Türkiye kararlı; Fırat’tan Irak sınırına kadar Suriye’nin kuzey bölgesi teröristlerden temizlenecek. 

“Fırat’tan Irak sınırına” zor bir hedef. Fakat, ABD’nin desteklemesiyle Suriye’nin kuzey bölgesinde oluşan tablo, bizi böylesine zor bir operasyona mecbur edebilir. 

“Zeytin Dalı”, hedef coğrafyanın yapısı ve barındırdığı siyasi riskler açısından zor bir operasyondu, fakat, Washington kulislerinde yaşanmakta olan ABD iç savaşının Ortadoğu’ya yansıması nedeniyle daha da zorlaştı. Çünkü Türkiye, ABD’nin dış politikasını kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışan iki farklı Amerika arasına sıkışmış durumunda... 

Türk askeri Afrin ve çevresinde fırtına gibi eserek yeni bir destan yazıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu operasyon burada bitmez, devamında Münbiç var, Fırat’ın doğusu var.. Irak’a kadar!” diye haykırdıkça, ABD’de kaşlar daha çok çatılıyor. Kaşların çatılması bir ölçüde normal karşılanabilir, fakat resmen kılıçlar çekiliyor..

Türkiye kararlı; Fırat’tan Irak sınırına kadar Suriye’nin kuzey bölgesi teröristlerden temizlenecek. 

“Fırat’tan Irak sınırına” zor bir hedef. Fakat, ABD’nin desteklemesiyle Suriye’nin kuzey bölgesinde oluşan tablo, bizi böylesine zor bir operasyona mecbur edebilir. Bu olasılığın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dillendirilmesi bile, ABD-Türkiye ilişkilerinin daha da gerilmesine neden oldu. 

“Zeytin Dalı”, hedef coğrafyanın yapısı ve barındırdığı siyasi riskler açısından zor bir operasyondu, fakat, Washington kulislerinde yaşanmakta olan ABD iç savaşının Ortadoğu’ya yansıması nedeniyle daha da zorlaştı. Çünkü Türkiye, ABD’nin dış politikasını kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışan iki farklı Amerika arasına sıkışmış durumunda.. 

Son örneğini Erdoğan-Trump görüşmesinde yaşadık. ABD Başkanı Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında Afrin operasyonuna ilişkin görüşmenin içeriği, Beyaz Saray tarafından yazılı açıklamada, “Trump Erdoğan’a sert çıktı” algısı uyandıracak şekilde, çarpıtılarak yansıtıldı. 

Benzer bir olay da Türkiye ve ABD dışişleri bakanlarının görüşmeleri sonrasında yaşandı. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın Suriye’nin kuzeyinde 30 kilometre genişliğinde bir güvenlik kuşağı önerdiğini aktarmış, bu haber ertesi günü Tillerson tarafından yalanlanmıştı. 

ABD Savunma Bakanı Rex Tillerson, Polonya’da yaptığı bir açıklamada, “Türkiye’nin meşru kaygılarına yanıt vermek üzere diyaloğu sürdürüyoruz” dedikten sonra, Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı görüşmede, ABD’nin, Zeytin Dalı operasyonu konusundaki bakış açısını “açık ve net olarak” ilettiğini belirtiyor, “Türkiye ile, terör örgütü DEAŞ’ı yenmek ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamak konularında aynı amaçları paylaşıyoruz” diyordu. Kimin, hangi amaçla kurguladığı bilinen DEAŞ’ı yenmekten ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumaktan söz eden Tillerson’ın samimiyeti ayrı bir yazı konusudur, ama 100 binden fazla DEAŞ militanının Ortadoğu coğrafyasından nasıl buharlaşıverdiğini sormak herhalde hakkımızdır. 

Tillerson’ın bu açıklamayı yaptığı gün, “Gerginlik azaltılsın, biz müttefikiz” diyen ABD ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı General H.R. McMaster, Beyaz Saray yönetimi arasında bir koordinasyonsuzluk yaşandığını belirterek şöyle diyordu: “Görüşme gerçekleşirken biz Davos’taydık. Açıklamayı yapan ekip ise Washington’da, Beyaz Saray’daydı. (…) Daha önce, yapılan tüm görüşmelerde, iki taraf da açıklama yapmadan önce birbirlerinden teyid alırlardı. Son görüşmede bu uygulanmadı.”

ABD Savunma Bakanlığı’ndan (Pentagon) DEAŞ’a Karşı Uluslararası Koalisyon’un Amerikalı Sözcüsü Albay Ryan Dillon da, oluşturulan YPG üniformalı orduyla  ilgili yaptığı açıklamada, “ABD  Suriye’deki yerel güçleri eğitmeyi sürdürüyor. Bu eğitim, yerlerinden edilmiş insanların dönüşünü sağlamak üzere tasarlandı. DEAŞ’ın yeniden ortaya çıkmaması önemli. Bu program, yeni bir ordu ya da geleneksel bir sınır gücü değil. 

Bu program, güvenlik güçleri DEAŞ savaşçılarının Suriye’den kaçmasını kurtarılmış bölgelerdeki güvenliği tehdit etmelerini engellemek üzere Suriye’nin içine odaklıdır” diyordu. “DEAŞ’ı kim kurguladı?”, “Rakka’da önünü kim açtı?”, “Irak ve Suriye’de İngiltere büyüklüğünde bir coğrafyayı ele geçiren IŞİD/DEAŞ’ın  100 bini aşkın militanı hangi sihirli değneğin dokunmasıyla buharlaşıverdi?” gibi soruların hiçbirine yanıt olamayacak bu açıklamayla, ABD kimleri kandırmayı düşünüyor?

2017’nin Ocak ayında, Türkiye ile ilgili raporlarıyla bilinen Bipartisan Policy Center’ın (BPC), Donald Trump için hazırladığı raporda, “ABD ve Türkiye ilişkilerinin ABD’ye stratejik bir fayda sağlaması artık pek mümkün değil” deniyordu. Raporu hazırlayanlar arasında ABD’nin eski Türkiye büyükelçileri Morton Abramowitz ve Eric Edelman’ın yanı sıra eski CIA’cı Henri Barkey de vardı.

TÜRKİYE, GÜNEY SINIRLARI BOYUNCA KUŞATILMAYI ASLA KABUL EDEMEZ

 Böylesine derin güven bunalımı yaşadığımız dostumuz, müttefikimiz, NATO ortağımız ABD, Suriye’nin kuzey parselinde, 2011’den bu yana, DEAŞ, PKK/YPG gibi terör örgütleri eliyle yaptığı demografik düzenlemelerle yeni bir devlet yapılandırmaya çalışıyor. Bu yapılandırmayı korumak amacıyla da, PKK ve IŞİD/DEAŞ’tan devşirdiği elemanlara YPG militanlarını da ekleyerek, ağır silahlarla donatılmış bir ordu oluşturuyor. 

“Kırk yıllık” müttefikimiz, NATO ortağımız ABD bu orduyu kime karşı kullanmayı düşünüyor acaba? Jeopolitik durumu yansıtan renkli haritalarda görüyoruz, Fırat’ın doğusunda Cizre ve Kobani kantonlarıyla Fırat’ın batısındaki Menbiç ve Afrin’i birleştirerek, Türkiye’yi güney sınırları boyunca kuşatacak terör kuşağını Akdeniz’e uzatma çalışmaları sürdürülüyor. Bu koridorun gerçekleşmesi güvenliğimiz açısından büyük tehlike olduğu gibi, derin tarihi ve kültürel bağlarımız olan Ortadoğu coğrafyasıyla olan bağlarımızı da koparıyor. Türkiye bu kuşatmayı asla kabullenemez. 

“IRAK’A KADAR”

“Zeytin Dalı”nı, asla kabul edemeyeceğimiz böyle bir sonucu önlemek amacıyla başlattık. İlk aşamada Afrin ve çevresini kontrol altına alarak, terörist unsurlardan temizlemeyi hedefliyoruz. 

Bir sonraki aşamada hedef Menbiç. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Irak’a kadar” diyor.   “Zeytin Dalı”nın üçüncü aşamasında, Fırat’ın batısından Hatay sınırımıza uzanan bölgeyi kontrol altına almak üzere yapmayı planladığımız operasyon, Afrin operasyonundan daha büyük riskler içeriyor. Menbiç, Fırat’ın batısındaki en stratejik noktalardan biri. Fırat’a dayanmış kantonları Halep/Hatay üzerinden Akdeniz’e bağlayacak hattın yön arayışı yapacağı çok kritik bir nokta. Burada YPG üniformalı, modern silahlarla donatılmış ABD destekli bir terör örgütü var. Burada ayrıca, hem ABD hem de Rus askerleri var. 

Hatırlayacaksınız, 15 Temmuz sonrasında mahcup bir tavırla Ankara’yı ziyaret eden dönemin ABD Başkan Yardımcısı J. Biden, “YPG Fırat’ın doğusuna çekilecek. Nokta!” demişti, ama verilen söz tutulmamıştı. 

ABD’NİN İÇ SAVAŞINDA KİMLER ÇARPIIYOR?

ABD’nin “Zeytin Dalı” nedeniyle sergilediği tutumu gördük. Zeytin Dalı operasyonu aşama aşama ilerledikçe karşımıza ne gibi siyasi ve askeri zorluklar çıkabilir? Bu sorunun yanıtını bulabilmemiz için, öncelikle ABD derin devleti Pentagon ile Dışişleri Bakanlığı arasında yaşanmakta olan egemenlik savaşının nedenlerini, bu savaşta ABD’nin en güçlü sivil toplum kuruluşu olan Yahudi lobisi AIPAC’ın ve bu kuruluşun en büyük destekçileri olan Rothschildlar ve onlara destek veren Rockefeller, Morgan, Dupont, Bundy… gibi ailelerin ABD yönetimine adam taşıma yeteneklerini bilmeden, ABD ile Türkiye arasında yaşanmakta olan güven bunalımının boyutu ve olası sonuçları konusunda bir tahminde bulunmak zordur. 

TRUMP “”TOPAL ÖRDEK” Mİ?

ABD’de başkanlık seçimlerinin sonuçlarını başkan adaylarının sundukları yaldızlı programlar değil, o adaya destek verenlerin gücü belirliyor. Böyle olunca da, birilerinin desteği ile Beyaz Saray’a taşınan o başkan, “ABD’nin gülen yüzü”, “ABD’nin demokrat yüzü”, “Daha güçlü bir Amerika” afişlerinde kullanılan bir fotomodel’den başka bir şey olamıyor. 

Hillary Clinton’dan daha az oy almasına rağmen, Pentagon tarafından başkanlık koltuğuna taşınan Donalt Trump, kendi aklınca birşeyler yapmaya kalkışınca başına neler geldiğini gördük. Birlikte çalışacak adam bulamadı; görev verdikleri bir yerlerden gelen emirle istifa ederek çekip gittiler.. 

Obama görevin son yıllarında “topal ördek”ti; kaptan köşkünde yardımcısı J. Biden vardı. Donald Trump Obama kadar dayanıklı çıkmadı; göreve başlar başlamaz Walt Disney’in Donald Amca’sına dönüşüverdi. Kaptan köşkünde Mike Pence var. Trump’ın ayağı kaydırılsa da, kaydırılmasa da ipler Pence’in elinde olacak gibi. ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesinin ardından İsrail’e uçmuş, Ağlama Duvarı önünde, başında takkesiyle duygusal pozlar vermişti. Mike Pence de, İsrail’e hizmet etmeyi kutsal görev sayan bir Evanjelik’ti. 

Bugün Amerika yönetiminin kaptan köşkünde Trump değil, Ulusal Güvenlik Danışmanı General McMaster, Savunma Bakanı General Jim Mattis, Beyaz Saray Genel Sekreteri General Kelly, Genelkurmay Başkanı dunford, Centcom Komutanı Orgeneral Joseph Votel gibi Pentagon’a yakın isimler var. Bunlarla, küresel finans baronlarının desteklediği AIPAC’in Dışişleri Bakanlığı’na, Kongre’ye, Senato’ya ve diğer devlet kuruluşlarına taşıdığı kadrolar arasında çok ciddi bir üstünlük savaşı yaşanmakta.. 

Washington’da iktidar savaşı yaşayan iki Amerika da Ortadoğu enerji kaynaklarını kontrol altına alma, yağmaladıkları petrol ve doğalgazı Irak ve Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e uzanan bir koridor içinden dünya pazarlarına ulaştırma peşinde. Bu nedenle, hangi Amerika üstün gelirse gelsin, Türkiye ile çatışmak durumunda. Çünkü Türkiye, “Güney sınırlarım boyunca kuşatılmaya asla razı olamam” diyor. Türkiye, Fırat Kalkanı’ndan sonra gerçekleştirdiği Zeytin Dalı operasyonuyla bu kararlılığını ortaya koymuş oldu. 

Peki Türkiye bundan sonra ne yapacak?  

Çatışacak; toprak bütünlüğünün gereği neyse onu yapacak. 

Özetle, Irak ve Suriye’de yalnız terör örgütleriyle değil, terör örgütü kurgulamada ve bunlarla vekalet savaşları yürütmekte oldukça deneyimli olan iki Amerika’yla  savaşmaktayız. Pentagon ayrı telden, Dişişleri Bakanlığı ayrı telden çalmaktadır.

İşimiz zor..

Yaşadığımız savaşın bir bağımsızlık savaşı olduğunun bilincinde olarak, dik durmak ve kararlı duruşumuzu sürdürmek zorundayız.

Allah yardımcımız olsun..