Pazar günkü oylamada “Oxi/Hayır” diyen Çipras Yunanistanı’nın Euro coğrafyasında  yaratacağı domino etkisiyle, Avrupa Birliği’nin (AB)  bütünlüğü ciddi olarak tehlikeye girmiştir. Çünkü, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında, tek kutuplu kalan dünyamızda yeni bir küresel güç oluşturma hevesine kapılan Almanya ile Fransa’nın, bu rüyayı gerçekleştirme adına, 12 yıldızlı Euro bayrağı altına topladıkları AB üyesi ülkelere bol keseden para dağıtmalarının bir anlamı kalmamıştır.

Bizim bu aşamada dikkat çekmek istediğimiz konu, Çipras Yunanistanı’nın bu başkaldırıdan ne yönde, nasıl etkileneceğidir. Daha açık soralım; Yunanistan’ın AB’ye “Hayır” çekmesinde, karşısında yeni bir süper güç oluşmasını istemeyen ABD’nin ve AB üyesi olmasına rağmen baştan beri Euro birliğine girmeyen İngiltere’nin etkisi olmuş mudur? Ve bu sorgulamaya bağlı olarak gündeme gelen asıl soru: “Oxi/Hayır” kararıyla AB’nin geleceğini tehlikeye atan Yunanistan, içine sürükleneceği ekonomik ve siyasi kaos ortamında, kendi birlik ve bütünlüğünü koruyabilecek midir?

AB’ye büyük bir cesaretle “OXİ!” çeken Çipras Yunanistanı’nın geleceği tartışılırken, şu iki sorunun yanıtı da önem kazanmaktadır:
1)Yunanistan, Avrupa Birliği’ni dağıtmakta kararlı olan ABD tarafından bir koçbaşı olarak mı kullanılmıştır?
2)Ortadoğu’daki 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi, bölgenin enerji kaynaklarını ve dağıtım yollarını kontrol etmeyi, İsrail’i bölgenin enerji terminaline, Akdeniz’i de bir Batı Gölü”ne dönüştürmeyi hedefleyen  Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) kapsama alanı, Yunanistan’ı da içine alacak şekilde genişletilmiş midir?

“Yeni Dünya Düzeni” bağlamında baktığımızda, Avrupa coğrafyasında,  Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinin yeni bir versiyonunu izlemekte olduğumuzu söyleyebiliriz.

Pazar günkü referandumda AB’ye “Oxi/Hayır!” çeken Yunanistan’ın gökyüzü kalitesi nedir, geleceğini nasıl etkiler, onu HADES’İN KRALİÇESİ söyleyecektir. Fakat, “Yeni Dünya Düzeni” bağlamında baktığımızda, Avrupa coğrafyasına,  Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinin yeni bir versiyonunu izlemekte olduğumuzu söyleyebiliriz.

Pazar günkü oylamada “Oxi/Hayır” diyen Çipras Yunanistanı’nın Euro coğrafyasında  yaratacağı domino etkisiyle, Avrupa Birliği’nin (AB)  bütünlüğü ciddi olarak tehlikeye girmiştir. Çünkü, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında, tek kutuplu kalan dünyamızda yeni bir küresel güç oluşturma hevesine kapılan Almanya ile Fransa’nın, bu rüyayı gerçekleştirme adına, 12 yıldızlı Euro bayrağı altına topladıkları AB üyesi ülkelere bol keseden para dağıtmalarının bir anlamı kalmamıştır.

Yunanistan, kendisi gibi ekonomi açısından zorda olan İspanya, Portekiz ve İtalya gibi ülkelere kötü örnek olmuştur. Bu ülkeler, Yunanistan gibi “Hayır” demeseler bile, AB’ye olan borçlarını zamanında ödeme konusunda pek istekli olmayacaklar, bu durum da, AB’nin iki çekirdek ülkesi olan Almanya ile Fransa’nın birliğin devamını sorgulamalarına neden olabilecektir.

Bizim bu aşamada dikkat çekmek istediğimiz konu, Çipras Yunanistanı’nın bu başkaldırıdan ne yönde, nasıl etkileneceğidir. Daha açık soralım; Yunanistan’ın AB’ye “Hayır” çekmesinde, karşısında yeni bir süper güç oluşmasını istemeyen ABD’nin ve AB üyesi olmasına rağmen baştan beri Euro birliğine girmeyen İngiltere’nin etkisi olmuş mudur? Ve bu sorgulamaya bağlı olarak gündeme gelen asıl soru: “Oxi/Hayır” kararıyla AB’nin geleceğini tehlikeye atan Yunanistan, içine sürükleneceği ekonomik ve siyasi kaos ortamında, birlik ve bütünlüğünü koruyabilecek midir?

AB’ye büyük bir cesaretle “OXİ!” çeken Çipras Yunanistanı’nın geleceği tartışılırken, şu iki sorunun yanıtı da önem kazanmaktadır:
1)Yunanistan, Avrupa Birliği’ni dağıtmakta kararlı olan ABD tarafından bir koçbaşı olarak mı kullanılmıştır?
2)Ortadoğu’daki 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi, bölgenin enerji kaynaklarını ve dağıtım yollarını kontrol etmeyi, İsrail’i bölgenin enerji terminaline, Akdeniz’i de bir Batı Gölü”ne dönüştürmeyi hedefleyen  Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) kapsama alanı, Yunanistan’ı da içine alacak şekilde genişletilmiş midir?

Yunanistan’da yapılan erken seçimler sonrasında sol bir partinin iktidara gelmesiyle Suriye’nin kuzeyinde IŞİD’in koalisyon güçleri tarafından bombalanması, Kobani’nin harabeye döndürülmesi, Ocak ayı sonlarında Esad ile muhaliflerini Moskova’da bir araya getirecek olan toplantının ertelenmesi, hatta Sultan Ahmet’teki canlı bomba eylemi ve Paris’teki Charlie Hebdo katliamı birbirinden bağımsız olaylar değildi. Aslında bu olaylar zincirini, petrolün dolar yerine euro ile satılmasına öncülük eden Saddam’ın bir kandırmacayla Küveyt’e sokulmasına, sonra da “Bağımsız bir ülkeyi işgal etti” gerekçesiyle Batılı koalisyon tarafından tepelenmesine, İkiz Kuleler şoku sonrasında Irak’ın  ve Saddam’a destek veren Kaddafi’nin Libyası’nın işgal edilmelerine, petrollerinin yağmalanmasına kadar uzatmak ve gelişmeleri bu açıdan irdelemek daha doğru olacaktır.

Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında tek kutuplu kalan dünyamızda, ABD’nin, küresel liderliğini  Ortadoğu’nun petrol varlığı üzerinden sürdürmek için I. Körfez Savaşı’yla (1991) başlattığı operasyonlar zinciri, bugün, dünya barışını ciddi olarak tehdit eden bir noktaya gelmiştir. Irak’ın ve Suriye’nin kuzey parsellerinden batıya doğru uzanan “Kürt Koridoru”, Akdeniz’e yaklaştıkça, bir adım sonrasında gündeme gelecek gelişmeler de gün ışığına çıkmaktadır.

Yunanistan, bir AB üyesi olarak, bölgesel ve küresel sistemin bir parçasıdır; dolayısıyla komşudaki gelişmeleri bu iki sistemin dinamiklerinden soyutlayarak değerlendirmek mümkün değildir.

Yunanistan’da sol görüşlü bir partinin iktidara gelmesi sonrasında yaşanmakta olan gelişmelerin, ideolojik olduğu kadar, ekonomik ve siyasi hatta ruhani boyutları da vardır. Bu gelişmelerin ana dinamiği, Ortadoğu’da, I. Dünya Savaşı sonrasında  eski Osmanlı coğrafyasında alelacele üretilmiş 22 ülkenin siyasi haritasını değiştirmeyi, Akdeniz’i “Batı Gölü”ne, İsrail’i bölgenin en güvenli enerji terminaline dönüştürerek Ortadoğu petrol kaynaklarını ve dağıtım yollarını kontrol altına almayı ve bu yolla petrolün dolar dışında başka bir para birimiyle satılmasını önlemeyi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi’dir. Yunanistan’ın, bölgesel ve küresel aktörlerin çıkar ve hegemonya çatışmalarının düğüm noktasına dönüşmesi, komşumuzu olduğu kadar, Osmanlı’nın varisi olarak, bizi de yakından ilgilendiren gelişmelerdir.
 
ÇİPRAS’IN YUNANİSTANI İLE ECEVİT’İN TÜRKİYESİ ARASINDA
ÇOK İLGİNÇ BENZERLİKLER VARDIR


Yunanistan’da SYRIZA gibi sol bir partin iktidara taşınmasıyla, 70’li yıllarda Türkiye’de, Ecevit’in “Ak günlere” sloganıyla iktidara yürümesi arasında çok ilginç paralellikler vardır. Batı emperyalizmine kafa tutan Ecevit’i itibarsızlaştırmak için, ayçiçeği ve tütün ülkesi olan Türkiye’de margarin ve sigara kuyrukların oluşturulması gibi, bir kurtuluş umudu olarak iktidara gelen ulusal sol söylemli Çipras dönemindeki Yunanistan’da,  halkı canından bezdiren ekonomik sıkıntılar yaşanması düşündürücü benzerliklerdir. 

Biliniyor ki Yunanistan’daki kriz, AB’nin izlediği küresel sermaye yapımı ekonomik politikaların ve ideolojik açıdan da sarsıntı geçiren neoliberal politikaların bir sonucudur. SYRIZA’nın ne kadar bir sol parti olduğu, solculuğu ne ölçüde uygulayacağı merak konusu. Referandumdan çıkan “Oxi”ye rağmen Çipras, vaadlerini, AB içinde kalarak, sistemi restore ederek gerçekleştirme yolunu seçerse, Batı dünyasından destek bulabilir. Fakat, o zaman da, SYRIZA’nın solculuğu ve antiemperyalist söylemlerindeki samimiyeti tartışmaya açılacaktır. Yunanistan halkı, AB’nin kemer sıkma politikalarına “Hayır!” diyerek kendini zora sokan bir süreci başlatmış oldu.

YUNANİSTAN’DA YAŞANANLAR, AB İLE ABD ARASINDA
SÜRMEKTE OLAN GÜÇ SAVAŞININ SU YÜZÜNE YANSIMASIDIR


Yunanistan’da yaşananlar, bir yönüyle, AB ile ABD arasında sürmekte olan güç savaşının su yüzüne yansımasıdır.

Ecevit’in Kıbrıs Barış Harekatı gerçekleştirdiği yılda (1974) dünyaya gelen SYRIZA Lideri Çıpras’ın Ecevit’in kaderini paylaşması İlahi bir rastlantı mıdır, yoksa iki komşu ülkenin kaderi, tarihin yeni bir dönemecinde, yine emperyalist güçler tarafından mı yazılmaktadır? Doğulu ve Batılı emperyalistlerin çıkarları uğruna birbirine düşman ettiği Türkiye ile Yunanistan, bu kez, tarihten aldıkları dersleri değerlendirip elele verebilecekler midir?

Yakın bir gelecekte Yunanistan’da yaşanacak olan gelişmelerin rengi, AB’yi olduğu kadar Türkiye’yi de etkileyecektir. Yunanistan’da yaşananlar ideolojik değil, siyasi ve ekonomik temellere dayalı gelişmelerdir. Batı komşumuz şu süreçte, Ortadoğu’daki yangının giderek genişlemesine paralel olarak, küresel güçlerin savaş alanına dönüşmüştür. İktidarda hangi parti olursa olsun, izleyeceği siyasi ve ekonomik politikalar, birliğini, bütünlüğü koruma yönünde sergileyeceği kararlılık, Yunanistan’ın geleceği açısından çok önemlidir.

Pazar günkü referandumda AB’ye “Hayır!” diyen Yunanistan’ın bir zafere mi yoksa parçalanmanın yolunu açan bir hezimete mi imza attığı, komşunun bundan sonraki süreçteki tutumuna, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ile IMF ve Dünya Bankası arasında yapacağı tercihe bağlı olacaktır.