"Güneş ve Işık Ülkesi" Likya'nın üç oy hakkına sahip önemli kentlerinden birisidir Tlos. Akdağlar’ın sarp yamaçlarından başlar ve Eşen Nehri'nin getirdiği alüvyonlarla oluşmuş, batı yönündeki vadiye kadar uzanır.

Savunmaya elverişli dağlık yapısı ve Eşen Ovası'na hâkimiyeti sebebiyle önemli bir konumdadır.

Güney yönünde Saklıkent Kanyonu, Kuzeyde ise Seydikemer ilçesi kentin bugünkü sınırlarını çizer.

Likya döneminde ise kuzeyde Araxa, kuzeydoğuda Oinoanda, kuzeybatıda Kadyanda, güneyde Xanthos, güneybatıda Pınara ve batıda Telmessos şehirleriyle çevrili çok geniş bir araziye sahipti.

Her kentin olduğu gibi Tlos'un da mitolojik bir kurucu kahramanı var tabi ki. Tremilus ile Praksidike'nin dört oğlundan biri olan Tloos kurmuştur kenti. Diğer üç kardeşin de Pinaros, Xanthos ve Kragos olduğu söylenir.

Ancak yerel dil Likçe'de kent adının "Tlawa" olması, bunun da Hititçe "Dalawa" ile aynı isim olması kentin varoluş tarihini MÖ. 15. yy kadar geri götürür. Tlos'da Erken Neolitik Dönem'e tarihlenen buluntular da vardır. Bu da Likyalılar'ın Ege göçleri öncesinden beri burada olduklarının en önemli kanıtıdır.

Güneyde Xanthos'dan, güneybatıda Pınara'dan, batıda Telmessos'dan, kuzeybatıda Kadyanta'dan, kuzeyde Araxa'dan, kuzeydoğuda Oinoanda'dan ve doğuda Choma'dan gelen ticari yollar olmak üzere yedi farklı ticari yol Tlos'da kesişmiştir. Likya Birliği'nin ana ticareti deniz üzerinden yapılsa da, bu yolların kesişim noktası olması, diğer kentlerin aksine Tlos'un önemi 19. yy a kadar devam etmiştir.

Denizden gelen istilaların uzağında olması nedeniyle, MÖ.540 yılında Perslerin bölgeyi istila etmesine kadar fazla el değiştirmemiştir. Ancak Pers istilasından sonra bütün Likya Birliğiyle birlikte Tlos'da bağımsızlığını yitirir ve beylikler dönemine kadar Pers egemenliğinde kalır. MS. 43 yılında Likya Birliği Roma eyaleti haline gelince Tlos konumundan dolayı metropolis özelliğini korumaya devam eder. Hıristiyanlık döneminde de önemli bir piskoposluk merkezi olur.

Osmanlı dönemine gelindiğinde de kentin yeri öyle önemli ve güvenlidir ki, Osmanlı Derebeyi Ali Ağa akropolün zirvesine antik kalıntıları da kullanarak konağını inşa eder.

Tlos antik kenti ilk defa 19. yy gezginleri tarafından tanıtılmaya başlamıştır. İlk bilimsel araştırmalar ise Akdeniz üniversitesi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı işbirliği ile 1992 de yüzey araştırmalarıyla başlamıştır. 2005 yılında ilk kazı izni verilmiş, 2009 yılında da UNESCO'nun Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınmıştır. Tlos Antik kenti'nin Dünya Mirası Listesine girebilmesi için kazılar hızlandırılmış, Akropol, Kaya Mezarları, Stadyum, Hamam, Tiyatro gibi kamu alanları ortaya çıkarılmaya başlamıştır. Ancak, bitki örtüleri ve geniş vadi içinde saklanan daha pek çok kalıntı olduğu tahmin edilmekte ve yüzey araştırmaları da devam etmektedir.

Tiyatro Alanı ve Binaların Duvar Yapısı