Bugün; 28 KASIM 2015 Cumartesi günü boyunca Ay Yengeç burcunda ilerliyor.

Ay Yengeç burcundayken; Milli konular, korunma içgüdüsü, koruma kollama besleme büyütme gibi “analık” konuları, evimiz, yaşadığımız yer, güvenlik konuları, ülke, ülke güvenliği, gelenekler gibi konular gündeme gelir. Ayrıca içgüdüler, hassaslığımız da tavan yapar. Her şeyden etkilenir, gereksiz bunalımlar ve depresyonlar yaşanır..

Bu günlerde geçmiş, anılarımız gündeme geldiğinden nostaljiye de eğilim gösterdiğimiz günlerdir…

ÖNEMLİ GEZEGEN HAREKETLERİ:

08:42 Chiron ileri harekete başlıyor Chiron bu saatte olağan hareketine başlamaktadır. 09:37 Ay Üçgen Neptün Bu iki gök cisminin uyumlu açıları altında yaratıcı her türlü çalışmaya başlamak iyi sonuçlar doğurur. Somut olayların üzerine düşmek bu açı altında hayalkırıklığına sebeb olabilir. Neptün sınırları kaldıran bir gezegen olduğundan çoktandır unutulan şeyler hatırlanabilir.

Hala geçerli enerjiler.

Birkaç gündür bu enerjiyi hissediyoruz.. Satürn ve Neptün karesi ile.

  • Zehirlenme yoluyla sorunlar, kısıtlanma ve engeller.

  • Ne yapacağını bilememe ve yönsüzlük hissi.

  • Sınırsız kötülükler

  • -Deprem, seller

  • Denizlerde sorunlar

  • Denizaltı gibi mühendislik ürünlerinde sorunlar.

  • Denizlerde zehirden ölümler

  • Yeraltı sızıntısı

  • Sanatsal tarihi yapıların zarar görmesi

  • Yardım kuruluşlarının engellenmesi

  • Petrol gibi akışkan maddelerde (özellikle kaynağı denizler olup sudan çıkanlarda) sorun…

  • Gaz gibi maddelerden de zehirlenme olasılığı

  • Gaz alınan yerlerden sorunlar. Muhtemelen bir doğalgaz krizi.

  • Hayal gücünün sınırlarının kalkmasıyla, yeni keşifler

  • Normalde Astrologları engelleyici durumlar; ancak gökyüzünün de bunun tersine sınırları kaldıran bir hayal gücü yetisi.



Saat 07:42 itibari ile Güneş’in Pluto ile contraparalel açısının zarar veren enerjisinin altında yaşama sevincimizi kaybedebiliriz.

Kimlik değişimi olur. Mutsuzluk, umutsuzluk ve beklentisizlik hissi keyfinizi kaçırabilir.

Bir güç altında ezildiğiniz hissini yaşayabilirsiniz..

Kişiliğe eğer kriz yönetilebilinirse karizma bile sağlayabilir. Ancak zor bir açıdır…



AY’IN ACILARINA BAKARSAK:

Öğle saatlerinde kesinleşen (13:33) Ay’ın Mars ile 90 derecelik açısının altında korkularımız tetiklenir..Şiddete meyil kazandığımız açıdır. Kavga, agresyon ve gerginlikler yaşanır.

Trafikte kaza demektir… Kışkırtmalara karşı kontrollü olun…

Akşamüzeri ise saat 21:48 itibari ile Ay’ın Pluto ile karşıt açısının altında; güçlü hisler devreye girer… Derin duygular “ya hep, ya hiç” hislerinin esiri oluruz.. Şiddete meyil veren bu açının yaratıcılıkla açığa çıkmasını sağlamanız yerinde olur.

Açının en kolay harcanış şekli, yaşadığınız alanda değişiklik yapın. Eşyaların yerlerini değiştirmek bile sembolik olarak bu enerjiyi harcamanıza neden olur.

Okült çalışmalar içinde uygun açılardır…


***

Kuantuma göre gözleyen ve gözlenen farkındalığı;


Her yeni gözlem yeni bir farkındalık yaratabilir.

Kesin olarak “Yaratır” demek pek mümkün değil çünkü gözlemi nasıl yorumladığımız çok önemlidir.

Eğer “Önemli değil, sadece bir tesadüftür” derseniz olayı o seviyede kesip daha derine inme gereği duymazsınız.

Ama “Bu olayın altında bir neden olmalı” şeklinde düşünüp sorgulamaya devam ederseniz derine inmiş olursunuz ve farkındalığınız da artar.


Bizler olayları gözlemlerken aynı zamanda kendimizi de gözlemlemiş oluruz.

O olayın bizim başımıza neden geldiğini sorgularken kendimize tarafsız bir gözle bakıp, dıştan gözlemlememiz gerekir.

Yani kendi dışımıza çıkıp kendimizi bir nesne gibi gözlememiz gerekir.

Demek ki, hem gözleyen hem de gözlenen biz olmalıyız.

Kuantum kuramı der ki; “Gözleyen ve gözlenen bir bütün oluştururlar ve birbirlerini etkilerler.” 

Eğer biz kendimizi gözlersek kendimizi etkilemiş de oluruz.

Bu etkileşmenin sonucu değişimdir. İnsan kendini tarafsız bir gözle gözlerse kendini değiştirebilir. Yani farkında olmakla kendimizi değiştiririz.

Tersi de doğrudur. Değişmiş olan insan farkında olmuş insandır.

Değişimin dıştan değil içten gelmesi gerekir.

Başkalarına bakıp değişmeye çalışmak boşuna bir uğraştır. Doğal olanı kovarsanız o koşa koşa geri gelecektir.

Doğal olmak başkalarından öğrenilmez. Doğal davranış içten gelir.

Akıl ve mantıkla oluşturulamaz.

Doğal olmak için içe bakmak yeterlidir. İçe bakıldığında öylesine bir ışık belirir ki tüm şüpheler, tereddütler, kısaca karanlık noktalar ortadan kalkar.

Olayların birer tesadüf olmadığını da bu şekilde algılayabiliriz.
Olayların ardındaki gerçek nedenleri bu şekilde görebiliriz. Yani, daha üst düzeyde bir bakış açısına ulaşmış oluruz.

Bu üst düzey bakış açısına varmak için tek tek olaylar hakkında düşünmek yerine, olaylar arasındaki tümel ilişkiye bakmak gerekir.

Böylece daha derine inmiş ve merkezden çevreyi izlemiş oluruz. Çevrede sürekli çalkantı, itiş kakış, dalgalanma vardır.

Merkez ise tüm bu çalkantılardan uzak sakin ve durağandır.

Merkezde benliğin istekleri yerine sessiz bir kabul, bir tevekkül, bir tatmin vardır.

Tatmin olmuş olan benlik kendiyle uğraşmaz.

Merkezden bakar fakat ben-merkezci değildir. Bu söz bir çelişki gibi gelebilir fakat daha önce sözünü ettiğimiz hem-hem yaklaşımı ve mantığı uygulandığında hiçbir çelişki kalmamaktadır. Tatmin olmuş olan benlik hem ben-merkezcidir hem değildir. 
Yani, hem kendi hayrına hem de bütünün hayrına çalışır. Biri diğerinin önüne geçmez.

Daima farkındalıkla etrafında olanlara katılır.

Farkındalıkla etrafta olup bitenlere katıldığınızda sufizmde anlatılan cazibe alanları meydana gelir.

İçinizden dışa doğru yayılan bir enerji alanı oluşur ve bu alan çevrenizdeki insanları etkilemeye başlar.

Yani cezp edilenken cezp eden olmaya başlarsınız.

"Kendi yaşamlarını ve içinde yaşadıkları dünyayı etkileyip değiştirmiş olanlar farkındalıkları yüksek insanlardır."

Kaynak: Kuantum Bilgeliği ve Tasavvuf-Doç. Dr. Haluk Berkmen


Sağlıkla