Yaşadığımız hayat,gördüklerimiz dışın da,eğitimimiz ve aldığımız öğretim ve yaşam deneyimlerimizle olgun bir hal alır.Geçen zaman muhakeme yeteneğimizi geliştirir.Ön yargılı olmak hayatımızın hiçbir evresinde doğru olmasa da öngörü sahibi olmak,yaşamsal deneyim ve tecrübelerimizi artırmak pozitif geri dönüşümlerimizi artırır.
 
“Köylünün biri, ineklerinin sütünden tereyağı yapardı.Her gün tereyağının bir kilosunu kasabadaki fırıncıya satardı. Aldığı paranın bir kısmıyla fırıncıdan bir ekmek alır, köyüne dönerdi.
Bir gün fırıncı köylüye çıkışmaya başladı :
— Ben, sana güvenerek getirdiğin yağları hiç tartmadan aldım. Müşterilerime sattım. Oysaki sen yağları eksik tartıyormuşsun. Seni şikayet edeceğim.
Köylü, yağları kendisinin tarttığını, hepsinin de bir kilo oldu­ğunu söyledi.
Fırıncı, köylünün o gün getirdiği yağı tarttı, Yağ bir kilodan azdı.
Fırıncı, köylüyü mahkemeye verdi. Fırıncıyı dinleyen yargıç köylüye dönerek:
— Sen bu adamı aldatıyormuşsun. Tartıda haksızlık yapıyormuşsun, doğru mu? dedi.
Köylü:
— Sayın yargıç! Ben fırıncıya her gün bir kilo yağ veririm, Alacağım paranın bir kısmıyla kendisinden bir ekmek alırım, Köydeki terazimin gramları çoktandır kayıp. Ben, gram olarak fı­rıncının bir kilo diye verdiği ekmeği kullanırım. Eğer fırıncının ek­meği bir kilodan azsa benim yağım da az olur.
Fırıncı birden telaşlandı. Davasından vazgeçmek istedi. Yargıç, kabul etmedi. Fırına adam gönderdi. Birkaç ekmek ge­tirtip tarttı. Ekmeklerin hepsi bir kilodan azdı.
Köylü davayı kazanmış, fırıncının hilesi ortaya çıkmıştı.”
 
Bazen “bir musibet bin nasihatten üstündür” diye bildiğimiz bir söz vardır ya,bu kısa hikaye de tam bu türden.Hayat kendi için de öyle densizlikler,arsızlıklar,hayasızlıklar barındırır ki,mutlak arı yuvasına çomak sokmak gerekir.Şıracının şahidi bozacı misali,karşılıklı çıkar ilişkisi bozulmadığı sürece devam eder gider.İlahi adalette zaman aşımı yoktur inancın da olsam da,bu dünyada olan biten kepazece hallere göz yummak da şeytana ortak olmanın farklı bir boyutu değil mi ? Haksızlık karşısın da susmak,dilsiz şeytanlığın şekil değiştirmişliği değil mi ? Yaratılmışız,yaşıyoruz,hangi inanç içinde olursak olalım,dünya yaşamı sonrası bir final var,bu tartışmaya açık bir konu değil.”Ateist” tanımı dahi kendi içinde bir paradoks barındırıyor.Olmayan bir şeyi tanımamak gibi saçmalıklar hali.İnanır ve uygulama hallerinden uzak kalırsın ki,bu inançsızlık değil,kademe farklılığıdır.Yargı ve af mercii sadece ALLAH’ın arşıdır.İnsan yapısın da aldatılmaya çok yatkın olduğundan aldatılır,kandırılır,ya da kandırılmış görünmek işine gelir.İnsan yaratılışı haliyle akla,yüreğe ve vicdana sahiptir.Soyut olan bu gerçekler insana mahsustur.İnsan dışındaki yaratılmışlar da benzeri işlevleri olan soyutluklar olsa da “içgüdü” diye tanımlanır.İnsan her haliyle fıtratı da formatı da farklı bir yaratılmıştır,tekdir,eşi benzeri yoktur.Aldatıldım,kandırıldım halleri kişinin sadece kendisini ve çıkar ilişkisi ya da beklentisi içinde olanlara dair açıkladığı “top çevirme” eyleminin yumuşatılmış kaçak halidir.