Biz, “Astana Mutabakatı’na rağmen Rusya Esat’ın İblib’e yönelik saldırılarına neden destek veriyor, Putin gelişmeler karşısında neden sessiz, Çin İblib’te neyin peşinde?” sorgulamalarını yaparken ABD, İngiltere ve Fransa’nın, İdlib'e müdahale gerekçesi oluşturabilmek amacıyla, bir kimyasal provokasyon hazırladıkları ortaya çıktı.  

Rus Savunma Bakanlığı tarafından deşifre edilen plana göre, Pentagon'un İdlib’teki 'muhalif' görünümlü militanları, kentin güneyindeki Cisr'eş Şuğur bölgesine bir kimyasal saldırı düzenleyecekler ve bunu Esat’ın sırtına yıkacaklardı. ABD, Fransa ve İngiltere de, bu saldırıyı, Türkiye sınırını Cehennem’e çevirecek bir kaos ortamı oluşturmak için bir bahane olarak kullanacaklardı. 

ABD ve ortakları, deşifre olmasına rağmen, planı uygulamakta ısrarcı olabilirler mi? Bunu zaman gösterecektir. 

İdlib, İdlib, İdlib.. Türkiye açısından İdlib, Trump’ın tweetli saldırıları, vergi bombardımanları ve yaptırımlar dizisi kadar önemli bir konu başlığı. Fakat nedense, Önce VATAN’ın peşpeşe çektiği manşetler ve duayen gazeteci Sedat Ergin’in 4 günlük yazı dizisi dışında, medyamız tarafından gereken ilgiye layık görülmedi, İdlib konusu.. İdlib konulu yazılarımızı aşağıdaki linklerden okuyabilirsiniz: 

http://www.oncevatan.com.tr/idlib-nasil-temizlenecek-makale,42434.html

http://www.oncevatan.com.tr/idlibte-kimler-var-makale,42417.html

http://www.oncevatan.com.tr/abd-neyi-zorluyor-makale,42163.html

http://www.oncevatan.com.tr/idlib-cikmazi-makale,41995.html

İdlib’te izlenmesi zor gelişmeler yaşanıyor. Doğru, ama bu durum, İdlib’i gözardı etmemiz için yeterli bir mazeret değil. Sedat Ergin, İdlib Dosyası’nda, “Sahadan gelen bütün haberler, önlenemediği takdirde, adım adım yaklaşmakta olan bir büyük felaketin habercisi gibi. Bütün dünya gözlerini İdlib’e çevirmiş, Suriye’de 2011’den bu yana süregelen kanlı içsavaşın final sahnesinin başlaması için perdenin açılmasını bekliyor, derin bir endişeyle” diyor. (İdlib Dosyası-3 24.08. 2018)

İdlib konulu bir felaket olasılığı, Ramazan davulu yeknasaklığı ile değil de, bir orkestra baterisinin nağmelere ritm tutan inceliği çerçevesinde bundan güzel vurgulanabilir mi: “Bütün dünya gözlerini İdlib’e çevirmiş, final sahnesinin başlaması için perdenin açılmasını bekliyor, derin bir endişeyle. ”

Üreteceği sorunlardan ençok etkilenecek ülke olmamızdan dolayı, İdlib konusuyla ilgilenmeye mecbur değil, mahkumuz. Fakat, nedense, “bütün dünyanın gözünü çevirdiği İdlib’te, Suriye’de 2011’den bu yana süregelen kanlı içsavaşın final sahnesinin başlaması için perdenin açılmasını derin bir endişeye beklemekte olduğu bir konu” medyamızın gündemine giremedi, ama Rusya’nın hava desteğini arkasına alan Esat güçleri ülkenin güney ve batı bölgelerindeki muhalif grupları kuzeye sürdü ve bunları, aralarına saklandıkları sivillerle birlikte İdlib’e sığınmaya mecbur etti. 

İDLİB’İN NÜFUSU 3.6 MİLYON

İdlib avuçiçi kadar bir coğrafya.. Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun ifadesiyle, şu günlerde İdlib’te 3 milyon 600 bin kişi yaşıyor. Güneyden ve batıdan önüne kattığı muhalif unsurları İdlib’e süren Esat güçleri, kenti güneyden ve batıdan kuşatmış, “dünyanın derin bir endişeyle beklediği final sahnesini başlatacak” vuruş için uygun zaman ve ortam kolluyor. 

Diğer yandan, Suriye ordusuna bağlı Dördüncü Zırhlı Tugay, İdlib’in batı yönündeki Lazkiye dağlık bölgelerinden kuzeye, Hatay Yayladağ açıklarına doğru hareket ediyor. 

Bütün dünya gibi Türkiye de İdlib konulu gelişmeleri yakından izliyor, olası gelişmelere karşı önlem alıyor. 

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Savunma Bakanı Hulusi Akar, MİT Başkanı Hakan Fidan Moskova’da.. Yapılan görüşmelerin ana konularından biri de İdlib sorunu. Yapılan görüşmelerde Türk heyeti Esat güçlerinin İdlb’e yönelik saldırılarından duydukları kaygıları dile getirdi. Sızan bilgilere göre, Rus istihbaratı, El Kaide uzantısı Heyet Tahrir üş Şam (HTŞ) gibi, BM’nin terörist saydığı radikal silahlı grupların ve Rusya’nın yakından ilgilendiği Çeçen ve Dağıstanlı silahlı grupların İdlib’teki konumlarını gösteren bilgiler verdiler. 

Türkiye ile Rusya arasındaki görüşmelerin ana başlıklarından biri İdlib’teki silahlı gruplar. Astana Mutabakatı’nın garantörleri olan Türkiye, Rusya ve İran, ateşkes dışında kalmış silahlı muhalif grupların ateşkes rejimine katılmalarını sağlama konusunda anlaşmışlardı. Türkiye’nin de desteklediği terörist sayılmayan muhalif örgütlerin oluşturduğu ittifakın ateşkese katılmaları Astana Süreci’nin ruhuna aykırı değil. Fakat, BM tarafından terörist olarak nitelenen ve El Kaide uzantısı sayılan Heyet Tahrir üş Şam (HTŞ) sorunu nasıl aşılacak? Giderek uluslararası bir soruna dönüşen İdlib krizinin çözümü, ABD’nin kimyasal provokasyon hazırlığında taşeron olarak kullandığı ortaya çıkan HTŞ sorununun çözümüyle yakından ilişkili.

İdlib avuçiçi kadar bir yer, ama bütün bölgesel ve küresel aktörler ya doğrudan ya da dolaylı olarak İdlib’te. İdlib, pimi çekilmiş bir bomba durumunda. Esat orada, Rusya orada, Türkiye ve İran orada derken, Şam yönetimini ziyaret eden Çin Büyükelçisi de, “Biz de bir şekilde, İdlib sorununun çözümüne katılmak istiyoruz” deyiverdi. 

“Çin’in İblib’te ne işi var?” derken, Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov bombayı patlatıverdi: “ABD, Fransa ve İngiltere İblib’e bir kimyasal saldırı planlıyorlar.”

 “ABD, FRANSA VE İNGİLTE BİR KİMYASAL PROVOKASYON PEŞİNDE”

Biz, “Astana Mutabakatı’na rağmen Rusya Esat’ın İblib’e yönelik saldırılarına neden destek veriyor, Putin gelişmeler karşısında neden sessiz, Çin İblib’te neyin peşinde?” sorgulamalarını yaparken ABD, İngiltere ve Fransa’nın, İdlib'e müdahale gerekçesi oluşturabilmek amacıyla, bir kimyasal provokasyon hazırladıkları ortaya çıktı.  

Rus Savunma Bakanlığı tarafından deşifre edilen plana göre, Pentagon'un İdlib’teki 'muhalif' görünümlü militanları, kentin güneyindeki Cisr'eş Şuğur bölgesine bir kimyasal saldırı düzenleyecekler ve bunu Esat’ın sırtına yıkacaklardı. ABD, Fransa ve İngiltere de, bu saldırıyı, Türkiye sınırını Cehennem’e çevirecek bir kaos ortamı oluşturmak için bir bahane olarak kullanacaklardı. ABD ve ortakları, deşifre olmasına rağmen, planı uygulamakta ısrarcı olabilirler mi? Bunu zaman gösterecektir. 

Bu korkunç oyunun Rusya Savunma Bakanlığı tarafından deşifre edilmesinin hemen öncesinde, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'un, "Esat İdlib'e kimyasal saldırı düzenlerse müdahale ederiz" demişti. Bu açıklama üzerine Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov da kurgulanan oyunu açıklamak zorunda kalmıştı: "Cisr'eş Şuğur'da 'kimyasal saldırı' düzenlemek için Tahrir el-Şam militanları klorin dolu 8 tankeri, Cisr'eş Şuğur'un yalnızca birkaç kilometre uzağundaki bir köye konuşlandırdı. Özel bir İngiliz askeri şirketinin rehberliğinde, zehirli maddeleri kullanabilmek için eğitilen bir grup militan da İdlib'e ulaştı. ABD, 56 adet seyir füzesi taşıyan USS The Sullivans destroyerini Basra Körfezi'ne, B-1B savaş uçağını da Katar'daki askeri üsse konuşlandırdı. Suriye'yi yeniden vurmaya hazırlanıyorlar."

ABD İDLİB’İ NEDEN ZORLUYOR?

ABD’nin Ortadoğu’dan elini ayağını çekmesi mümkün değil. “Küresel Lider” sıfatını ve doların saygınlığını koruyabilmesi için Ortadoğu enerji kaynaklarını ve dağıtım yollarını kontrolü altına almak zorunda. ABD ekonomisinin korkulu rüyası olan Çin’in Yeni İpek Yolu projesinin önünü kesebilmek için Ortadoğu’daki varlığını sürdürmek ve Akdeniz ile Kuzey Afrika’yı yörüngesine zorunda. Bütün bunları yapabilmek için de, Büyük Ortadoğu Projesi’ni Akdeniz’i ve Kuzey Afrika’yı da kapsayacak şekilde genişletmek zorunda. ABD’nin bu planı hayata geçirebilmesi için Suriye krizi sürecinde Irak ve Suriye’den Lübnan’a uzanan bölgede önemli kazanımlar elde eden İran’ın oluşturduğu Şii Kuşağı’nı kırması, bunun yerine Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzanan bir devlet görünümlü bir “Terör Kuşağı” oluşturması gerekiyor. 

Rusya, İran ve Türkiye’nin karşı durmaları nedeniyle Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzatamadığı Terör Kuşağı’nı, Suriye’nin güney bölgelerinden geçirmeyi denemişti. Olayın ayrıntılarını, “ABD NEYİN PEŞİNDE?” başlıklı yazımızda (11. Temmuz 2018) anlatmıştık; özeti şuydu: 

 “Suriye’nin Havran bölgesindeki Dera’da, Kuneytra’da 20 Haziran’dan bu yana neler oluyor, yüzbinlerce insan neden yerlerinden yurtlarından göçe zorlanıyor, masum insanlar, bebeler neden katlediliyor?” diye merak edenler için not: ABD, Ortadoğu’nun yağmalanan petrol ve doğalgazını Akdeniz’e ulaştıracak yeni bir “Enerji Koridoru” oluşturmaya çalışıyor. 

ABD, aynı operasyonla, İran’ın, 2011’den bu yana elde ettiği nüfuz bölgeleriyle oluşturduğu Irak ve Suriye’den Lübnan’a uzanan Şii Kuşağı’nı kırmayı da hedefliyor. Bunun için de, İran’ı ortak tehdit olarak gören İsrail ile Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirliği’ni (BAE) aynı savunma çatısı altında toplayarak, Ortadoğu barışı açısından çok ciddi tehlikeler üretebilecek bir cephe oluşturuyor. Rusya’ya ARAMCO üzerinden ortaklık teklif edilirken, Türkiye Menbiç Mutabakatı’nın uygulama takvimiyle oyalanmak isteniyor. Hepsi bu.. (http://www.oncevatan.com.tr/abd-neyi-zorluyor-makale,42163.html)”

Haziran’da düzenlediği operasyonlarla, Suriye’nin Havran bölgesindeki Dera’da, Kuneytra bölgelerinden Akdeniz’e yeni bir koridor açma konusunda başarılı olamayan ABD’nin, bu defa, Astana Süreci ortaklarını birbirine düşürecek, Türkiye’nin İdlib sınırını Cehemmem’e döndürecek bir kaos oluşturma peşinde olduğu anlaşılıyor. Rusya Savunma Bakanlığı’nın ABD ve ortaklarının İdlib’te tezgahladıkları korkunç planı zamanında deşifre etmesi, yalnız Türkiye açısından değil, bölge ve hatta dünya barışı açısından hayırlı olmuştur. 

Zor günler.. Önemli olan zoru başarmaktır. 

Başaracağız inşallah..