ANKARA

Suriye'nin kuzeyinde yaşanan son gelişmeler ekseninde Beşşar Esad, DAEŞ ve PKK propagandistlerinin Türkiye'ye yönelik algı operasyonu yaptığını gözler önüne serdi. 

Algı operasyonu çerçevesinde, Kobani'de (Ayn el Arap), yaşananların Türkiye ve dünya kamuoyuna farklı yansıtılması, Türkiye'nin DAEŞ'e destek verdiği iddiasının kamuoyuna yayılması ve Türkiye'nin "terörist gruplara destek sağladığı" iddiası her platformda yayılmaya çalışıldı.

Uzmanlar, terör örgütlerini destekleyenlerin Türkiye'ye bu ithamlarda bulunanlar olduğuna dikkati çekerek, Türkiye'nin güney sınır bölgesinde yaşanan olaylara karşı etkin ve proaktif rolünden vazgeçirtmek ve seyirci pozisyonuna indirgemek için bu karalama kampanyalarının yürütüldüğüne vurgu yapıyor.

Konuya ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan siyasetçiler ve siyaset bilimciler, Türkiye üzerine uluslararası bir algı operasyonu yapıldığı ve bu yolla Türkiye'nin bölgesindeki gelişmeler karşısında "etkisiz" kalmasının hedeflendiğini belirtti.

"Türkiye'yi pasifize etmeye dönük haberler"

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay, Türkiye'nin DAEŞ terör örgütüne destek verdiği iddialarına yanıt vererek, "Bütün bu haberler, Türkiye’yi kendi yanı başındaki komşuda olup bitenlere karşı pasifize etmeye dönük haberler" dedi.

Türkiye'nin şu ana kadar hep uluslararası meşruiyeti olan Suriye dostlarıyla birlikte hareket ettiğine dikkati çeken Aktay, "Bugün öyle anlaşılıyor ki Türkiye’ye yönelik bu ithamları yapanların gizli bir ajandası var ve bu ithamların kendisi de o gizli ajandanın, o gizlilik planlarının bir parçası" diye konuştu.

Etnik temizlik endişesi

Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Okur da Türkiye'nin sınırlarındaki güvenliği artırarak PKK, YPG ve DAEŞ'e katılımların önünü, ulusal güvenliği için kesmesi gerektiğine dikkati çekti.

Türkiye'ye yöneltilen suçlamaların temelsiz olduğunu, doğrudan değerlendirmeler yapılmadığını ifade eden Okur, "Evet, sınır güvenliğiyle ilgili bizim sorunumuzun olduğu doğru. Biz, bunu PKK terör örgütüne karşı da sağlayamadık" diye konuştu.

PKK ve Suriye'de birlikte hareket ettiği YPG'nin egemen oldukları bölgelerde kendi iktidarları için bir devlet altyapısı oluşturmaya çalıştığını vurgulayan Okur, şöyle devam etti:

"Bütün bunlar elbette etnik temizlik endişelerini gündeme getiriyor. Etnik temizliğin yaşanması demek etnik savaşlar demek. YPG, kendi iktidarı için bir devlet altyapısını hazırlamaya çalışırken bu topraklarda binlerce yıl beraber yaşamış olan toplumları da birbirleriyle yaşamayacak hale getiren adımlar atıyor. Etnik temizlik hafızalardan silinmeyecek olan bir şeydir, o yüzden Türkiye'nin bu hususa karşı dünya kamuoyunun dikkatini çekmesi hem de gerektiğinde bu işe karşı fiilen müdahale konusunda bir kısım hazırlıklar yapması lazım."

"Suçlamalar Türkiye'yi bu işten uzak tutmak için"

Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Şahin, IŞİD’in bölgede güç kazanmasıyla birlikte, Ortadoğu’da, özellikle Türkiye'nin yakın çevresinde siyasetin yeniden şekillendirilmeye çalışıldığının rahatlıkla anlaşıldığını söyledi.

"Türkiye'nin IŞİD'e destek verdiği yaklaşım Türkiye’yi savunma pozisyonuna sokmak için yürütülen algıdır" ifadesini kullanan Şahin, "Hem Türkiye’yi içine dönük bir ülke haline getirmeye hem de Türkiye’yi yakın çevremizde siyasal coğrafyayı yeniden oluşturulmaya çalışılırken, belli planlar yürütülürken, Türkiye engelini ortadan kaldırmak için Türkiye’yi IŞID gibi bir terör örgütüne destek veriyor suçlamasına, maalesef içeriden de buna destekler var. Bunu, Türkiye'yi bu işten uzak tutma, Türkiye engelini öteleme girişimi olarak yorumlayabiliriz" dedi.

Şahin, Türkiye'nin Suriye meselesi konusunda artık yeni strateji geliştirmesi gerektiğine vurgulayarak, "Suriye'de yaşananlar, insanı yönünün olması yanında siyasi ve askeri özelliği olan bir konumdur. Bence Türkiye'nin bunu da dikkate alarak bir siyasi ve askeri planlarını da masaya koyması gerekir."

"Pervasız üçlü"

Prof. Dr. Mazhar Bağlı, Suriye'de Esed, DAEŞ ve PKK/PYD'nin birlikte terör estirdiğini belirterek, "Esed, DAEŞ, PKK/PYD, bu üçlü, hiç bir kural tanımadan ve toplumsal gerçekliğe dayanmadan kendi çıkarları için her türlü yola başvurma konusunda son derece pervasız davranıyor" dedi.

Bağlı, "Bu üçlü mekanizmanın oradaki derebeyliğini dengeleyecek tek güç Türkiye'dir. Türkiye'nin bu her üç şiddet içeren unsuru da dengelemesini engelleyecek bir yol buldular. Türkiye'yi DAEŞ ile bağlantılı bir devlet haline getirerek elini kolunu bağladılar. Yani Türkiye'yi bu konuda hiçbir şekilde oraya karşı bir uluslararası kamuoyunda ne birebir ne fiziki temas anlamında ne de söylem geliştirme anlamında bir şey söyleyemeyecek hale getirdiler, mahkum ettiler adeta." şeklinde konuştu.