Halk dilinde "hayat pahalılığı" olarak bilinen bu terim ne zaman ki alış-veriş yapmaya gidersin kendini bize yeniden yeniden hatırlatır!
Biz emekliler kendimizi maaş gününe uyarlamaya çalışırız. Önceleri o bizim önümüzde seyreder, kendimizi ona göre ayarlardık. Şimdi ise biz önde, o ise peşimizden yetişmeye çalışıyor. Yetişmesi imkansız! Dışarıda eşinle şöyle özel bir yerde yemek yede göreyim seni! Bu lüksü -bize göre- bir tarafa bırak bir yakınını ziyarete giderken bile ulaşımı kaça patlayacak hemen onun hesabını yapmak zorundasın. Durumları iyi olanlar bu gerçeği görmemezlikten gelip " ne oldu, gelip-gitmiyorsunuz" diye serzenişte bulunuyorlar.
Doğrudur. Haklılık payı da olabilir ama dünyamız ister istemez küçüldü. Kaba tabir ile öküz öldü, ortaklık da bitti!.. Halk pazarına çıkarken bile önce cebine bakmak zorundasın, bu pazar için ayırdığın para ne alemde. TV’de haberlerde enflasyon açıklamalarına hem kızıyorum, hem de gülüyorum! Kalkmış bana "efendim taze fasulye 26 lira, işte hıyar şöyle" diye bizimle kafa buluyorlar. Sen önce mevsimlik sebze-meyve fiyatlarına baksana.
Kışın ortasında hıyardan taze fasulyeden bana ne?  Örneğin karnabahar ve ıspanak çok pahalı.
Kara kış nedeniyle diğer elzem şeylerde çok pahalı. Daha bunun zeytini, peyniri, eti var. Onlara sadece bakacak mıyız?  Hepsi de temel ihtiyaç. Dar gelirli ve emekliler çok müşkül durumda. Geçim dayanılmayacak vaziyette.
Hal böyle iken devlet şu ara yeni bir yapılanmanın peşine takılmış hiç oralı değil! Siyasete bulaşmak istemiyorum ama gerçekleri de görmemezlikten gelmek aymazlık olmaz mı? Ben burada resmi enflasyondan değil bizim kendi yani halkın enflasyonundan bahsediyorum. Aha şimdi telefonuma bir mesaj geldi: "8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde falanca yerde, Şişli'de zengin bir brunch keyfi sadece 59 lira". Tamam mutlaka herkes kendi işini yapıyor da biz burada neden bahsediyoruz. İnsanımız geçinemiyor. Hadi iki kişi gitik. 120 lira. Bunun daha ulaşım masrafı var. Bu para bizim ödenecek bir faturamız en azından.
Kadına şiddetin ve hunharca ölümlerin hala gündemde tazeliğini korurken boğazında o lokmalar huzurla geçebilecek mi? Dünyanın bir çok yerinde özellikle kültür seviyesi yüksek yerlerde o gün çeşitli etkinliklerle "kadına şiddet" kınanacaktır. O günün amacı zaten bu olmalı...
Kusura bakmayın ama dünyadan bi-haber yaşayan, okumayan, sorgulamayan bizim gibi ülkelerde ancak böyle iletiler gelir telefonlarımıza! Yeri gelmişken bir anekdot vereyim size. Komşumuz Yunanistan da kişi başı düşen kitap sayısı (yılda) 10 adet Ne güzel değil mi? Ya bizde nasıl yılda okunan kitap sayısı? Biz de bir kitap başına düşen insan sayısı 12.000 kişi. Artık gerisini siz hesaplayın.