Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) Başkanı Abdullah Eren, Almanya'da Münih Yüksek Eyalet Mahkemesinde 5 yılı aşkın süredir devam eden ve yarın karar duruşması yapılacak aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütü davasının, Almanya'nın tüm kurumlarıyla birlikte girdiği bir imtihan olduğunu söyledi.

YTB Başkanı Eren, NSU terör örgütü davasına ilişkin son durumu değerlendirdi.

NSU adlı Neonazi terör örgütünün 2000-2007 yıllarında Almanya'nın farklı şehirlerinde sekiz Türk vatandaşı ile bir Yunan vatandaşını ve bir Alman polis memurunu katletmesine ilişkin davanın karar duruşmasının yarın Münih Yüksek Ceza Mahkemesinde görüleceğini hatırlatan Eren, "Katledilen vatandaşlarımızın acısını yaşıyoruz. Fakat bu acının yanında NSU davasının şimdiye kadar aydınlatılmamış olmasının da acısını yaşıyoruz." dedi.

Davanın 2013 yılında başladığını ve 437 duruşmanın geride kaldığını vurgulayan Eren, "Gerek kurban yakınları gerekse Almanya'da yaşayan Türk kamuoyu, ırkçılığın Almanya'da nasıl korkunç bir seviyeye ulaşabildiğinin en önemli kanıtı olan bu cinayetler zincirinin tüm ayrıntılarıyla aydınlatılmasını bekliyor. Davaya ilişkin yargı süreci, çok sayıda cinayet ve eylem gerçekleştirildiği belirlenmesine ve gizli bağlantıların ortaya çıkmasına rağmen bizleri her seferinde hayal kırıklığına uğrattı." değerlendirmesinde bulundu.

"NSU cinayetlerinin kurumsal boyutunun aydınlatılması gerek"

YTB'nin, Almanya tarihinde 2. Dünya Savaşı'ndan sonra en büyük ırkçı terör faaliyeti olarak tanımlanan NSU terör örgütü davasını yakından takip ettiğini ve duruşmalara katılarak kurbanların aileleriyle görüştüğünü belirten Eren, "YTB ayrıca kurban ailelerini temsil eden ve davanın takibinde etkin rol oynayan avukatlarla iletişim halinde olmuş ve avukatların Türkiye'de çeşitli konferanslar vermesini koordine etmiştir. YTB, NSU terör örgütünün kurumsal yapısı ve kurumsal ırkçılığın gerçek boyutlarıyla aydınlatılması talebini Almanya ile yapılan ikili görüşmelerde defaten vurgulamış ve bu minvalde NSU davalarını araştıran Alman Eyalet/Federal Meclis Araştırma Komisyonları YTB'de iki ayrı görüşme gerçekleştirmiştir." diye konuştu.

Almanya Başbakanı Angela Merkel'in 2012 yılının şubat ayında düzenlenen anma töreninde mağdurlara "NSU cinayetlerini aydınlatma, suç ortakları ile azmettiricileri ortaya çıkarma ve tüm suçluların hak ettikleri cezaya çarptırılmasını sağlama" sözü verdiğini hatırlatan Eren, davanın tam anlamıyla aydınlatılmış olması için olayın kurumsal boyutlarının da ortaya konulması gerektiğini söyledi.

Yargılamanın sadece 5 kişi ile sınırlı tutulmasının ve kamu personelleri ile kurumların soruşturmanın dışında tutulmasının, adaletin tecelli edip etmediğine ilişkin soru işaretleri barındırdığını belirten Eren, devletin yakın gözetiminde olmasına rağmen NSU'nun, 2000-2011 arasında Almanya'nın birçok eyaletinde gasp, cinayet ve hırsızlık gibi çeşitli suçları hiçbir engele takılmadan işlediğine dikkati çekti.

Eren, "Gelinen noktada terör örgütü ağının birçok kamu kurum ve kişisini kapsayacak şekilde geniş olduğunun ortaya çıkmasına rağmen, kovuşturmanın intihar eden sanıklardan Mundtot ve Bönhardt ile yargılanan baş sanık Zschaepe ile suçlara yardım yataklık eden bir iki kişiyle sınırlandırıldığı görülmüştür." dedi.

"NSU terör örgütüne yardım eden kişiler ortaya çıkarılmalı"

Soruşturma ve yargılama sürecinde NSU terör hücresiyle bağlantılı birçok iç istihbarat çalışanı ve muhbirin tespit edildiğini vurgulayan Eren, şöyle devam etti:

"1990’lı yıllardan itibaren NSU örgütünün varlığını, cinayet planları ve kimler oldukları konusunda devletin ilgili birimlerinin bilgi sahibi olmasına karşın gerekli önlemleri almayarak işlenen seri cinayetlere kurumsal ırkçılık saikiyle göz yumulduğu, failler ile destekleyicilerini bu süreçte tutuklamayan ve cinayetleri önlemeyen devletin de bu cinayetlerde sorumluluğu olduğu görülmüş ancak bu hususlar yargılamada örtbas edilerek, bu minvalde Alman istihbarat birimlerinin mensupları soruşturma ve yargılama dışında tutularak, NSU terör örgütünün bütün yönleriyle aydınlatılması engellenmiştir. NSU cinayetleri yargılamada bireysel ve adli bir vakaya indirgenmiş ve bu cinayetlerde emniyet güçleri ile iç istihbarat birimlerinin NSU örgütüyle içli-dışlı ilişkileri ile kurumsal ırkçılık sorunu yargılama dışında tutulmuştur."

NSU davasının tüm boyutlarıyla aydınlatılmadığının uzmanların da ortak görüşü olduğunu vurgulayan Eren, "Kararın 11 Temmuz 2018 tarihinde açıklanmasıyla NSU davası sonlanmış olmayacaktır. NSU terör örgütüne devletin ilgili birimlerinde görev yapan kişiler dahil olmak üzere yardım eden kişilerin ortaya çıkartılması, bunların gerekli cezaları almaları ve davanın aydınlatılması için çalışmalara devam edilmelidir. Bu davada bizim ve toplumumuzun beklentisi, ırkçıları değil ırkçılık mağdurlarını cesaretlendiren ve yabancıların sisteme güvenmelerini ve topluma katılımlarını teşvik eden bir karardır." değerlendirmesinde bulundu.

NSU cinayetlerinin kurumsal boyutunun tamamen yargılama dışında tutulmasının davaya ilişkin soru işaretlerini çoğaltırken kamu vicdanını da ciddi derecede rahatsız ettiğini vurgulayan Eren, "NSU davasında, soruşturma sürecinde emniyet güçleri ırkçılığı, yargılama sürecinde de mahkeme kurumsal ırkçılığı göz ardı etmiştir." dedi.

"NSU davası Almanya için bir imtihandır"

Dava sürecinin Almanya için bir samimiyet testi olduğunu ifade eden Eren, "Bu dava ırkçılığa, İslam düşmanlığına, insan haklarına, terör örgütlerine bakış açısına varıncaya kadar, Almanya'nın tüm kurumlarıyla birlikte girdiği bir imtihanıdır. Zira olay, sadece ırkçı motivasyonla işlenmiş bireysel bir cinayetler serisi değildir. NSU davasında kurumsal ırkçılıktan söz edilmesi, Alman istihbaratının örgüt mensuplarıyla kurduğu içli dışlı ilişkinin yargılama mercilerince aydınlatılması beklenmektedir." diye konuştu.

Eren, ırkçılık ve İslam karşıtlığı saikiyle suç işleyen faillerin gerekli cezaları almasının ve kurumsal ırkçılığın her düzeyde önlenmesinin Almanya'daki göçmen toplumlarının ve ülkede 3,5 milyon diasporası olan Türkiye'nin haklı beklentisi olduğunu söyledi.