ANKARA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Anadolu Yayıncılar Derneği üyeleri ile buluşmasında konuştu.

Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Hollanda'ya destek açıklamasını eleştiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Sen, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanına adeta kapını kapatıyorsun, bakanlarına kapını kapatıyorsun, uçuş izni vermiyorsun, oraya gidenleri konuşturmuyorsun. Hollanda'da atını, itini benim vatandaşlarımın üzerine süren, benim bakanıma arabada mahkumiyet verene sen diyorsun 'Ben de Hollanda'nın yanındayım'. Peki sen Hollanda'nın yanında mısın, güzel. Ben de halkımın ve Hakk'ın yanındayım."

"Vesayet sistemi oldu"
Erdoğan, parlamenter demokrasi tartışmalarına ilişkin, "Aslında parlamenter demokrasi diye bir şey olmadı bu ülkede. Ne oldu? Parlamenter demokrasi ile vesayet sistemi oldu. Bunu yaptılar." dedi.

"Türkiye itilecek, kakılacak, onuru ile oynanacak, bakanları kapılardan kovulacak, vatandaşları yerlerde sürüklenecek bir ülke değildir." diyen Erdoğan, "Dünyanın her yerinde bu yaşananlar çok yakından takip ediliyor. Siz böyle davranmaya devam ederseniz, yarın dünyanın hiçbir yerinde hiçbir Avrupalı, Batılı, güvenle, huzurla sokağa adım atamaz. Bu tehlikeli yolu açarsanız en büyük zararı siz görürsünüz. Türkiye olarak, Avrupa ülkelerini demokrasiye, insan haklarına, özgürlüklere saygılı olmaya davet ediyoruz. Unutulmamalıdır ki, bu değerlere bizim kadar özellikle Avrupalının ihtiyacı vardır." değerlendirmesinde bulundu.

"Demokratik bir sistem"
Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bizim getirdiğimiz sistem, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi hükümetin tek kişinin şahsında toplandığı, dolayısıyla yürütmedeki çok başlılığın ortadan kaldırıldığı bir sistemdir, bu yönüyle doğru. Bunların dillerinden düşürmedikleri 'tek adam rejimi' ise bambaşka bir şeydir, o 1923'te kapandı. Artık 'tek adam rejimi' diye bir şey söz konusu değil. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi demokratik bir sistemdir. Çünkü cumhurbaşkanı halkın yüzde 50+1 oyuyla seçiliyor. Ama Türkiye'de yüzde 15'le başbakan gördük mü? Gördük. Artık biz bunları görmek istemiyoruz."