Türkiye-ABD ilişkilerine yön veren raporlarıyla tanınan Bipartisan Policy Center’ın  (BPC), Başkan Donald Trump’ın isteği üzerine hazırladığı raporda, “ABD ve Türkiye ilişkilerinin ABD’ye stratejik bir fayda sağlaması artık pek mümkün değil” deniyor. 

ABD’nin eski Türkiye büyükelçileri Morton Abramowitz ve Eric Edelman’ın yanı sıra eski CIA’cı Henri Barkey’in de bulunduğu bir ekibin hazırladığı, “Ortaklık Mitinin Ötesinde: ABD’nin Türkiye Politikasını Yeniden Düşünmek” başlıklı rapordaki “ABD’nin IŞİD’i yenmek için YPG ile işbirliği yapmak istemesinin yanı sıra, iki ülkenin Suriye iç savaşına da yaklaşımı taban tabana zıt” değerlendirmesi, “Trump, Rakka operasyonunda Türkiye’yi neden istemiyor?” sorusunun yanıtını oluşturuyor. 

Çeşitli kumpaslarla, darbe girişimleriyle kolu kanadı kırıldı sanılan Türk ordusu çok riskli bir görevi başarıyla tamamlamış, DEAŞ’ın yerleşip kökleştiği El Bab’ı kontrolü altına almıştı. 23 Şubat’ta Tadif, Bizza ve Kabasin kasabalarındaki militanların da çekilmesiyle, El Bab bütünüyle DEAŞ’tan temizlenmiş oldu. 

TSK’ın bu başarısının ardından Ankara’da ve Suriye’de başdöndürücü bir hareketlenme yaşandı. Türkiye’nin “Ortadoğu denkleminde ben de varım, Bundan sonraki hedef Münbiç ve Rakka’dır” şahlanışı bölgeyle ilgili hesapların yeniden yapılmasına neden olmuştu. TSK’nın El Bab’ın güneyine sarkma olasılığı Rusya ve Suriye’yi olduğu gibi, ABD ve İran’ı da kaygılandırmıştı. 

El Bab’ın güneyine doğru ilerlemekte olan Suriye ordusu, yön değiştirerek Münbiç’e yöneldi ve önce Kasr el Bureyç’i, sonra Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kontrolündeki Üm Tamah’ı ele geçirerek El Bab’tan Rakka’ya uzanan yolu tutmuş oldu. Bu gelişme sonrasında, TSK’nın da DEAŞ militanlarının da Rakka’ya ulaşabilmeleri için Suriye Ordusu’yla muhatap olmaları gerekiyor.  

TSK’nin El Bab başarısından Suriye kadar, ABD ile Münbiç ve Rojova’daki SDG de tegirgin olmuş olmalı ki, ABD Merkez Komutanlığı'ndan General Joseph Votel Rojava’ya geldi, Halk Savunma Birlikleri (YPG) öncülüğündeki SDG komutanlarıyla görüştü. DEAŞ’la mücadele için bölgeye daha fazla ABD askerinin getirileceği ve SDG’yi yeni silahlarla donatılacağı müjdesini verdi. 

Volter sözünü tutar mı, bölgeye ABD piyadeleri gönderilir mi bilemeyiz, ama  ABD Savunma Bakanı James Mattis, 28 Şubat’ta, Irak ve Suriye’de DEAŞ ile  nasıl savaşacaklarına ilişkin yeni raporunu Başkan Trump’a 28 sundu ve Başkan Trump da aynı gün Amerikan Kongresi’nin ortak oturumunda konuyla ilgili ilk konuşmasını yaptı. Konuşmanın içeriği ABD’nin güvenliği ile ilgili olduğundan ayrıntılı açıklama yapılmadı. Seçim kampanyası sırasında, “DEAŞ’la mücadele için”, Ortadoğu’ya  20-30 bin kişilik bir askeri gücün gönderilmesi gerektiğine ilişkin söylemlerini hatırlatan yorumcular, Trump’ın bu yönde bir karar alabileceğini belirtiyorlar. 

ABD’nin 45. yeni Başkanı Trump, 20 Ocak’tan bu yana ilk kez seslendiği ABD yasama organı Kongre’de yaptığı konuşmada, yeni dönemde izleyeceği dış politikanın ana hatlarını anlattı. Trump’ın konuşmasının en çok merak edilen bölümü, DEAŞ’la mücadele konusunda verdiği mesajlardı. “Bu alçak düşmanı yeryüzünden temizlemek için, İslam Dünyası’ndaki dostlarımız ve müttefiklerimizle de çalışacağız” dedi. Bu güne kadar İslam karşıtı söylemleriyle tanıdığımız Trump’ın, “İslam  Dünyası’ndaki dostlarımız” seslenişinde ne kadar samimi olduğunu, Türkiye’ye hangi pencereden baktığını zaman gösterecektir.  

Irak'ın geçen hafta, ABD’den bağımsız olarak, Suriye'deki IŞİD’DEAŞ hedeflerine bir hava baskını gerçekleştirmesi büyük yankı uyandırmıştı. İsrail istihbaratı MOSSAD’a yakınlığı ile bilinen Debka sitesi, "Irak, ABD olmadan IŞİD'i vurdu" başlıklı değerlendirmesinde, ABD'nin Irak denkleminden dışlanmakta olduğunu öne sürdü. Yorumda, Türkiye'nin Rakka operasyonu için Fransa, İngiltere ve Almanya ile işbirliğini planladığı belirtilirken, ABD’den söz edilmediğini savunan Debka, " Trump Yönetimi, Rakka'nın IŞİD/DEAŞ’tan alınmasına yönelik operasyonda Türk ordusunun herhangi bir rolü üstlenmesine itiraz ettiğini belli etti" deniliyor.

BPC’NİN TÜRKİYE RAPORUNDA NELER DENİYOR

“Trump, Rakka operasyonunda Türkiye’yi neden istemiyor?”, sorgulaması yaparken Türkiye-ABD ilişkilerine yön veren raporlarıyla tanınan Bipartisan Policy Center’ın  (BPC), Başkan Donald Trump için hazırladığı bir rapor gündeme geldi.

Bipartisan Policy Center’ın  (BPC), Başkan Donald Trump’ın isteği üzerine hazırladığı raporda, “ABD ve Türkiye ilişkilerinin ABD’ye stratejik bir fayda sağlaması artık pek mümkün değil” deniyor. ABD’nin eski Türkiye büyükelçileri Morton Abramowitz ve Eric Edelman’ın yanı sıra eski CIA’ci Henri Barkey’in de bulunduğu bir ekibin hazırladığı, “Ortaklık Mitinin Ötesinde: ABD’nin Türkiye Politikasını Yeniden Düşünmek” başlıklı rapordaki “ABD’nin IŞİD/DEAŞ’ı yenmek için YPG ile işbirliği yapmak istemesinin yanı sıra, iki ülkenin Suriye iç savaşına da yaklaşımı taban tabana zıt” değerlendirmesi, “Trump, Rakka operasyonunda Türkiye’yi neden istemiyor?” sorusunun gerçekçi yanıtını oluşturuyor. 

Türkiye’nin dış politikasının büyük ölçüde hükümetin yurt içindeki iktidarını korumaya yönelik olduğunu, Türkiye ile ortaklığın ABD’nin çıkarlarını daha ileri götürmeyeceğini savunan rapor, bu gelişmeden Türkiye hükümetini sorumlu tutuyor.

Morton Abramowitz ve Eric Edelman gibi Türkiye’yi çok yakından tanıyan isimler tarafından kaleme alınan rapor, Trump’a, Türkiye’ye dikkat etmesini öneriyor ve  “Erdoğan’ın gücü elinde toplama politikası, çevresindeki siyasi düşmanlarıyla ilgili algısı ve inatla Amerikan karşıtı olması, ABD’yle işlevsel bir ilişki kurmak için ortam hazırlamaya engel oluyor. Washington Türkiye’nin, ‘Gülen’in teslim edilmesi ve YPG ile işbirliğine son verilmesi’ gibi isteklerini karşılasa bile,  bu durum, Erdoğan’ın ileride daha fazla talepkâr olması dışında bir yarar  sağlamayacak” deniyor.

Washington’un, Erdoğan’ı yatıştırmak yerine, buna neden olan yapısal iç faktörlere odaklanmasını öneren raporda, “ABD’nin Erdoğan’ı daha mantıklı ve işbirlikçi bir ortak yapmak için ona verebileceği fazla bir şey kalmadı” vurgulaması çok dikkat çekici..

Raporun bundan sonraki bölümlerinde, “Ben dünyanın değil ABD’nin başkanıyım” dyen Trump’a yapılan öneriler, Türkiye-ABD ilişkilerinin gelecekteki rengi açısından çok önemli; şöyle deniyor: “Zorlukları aşmak için, Erdoğan’ın iktidarı altındaki Türkiye’yi, Ortadoğu’nun sorunları konusunda bir model, çözüm ya da ortak olarak görmekten vazgeçin. Washington artık, bu konularda, müttefik olarak Türkiye’ye başvuramaz.” 

“YPG RAKKA’YI ALABİLECEK EN ETKİLİ SAVAŞÇI GRUP”

Ankara’nın, PKK duyarlığının Suriye’de de hissedildiği belirtilen raporda, “PKK ile bağlantılı olan YPG, IŞİD/DEAŞ’ı geri püskürtebilecek ve IŞİD/DEAŞ’ın  başkenti Rakka’yı alabilecek en etkili savaşçı grup olmaya devam ediyor. Fakat, Ankara kızdıkça ve Suriye Kürtleri de üzerinde anlaşılan kırmızı çizgileri aştıkça, bu değerlendirmenin geri tepme ihtimali artıyor” vurgulaması yapılıyor. 

Neo-conların sesi olan rapordaki şu değerlendirme de dikkatle not edilmelidir: “Washington, tam desteğini bunlardan birine vermek için, ne Türkleri ne de Suriyeli Kürtleri (YPG/PYD) feda edebilir. Bu konuda herhangi bir söz vermek, iki grubun arasında doğrudan çatışma çıkma ihtimalini arttıracak ve bu nedenle Washington’u, yeni müşterisi ile eski ortağına karşı savaşa girmeye zorlayabilecek imkansız bir durum yaratacaktır.”

Raporda Başkan Trump’a, “Washington, Rakka konusundaki hedeflerine ulaşmak  ve Türkiye ile ilişkileri korumak amacıyla Suriye’deki Kürt sorununu halının altına süpürürse, bu yalnızca, Güneydoğu Anadolu’da bir etnik savaşı patlatmaya yardımcı olur” uyarısı yapılıyor. 

ABD–Türkiye ittifakının, tarafların değer ve çıkarlarının farklılaşması nedeniyle tehlikeye girdiğini belirten rapor, ABD’nin Türkiye politikası için yeni çerçevenin, “Türkiye’nin ABD çıkarlarına karşı çalışmasını önlemek” olması gerektiği vurgulayarak sonlanıyor.

Rapordaki “Washington, tam desteğini bunlardan birine vermek için, ne Türkleri ne de Suriyeli Kürtleri (YPG/PYD) feda edebilir” değerlendirmesi, Başkan Trump’ın Türkiye’nin Rakka operasyonuna katılmasına karşı çıkmasının bir başka nedenidir. 

“YPG MÜNBİÇ’TEN ÇEKİLMEZSE VURACAĞIZ”

“Trump, Rakka operasyonunda Türkiye’yi neden istemiyor?” sorusunun yanıtı,  “ABD ve Türkiye ilişkilerinin ABD’ye stratejik bir fayda sağlaması artık pek mümkün değil” vurgulaması yapan bu rapor ışığında daha net görülebiliyor. Obama’yı IŞİD/DEAŞ’ın kurucusu olmakla suçlayan Trump’ın, Rakka operasyonunda Türkiye’yi istememesinin nedeni, bu suçlamayla ilişkili olamaz mı? Bilindiği gibi, Irak ve Suriye’de insanlık tarihinin en acımasız katliamını gerçekleştiren “İslamcı terör örgütü”, ele geçirdiği bütün yerleşim birimlerini PKK ve onun Suriye uzantısı PYD/YPG’ye teslim etmiş, güney sınırlarımız boyunca demografik iklim değişikliği oluşturulmuştu. Suriye’nin kuzey bölgelerinde oluşturulan kantonları birbirine ekleyerek Kerkük’ten Akdeniz’e uzanacak bir “koridor” oluşturmak BOP’un en önemli hedeflerinden biriydi. Türkiye, kendisini güney sınırları boyunca kuşatacak bu “koridora” karşı çıkmış ve Fırat Kalkanı operasyonu başlatarak El Bab’a kadar olan bölgeyi kontrolü altına almıştı. Türkiye karalı; Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “PKK/YPG Münbiç’ten çekilmezse vuracağız” diyor. 

ABD, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında uygulamaya koyduğu Büyük Ortadoğu Projesi’ni kendi çıkarları doğrultusunda hayata geçirme çabasında. Tartus ve Hymeymim üsleri konusunda Esat’la “sonsuza kadar” kaydıyla anlaşma yapan Rusya, “Suriye toprak bütünlüğünün  garantörü benim” diyor. Irak ve Suriye’de nüfuz alanları ele geçiren İran, Fırat Kalkanı operasyonuyla Suriye’ye giren Türkiye’yi “davetsiz misafir” ilan ederek, “Ya çık ya da çıkarırlar” diye tehdit ediyor. Oluşan bu Ortadoğu tablosu karşısında, binlerce yıllık devlet geleneği olan Türkiye de, toprak bütünlüğünü ve ulusal birliğini korumak için önlemlerini alıyor. 

Binlerce yıldır bayrak gösterdiğimiz bir coğrafyada yaşamanın bedelini defalarca ödeyerek bu toprakları vatan yaptık. Onbinlerce kilometre ötelerden gelerek Ortadoğu zenginliklerini yağmalama planları yapanlar, kendi çıkarlarına uygun bir BOP coğrafyası oluşturmak isteyenler karşısında sessiz kalacağımız ebette düşünülemez. Önemli olan gelişmelerin perde arkalarını doğru okuyabilmektir.