATTI OKUMAK, LALEYİ KOKLAMAK GİBİDİR”


Hat sanatından söz edildiğinde, bu sanatın tarihini, kültürümüze olan katkılarını, Türklerin bu sanatı zirveye nasıl taşıdıklarını, bu sanata gönül verenlerin neler yapmaları gerektiğini özetle bilmek gerekir. “IRCICA Uluslararası Hat Sanatı Buluşması” etkinliklerinin önemini daha iyi kavrayabilmek için, hat sanatının en saygın otoritelerinden biri olan Prof. Dr. Uğur Derman’ın sözlerine kulak vermek gerekir. Değerli yazarlarımızdan aziz dostum Oğuz Çetinoğlu’nun Derman Hoca’yla yaptığı söyleşiden kısa bir alıntı sunmak istiyoruz:  
Çetinoğlu: Kısaca hat sanatımızın özelliklerinden söz eder misiniz?
Prof. Derman: İslâm tarihi boyunca birçok yazı çeşidi bulunmuş, fakat tutunamamıştır. Bugün nisbeten çok kullanılanları kısaca tanıtayım:
Sülüs: Ağzı 2 mm.lik kamış kalemle yazılan, son derecede kıvrak, sanat göstermeye uygun bir yazıdır; bunun uzaktan okunabilecek kadar ağzı geniş kalemle yazılanına celî sülüs denilir ki, dînî yapılarda görülen sûre ve âyetlerin vücûd bulmasında çok kullanılır. Harflerin, sanat gayesiyle üstüste bindirilerek yazılmasına da ‘istifli hat’ denilir.
Nesih: Uzun metinlerin –bilhassa Kur’ân-ı Kerîm- yazılmasında kullanılan ve ağzı takrîben 1 mm. lik kalemle yazılan, işlek olduğu nisbette zarif ve okunaklı bir hat cinsi. Bu anlatılan hat çeşitleri Arapça’da yanlış okumamak için lüzumlu olan hareke işaretleriyle yazılır.
Ta’lîk: Ağzı 2 mm.lik kalemle ince ve kalın hareketlerin birbirini takîb ettiği, şiir gibi bir yazı nev’i; diğerlerinin aksine; bu, harekesiz yazılır. Uzaktan okunabilecek irilikte olanına ‘celî ta’lîk’ denilir. Osmanlı tarihinde kitâbe yazılmasında celî ta’lîkın ayrı bir yeri vardır.
Dîvânî-celî dîvânî: Osmanlılarda resmî yazışmalara mahsus iki hat çeşididir.
Oğuz Çetinoğlu: “Türklerde hat sanatı ile ilgili çalışmaların başlaması ve tarihî gelişimi hakkında özet bilgi verebilir misiniz?”
Prof. Derman:  “Selçuklularda da yaygın olmakla beraber, hüsn-i hat Osmanlılarda, bilhassa İstanbul’un fethinden sonraki çağlarda çok revac bulmuş; bu sanata Türk karakteri 15. yüzyıl sonlarında kazandırılmıştır. Sayılacak hattat ismi pek çok, ama ben hiç olmazsa devir açmış birkaçını sayayım: Şeyh Hamdullah (1429-1520), Ahmed Karahisârî (ö.1556), Hâfız Osman (1642-1698), Mustafa Râkım (1758-1826), Mehmed Esad Yesârî (ö.1798), Yesarîzâde Mustafa İzzet (ö.1849), Kadıasker Mustafa İzzet (1801-1876), Mehmed Şevkı (1829-1887), Sami (1838-1912), Nazif (1846-1913).
Çetinoğlu: Hat sanatından zevk alabilmek için okuyabilmek, okuduğunu anlayabilmek yeterli mi? Derman: Hat, Türklerde neredeyse bin yıl müddetle okuma-yazma vâsıtası olarak ehemmiyetini korudu. Gerçi, geçmiş hayatımızda okuma bilenlerin nisbeti yüksek değildi; yazmayı bilenler daha da azdı. Lâkin bu kültürü tam edinmiş olanlar, yüksek tahsil yapmışcasına yetişmiş sayılırdı. Bu sebeple, hattan zevk almada hiç olmazsa okuyabilmenin ve buna bağlı kültürü almış olmanın rolü büyüktür. Lâkin, harflerin arasına gizlenmiş ilâhî güzelliği hissedebilmek, yalnız okumakla mümkün değildir. Geçmişteki hattatların en büyüklerinden Kadıasker Mustafa İzzet Efendi’nin şöyle bir mısrâını hatırlıyorum: ‘Hüsn-i hattı okumak, lâleyi koklamak gibidir.’ Lâleyi koklarsanız ne duyarsınız? Hiç! Ama gönül gözüyle seyrederseniz, o sizi boş çevirmez. Eski imlâya göre Allah isminin de, hilâlin de aynı harflerin yeri değişerek yazıldığını hatırlatır...
Çetinoğlu: Hat sanatkârı olmak isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Derman: Hattın tahsili -kabiliyetin dışında- uzun emek ister, yıllarca... Bu çalışmaların sonu başarıyla biterse, üstâdın vereceği icâzetnâmeyle taçlandırılır. Amma, o genç hattat için öğrenmenin sonu yoktur. Şimdiki gençlerin arasında bu işin üç-beş ayda biteceğinin ve öğrendiklerinin kendilerine hemen para kazandıracağının hesabı içinde olanlar bulunuyor ve tabii neticede hüsranla bitiyor. Hüsn-i hat sabır ve müdâvemet (devamlı uğraşma) isteyen bir sanattır. Geçmiş üstadlar arasında, bir gün yazmamanın bile kendilerinden çok şey götürdüğünü söyleyenler çıkmıştır. Hâsılı, bu saydıklarımı göze alamayacaklar, kendilerine de, hüsn-i hatta da yazık etmesinler, diyorum.

HATTATLAR BULUŞMASI HER YIL YAPILMALI


“IRCICA Uluslararası Hat Sanatı Buluşması”nın son oturumunda, etkinliğe katılan çeşitli İslam ülkesi sanatçıları, bu etkinliğin üç yılda bir değil, her yıl yapılması gerektiğini belirttiler. IRCICA Genel Müdürü Dr. Halit Eren de bu haklı isteğin dikkate alınacağını ve hat sanatının gelişmesinde, İslam Alemi’nin hattatlarının buluşmasında birbirlerini tanımlarında büyük yararı olan bu etkinliğin her yıl yapılabilmesi için çalışacağını söyledi.