Afganistan, on yıllarını ülke savunması ve terörle mücadelede harcamış bir dost ülkedir. Bizden farklı olan tarafı ise önce Rusya, sonra ABD bu ülkeyi doğrudan hedef almış, dağlar, taşlar, yıllarca bombalamalara maruz kalmıştır. Rusya’nın çekilmesinden sonra ABD’nin Taliban örgütüyle mücadele gerekçesiyle hedef aldığı kitle, gerçekte ne olduğu, kimin tarafından yönetildiği tartışılan bu terör örgütü değildir. Fakat bütün varlığı ile Afgan halkı ve refahı, terörle mücadelenin kurbanı olmuştur.
2014 sonu itibariyle ABD askerini bu ülkeden çekme kararı almıştır. Bununla beraber halen eğitici, danışman gibi statülerle küçümsenmeyecek bir miktarda ABD askeri ve diğer görevlileri ülkede bulunmaktadır. Rus askeri Afganistan’dan çekildikten hemen sonra ABD görevlilerince “Ruslara karşı ülkeyi savunmak için” kurulan Taliban örgütü, bu ülkedeki Amerikan siyasi varlığının da gerekçesini oluşturmaktadır. Terör örgütü, gerçek kurucularına karşı bağımsızlık mücadelesi verdiğini ilan etse de öldürülen, ezilen, sürünenler daima zavallı Afgan halkı olmuştur.
2001 müdahalesinden günümüze Taliban önemli ölçüde gerilemiştir. Bugün ülke on yılların iç savaş ve müdahale tecrübesiyle ayağa kalkmaya çalışmaktadır. Fakat IŞİD’in Kuzey Afganistan’da ortaya çıkması ümitlerimizi altüst etmiştir. Irak ve Şam’ı konu aldığı bu örgüt Kunduz bölgesine niçin geldi, nasıl geldi, hedefi nedir? Kiminle tartıştıysak benzer cevapları aldık: Şam ve Suriye’deki IŞİD askerleri buraya gelmedi. Dış mihraklar ortaya parayı ve silahı dökünce istediği kadar elemanı IŞİD olarak ortaya sürmüştür. Bundan sonrası için ne olur? Bu ülkenin huzur ve refah hakkı olmayacak mıdır? Bu gibi sorulara cevap aranırken, özellikle Afgan uzmanlar adeta kâbus günlerine yeniden dönmenin korkusunu yaşamaktadırlar.
Afganistan Stratejik Çalışmalar Enstitüsü’nce düzenlenen IV. Herat Barış Diyaloğu vesilesiyle öncelikle komşular Pakistan, Hindistan ve İran olmak üzere birçok ülkeden uzmanlar sorunları tartıştılar. Bu ülkede, dünyanın her tarafından akademisyenlerin bir araya gelip konuyu enine boyuna ele almaları dahi büyük bir başarı olarak kabul edildi. Temelde sosyo-ekonomik yetersizliklerin olduğu her fırsatta vurgulandı. İşsizlik, eğitim imkanları, sağlık hizmetleri ve alt yapı yetersizliği.. Hepsinin üstünde bir ur gibi yükselen terör, uyuşturucu üretimi ve ticareti, asayişsizlik ve güvenlik sorunları..
Bu ülkeden üniversitemizde lisansüstü eğitim yapan öğrencilerimiz bizi heyecanla karşıladılar. Bugün lisans seviyesinde her Afgan gencinin hayali Türkiye’den bir şekilde eğitim formasyonuna sahip olmaktır. Daha önce bu şansa sahip olanlar, kamu ve özel sektörde iyi yerlerde bulunmakta ve ülkenin geleceği açısından önemli görevleri ifa etmektedirler. Bu dost ülke öğrencileri için bundan sonra daha fazla kontenjan ayırmak, daha toleranslı davranmak konusunda kararlılığımızı bu vesileyle dile getirdik.
Afganistan şehirlerinde en sık karşılaşacağınız şeyler asker, polis ve askeri araçlardır. Mesela hava alanı yolunda geçtiğiniz askeri kontrol noktalarının sayısını aklınızda tutamazsınız. Bir otele girerken dahi adım başı askerler, kontrol noktalarında sizin güvenliğinizi sağlarlar. Caddelerden geçerken önünüzde arkanızda bir sürü askeri araçlar eşlik etmektedir. Sevinsek mi, üzülsek mi?
Bir baraj inşaatı görevlisi, personelin yarıya yakınının askerler olduğunu ve bunun maaşını da şirketin ödediğini söyledi. İşyerlerinin çoğu kendi güvenlik görevlilerini istihdam eder, kapasitesine göre belli sayıda askerin maaşını öder. “İşsiz insanlara bir şekilde istihdam alanı oluşturulmaktadır” diyebilirsiniz. Fakat üretime yönelik eleman istihdamı yerine, ayaklarında Amerikan botu, ellerinde çeşitli silahlar, adım başı makineli tüfeklerle donanmış araçlar.. Bütün bunlar istihdam yaratmak yerine üretimin, yatırımın, verimli istihdam alanlarının dolayısıyla ülke refahının düşmanı durumundadır. Halbuki bu ülkede yatırım yapılacak, üretime yönelecek o kadar alan var ki.
Afganistan’ın ırmakları İran’a akar, İran bir şekilde kullandığı bu kaynakları Afganistan’a satar.. İkram edilen elmaların üzerinde USA firması etiketi bulunmaktadır. Halbuki bu ülkenin diğer meyveleri gibi elmasının tadını başka bir yerde bulamazsınız dediler de dört günlük programımızda bunu tatmak mümkün olmadı. Çünkü bunu, usulüne göre pazarlayacak bir müteşebbis henüz yok.
Kabil’deki Türk Büyükelçiliği, belki de Türkiye temsilcilikleri içinde alan olarak en büyüklerdendir. Hemen bütün büyükelçilikler ve devlet daireleri gibi önü yüksek duvarlarla çevrilidir. Yine diğerleri gibi görevliler içerisinde ailesini ve çocuklarını bu ülkeye getirene rastlamak çok zor. Güvenlik sorunları, çocuk kaçırma olayları… 
Büyükelçilik görevlilerimizin program süresince ülkemizi temsil, tanıtma görevleri yanında Türkiye’den gelen katılımcılara yardım gayretlerinin de başka ülkelerde pek görülmediğini belirtmeliyim. Bizde diplomatik görevlilerin temel vasfı, ulaşılmaz, görüşülmez, yakın temas sağlanmaz kişiler olarak bilinir. Halbuki batılı ülke diplomatlarının kendi vatandaşlarına olan ilgisi, desteği hiç de öyle değil.
Güvenlik sorunların aşmış, insan kaçırmanın, bombalama olaylarının unutulduğu, kaynaklarını her geçen daha fazla halkın refahı ve huzuru yolunda harcayan bir Afganistan temennisiyle. Bu yolda Türk eğitim camiasına büyük görev düştüğünü tekrar belirteyim.