TBMM

Soruşturma Komisyonu Başkanı AK Parti Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü, yaklaşık 3,5 saat süren toplantının ardından alınan kararı basın mensuplarına açıkladı. Köylü, Komisyon'un 5'a karşı 9 oyla eski bakanların Yüce Divan'a gönderilmemesine karar verdiğini bildirdi.

Köylü, "Gerekçelerini, kararımızda yazacağız. Her Bakan ve her suçla ilgili olarak üyeler görüşlerini tek tek belirtti. Sonuç itibarıyla bu şekilde bir karar ortaya çıktı. Herkes, her Bakan ve isnat edilen fiilleriyle ilgili görüşünü söyledi. Ona göre oylama yapıldı" dedi.

Bir gazetecinin "Üzerinizde baskı hissettiniz mi?" sorusuna Köylü, " Ne baskısı? Yukarısı serbest..." derken, "Manşetler atıldı, ilanlar verildi" sözlerine, "Ben sadece şunu söyledim; Çift taraflı havan atışları yapılıyor. Bu taraftan atılıyor böyle gidiyor,  oradan atılıyor böyle gidiyor. Biz aşağıdayız, o havan atışları bize sirayet etmiyor. Ne demek istediğimi anladınız mı?" karşılığını verdi.

Bundan sonraki süreçle ilgili sorulara karşılık Köylü, 9 Ocak'a kadar raporlarını TBMM  Başkanlığı'na sunmaları gerektiğini hatırlatarak, raporun TBMM Genel Kurulu'nda görüşüleceğini söyledi.

Şahsi kanaatinin sorulması üzerine Köylü, "Ben şu anda hiç şahsi değerlendirme yapmıyorum. Gerekçelerini  gerekçeli kararımızda belirteceğiz. Ayın 9'unda en geç vereceğiz. O zaman herkes gerekçesini orada görür, okur. Biz ayın 9'una kadar gerekçeli kararımıza göndereceğiz, muhalefet de muhalefet şerhini o zaman kadar verecek. Meclis Başkanlığı bunu 10 gün içinde bastıracak. Genel Kurul da 10 gün içinde bunu oylayacak" dedi.

Köylü, "Yüce Divan'a göndermeme kararınızdaki temel çıkışınız nedir?" sorusuna, "Bu bir iki kelime, beş cümle ile söylenecek bir şey değil. Gerekçesi çok. Bunun kararın gerekçesinde sayfalarca vardır" diye konuştu.

Vicdanen rahatım

Gazetecilerin "Üzerinizde baskı hissettiniz mi?" sorularına "Ne baskısı, kim baskı yapar? Öyle şey mi olur? Yok canım. Ne baskısı olacak. Kararın gerekçesini okuduğunuz zaman anlayacaksınız ne olduğunu" diyen Köylü, "vicdanen rahat mısınız?" sorusuna , "Evet. Vicdanen rahatsız olacağım bir şeye mi karar vereceğimi düşünüyorsunuz" dedi.

Köylü, en uzun tartışmanın hangi bakan üzerinde olduğu sorusuna, "Boşver onu. Herkes her istediğini söyledi.  Öyle tartışma diye bir şey yok. Herkes rahat rahat görüşünü açıkladı,  görüşünün sonunda oyunu açıkladı. Bu şekilde tamamladık. Sırayla herkes ben oyumu şu şekilde kullanıyorum dedi. Sonunda topladık. 9-5 çıktı. Gizli oylama değildi. Muhalefet şerhini nasıl yazacaklar? Burada gizli olmaz. Oylama açık. Genel Kurul'da gizli oylama olur" diye konuştu.

Oylamanın nasıl yapıldığı sorularına Köylü, "Her iddia, her isim tartışıldı. Herkes, her iddia ve her isimle ilgili görüşlerini söyledi ve ona göre oyunu belirtti" dedi.  

Köylü, "Bir Bakan ile ilgili dört iddia olduğunu varsayarsak, ayrı ayrı mı oylandı?" sorusuna, "Dördü de ayrı ayrı değerlendirilerek oy kullanıldı. Şuna evet, şuna hayır şeklinde değil, ben 'şu şu fiillerini birlikte değerlendiriyorum, sonunda şu oyu kullanıyorum' dedi. Her bir bakan için oylamada sonuç 9-5 çıktı" diye konuştu.  

"Birkaç gündür basını okumuyorum"

Hakkı Köylü daha sonra parlamento muhabirlerinin sorularını yanıtladı.

Köylü, üzerlerinde baskı olduğu iddialarına, "Baskı olarak değil. Basında son günlerde bir furya başladı karşılıklı; bir taraf "Anayasa Mahkemesi'ne gidemez', diğer tarafı  'gider' şeklinde... Ben de bunu şuna benzettim; 'karşılıklı iki taraftan havan atışları yapılıyor. ama bizim çok üzerimizden geçiyor, bize sirayet etmiyor' dedim. Yani biz onunla ilgilenmiyoruz. Ben  birkaç gündür basını okumuyorum. İlgilenmiyorum kim ne yazıyor,  ne çiziyor baskı yok. Baskı filan da yok. Kim baskı yapacak bize? Şimdiye kadar öyle bir şey görülmüş değil" diye konuştu.  

Köylü, kararın gerekçesini yazdıktan sonra değerlendireceğini belirterek, "Şu an karar için ben ne söylesem yanlış anlaşılır, çok eksik olur. Üç beş cümleyle anlatılacak bir şey değil. Kararımızın gerekçesini yazarız. O gerekçede her şey açık açık ortadadır. O zaman vatandaş beğenir beğenmez, artık takdir onun veya TBMM'nindir" şeklinde konuştu.

Bir gazetecinin "Geçen toplantıda çok gergindiniz" demesi üzerine Köylü, "Ben de hastaydım, eşim de hasta... Eşim ameliyat da oldu. Bunları konuşturmayın, ayıp oluyor. Benim de midemde sıkıntı vardı, gidip tedavi olamadım daha" karşılığını verdi.  

Komisyon'un bakanlar ile ilgili olarak 5'e karşı 9 oyla karar verdiğini belirten Köylü, "Benim bir oyum var, o kadar büyütmeyin" dedi.

Köylü, alınan karardan dolayı vicdanının rahat olup olmadığı sorusuna, "Ne diyeyim. Bu sorulacak bir soru da değil" derken, "muhalefet özellikle bu konuda size yükleniyor" sözlerine, "Rahat. Gerekçeleri görünce rahat olup olmadığını anlarsınız" diye konuştu.  

Komisyon'da gerginlik olduğu, tartışma yaşandığı, hatta bazı milletvekillerinin birbirinin üzerine yürüdüğünün söylenmesi üzerine Köylü, "Yok öyle bir şey. Bir iki arkadaş biraz sesini yükseltti,  o kadar. Bu her zaman olan şey" dedi.

Köylü, "Siz Anayasa Mahkemesi'ne güveniyor musunuz?" sorusuna, "O konu benim işim değil. Onu niye gündeme getiriyorsun ki... Benimle ilgisi olan şeyler değil. O tarafa bakmıyoruz" karşılığını verdi.

Gözler TBMM Genel Kurulu'nda  

Dört eski Bakan ile ilgili nihai kararı, ayın son günlerinde TBMM Genel Kurulu verecek.   

AK Parti Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü başkanlığındaki Meclis Soruşturma Komisyonu'nun; eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, eski AB Bakanı Egemen Bağış, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler,  eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın Yüce Divan'a gönderilmemesi yönünde verdiği kararın ardından gözler Genel Kurul'a çevrildi.

Soruşturma Komisyonu'nun kararın ardından bundan sonraki sürecin nasıl işleyeceği, Anayasa ve İçtüzük'te belirlenmiş durumda. Soruşturma Komisyonu'nun süresi 9 Ocak Cuma günü doluyor. Komisyon'un raporunu 9 Ocak Cuma günü TBMM Başkanlığı'na vermesi durumunda, 19 Ocak Pazartesi gününe kadar bastırılıp dağıtılacak. Soruşturma Komisyonu'nun raporu, kitapçık olarak bastırılacağı gibi, TBMM'nin internet sayfasında da yer alacak. Rapor, bu durumda en geç 29 Ocak Perşembe günü Genel Kurul'da görüşülecek.

Genel Kurul'da rapor üzerinde Soruşturma Komisyonu adına bir milletvekili, 6 milletvekili ile hakkında soruşturma açılması istenen eski Bakanlar konuşacak. Eski Bakanların konuşma süresi sınırlandırılamıyor.  

Komisyon'un Yüce Divan'a sevketmeme kararına karşılık, Genel Kurul'da aksi yönde önerge verilebiliyor. Muhalefetin bu yönde vereceği önergeler de Genel Kurul'da gizli oylamaya tabi tutulacak. Bu durumda her Bakan için Genel Kurul'da ayrı ayrı gizli oylama yapılacak. Gizli oylamada Yüce Divan'a gönderilmesi için nitelikli çoğunluk  aranacak. Oylamada 276'nın yakalanmaması durumunda, kabul oyları fazla olsa bile, Yüce Divan'a sevk gerçekleşmemiş olacak.

Meclis'teki siyasi parti gruplarında, Meclis soruşturması ile ilgili görüşme yapılamıyor ve karar alınamıyor.

TBMM Genel Kurulu'nda Yüce Divan'a sevk kararı alınması halinde dosya, en geç yedi gün içinde TBMM Başkanlığınca dizi pusulasına bağlanarak Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na gönderilecek.  Genel Kurul'da, Yüce Divan'a sevk etmeme kararı çıkması Soruşturma ile ilgili tüm belgeler arşive kaldırılacak.

 

Dışarıdan bir baskı söz konusu olmaz

AK Parti Bartın Milletvekili, dört eski bakanla ilgili kurulan Soruşturma Komisyonu Başkanvekili Yılmaz Tunç, dört eski bakanın Yüce Divan'a sevk edilmemesi kararıyla ilgili, "Komisyona dışarıdan herhangi bir baskı söz konusu olmaz, olamaz da zaten. Böyle bir baskının gelmesi mümkün değil çünkü bu komisyonun kurulmasını isteyen AK Parti'li milletvekilleri" dedi.

Yılmaz Tunç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, komisyonun üyelerinin, kendi vicdanlarıyla oluşan kanaatleriyle karar verdiklerini söyledi.

Bu kanaatlerin komisyon çalışmaları boyunca oluşturulduğunu belirten Tunç, "Komisyona dışarıdan herhangi bir baskı söz konusu olmaz, olamaz da zaten. Böyle bir baskının gelmesi mümkün değil çünkü bu komisyonun kurulmasını isteyen AK Parti'li milletvekilleri" ifadelerini kullandı.

Komisyon raporunun tamamlanmasının adından bu kararın gerekçelerinin detaylarıyla bilineceğini ifade eden Tunç, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturmalarla ilgili bir takım hukuka aykırılıkların da raporda yer alacağını söyledi.

Komisyon raporu ortaya çıktığında, bu fiillerin gerçekleşip gerçekleşmediğiyle ilgili hem Genel Kurul'da hem kamuoyunda bir kanaatin oluşacağını dile getiren Tunç, muhalefet milletvekillerinin komisyon çalışmalarında gizlilik kuralını ihlal ettiklerini; görüşülmeyen, konuşulmayan hususların kamuoyuna yansıtılmaya çalışıldığını kaydetti.

Tunç, "Baskı, vesaire söz konusu değildir. Arkadaşlarımızın hepsi hukukçudur. Komisyon, delilleri topladı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca da hangi delillerin hukuka aykırı olduğu takipsizlik kararıyla tespit edildi. Rapor yayınlandığında hangi gerekçelerle Yüce Divan'a gönderilmeme kararı alındığını göreceksiniz. Bu gerekçeler hukuki, tutarlı gerekçeler. Komisyonun AK Parti'li üyeleri olarak hepimiz hukukçuyuz; hem hukuki hem vicdani düşündük; takipsizlik kararlarını, mahkeme kararlarını düşündük; olayların gerçekleşip gerçekleşmediğiyle ilgili hususları tek tek değerlendirdik ve böyle bir karar verdik" dedi.

Kara bir gün

CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, Meclis Soruşturma Komisyonu'nun, dört eski bakanın Yüce Divan'a gönderilmemesi kararına ilişkin, "Türkiye siyaseti, Soruşturma Komisyonu'nda AKP'li üyelerin çoğunluk oyları ile aldıkları bu kararla kara bir gün yaşamaktadır" dedi.

Gök, partisinin Meclis Soruşturma Komisyonu üyeleri ile birlikte Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, hiçbir zaman komisyon üyesi arkadaşlarının görüşlerini etkileme çabası içinde olmadıklarını, toplumun vicdanının tatmin edilmesi kapsamında, ahlaki sorumluluk içinde bir duruş sergilediklerini belirtti.

Eski bakanların Yüce Divan'a gönderilmeme kararının, AK Parti'li üyelerin çoğunluk oyu ile alındığını belirten Gök, sonucun, kesin olmamakla birlikte, üzücü olduğunu, herkesin vicdanını, yüreğini yaraladığını savundu.

Gök, şöyle devam etti:

"Biz AKP'de dürüst, namuslu vicdan sahibi arkadaşlarımızın olduğunu düşünüyorduk komisyonda. AKP'nin ileri gelenlerinin ettiği sözcükleri de önemsedik. Başbakan Yardımcısı, 'Ben vicdanıma göre oy kullanacağım' demesini, bir grup başkanvekilinin, 'Ben olsam Yüce Divan'a gider, yargılanırdım' açıklamalarını, gerçekten önemsedik.

Ama perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. İki hafta önce yapılması gereken oylamanın bugüne kadar ertelenmesiyle, aslında AKP'nin kendi uydurdukları bahanelerle, kendi uydurdukları bir düşmanla, yel değirmenleriyle savaş içinde olduğunu gördük.17-25 Aralık operasyonlarının içinden, başka yerlere atıfta bulunarak sıyrılma çabalarına tanık olduk. Bu vahim bir tablodur.

Türkiye siyaseti, Soruşturma Komisyonu'nda AKP'li üyelerin çoğunluk oyları ile aldıkları bu kararla kara bir gün yaşamaktadır. AKP'nin siyaset kurumuna yaptığı bu tahribatın uzun yıllar giderilmesi maalesef mümkün olmayacaktır. AKP'nin sayısal çoğunluğu ile bakanlara aslında aklanma fırsatı verilmemiştir. Bakanların aslında her birinin ayrı ayrı, kamuoyu önüne çıkıp, 'Ben hakkımdaki iddialarla mahkemede hesaplaşmak istiyorum. Orada yargılanmak ve aklanmak istiyorum' demeleri gerekirdi.

Zannedilmesin ki komisyondan Yüce Divan'a sevk edilmeme yönünde çıkan kararla bu bakanlar aklandı. Zaten konu kesinleşmemiştir. Bu konu TBMM'nin önüne gelecektir. Yüce Divan'a sevk edilmeme kararı geldiği zaman CHP olarak 'Yüce Divan'a sevk' yönünde önergemizi sunacağız. O zaman AKP içinde konuşan, kendini namus timsali gösteren, kimi zaman ağlayan, kimi zaman yoksulların karşısında dizlerinin titrediğini ifade eden o bakanları, o milletvekillerini ayrı ayrı göreceğiz.

Vicdanlarına kimin seslendiğini, kimin talimat verdiğini ya da kimselerden talimat alıp almadıklarını, Meclis'te yapacağımız oylamada göreceğiz. AKP'nin soruşturma komisyonu, yükseklerde, büyük ağabeylerden gelen talimatları uygulamıştır. Gözümüz AKP'li milletvekillerinin üzerindedir. İşlerine geldiği zaman doğruluktan, düzgünlükten, bunları hadislerle desteklemekten çekinmeyen AKP'li milletvekillerinin her birinin ayrı ayrı yüzlerine bakacağız."

Birinci sınavı kaybettiniz

İktidar partisinin vatandaşa "hakkınızı mahkemede arayın" dediğini, ancak kendisinin, rüşvetle ilgili iddialar karşısında, 'Biz mahkemeye güvenmiyoruz' dediğini savunan Gök, "Bir iktidar partisi, 'mahkemeye güvenmiyoruz' diyecek noktaya gelmişse, bu devleti yönetemez" dedi.

Levent Gök, şöyle devam etti:

"Hırsızlık, yolsuzluk yapan; rüşvet alan, veren ve kamu malını çalan herkesin aklanacağı yer mahkemelerdir. Bundan niye kaçıyorsunuz? Anayasa Mahkemesi'nin yapısını 4 yıl önce siz kurdunuz. 'Yargıyı bağımsız kılıyoruz' dediniz. Ne oldu? Kimi kime şikayet ediyor ve neden korkuyorsunuz?

AKP'lilere sesleniyoruz. Vicdan sahibi olduğunu düşünen, gece yastığına başını koyduğu zaman çocuğunun nafakasını düşünen, annesinin, babasının elini öpüp bu Meclis'e gelen AKP'lilere sesleniyoruz. İşte gün geliyor. Birinci sınavı kaybettiniz. Türkiye'ye kötü örnek oldunuz. Önümüzdeki günlerde Meclis'te bunu telafi edecek misiniz etmeyecek misiniz? Bu konu Meclis'te oylanacak. Her birinizin ne yaptığını göreceğiz. İbretle seyredecek ve tarihe not düşeceğiz. Kimse bundan kurtuluş olduğunu düşünmesin."

Gök, söz konusu sürecin, AK Parti'li milletvekillerinin üzerinde çok ağır bir sorumluluk barındırdığını ifade etti. TBMM Genel Kurulu'nda verilecek kararın, Türkiye'nin yolsuzluklarla mücadelede önünü de açabileceğini, geleceğini de karartabileceğini ifade eden Gök, "Sıradan vatandaş bilecek ki iktidar sahiplerinin yolsuzlukları, yanlarına kar kalıyor. 'Adalet nerede' arayışı tüm topluma egemen olacaktır. Bu toplum, bu iktidar tarafından çürümeye terk edilecektir. Buna izin veremeyiz" diye konuştu.

Aklama yeri komisyonlar değildir, mahkemelerdir

Soruşturma Komisyonu'nda, makul şüpheyi de aşan, yeterli delilleri barındıran bir dosyaya rağmen Yüce Divan kararının alınmadığını savunan Gök, "Başbakan kükrüyordu, 'Yolsuzluk yapanların kolunu kopartacağız' diye. Sayın Başbakan, o sözün altında kaldın. Senin, kimsenin kolunu kopartacak gücün yok. Çünkü Başbakan değilsin. Başbakanlık görevini yapan bir büyük ağabeyin sana talimat veriyor, o talimatlarla işlerini görüyorsun. O talimatlarla, bu olayın daha fazla yukarılara gitmemesi için yapılan baskıya hepiniz teslim oldunuz. Ama bilin ki bu ülkenin namusluları, namussuzlardan daha cesaretlidir. Aklama yeri komisyonlar değildir, mahkemelerdir. Çoğunluk oyları ile şu ana kadar hiç kimse bir yolsuzluktan aklanmamıştır" diye konuştu.

Gök, komisyonun aldığı karar TBMM Genel Kurulu'na geldiğinde, CHP olarak, Anayasadan kaynaklanan tüm yetkilerini kullanacaklarını, Yüce Divan'a sevk yönünde önerge vereceklerini ve AK Parti'li üyelerin sözlerinin arkalarında olup olmayacaklarını göreceklerini ifade etti. Levent Gök, komisyonun aldığı kararla ilgili muhalefet şerhlerini kamuoyu ile paylaşacaklarını belirtti.

Tarafımızdan takip edilecek ve sonuçlandırılacaktır

Komisyon üyesi CHP İstanbul Milletvekili Osman Korutürk de kura çekilerek tespit edilen söz sırasına göre konuştuklarını ve her milletvekilinin, kimisinin detaylı kimisinin de genel yaklaşımlarla, bakanlarla ilgili Yüce Divan'a gidip gitmemesi yolunda kanaatini ifade ettiğini söyledi.

Korutürk, şunları söyledi:

"Bizim oradaki tutumuz, tamamen vicdani kanaatimiz çerçevesinde, parti yetkili mercileriyle görüşmeden, çalışmalara dayalı oldu ama AKP'li üyelerin yaklaşımlarının belli bir çizgi üzerinde olduğunu gördük. AKP'lilerin verdiği bu karar bu bakanları aklamak değil kamu vicdanında mahkum etme sonucunu taşıyacaktır. Bu arkadaşlar kamuoyunda mahkum olmuşlardır. CMK'nın 173. maddesi 'yeterli şüphe' arıyor, yeterli şüphenin çok ötesi bizim baktığımız dosyalarda var. Bu yeterli şüphe 4 eski bakanın Yüce Divan'a gitmesini gerektiriyordu.

AKP tek bir soruşturma önergesi verdi, dolayısıyla bakanlara yöneltilen suçları kısıtladılar. Yarın Genel Kurul'da da AKP'nin vicdanı bunların bu şekilde kurtulmasına yönelik olarak tecelli edecekse, bunlar sadece sayılan suçlamalardan kurtulacaklardır. Sayılanların dışındaki suçlamalar 15 senelik zaman aşımı içerisinde tarafımızdan takip edilecek ve sonuçlandırılacaktır."

Gelecek nesillere kötü örnek

MHP Kahramanmaraş Milletvekili ve Meclis Soruşturma Komisyonu üyesi Mesut Dedeoğlu, dört eski bakanın Yüce Divan'a gönderilmemesi kararıyla ilgili olarak, "Sayısal çoğunlukla Yüce Divan'a göndermediler ama vicdanlarda hiçbir zaman aklanmayacaklar" dedi. Dört eski bakanın mahkemeden kaçırıldığını ifade eden Dedeoğlu, "Bugün TBMM'nin yaşamaması gereken, vicdanların sızladığı bir gün. Bunu siyasetin hukuka müdahalesi olarak telakki ediyoruz. TBMM gelecek nesillere de çok kötü örnek gösterdi" diye konuştu.