Türkiye’nin Rusya ile anlaşarak Cerablus operasyonu başlatma kararı aldığı 24 Kasım 2015 günü bir Rus savaş uçağı düşürülüyor ve Türk-Rus ilişkileri buzlanıveriyor.. 


Engin devlet deneyimi ve saygınlığıyla buzlanan Türk-Rus ilişkilerinin normalleşmesini sağlayan ve Suriye’deki sorunların Cenevre görüşmeleriyle çözülemeyeceğini gören Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev, tarafları Astana’ya davet ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin Astana’da buluşma hazırlığı yaparken Beşiktaş katliamını yaşıyoruz. 


Beşiktaş katliamının yaralarını sarmaya çalışırken, sancağında iki üstün hizmet madalyası olan PKK’nın korkulu rüyası Kayseri I. Komando Tugayı’nı hedef alan bombalı araç saldırısıyla sarsılıyoruz.. 


Türkiye, İran ve Rusya dışişleri bakanlarının Moskova’da bir araya gelecekleri 20 Aralık öncesinde, Türk-Rus ilişkilerinin normalleştirilmesinde büyük emeği olan Rus Büyükelçisi Karlov bir polis tarafından öldürülüyor.. Bütün bunlar bir rastlantı olabilir mi?

 

Rus Büyükelçisi Andrey Karlov’u kimin öldürdüğü belli de, neden öldürüldüğü konusunda yorumlar farklı. Bu cinayetin nedenleri, kim ne söylerse söylesin, Ortadoğu’daki gelişmelerden bağımsız değildir. Ülkemizde misafir olan, bir büyükelçinin bir polis tarafından katledilmesi çok boyutlu bir saldırıdır. 


Bu olay, ülkemizin uluslararası bir saldırının hedefi olduğunu göstermektedir. 


Bu olay, Türkiye’nin bir güvenlik ve istihbarat sorunu yaşamakta olduğunu göstermektedir. İstihbarat zafiyeti giderilmeden terörle mücadelede başarı sağlanmaz. Saldırıda uçak krizi nedeniyle buzlanan Türkiye- Rusya ilişkilerinin normalleştirilmesi için çaba gösteren bir büyükelçinin hedef alınması, üzerinde ayrıca durulması gereken bir konudur. Hatırlanacağı gibi, Türkiye’nin Rusya ile anlaşarak Cerablus operasyonu başlatma kararı aldığı 24 Kasım günü bir Rus savaş uçağı düşürülmüş ve Türk-Rus ilişkileri buzlanıvermişti. 


Türkiye, İran ve Rus dışişleri bakanlarının 20 Aralık’ta Moskova’da bir araya geleceklerinin açıklandığı bir günde Rus Büyükelçisi Karlov’un bir sergi açılışında öldürülmesi çok önemli bir olaydır. Bu katilin arkasında kimler var; kim eğitti, eline kim silah vererek bu hain saldırıya yönlendirdi? Bu soruların doğru yanıtlarını bulmamız gerekir Dünkü yazımızda da vurguladığımız gibi, arkasındaki gerçekleri görebildiğimizde terörün belini kırmak hiç de zor değildir. 


“KORİDOR” SAVAŞLARI


Türkiye müttefiklerinin Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesine ilişkin uygulamalardan son derece rahatsız. ABD, bölgedeki 22 ülkenin siyasi haritasını değiştirmeyi amaçlayan Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) en önemli hedeflerinden olan “Kürt Koridoru” kamuflajlı ABD/İsrail Koridoru’nu Akdeniz’e bağlamaya çalışırken, Türkiye, kendisini 1200 km’lik güney sınırları boyunca kuşatacak bu projeye şiddetle karşı çıkıyor. Türkiye gibi, Rusya ve İran da, bu “koridor”u çıkarlarına aykırı bulduklarından, 2011 yılından bu yana bu ABD/İrsrail Koridoru’nun Akdeniz’e uzatılmasını engelliyorlar.  


Uçak krizi sonrasında Rusya ile gerginleşen ilişkilerini normalleştiren Türkiye, bir taraftan ÖSO’ya destek olarak başlattığı Fırat Kalkanı operasyonuyla Suriye’nin kuzey parselinde oluşturulan Cezire, Kobani ve Afrin kantonlarının birleştirilmesini engellemeye çalışırken, diğer taraftan da, Rusya ile daha geniş kapsamlı anlaşmalar yapmanın yollarını arıyor. 


ABD, Ortadoğu’ya ilişkin planlarını PKK/YPG ile işbirliği yaparak uygulamaya koyarken,  bu ortaklıktan ne ölçüde rahatsız olacağını sorgulamadığı müttefiki Türkiye’nin Rusya’ya yanaşıyor olmasından son derece rahatsız. Bu arada, ABD’nin, Türkiye-Rusya ilişkilerini dinamitlemek adına, Rus savaş uçağının düşürülmesinde rol oynadığını da Cumhurbaşkanı’nın Baş danışmanı Prof Dr. Burhan Kuzu’nun Davutoğlu’na isyanından öğreniyoruz: “Başbakan Davutoğlu da ‘biz düşürdük’ deyiverdi. Düşürmediğin uçağı niye ‘düşürdüm’ diyorsun? Kimin düşürdüğü bir kenara… ‘Amerika düşürdü deniliyor, ne bileyim, FETÖ düşürdü deniliyor. Hani Başbakan Davutoğlu da, ‘Biz düşürdük’ deyiverdi o arada. O da ayrı bir yanlış..”


Prof. Kuzu’nun isyanından da anlaşılacağı gibi, Ortadoğu’da, Sovyet Birliği’nin dağılmasında önemli rolü olan ABD ile Sovyetler Birliği’ni yeniden ayağa kaldırma savaşı veren Putin Rusyası arasında, Türkiye’yi yanlarına alabilme konusunda çok ciddi bir rekabet yaşanmaktadır. ABD’nin, üç bölge ülkesinin  karşı çıktığı “Kürt Koridoru”nu PKK/YPG’ye yaslanarak Akdeniz’e uzatabilmesi mümkün değil. O nedenle, Fırat Kalkanı’nı başlatan Türkiye’nin, ABD’nin, BOP uygulamalarına karşı çıkan Rusya ve İran cephesine katılması, müttefikler arasındaki ilişkilerin gerilmesine neden oldu.. 


ABD’nin hedefine ulaşabilmesi, Suriye’nin kuzeyinde oluşturduğu kantonları birleştirerek Akdeniz’e uzatabilmesi için, karşısına dikilen Rusya-İran-Türkiye cephesini parçalaması gerekiyor. ABD için başka çıkış yolu yok. 


Türkiye, toplumun huzurunu hedef alan bombalı mesajların giderek artmasının ardındaki gerçekleri görmek ve çözüm üretmek durumundadır. Son aylarda peşpeşe yaşadığımız terör olayları, hedefleri ve içerdikleri mesajlar, Rusya’’nın Türkiye’yi de yanına alarak, Ortadoğu’da ABD ve Batılı ortaklarına karşı üstünlük sağlamasından doğan kaygılarla yakından ilişkilidir.  


TÜRK-RUS İLİŞKİLERİ NEDEN DİNAMİTLENMEK İSTENİYOR?

Savaş uçakları düşürülerek Türkiye-Rusya ilişkileri dinamitleniyor, canlı bombalarla, bombalı araç eylemleriyle Türkiye’nin direnci kırılmaya çalışılıyor. 


Türkiye’nin Ortadoğu coğrafyasında giderek yalnızlaştığı bir dönemde bir “Aksakal” ortaya çıkıyor, buzlanan Türk-Rus ilişkilerinde normalleşme süreci başlatıyor. Bu  “Aksakal”ı “Teşekkürler Nazarbayev” konulu yazılarımızdan tanıyorsunuz. “Aksakal”ın araya girmesiyle İki komşu ülke ekonomik ve siyasi konularda bir dizi anlaşma imzalayarak ilişkilerini normalleştirme kararı alıyorlar. Halep konusunda da ayrıntılarını bilemediğimiz bir anlaşma yapılıyor ve son zamanlarda gözyaşlarıyla izlediğimiz zorlu tahliye operasyonu başlatılıyor. 


Engin devlet deneyimi ve saygınlığıyla buzlanan Türk-Rus ilişkilerinin normalleşmesini sağlayan ve Suriye’deki sorunların Cenevre görüşmeleriyle çözülemeyeceğini gören Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev, tarafları Astana’ya davet ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin Astana’da buluşma hazırlığı yaparken Beşiktaş katliamını yaşıyoruz. 


Beşiktaş katliamının yaralarını sarmaya çalışırken, sancağında iki üstün hizmet madalyası olan PKK’nın korkulu rüyası Kayseri I. Komando Tugayı’nı hedef alan bombalı araç saldırısıyla sarsılıyoruz.. 


Terörü noktaladığımız yıllardan bu yana güvenlik ve istihbarat açısından nerede ne hata yaptık, bizi içimizden kemiren FETÖ örgütlenmesi bütün devlet kurumlarına nasıl sızdı sorgulamasını yaparken, bu kez de, Rusya’nın Ankara Büyükelçisi bir güvenlik zaafı nedeniyle teröre kurban gidiyor.  Bu saldırının, Türkiye, İran ve Rusya dışişleri bakanlarının bir araya gelecekleri 20 Aralık öncesinde gerçekleşmesi bir rastlantı olabilir mi? 


Türkiye’nin sinir uçları kızgın demirlerle dağlanıyor. Türkiye’nin sabrı ve terör eylemleri karşısındaki duyarlığı ve dayanıklılığı test ediliyor. 


Türkiye’nin güvenlik ve istihbarat zafiyetini gözden geçirmesi gereken günler ve gelişmeler yaşamaktayız. Rus Büyükelçisinin öldürülmesi daha önce Başkent Ankara’da yaşadığımız bir olay değil. Büyükelçiler gönderildikleri devletlere emanet edilmiş canlardır. Devletler, 1961 Viyana Konvansiyonu’na göre, büyükelçilerin can güvenliklerini sağlamak durumundadırlar. 


Türkiye’nin kendisine emanet edilen kimselerin mal ve can güvenliği konusunda büyük sorumlulukları vardır. Elçiyi, arabasını, eşini ya da konutunu hedef alan bir saldırı, eliçinin kendisine, dolayısıyla elçinin temsil ettiği ülkeye yapılmış sayılır. Bu nedenle, Rus Büyükelçisi’nin katlinden siyasi bir sonuç çıkarılmasa da, Türk-Rus ilişkilerinde yeniden bir sancılı dönemin  yaşanmasına neden olabilir. Bu olay, Rus savaş uçağının düşürülmesinden daha derin bir diplomatik kriz yaşanmasına neden olabilir. Bu noktada Türkiye- Rusya ilişkileri Rusların Büyükelçinin katliamı okumalarına göre şekillenecektir. İki komşu ülkenin terör olayının arkasındaki gerçek aktörleri, niyetlerini ve hedeflerini doğru değerlendirmeleri gerekiyor.  


Türkiye’de diplomatik merkezlerin zaman zaman saldıriya uğradığını biliyoruz, ama Başkanet’te bir büyükelçi’yi hedef alan bir terör saldırısını ilk kez yaşıyoruz. Burada, bu katliamla verilmek istenen mesajın ince bir ayrıntısı var.  Rus Büyükelçisi’ni hedef alan terörün arkasındaki aktörler, bu kez yalnız Türkiye’ye değil, Rusya’ya da mesaj vermiş oldular. 


Bölgemizin siyasi haritasının yeniden çizildiği bir dönemde verilen mesajları doğru okuyarak değerlendirmek gerekir. Türkiye Rusya ilişkilerinin henüz kırılgan olduğu bir dönemde Rus Büyükelçisi’nin bir resim sergisinin açılışında katledilmesi şok edici bir gelişmedir. Bu terör eyleminin arkasındaki aktörlerin niyetlerini ve hedeflerini de, bu şok etkili mesajların satır aralarında bulmak mümkündür. 


Terörün arkasındaki gerçekleri görebilirsek, terörün belini kırmak hiç de zor olmayacaktır.