İsmail Reha Arar, İş dünyasının örnek ismi, Türk Turizminin duayeni, Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkan Yardımcısı, Net Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Merit Otelleri Yönetim Kurulu Başkanı, arkadaşlarının olmazsa olmazı. Daha 7 yaşındayken babasını kaybeden iş adamı ö günden bu yana süregelen hayat mücadelesinde başarıdan başarıya koşarak adından çok söz ettirdi. Mütevazi, dürüst ve saygın bir kişiliğe sahip olan başarılı iş adamı İsmail Reha Arar’a kendi yaşantısının bilinmeyenlerini sordum. O ‘da son derece samimi ve nezaketle sorularımı tereddütsüz cevapladı. Bende kendisine beni kırmayıp sayfama konuk olduğu için teşekkür ediyor ve hoş geldiniz diyorum.

Reha bey, sizi yakından tanımak istersek, Reha Arar kimdir desem bize kendinizi nasıl anlatırsınız?

Ben, dönemin önemli bürokratlarından Hayri Arar’ın ve Başarılı iş kadını Süheyla Arar’ın tek çocukları olarak  4 Ekim 1946’da  İstanbul’da dünyaya geldim. Babam, ben 7 yaşındayken hayata veda etti. İlkokulu, Moda İlkokulunda bir yıl okuduktan sonra Göztepe ilkokulunda yatılı olarak okuluma devam ettim. Bu yıllarda annem tekrar evlendi ve bu evlilikten kardeşim Gülnaz aramıza katıldı. Liseyi Saint Joseph’den Boğaziçi Akgün Koleji’ne geçiş yaparak bitirdim. Üniversiteyi birincilikle kazandığım Ankara Hacettepe Üniversitesi Hastane Yönetimi bölümünde okudum. Öğrenciliğimin ikinci yılında Stajımı Ankara Belediyesi  İtfaiye müdürlüğü içindeki cankurtaran servisinde yaptım. Stajımın hemen sonunda başarım dolayısı ile amir olarak çalışmaya başladım ve ilk maaşımı aldım. Bu aslında benim çocukluğumdan beri aşık olduğum İtfaiyeye gerçek anlamda kavuşmamdı. İlk memuriyet ve hemen arkasından, buna ilaveten Ankara Belediyesi Özel Kalem Müdürlüğü’nde Belediye Başkanı Halil Sezai Erkut’un mahiyetinde çalışma imkanım oldu. 1970 yılı başında Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne yönetici olarak atandım. Yedi yıl bu görevde kaldım. Bu arada Aysel Tulga ile evlendim ve bu evliliğimden tek çocuğum olan kızım Aylin dünyaya geldi. Haydarpaşa Numune Hastanesi benim Ankara İtfaiyesinden sonra başarılı olduğum ikinci noktadır. Burada Türkiye’nin ilk acil hastane helikopter pisti, acil servis, ek bloklar gibi birçok projeye büyük katkım oldu. 1977 yılında bir vesile ile o yıllarda Sağlık Bakanlığı yapan ve her zaman saygı, sevgiyle andığım Dr. Mete Tan’la tanıştık. Mete bey, Aradan 48 saat geçmeden zamanın özel Kalem müdür yardımcısı vasıtası ile beni Ankara’ya çağırdı. Ben Ankara’ya gittim ve tam iki yıl orada kaldım. Önce Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği, üç ay sonrada üçlü kararnameyle Bakan Müşaviri oldum ve bu kadro ile çok önemli görevleri yerine getirdim.  Bu dönemin en önemli ismi bence özel kalem müdürümüz Teyfik Ertürk’tü. O, benim hayat hocamdı. Ondan çok ama çok şey öğrendim. Bu görevden, eşimin ve benim tayinim nedeni ile istifa ettim. İstanbul’da Çamlıca’da kurduğum 40 metrekarelik bir Labaratuvarda itriyat malzemesi imal edip satmaya başladım. Ve yeniden hastaneyi kiracıdan alıp yönetmeye başladım. Bu arada mastırımı tamamlamıştım. Avrupa konseyinin imtihanını kazanıp, acil yardım ve can kurtarma üzerine doktora yapmak için Paris’e gittim ve orayı sevdim. Tam o sırada Başbakanlık Müsteşarı olarak tanıdığım, o günlerin saygıdeğer Başbakanı büyük insan Turgut ÖZAL’ın talimatları ile İstanbul’a dönerek İstanbul Belediyesi Sağlık Daire Başkanlığında, Özel Kalem müdürü vekilliğinde göreve başladım. Böylece özel sektör hayatım sona erdi. O beş yıl Acil Yardım Can kurtarma Müdürlüğü’nün kurulması, Hızır Acil’in İstanbul’da teşkilatlanması, Türkiye için model olarak alınması, olağanüstü şartlar kontrol ve müdahale merkezi kurulması, itfaiye komandoları, saymakla bitmeyen birçok iş, birçok başarı. Uran Holding’in rahmetli sahibi İsmet Uran’ın ısrarı ile belediyedeki işimden istifa edip hiç bilmediğim, daha sonra ikinci mesleğim haline gelen Turizm’e soyundum. Yönetici her işi yönetir, kısa zamanda öğrenir mantığı ile Antalya Titreyengöl’de beş yıldızlı 800 yataklı Grand Prestige Otel’inin inşaatını bitirip açılışını yaptım ve bir diğerinin temelinin atılmasını sağladım. Bir yılı aşkın çalıştıktan sonra Belediye döneminden dost olduğum Besim Tibuk’la bir karşılaşmam sonucu kendimi Net Holding’de Genel Koordinatör Yardımcısı olarak buldum.  İki yıl holdingde yöneticilik yaptıktan sonra ikinci mesleğim olan otelcilik alanında faaliyet gösteren Merit Otelleri’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlendim ve 17 yıl önce üstlendiğim görevimi halen aynı heyecan ve mutlulukla sürdürmekteyim. Kıbrıs Lefkoşa’daki otelin toplantı salonuna ismim veridi. Hatta net holding tarihinde ilk defa yaşarken toplantı salonuna ismi verilen tek kişiyim.

Reha bey, İçinizde hiç geçmişe yönelik ukteler kaldı mı?

Aslında çok küçük yaştan beri benim içimde hep itfaiyeci olmak aşkı vardı. Tesadüfler beni hep o aşka doğru itti. Üniversite öğrencilik hayatımı hep itfaiyede çalışarak tamamladım. Daha sonraki yıllarda da tanrı beni İstanbul itfaiyesini yönetmeyi nasib etti. O dönemde hızır acili kurduk, itfaiyedeki organizasyonları tamamen değiştirerek İstanbul’luları yeni bir itfaiye ile karşılaştırdık. Hayatımda yapmak istediğim her şeyi başardım ve elde etmek istediklerimin büyük bir kısmını tanrının yardımı ile elde ettim.  Ama ben, ölene kadar itfaiyeci olarak kalmak istemişimdir. Buda benim içimde büyük bir uktedir.

Sizin itfaiye araçları maketleriniz varmış. Kaç tane olduğunu öğrenebilir miyim?

Evet yaklaşık 400 yakın itfaiye aracım var. Bu dünyada 1750 den beri iyi koleksiyonlardan bir tanesi. Hatta, Yeni yeni ofiste de biriktirmeye başladık.

Hayat felsefeniz nedir?

 Benim hayat felsefem, sadece çalışmak üzerine kurulmuştur. Beni sadece çalışmak mutlu eder. Bunun dışında seyahat etmeyi ve yazı yazmayı çok seviyorum. Birinci kitabım*Tatlar, Dostlar, Anlar* geçtiğimiz günlerde piyasaya çıktı. Şimdi ikinci kitabıma hazırlanıyorum. Bu daha çok sehahetlerim ve seyahatlerimde başarılı bulduğum sektörlerinin yansıtılması şeklinde olacak ama daha çok yeme içme sektörlerini kapsayan bir kitap olacak.

Sizi başarıya sürükleyen güç nedir?

Beni başarıya sürükleyen en büyük güç annemdir. Benim annem çok güçlü bir kadındır. Ben ona her zaman devlet gibi kadın derim. Devamlı seyrettiğim bir resmi vardır. Bu çok veciz bir nişanesidir. Türkiye’ de ilk özel hastaneyi kuranlardan bir tanesi annemdir. Beni ve kardeşimi bu konuda çok iyi ve çok donanımlı yetiştirdi. Kardeşim ve benim yükselmemizin tamamen sonucu onun bizlere verdiği yaşama kültürü ve çalışma azmidir. 1960’ larda Ben annemin gece saat 4 te ayağında çizmelerle “hastanenin üst kat betonu atılıyor ben oraya gidiyorum” dediğini hatırlıyorum.

Hiç kimseye meydan okuduğunuz oldu mu?

Hayatım boyunca aklımın doğru bulmadığı her şeye karşı, görevimi bırakma pahasına meydan okumuşumdur. Ben bugün bu yaşta yine, bana yapmamam gereken bir şey yaptırılırsa yine hiç düşünmeden meydan okuyabilirim. Benim doğrularım benim için değil, benim her türlü fikrim içindir.

Hayatınızdaki en zor an neydi?

Benim hayatımdaki en zor an 1977 yılında Kahramanmaraş olayları sırasında çok sayıda yaralı ve ölü vardı. Bir hastaneyi oraya indirmek durumundaydım. Ama bütün kapılar yüzüme kapanıyordu. O  yıllarda uçak, ambulans, doktor imkanı yoktu. Ben o zamanlarda sağlık bakanlığında üst düzey bir görevdeydim ve bu işi mutlaka yapmam lazımdı. Hiç unutmuyorum, dönemin Sağlık ve Sosyal yardım bakanı Sevgili bakanım Mete Tan bu gece bu hastaneye indireceksin diye üzerime çok fazla baskı yapıyordu. Hiç unutmuyorum Nürnberg’e giden bir uçağa el koyup, içerisine İstanbul’dan çok ciddi doktor, hemşire, anestezist malzeme ve  kan koyarak, ördek denilen apronda, uçak inme pistinin iki tarafına  sönmeyen fenerler koyarak uçağı Gaziantep’e indirip, Gaziantep’ten o hastaneyi o gece Kahramanmaraş’a götürmek, benim hayatımdaki sıkıntılı zorlardan bir tanesidir. Ama o hastanenin orada yaptığı görev olarak, yüzlerce kişiyi kurtarması da bunun çok büyük bir neticesidir.                        İstanbul’ da hayat kimya yangınında da yine ciddi sıkıntılar içerisinde, o yangının ilaç depolarına ve  patlayıcı depolarına sıçramadan kontrol altına alınması ve onlarca itfaiyesinin zehirlendiği o 1,5 geceyi hiç unutamam. Bunlar benim hayatımdaki en zor anlardır.

Hayatınızda ki en güzel şey neydi?

“TATLAR, DOSTLAR, ANLAR” İLK KİTABIMDIR 

Benim “Tatlar, Dostlar, Anlar” isimli ilk kitabımın çıkması ve kitabımın imza günü benim için büyük bir olaydı. Ben bunu çok uzun zamandan beri istiyordum ve bunu gördüğüm için çok mutluyum.                                                                                                                             Bir de Lefkoşa otelimizin açılması,benim hayatımda çok önemli bir olaydır. Holding  o alanı iş hanı yapmak istiyordu. Ben ise orayı, Lefkoşa’nın ilk 5 yıldızlı otelini açarak,  Kuzey Kıbrıs turizmine şehir oteli olarak kazandırmak istiyordum. Bunun için holdinge verdiğim bir söz vardı ve bu sözümü yerine getirmeliydim. Kuzey Kıbrıs’taki  o projeyi çok büyük zorluklar ve çok sıkıntılarla gerçekleştirerek başarıya ulaşmıştım. Buda benim hayatımdaki önemli başarılardan biridir.

Yemek yapar mısınız? En çok hangi yemeği seversiniz?

Yemek yaparım. Fırında levrek balığını çok güzel yaparım. İtalyan mutfak kültürünü çok severim. Sebze yemekleri balık yemekleri benim için vazgeçilmezdir.

Aslen nerelisiniz?

Babam Manastırlıdır. Annem Adapazarı Akçay tarafından.

Olmazsa olmazlarınız nelerdir?

Ben çalışmadan, üretmeden duramam.

Turizmle ilgili anınız var mı?

Benim Kıbrıs’a ilk gittiğim zaman benim hiç unutamadığım bir olaydır.  Çünkü benim hayatım bir anda değişti. Kıbrıs’ta genel müdürle bir problem oldu ve genel müdürü görevden almak zorunda kaldım.  Genel müdürlüğü kendim yapmaya  başladım. Besim bey bana “ bu işi sen yapabilecek misin” diye sorduğunda , “yapmaya çalışacağım”demiştim ve ben o zamandan beri tam 17 yıldır genel müdürlük görevine devam ediyorum. Aslında; hayatım boyunca, benim yaşamak istediğim yer, benim ikinci vatanım olan Paris’ti. Ama ben bir anda kendimi Kıbrıs’ta buldum.

Reha bey, siz hayatınızda en yüksek noktalara ulaşmışsınız ama yine de daha başka projeleriniz var mı?

BUNDAN SONRA KENDİMİ, İNSANLARA FAYDALI HİZMETLER YAPMAYA ADAYACAĞIM

Benim hayatımda artık yeni projeler yok. Bundan sonra kendimi, insanlığa faydalı hizmetler yapmak için adayacağım. Kısmetse bir ulusal gazetede köşe yazıları yazacağım ve kitap yazmaya devam edeceğim.  Yine kısmet olursa 4 Ekim 2016 da 70 yaşına girdiğim için doğru olanın bu olduğunu düşündüğüm için profesyonel çalışma hayatımı noktalamayı düşünüyorum. Birikmiş bilgi beceri ve deneyimlerimi gençlere yansıtmaya çalışacağım. 

Kızınız küçükken ona yeterli vakit ayırabiliyor musunuz?

İstanbul belediyesinde günde 20 saat çalışıyordum. Kızım o zaman 7 yaşındaydı. Pazar günleri onunla birlikte vakit geçirebilmek için onu da yanımda getiriyordum. Sekreterimiz Sermin onunla dosyaları bana gönderiyordu. O odadan çıktığı zaman ben o dosyaları tekrar Sermin hanıma veriyordum. Kızım Aylin onları tekrar bana getiriyordu. Bu şekilde benimle olma zevkini çıkartıyordu. Kızım şu an mücevher dizaynı yapıyor. Aynı benim gibi işini aşkla yapıyor. İdol olarak beni görüyor ve benim yolumdan gidiyor. 

Siyasete girmeyi düşünüyor musunuz?

Ben siyasete girmeyi hiç düşünmedim ve gelen bütün teklifleri geri çevirdim.

Sihirli bir gücünüz olsaydı neyi değiştirirdiniz? 

 Türkiye’deki yaşamın, Atatürk’ün çizdiği yolda ilerlemesinin önündeki engelleri kaldırırdım.                                                      

Peki sizin bu kadar başarılı bir işadamı olarak gençlere önerileriniz nelerdir?

Çalışmak, dürüst olmak ve yine çalışmak, yine dürüst olmak.