İSTANBUL

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, "Paris'te ortaya çıkan tepki, Nijerya, Pakistan, Irak, Suriye, Lübnan ve diğer yerlerdeki terör saldırılarına karşı gösterilmiyorsa burada bir sorun olduğunu hepimiz görmeliyiz" dedi. 

Hilton Bomonti Otel'de, TBMM'nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı Üyesi Ülkeleri Parlamento Birliği (İSİPAB) 10. Konferansı'nda konuşan Çiçek, üye ülke temsilcilerini İstanbul'da ağırlamaktan memnuniyet duyduklarını söyledi. 

Çiçek, bu konferansta alınacak kararların İslam dünyasına ve tüm insanlığa hayırlı ve uğurlu olmasını, konferansın teması olan barış, adalet, istikrar ve güvenliğin dünyanın her köşesinde hakim olmasını Allah'tan dilediğini aktardı. 

Dönem başkanlığını İran Meclis Başkanı Ali Laricani'den devraldığını ve bundan onur duygunu dile getiren Çiçek, toplantının çok dikkatli, sağduyulu mesajların verilmesi gereken bir dönemde yapıldığını belirtti. 

Çiçek, dünyanın çeşitli bölgelerinde, bir yandan vahşi terörist saldırılarla, diğer yandan yabancı düşmanı ve İslam karşıtı eylemlerle adeta dinler, medeniyetler ve mezhepler arasında çatışma yaratılması amaçlandığını anlatarak, bu büyük tehlikeye karşı herkesin ortak akıl, basiret ve hikmetle hareket etmesinin büyük önem taşıdığını kaydetti. 

İSİPAB üyesi olan Asya, Afrika ve Orta Asya'daki İslam ülkelerinin çoğunun, 20. yüzyılda din ve kimliklerini eritmeye çalışan sömürgecilere karşı verdiği onurlu mücadeleyle bağımsız milletler dünyasına katıldığına işaret eden Çiçek, "Ancak 21. yüzyılda sömürgeci düzenin geride bıraktığı yıkımdan beslenen cehalet, yoksulluk, hastalıklar, terör, aşırılık ve maalesef terör çatışmaları, İslam dünyasının çeşitli bölgelerinde en büyük sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır" değerlendirmesinde bulundu. 

"Filistin meselesi, insanlığın vicdanında kanayan bir yaradır"

Çiçek, 20. yüzyılda sömürgecilik döneminin sona erdiğini belirterek, "Maalesef, Filistin tüm İslam alemi adına bağımsızlık ve egemenlik mücadelesi vermeye devam etmektedir. Ortadoğu'daki sorunların temelini oluşturan Filistin meselesi, insanlığın vicdanında kanayan bir yaradır. İsrail'in bu yılın temmuz, ağustos döneminde Gazze'ye yönelik saldırısının yol açtığı yıkımın ve insanlık dramının izleri henüz silinmemiştir. İsrail, Gazze saldırısına karşı uluslararası toplumdaki tepkisizlikten ve aymazlıktan istifade ediyor. Bir taraftan yasa dışı yerleşimlerle Filistin topraklarındaki yasa dışı işgal politikasına hız verirken, diğer taraftan Kudüs ve Harem-i Şerif'in statüsünü değiştirmeye yönelik pervasız eylemlerde bulunarak, bölgeyi yeni bir kaosun eşiğine getirmiştir" diye konuştu. 

İsrail güvenlik güçlerinin 5 Kasım'da İslamiyet'in ilk kıblesi ve üçüncü mukaddes mabedi olan Mescid-i Aksa'nın kutsiyetini ayaklar altına alarak mescidin içine girdiğini söyleyen Çiçek, şöyle devam etti: 

"İsrail devletinin barış zeminini tahrip eden küstah tutumuna yeni bir örnek teşkil etmiştir. Filistin sorununu çözümsüz kalması, devam eden zulüm, yıkım ve ölümler, İslam dünyasının haysiyetine kastetmektedir. Ayrıca bölgede nefret, aşırılık ve terör hareketlerinin beslendiği bir ortam yaratmaktadır. Buna rağmen batı dünyası İsrail'in çözümsüzlüğe neden olan yıkıcı tutumuna sadece seyirci kalmakta, meselenin özü, süregiden haksız işgalken, görmezden gelerek İsrail'in güvenlik ihtiyaçlarından bahsedebilmektedir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun Güvenlik Konseyi'nin bağlayıcı kararları uygulanmamaktadır. Uluslararası hukukun emrettiği doğrultuda, tarihi adaletsizlik giderilememektedir. 1967 sınırları içerisinde başkenti Kudüs olan bağımsız, egemen yaşayabilir bir Filistin devleti, barış ve güvenlik içinde yaşayabilir şekilde milletler ailesinde hak ettiği yeri almadığı sürece Ortadoğu sorununu kesin bir çözüme, bölgenin barış ve istikrara kavuşması mümkün değildir. İslam ülkeleri olarak Filistinliler adına adaletin tecelli ettiği ve Filistinli kardeşlerimizin özgürce, bağımsız devletlerinin egemenliği altında yaşayabildikleri bir çözümün sağlanması için çabalarımızı daha da artırmalıyız." 

"Güney Kafkasya'da normalleşme önündeki engel Yukarı Karabağ sorunudur"

İslam aleminin üzerinde hassasiyetle durduğu önemli sorunlardan birinin de Yukarı Karabağ sorunu olduğunu dile getiren Çiçek, "Güney Kafkasya'da istikrar ve kapsamlı normalleşme önündeki başlıca engel, Yukarı Karabağ sorunudur. Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sinin işgal altında olduğu mevcut durumu kabul edilemez buluyoruz" ifadelerini kullandı.

Çiçek, Güney Kafkasya'da barış, istikrar ve refahın şartının Yukarı Karabağ sorununa Azerbaycan'ın egemenliği ve toprak bütünlüğü çerçevesinde çözüm bulunması olduğuna dikkati çekerek, "Öte yandan, bugün Azerbaycan'dan 1 milyondan fazla kaçkın ve göçkünün yerlerinden ve yurtlarından ayrılmak zorunda kalmış olmaları karşısında uluslararası toplumun kendisinden beklenen duyarlılığı gösterdiğini söylemek mümkün değildir. Bu çerçevede Yukarı Karabağ sorununun İslam İşbirliği Teşkilatı gündeminde tüm boyutlarıyla ele alınmaya devam edilmesi, büyük önem arz etmektedir. Türkiye, her platformda Azerbaycan'ın bu haklı davasını desteklemeye devam edecektir" diye konuştu.  

"Vahşi terörist eylemler gerçekleştirenlerin herhangi bir dinle alakası olamaz"

Cemil Çiçek, terörün tüm insanlığı tehdit ettiğini ve bu tehdidin küreselleşmesi sebebiyle terörle mücadele konusunda iş birliğinin çok yönlü olarak sürdürülmesinin önem kazandığını vurguladı. 

Terör belasından en çok çeken ülkelerin başında gelen Türkiye'nin, terörizmle mücadele konusunda, gerek uluslararası kuruluşlar nezdinde gerek ikili plandaki faaliyetlerini yoğunlaştırarak devam ettirdiğini aktaran Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Uluslararası alanda terörizmle mücadele, Birleşmiş Milletler çatısı altında ve evrensel bir yaklaşımla yürütülmelidir. Terörle uluslararası mücadele konusunun ele alındığı uluslararası örgüt ve platform sayısındaki artışın bu konuda zafiyet oluşturmaması gerekir. Başta geçtiğimiz haftalarda Paris'te meydana gelen ile Suriye, Irak, Yemen, Lübnan ve Nijerya ve daha pek çok yerde gerçekleşen ve çok sayıda masum insanın hayatına kasteden terörist saldırıları, terörist saldırılarda 40 binden fazla insanını kaybetmiş bir milletin ferdi olarak şiddetle kınıyorum. Terör, önüne ve arkasına hiçbir sıfat getirmeye çalışmadan hepimizin şiddetle kınamak durumunda olduğumuz insanlığa karşı bir suçtur. Yüce Allah'a ve onun peygamberleri olan Hazreti Peygamberimize, Hz. İsa'ya, Hz. Musa'ya inananlar olarak hepimizin dini inancının ortak noktası; şiddeti, insanları öldürmeyi, kötülüğü ve terörü ret etmesi ve ölümü değil, insanlara hayat vermeyi hedeflemesidir. Bu itibarla dünyanın neresinde olursa olsun vahşi terörist eylemler gerçekleştirenlerin herhangi bir dinle alakası olamaz. Bunlar öncelikle ismini, simgelerini kullandıkları dinlere ve o dine inanlara zarar vermektedir. Paris'te ortaya çıkan tepki, Nijerya, Pakistan, Irak, Suriye, Lübnan ve diğer yerlerdeki terör saldırılarına karşı gösterilmiyorsa burada bir sorun olduğunu hepimiz görmeliyiz. İnsanlık terörün her çeşidine karşı ortak bir duruş ve mücadele göstermediği sürece, terör belasını alt etmek mümkün değildir. Bu ancak terör örgütlerine cesaret verir."

"Uluslararası toplumun terör konusunda çifte standartlı yaklaşımından çok acı çektik"

Terör örgütleri arasında ayrım yapılmasıyla teröre karşı tüm insanlığın kaybedeceğini belirten Çiçek, "Biz Türkiye olarak başta PKK terör örgütü olmak üzere, uluslararası toplumun terör konusunda çifte standartlı yaklaşımından çok acı çektik. Terörle mücadele konusunda insanlığın önündeki en büyük sınamalardan birisi, bu çifte standarttın aşılmasıdır. İkinci büyük tehlike ise yabancı düşmanlığı, ayrımcılık, ırkçılık ve bilhassa son dönemde yükseliş eğilimine girdiğini hep beraber gözlemlediğimiz İslam düşmanlığı ve nefret söyleminin yaygınlaşması ve yükselmesidir. Bu, insanlığın karşı karşıya bulunduğu, medeniyetlerarası uyumu tehdit eden sorunların başında gelmektedir" şeklinde konuştu.