Konuştukları zaman mangalda kül bırakmayan,  aralarındaki ilişki için, “Biz ezeli rakip, ebedi dostuz” diyen o üç büyükler var ya; İnanın yalan söylüyorlar. En azından bunlardan iki tanesi yalan söylüyor.
Neden mi? İşte en basit cevabı size…
İnönü Stadı’nı yakarak, çağdaş bir stat yapmaya çalışan Beşiktaş’ın yaşadığı sıkıtı iki sezondur herkesçe malum.
Bir kere her şeyden önce, Beşiktaş’ı zorunlu olarak stadından ve taraftarından uzak kalma durumunda böylesine çaresiz bırakanlara, başta Fenerbahçe ve Galatasaray kulüplerine,”Yazıklar olsun. Hani nerede sizin ezeli dostluğunuz, nerede yardımlaşma duygularınız. Siz böyle davranarak, olsanız olsanız yalnızca sahada değil, saha dışında da ezeli rakip olabilirsiniz” diye haykırıyorum.
Gerçekten yazıklar olsun yahu. Hele hele Fenerbahçe; Senin Avrupa kupası maçın yok. 15 günde bir kendi sahanda oynuyorsun. Açsana Şükrü Saraçoğlu Stadı’nın kapılarını Beşiktaş’a. Ne kaybedersin? Tabii, olur mu hiç. Eğer böyle davranırsan, belki toplum üzerinde de olumlu bir etki yaratır ve anlamsız çekişmelerle dolu ortamı bir nebze olsun yatıştırırsın. Olmaz tabii… Gelelim Galatasaray’a. Devlet desteğiyle yapılan Aslantepe’yi Beşiktaş’a da açsan ne kaybedersin? Tabii ki bu durum onlar için de olmaz, olamaz. Şayet olursa kıyamet kopar çünkü. Ondan sonra da çıkıp, “Ebedi dost, ezeli rakip” palavraları atmayın lütfen. Zaten atsanız da kimse inanmaz merak etmeyin.
Bu arada, pek tabi ki Beşiktaş maçlarını oynayacak stat bulamayacak değil. Siyah Beyazlılar bu hafta oynayacağı Sivasspor karşılaşmasını Ankara Yenikent Asaş Stadı’nda oynayacak. Ondan sonraki iki karşılaşma olan Kasımpaşa ve Akhisar Belediyespor maçlarını da Başakşehir Fatih Terim Stadı’nda oynayacak. İstanbul Başakşehir Spor Kulübü ve Kulüpler Birliği Başkanı Göksel Gümüşdağ’ı yürekten kutluyorum. Yaptığı açıklamada, “Beşiktaş’ı sahamızda ağırlamaktan büyük mutluluk duyacağız” diyen Gümüşdağ, bu davranışıyla Fenerbahçe ve Galatasaray kulüp başkanlarına adeta kapak yaptı. Anlarlar mı, anlamazlar mı bilemem. Bildiğim tek şey, paylaşmanın her konuda olduğu gibi bu durumda da çok önemli bir erdem olduğudur. Maalesef, kısır çekişmeleri bir kenara bırakarak, dost eli uzatmaktan bu denli korkan isimlerin oluşturduğu kulüp yönetimlerinin bu duygudan uzak olduğunu söylemek zorundayız…
Evet, Beşiktaş ve stat probleminin ardından dilerseniz biraz da Galatasaray’a bir başka noktadan değinelim. Sarı Kırmızılı camia 25 Ekim’deki genel kurul öncesi hayli hareketli bir süreç geçiriyor. Ünal Aysal’ın boşaltacağı aşkanlık koltuğuna aday olan Duygun Yarsuvat ve Alp Yalman yoğun biçimde bir seçim stratejisi yürütüyorlar.
Kulübün iç dinamiğini oluşturan önemli isimlerle yaptığım ikili görüşmelerde ibrenin çok ağırlıklı olarak Alp Yalman’dan yana olduğu görüşünde. Bu durum kesin olmamakla birlikte çok kuvvetli bir olasılık olarak karşımızda.
Yalman’ın geçmiş dönemde de bu görevi yapmış olması ve tümünü henüz deklare etmemiş olmasına karşın sızan bilgilerden öğrendiğimiz isimlerin, Yarsuvat’ın yola çıkmayı planladığı isimlerden daha ağırlıklı oluşu da, şansını arttıran bir başka etken.
Ayrıca, Yalman’ın geçtiğimiz günlerde, Fenerbahçe ile olan ilişkilerden Galatasaray Adası’na dair düşüncelerine, Sabri Sarıoğlu sorunundan Federasyonla sürdürülecek ilişkilere dek yaptığı açıklamalar hayli dikkat çekiciydi.
Sonuçta kim seçilirse seçilsin, Galatasaray gibi Türk futbolunun en önemli kilometre taşlarından biri olan Sarı Kırmızılı camianın gelecek yıllarına etkili olacak bir  başkan olacak. Bu nedenle, hem Galatasaray, hem de Türk futbolu için şimdiden hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Hoşçakalın…