Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz, lütfen?

Ahıska kökenli bir ailenin ferdi olarak Ankara’da doğdum. Temel ve ortaöğrenimimi Ankara’da; lisansımı Eskişehir İletişim- Gazetecilik’te aldım.  TRT’nin bir defaya mahsus, Türkiye’nin ilk sertifikalı spikerlerini yetiştirmek üzere açtığı, sınavla kabul ettiği ve zorlu bir eğitimden sonra yine sınav sonucunda sertifikalandırdığı ‘TRT Vizyon 2002’ okulundan başarıyla mezun oldum. TRT’de eğitim programları hazırlayıp sundum ve seslendirme yaptım. Hemen ardından ETV’de ana haber sundum, programlar ve açık oturumlar yaptım. Haberciliğin mutfağından ekranına kadar her evresini burada tecrübe ettim. Sonra Star Tv’de Gülgün Feyman’nın ana haber seslendirmelerini yaptım. Sonra TBMM TV [TRT 3]’nin açtığı sınavı kazanarak, benim için maneviyatı çok yüksek olan çatıdaki halen büyük bir istikrar ve özenle sürdürdüğüm görevimize başladım. Yaklaşık on yıldır da sektörümüze iyi yetişmiş yeni yetenekler kazandırmak amacıyla eğitimler veriyorum. Mesleğimizle ilgili de sürekli üzerinde çalıştığım bir rehber kitap hazırlıyorum. Davet üzerine üniversitelerdeki söyleşilere katılıyorum. Evli ve tarifsiz mutluluk Fatih Mehmet Kemal’imin annesiyim.

Neden medya sektörünü tercih ettiniz?

İletişim çocukluk idealimdi; mizaç ve yeteneklerimin de bu yönde olduğunu erken yaşlarda keşfettim. Eğitim yıllarımızda hocalarımızın tavsiyeleri de bu yönde oldu.

Medyaya ilk adımınızı nasıl attınız?

Lisans sonrası, ‘TRT Vizyon 2002’ Spikerlik ve Sunuculuk Okulu’ndaki eğitim ile başlamış oldum. Sonrasında TRT’de eğitim programları ile profesyonel meslek tecrübesine başlamış oldum. Sonrasında özel sektör ve daha sonra da şimdiki görevimizle devam ediyoruz.

Medya dışında yapmak istediğiniz çalışmalar var mı?

Elbette var. Ancak, medya ile ilgili eğitim, atölye vb vizyoner bir takım çalışmalarımızı kurumlaştırdıktan sonra ilgileneceğiz diğer hedeflerimizle. Öncelikle başlamak üzere olduğumuz bir Spikerlik-Sunuculuk okulumuz var.  

Mesleğinizde bir rekabet baskısı, etkisi hissediyor musunuz? Eğer hissediyorsanız bu, meslek yaşamınıza nasıl yansıyor? Bu rekabet ortamının size ve mesleğe olumlu olumsuz etkileri nelerdir?

Söyleyeceklerim genel olarak iletişim piyasasının durumuna ilişkin. Rekabetin, iyi, güzel ve hayır olanda yarışmak şeklinde olanını tavsiye ederim. Bu hem sizi hem rakip olanlarınızı yukarıya taşır. Her hangi bir kimseyi hedef almak insanı ‘çirkinleştir’. Onun yerine olgularla, başarılamamış olanlarla uğraşmak ve mümkün olduğu kadar ‘başarılan’ın herkesin namına bir fayda oluşturmasını hedeflemek gerekir. Bu yöneliş insanı ‘kurutucu hırslar’dan kurtarıp ‘insanlık için faydalı’ bir ‘merkez insan’ haline getirir. Böyle davrandığımızda, ara vermeksizin üzerimize gelen batılı girişimlere karşı, bizim olan cepheyi tahkim etmiş oluruz. Bu da medeniyetimizin gücüne güç katmak, ön saflarda sürdürülen varoluş mücadelemize katılmak şeklinde hayırlı bir netice için uğraş vermek anlamına gelir. 

Daha da somutlaştırmamız gerekirse, yabancı mihraklı iletişim kurumlarının bir kısmının varoluşumuzu bozmak, ülke bütünlüğüne kast etmek şeklindeki açık ve sürekli girişimleri karşısında bir konum belirlemek gerekir ve rekabetimizin onları alt etmeye dönük çıktıları olmasını gözetmek gerekir diye düşünürüm. Bu bizi kendisiyle, meslektaşlarıyla ve toplumumuzun tümüyle bütünler; güzel insan yapar.

Medya dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Değiştirme şansım olsa dünyanın medyasını değiştirirdim tabii. Medya en yaygın kültür alış-veriş unsuru. Bizim medyamızın da dünya medyasının bir şubesi olması yerine, kendi medeniyet fikriyatımızın kurulup gelişmesine; teorisinin sil baştan bizim kök kültürümüzle temellenip bütün insanlık için yararlı hale gelmesine uğraşırdım. Sektörümüz pek farkında olmasa da iletişim kanalları üzerinden bütün dünyaya boca edilen bir yaşama şekli var; nasıl düşüneceğimizi, nasıl davranacağımızı, bütün tüketim yönelişlerimizi … belirliyorlar. 

Yaptığınız iş için disipliner bir eğitim şart mıdır? Ya da mesleğiniz için iletişim eğitimi yeterli midir?

Mesleğimiz için sadece çoklu disipliner ve disiplinler arası eğitimlere ihtiyaç var. Şu haliyle iletişim bölümlerinin önümüze getirebildiği nadir meslektaşımız var. Fakat lisansı iletişim olmasa da kendini çok iyi geliştirmiş iletişimcilerimiz var. Nasıl ki siyasetçilerimiz siyaset eğitiminden değil de başka başka mesleklerden yetişiyorlar, iletişimcilerimiz de genel olarak başka mesleklerden yürüyüp geliyorlar. Spikerlik mesleği için ‘usta-çırak’ örneğini tavsiye edebiliriz. Yeteneğiniz keşfedildikten sonra en güzeli bir ustaya çırak olmak diyebilirim.

Salt spikerlik-sunuculuk kursu ile sunuculuk yapılabilir mi?

Örneği varsa ben bilmiyorum. Kurs veya başka formatlarda bir eğitim olabilir. Ama öyle birkaç aylık bir eğitimle iyi bir ekran kazanılamaz. Teorik eğitimle birlikte basitten karmaşığa bir uygulama safhasından geçilmeli. Acemiliğin atılabileceği ara istasyonlarda yoğurulmak gerekir. Bu arada sektör ve meslekle ilgili her önemli kişi veya iş takip edilmeli. Mümkünse bir duayene çırak olmalı diyebiliriz. Bu vesileyle bizim üzerimizde emeği çok olan değerli hocam Jülide Gülizar’a rahmet ve minnetle analım. Ondan başka Mehpare Çelik, Rahmi Aygün, Turgut Okutman, Cihangir Göker hocalarıma sonsuz saygılarımla şükranlarımı sunmak isterim.

Kendinizde bir şeyleri değiştirme imkanınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Keşkeler yerine mevcudu iyileştirmeye azmetmeyi tercih ediyorum. Koşullar ve süreçleri en yararlı şekillerde değerlendirmeye çalıştım. Belki uluslararası medya kuruluşlarında bir deneyim iyi olurdu.

Medya ile aranız nasıl? TV, RD, internet, gazete, dergi gibi iletişim araçlarından ne şekilde faydalanıyorsunuz? Sosyal medya ile aranız nasıl?

Sondan başlayalım. Sosyal medyaya asosyal medya gözüyle bakıyor ve sadece kifayet miktarı meşgul oluyorum. Dergileri öteden beri severim. Düzenli takip ettiğim haftalık, aylık dergiler yanında bilimsel hakemli dergilerden bir kısmını ihmal etmemeye çalışıyorum. Gazeteleri çoğunlukla dijitalden takip ediyorum. Radyo ancak seyahatlerde mümkün oluyor. TV’nin zaten içindeyiz. Bazı açıkoturumları özellikle takip etmeye çalışıyorum. İnternet medyasının doğası gereği yararları da çok fazla ve mümkün olduğu kadar faydalanmaya çalışıyorum.

Meclis TV’deki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Televizyonumuzun gündemi doğal olarak Meclisimizin gündemine göre şekilleniyor. Genel Kurul çalışmalarını takip etmek, uzun süren bültenler, kurgu, seslendirme, protokol sunumları, editöryal çalışmalar, açık oturumlar, moderatörlükler ve eğitim çalışmaları yapıyorum. 

Meclis TV’nin ilk kadın spikeri olarak, Meclis TV yüzü olarak hatırlanıyorsunuz. Bu duyguyu nasıl anlatırsınız?

Meclisimizin nosyonunun bir parçası olabilmek hakikaten gurur verici. Sektörde ayrıcalıklı bir konumu var. Meclis TV televizyonlardan bir televizyon değil. Orası Meclis TV. Milli egemenliğimizin ve milli irademizin tecelli ettiği Gazi Meclisimizin çok önemli bir unsuru Meclis TV.

İyi spikerliği nasıl tarif edersiniz?

Her şeyden önce gelişimi sürekli kılmalıyız. Bütün kültürel birikimle sempati temelli bir bağınız bulunmalı. Konuştuğunuz veya yazdığınız dili sevmeli ve sahiplenmelisiniz. Herhangi bir kelimenin mefhumunu severseniz anlam katmanları veya ayırımları ile  birlikte kullanabilirsiniz. Türkçe çok zengin bir dil aslında. Son otuz yıldır sunucuların taşıyıcılığını yaptığı yabanıl kelimeler bugün gençlerimizin tüm dimağı haline geldi. Mesuliyetli bir sektörüz. 

Dünle gelen bugün için yeterli değil; yarın için hazırlanmalıyız. Kendimizi geliştirmekten başka, mesleğimizi geliştirmek de görevlerimiz arasında olmalı. Mesleğimiz de dönüşüyor. Teknolojiler davranış ve beklentileri de dönüştürüyor. Spikerliğin yalnızca ‘yazılanı okumaktan’ öteye bir fonksiyonu olmalı. İlgili teknolojileri kullanabilmeli ve işimizle ilgili metinleri yazabilmeliyiz. Editör gazetecilik trendiyle uyumlulaşmak durumundayız. Ekranın hatta stüdyoların gerisinde var olan süreçlerde de doğal olarak yer alabilmeliyiz. 

Sunuculuğun, dünyadaki stresli mesleklerden olduğu ifade ediliyor. Sizce böyle mi, öyleyse spikerliğin stresli yanları nelerdir?

Evet tabii. Canlı yayın bıçak sırtı bir iş. Bir samuray kadar hızlı olmanız gereken anlar olabilir. Hata insana mahsus; ancak tecrübe ve hazır bulunuşluk halinizin stresi yönetmeye yetmesi lazım. Bir de yayın ekip işi. Sizin bir hatanız olursa ekran arkasının yapabileceği bir şey yok; orada bir aksilik yaşanacak olursa sizin durumu kurtarmak için hazır olmanız lazım. Bu gibi durumlar için hazırlığınız yeterli değilse uzun ömürlü olamazsınız. Tabii, bir de, ne sizinle ne de ekibinizle ilgili olmayan ancak faturanın üstlenilmek zorunda kalınan durumlar da olabilir, Allah korusun. 

Meclis TV dışında program yapmak ister misiniz?

Arayışımız yok ama olmaz anlamına da gelmez bu. Meclis TV’nin personeli olmak liyakati yüksek tutmayı gerektirir. Meclisimiz, milli iradenin tecelligahı. Bu açıdan sıkıntı oluşturmayacak gelişmelere kapalı değiliz elbette. Geçmişte oldu, yine olabilir.

Sizce ekranda olmak için güzellik şart mı?

Ekran belli oranda görsel bir iş; bu açıdan bakıldığında tabii ki bir sempati aranır. Ancak bu diğer yeteneklerden sonra işe yarar bütünleyici bir avantajdır. Tek başına hiç bir işe yaramaz. Aksi örneklerin ne kadar kısa ömürlü olduğuna bakarak yargımızın doğru olduğunu söyleyebiliriz.

Yeni medyanın [sosyal medya ve internet] geleneksel medyayı [rd-tv-gazete] yok edeceği söyleniyor; siz ne dersiniz? Yeni medya sizce ne yönde ilerleyecek?

Bu bir akış. Doğal olarak atalar yerini torunlara bırakıyor. Geleneksel medyanın fonksiyonu dönüşerek devam ediyor. Dijitalleşmek doğal akış gibi. Ancak sosyal medyalar, dijitalleşmenin dışında, bambaşka bir fonksiyonları olan mecralar. Sosyal medyalar bireysel medyalar diyelim en iyimser ifadeyle. Toplumda diğerlerine işe yarar bir şeyler verebilecek ne kadar insan var ki her birinin medyası kıymetli olsun? Kıymetli birikimleri zaten ortak medyalarımız alıp sunuyor ve çoğunluğun takip ettiği insanlardan yine klasik medyamız yararlanıyor. Sosyal medyalarda dolaşan içerikler zaten klasik medyalarda üretilenler. Bu açıdan kritik ettiğimizde geleneksel medyanın kendi akışında dijitalleşerek ve form değiştirerek devam edeceğini söylemek yanlış olmaz. Bununla birlikte klasik medyamız da sosyal medyada yer alıyor ve oradan da etkileniyor.

2. Başkent Ödülleri’nde, Meclis TV adına aldığınız ‘Yılın Spikeri’ ödülünüzü nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Emeğinin takdir edilmesi sevindirir her insanı. Benim için de mutluluk verici, elbette. Her ödülü kabul etmemekle birlikte doğru künyeli ödülleri bir sonuç varsayarak kabul ediyorum. Emeğimin, istikrarımın ve mücadelemin doğru kuruluşlar tarafından fark edilip takdir edilmesi onore edici bir davranış ve bunun için sizlere teşekkür ederim. 

Boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bizim boş zaman diye bir zamanımız yok. Planlarımıza zaman yetmiyor. Çok yoğun bir tempomuz var. İşimizin mesaisi işimizin hakkı; dışındaki zaman için de çokça işimiz, uğraşımız var.

Hayatımın kitabı - filmi diyebileceğiniz bir eser var mı?

Kendi literatürümüzden Safahat ve yabancı kitaplıktan Suç ve Ceza çok ayrıcalıklıdır, benim için. Filmlerden ise Şampiyon ve Yemen’de Somon Avı’nı unutamam.

KırmızıTürk hakkında neler söylersiniz?

Türkiye’nin ilk ve tek meslek platformumuz olan Kırmızı Türk Medya kurucusu Cengizhan Kaya ve ekibinin büyük boşluğu doldurduğunu ve mesleğimiz adına farkındalık oluşturmak için uğraş vermek gibi önemli bir misyonu taşıdığını ifade etmek lazım. Meslektaşlarımız adına teşekkür ediyor ve başarılarınızın artarak devamını diliyorum. Ayrıca bu özel röportaj için de çok teşekkür ederim.

Gelecek planlarınız nelerdir? Şu an bulunduğunuz konumdan memnun musunuz? Ve gelecekte kendinizi nerelerde görmek istersiniz?

Hali hazırda icra ettiğim ve aşkla bağlı olduğum görevimizde başarı trendimizi yükselterek sürdürmek isterim. Onun dışında mesleğimizi yükseltecek yeni yetenekleri kazanıp yetiştirmek, onları hem teorik hem de beceri olarak geliştirmeyi sürdürmek isterim. Bir de mümkün olursa meslektaşlarımız için bir literatür oluşturmayı çok istemekteyim.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey veya takipçilerinize mesajınız var mı?

Sektörümüzün mesuliyetinin büyük olduğunu ifade ettik. Tekrara düşmeden bunun bir milli sorumluluk olduğunu vurgulamak, ülke gençliğimizin iletişimin imkanlarını doğru değerlendirmeleri konusundaki temennimi dile getirmek isterim. Giderek daha kaotik bir hale gelen yaşlı dünyamızın ve kadirşinas coğrafyamızla yorgun zamanların en önemli yerinde, bölümünde bulunmaktayız. Bunun üzerine ben bir ömür düşündüm. Mesajımıza muhatap olacakların da yeteri kadar bu olguyu düşünmelerini dilerim.

2. Başkent Ödülleri Gecesi’nde aldığım bu özel ödül için KırmızıTürk Medya ve Medya Sesi’ne, değerli jüri üyelerine, emeği geçen herkese çok teşekkür eder, esenlikler dilerim.

Röportaj ve fotoğraflar: Cengizhan KAYA