KATLİAMIN HEDEFİ SÜVEYŞ DEVLETİ Mİ?

Sina’daki “Cuma Katliamı”nın arka planında DEAŞ değil, Mısır’ın geleceğine ilişkin büyük bir kurgu var. Mısır Cumhurbaşkanı Sissi’nin, İngiltere ile yakınlaşmak gibi arayışlara girmesinin nedeni, Mısır’ı kaosa sürükleyerek parçalamayı hedefleyen planları boşa çıkarma çabaları olabilir. 

Özetle, Ortadoğu’yu da İslam Alemi’ni de uzun soluklu ve sancılı günler bekliyor.

Mısır’da 305 masum insanın hayatını kaybettiği “Cuma Katliamı” nedeniyle Türkiye’de de bir günlük yas ilan edildi. Sergilememiz gereken bir din kardeşliği, bir insanlık dayanışması olarak değerlendiriyoruz. Hayatını kaybeden din kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Başın sağolsun Mısır..

Sina’daki bir camide gerçekleştirilen “Cuma Katliamı”,  Batılı haber ajanslarının yönlendirilmesiyle, gazetelerimizin çoğunda, “Katliamın arkasından DEAŞ çıktı” şeklinde duyuruldu ve bu insanlık dışı katliam da DEAŞ’ın sırtına yüklenmiş oldu. Çok ustalıkla hazırlanmış bilinçli bir algı operasyonuydu. Birileri birilerine “Cuma Katliamı” üzerinden mesaj vermiş, bu arada, İslam’ın imajına bir darbe daha vurulmuştu. Bizim gazetemizde bile, katliamın gerisinde başka aktörlerin olduğunu anlattığımız “Katliamın Gerçekleri” başlıklı yazımızın hemen yanında , “Katliamın arkasından DEAŞ çıktı” haberi yer almıştı. 

“Sina katliamın arkasından DEAŞ çıktı” haberleriyle, bir taşla iki kuş birden vurulmuş oluyordu. Oysa katliamı, siyasi ve ruhani boyutlarıyla değerlendiğimizde, Sina katliamının DEAŞ’ın işi olmadığı kolayca görülebiliyordu. Sina’daki bir camide, bir cuma vakti gerçekleştirilen katliamın arkasındaki aktörler çok başka hesapların peşindeydi. Bu hesaplaşmanın ayrıntılarını ve “Cuma katliamının gerçek hedeflerini  görebilmek için de, Ortadoğu’da son zamanlarda yaşanan gelişmeleri, Bop’un hedefleri ve Çin’in Yeni İpek Yolu Projesi kapsamında değerlendirmek gerekiyor. Sina Yarımadası’nda gerçekleştirilen “Cuma Katliamı”, Yeni İpek Yolu Projesi’nin en önemli su yolu geçitlerinden biri olan Süveyş Kanalı’nın çevresinde bağımsız bir devlet oluşturma hedefiyle yakından ilgilidir

Obama döneminde, ABD’nin desteği ile gerçekleştirdiği bir asker darbeyle Mısır Cumhurbaşkanı koltuğuna taşınan Sissi, bu gerçeği, yani ABD/İsrail’in Mısır’ın geleceğine ilişkin hedeflerini gördüğü ve İngiltere’ye yakınlaştığı için cezalandırılmıştı. “Katliamın arkasından DEAŞ çıktı” haberleri, bu gerçekleri gizlemek üzere kurgulanmış bir algı operasyonuydu. 

YİP’İN EN ÖNEMLİ GEÇİT NOKTALARINDAN BİRİ DE SÜVEYŞ KANALIDIR

Deniz yolu ulaşımında dünyanın en önemli geçit noktalarından biri de Mısır’ın Süveyş Kanalı’dır. Süveyş Kanalı “Cuma Katliamı”nın yapıldığı Sina Yarımadası’nın batı sınırındadır. Mısır’ın Sina Yarımadası’nın İsrail’le de uzun bir sınırı vardır ve bu sınır, özellikle Suriye krizinin başladığı 2011’den bu yana çok geçirgen duruma gelmiştir. Sina’da CIA, Mossad ve MI6 ajanları cirit atmaktadırlar. Bu coğrafyada, DEAŞ’ın patronlarından habersiz olarak, “Cuma Katliamı” gibi küresel çapta ses getiren bir eylem yapabilmeleri mümkün değildir. Rakka’yı DEAŞ’tan temizleme operasyonunda çekilen tahliye fotoğrafında IŞİD’DEAŞ’ın CIA/Mossad kurgusu olduğu açıkça görülmüyor muydu? ABD/İsrail desteği ile Davit Petraus tarafından kurgulanan IŞİD/DEAŞ’ın son kullanma tarihi dolmuş, örgütün son kalıntıları YPG üniforması altında görev yapmak üzere törenle uğurlanmıştı. 

IŞİD/DEAŞ da, El Kaide, El Nusra ve benzerleri gibi, Batılılar tarafından kurgulanmış, cihatçı görünümlü bir terör örgütüydü. Irak ve Suriye’de milyonlarca masum insan IŞİD/DEAŞ tarafından katledilmiş, göçe zorlanmış, yüzlerce yıllık Türkmen kentleri harabeye döndürülmüş ve bu yolla, Ortadoğu’da, Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP’un) hedeflerine uygun bir demografik iklim oluşturulmaya çalışılmıştır. Özellikle Türkmen kentlerini ve Türkmenleri hedef alan bu katliamlara, nüfus kaydırmalarına rağmen, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzanan “Kürt Koridoru” görünümlü bir “İsrail Koridoru” oluşturulamamıştır. Bugün, Suriye’nin kuzey bölgelerindeki Kürt nüfusu yüzde 20’yi geçmemektedir.  

BOP’UNN HEDEFLERİ

BOP’un hedefleri neydi?

Irak ve Suriye’nin kuzey parsellerinden Lübnan’a uzanan bir güvenlik kuşağı oluşturmak bu kuşak içinden Akdeniz’e uzanan bir boru hattıyla bölgenin yağmalanan petrolünü dünya pazarlarına pompalamaktı. BOP’un, hedeflerine uygun olarak hayata geçirilmesiyle İsrail, Ortadoğu’nun enerji terminali’ne, Akdeniz de bir Batı Gölü’ne dönüştürülmüş olacaktı. Bu düzenin güvenliği için de Kıbrıs’ın, Girit’in ve Süveyş Kanalı’nın kontrol altına alınması gerekiyordu. 

Rusya, İran ve sonunda Türkiye’nin de karşı çıkmasıyla BOP,  Suriye’de tıkandı. ABD’nin altı trilyon harcadığı bir projeden vazgeçmesi çok zordur. Fakat, Çin’in Yeni İpek Yolu Projesi (YİP) de hızla ilerliyor ve ABD’nin “Küresel Lider” sıfatını tehdit ediyor. 

Şu aşamada ABD,  İngiltere’nin de desteklediği YİP’le ilgilenmek zorunda olduğundan, Ortadoğu’yu kontrollü bir kaos ortamına sürükleyerek Afganistan ve Uzakdoğu’ya yönelmek durumunda. ABD, Mısır coğrafyasını, Süveyş Kanalı’nı iktidara taşıdığı Sissi üzerinden kontrol altına aldığını varsayıyordu. 22 Mayıs’ta Riyad’da buluşan Suudi Arabistan Kralı Selman ABD Başkanı Tump ve Mısır Cumhurbaşkanı Sissi, kılıç dansı yaptıktan sonra ellerini sihirli küreye koymuşlar ve “Dünyanın hakimi biziz” tablosu oluşturmuşlardı. Fakat Eylül ayında Sissi’nin İngiltere ile flört ettiği haberi gündeme bomba gibi düştü. Medyaya pek yansımadı, ama Kahire Amerikan Üniversitesi Rektörü, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Ricciardone Sissi’nin kulağına, “Mısır’a ABD ambargosu kapıda, kendine gel!” diye fısıldayıverdi. 

Riciardone’nin uyarması Sissi’yi yolundan çevirememiş olacak ki, Sina’daki Sufi camii katliamı ve Londra’daki Oxford metrosu panikleri peşpeşe yaşandı. 

ABD derin devleti (Pentagon) ile Amerikan ordusunu İsrail’i bölgenin enerji terminali yapabilmek amacıyla Ortadoğu’ya sürükleyen Rothschildlar arasındaki iktidar savaşı sürerken, ABD ile Çin’in Yeni İpek Yolu Projesi’ni destekleyen İngiltere arasındaki paylaşım kavgası da bütün şiddetiyle sürüyor. 

ABD ile İngiltere, YİP’in en önemli kara geçidi olan Afganistan’da olduğu gibi, YİP’i Hint Okyanusu üzerinden Akdeniz’e bağlayacak olan Süveyş Kanalı’nın kontrolü konusunda da kıyasıya bir mücadele içindeler. 

Küresel aktörlerin Süveyş Kanalı’nın kontrölü gibi çok kritik bir konuda giriştikleri bir mücadele ortamında, CIA, Mossad ve MI6 ajanlarının cirit attıkları bir bölgede DEAŞ’ın kendi başına eylem koyması mümkün değildir. Bu katliamda, daha doğrusu bu mesajlaşmada görülen DEAŞ bayrakları ikincil bir hedef olarak, İslam’ı itibarsızlaştırmak amacıyla kullanılmıştır. 

PROF. DR. HAYDAR BAŞ, “DEAŞ MISIR’I NEDEN KARIŞTIRMAK İSTESİN?” DİYOR

Anlattıklarımız bir komplo teorisi değil, Ortadoğu gerçekleridir. Prof, Dr. Haydar Baş, 27 Kasım 2017 tarihli Yeni Mesaj’da yayınlanan ve “Katliamın Gerçekleri” (25.11.2017) başlıklı değerlendirmemizi destekleyen yazısında şöyle diyor:  

“Birleşik Devletler’in Sünni maşası DEAŞ, Mısır’ı neden karıştırmak istesin? Burada asıl mesele bizce bütün ve büyük bir Mısır’ın yerine Irak’ta, Libya’da yapıldığı gibi, parçalanmış ve iç karışıklıklar içinde kendini yiyen bir Mısır’ın hedeflenmesi.” 

“…Globalizmin gayesi, büyük devletleri küçülterek yok etmek… ABD’nin adımlarını beraber attığı İsrail’in ise, ayrı bir önemi var bu plan içinde. Acı olan, İslam Alemi’nin, başındaki büyük belayı göremeyecek kadar Batı’ya ram olması, oyuna gelmesi ve birbirine kılıç çekmesidir.”

 Okurlarımız hatırlayacaklardır; ABD’nin Ortadoğu petrollerini ve dağıtım yollarını kontrolü altına alabilmesi için, bölgenin enerji kaynakları yanı sıra, Kıbrıs’a, Girit’e ve Süveyş Kanalı’na el atmasının, Girit’te ve Süveyş Kanalı çevresinde yeni devletlerin doğmasının sürpriz olmayacağını dile getirmiştik (Bkz: “Mısır’ı Kendi Ordusu Bölecek” 13.07.2013, “Hoşgeldin Mısır Birleşik Devletleri: 16.07.2017). 

Sina’daki “Cuma Katliamı”nın arka planında DEAŞ değil, Mısır’ın geleceğine ilişkin büyük bir kurgu var. Mısır Cumhurbaşkanı Sissi’nin, İngiltere ile yakınlaşmak gibi arayışlara girmesinin nedeni, Mısır’ı kaosa sürükleyerek parçalamayı hedefleyen planları boşa çıkarma çabaları olabilir. 

Özetle, Ortadoğu’yu da İslam Alemi’ni de uzun soluklu ve sancılı günler bekliyor.

Özetle, Ortadoğu’yu da İslam Alemini de uzun soluklu ve sancılı günler bekliyor.