İZMİR - Milli Savunma Bakanlığı, İzmir'de 357 sanığın tamamının tutuksuz yargılandığı “gizli bilgi ve belge bulundurma” davasına müdahil olmak için avukatları aracılığıyla başvuru yaptı.

İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaya, sanıkların ikinci iddianame doğrultusunda savunmalarının alınmasıyla devam edildi.

Duruşma öncesi Milli Savunma Bakanlığı avukatları, mahkeme heyetinden söz isteyerek davaya, "adil yargılanmanın sağlanmasına ve Türk Silahlı Kuvvetleri ve bakanlıktan belge istenmesi durumunda bu belgelerin teminde yardımcı olabilmek" müdahillik taleplerini mahkeme heyetine sundu.

Sanık müdafilerinden itiraz

Milli Savunma Bakanlığı avukatlarının müdahillik başvurusuna bir kısım sanık müdafisi, "müdahilliğin ancak suçtan zarar görme ya da ihtimali halinde mümkün olabileceğini" belirterek, başvurunun reddedilmesini istedi.

Bakanlık avukatları, yapılan itirazlar üzerine, müdahillik başvurularını "suçtan zarar görme ihtimali üzerine" olarak düzeltti.

Sanık avukatları, bu düzeltmeye de bakanlığın suçtan zara görmesi ve ihtimalinin söz konusu olmadığını savunarak, talebin reddelmesini istedi.

"Sadece dijital verilerle suçlama yöneltilemez"

Duruşmanın sabah oturumunda davanın asker sanıklarından Gürbüz Efe, Ömer Fatih Tezemir ve Mahmut Cem Aksular'ın savunmaları alındı.

Sanıklar yaptıkları savunmalarda üzerlerine atılı suçlamaları kabul etmeyerek, beraatlerini talep etti.

Sanık avukatlarından Kemal Nevzat Güleşen de davada yargılanan bir kısım sanık adına yaptığı savunmada, dijital belgelerin aidiyetinin kime ait olduğunun tespit edilememe sorunu olduğunu, bunun da TÜBİTAK'ın istanbulda görülen aynı konulu davaya sunulan rapor ile ortaya konulduğunu belirtti.

Sadece, bu tür kim tarafından düzenlendiği tam olarak tespit edilemeyen dijiital verilerle suçlama yöneltilemeyeceğini, davanın önceki savcısı Fatih Genç tarafından da ifade edildiğine işaret eden Güleşen, öncelikle hard disklerin ve belgelerin aidiyetlerinin ortaya konulması gerektiğini söyledi.

"Deniz Kuvvetleri Komutanı tanık olarak dinlensin" 

Güleşen, davada yargılanan pek çok asker sanığın evinde ele geçirilen belgelerin eğitim dökümanları olduğunu savunarak, bunun gerçekliğinin öğrenilebilmesi için aralarında Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu'nun da bulunduğu Deniz Harp Akademisi'nde komutanlık yapmış kişilerin tanık olarak dinlenmesini talep etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözleriyle savunma yaptı

Bu ve benzer davaların bir "kumpasın ürünü" olduğunu ve kendi davaları özelinde bunun yürütmenin en başındaki isim olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından dile getirildiğini, gazetede yer alan beyanatlarından örneklerle mahkeme heyetinin dikkatine sunan Güleşen, toplanacak ilk Milli Güvenlik Kurulu'nda da bu konunun resmiyet kazanacağını iddia etti.

"Komplonun, Deniz Kuvvetleri de farkında" 

Güleşen, sanık durumundaki asker şahıslarla ilgili Türk Silahlı Kuvvetleri'nin uygulamalarına aykırı şekilde, müdafisi konumunda bulunduğu sanıkların terfi etmeye devam ettikleri, bunlardan Ahmet İskender Yılıdırım'ın tuğamirallikten tümamiralliğe, Mithat Kemal Algül'ün de kurmay albaylıktan tuğamiralliğe yükseldiğine işaret ederek, "Bu durum, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın da kumpasın farkında olduğunu gösteriyor" dedi.

Soruşturmada görev alan polis müdürlerinin, aradan geçen sürede yaptıklarının ortaya çıkmasıyla meslekten ihraç edildiklerine dikkati çeken Güleşen, kumpasa dayandığını idida ettiği davada sanıkların beraatini talep etti.

Güleşen ayrıca, Milli İstihbarat Teşkilatı'na davada iddia edilen örgütle ilgili kayıtlarında bir bilgi olup olmadığının varsa bu örgüt hakkında nasıl bir tedbir alındığının sorulmasını istedi.

Mahkeme heyeti, taleplerin dinlenmesinin ardından duruşmaya öğle yemeği arası verdi.

Dava

TMK 10'uncu maddesiyle görevli savcı Zafer Kılınç'ın "Askeri gizli bilgi ve belgeleri ele geçirme, bulundurma" suçlamasıyla 49'u muvazzaf asker, 79'u tutuklu 357 sanık hakkında hazırladığı iddianamede sanıklar hakkında 2 yıl ile müebbet hapis arasında değişen cezalar istenmişti.

İddianamede adı geçen 831 mağdurdan arasında devlet memuru, asker ve MİT mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişinin suç örgütü tarafından "fişlendiği" iddia edilmişti. Çete lideri olduğu iddiasıyla suçlanan marina işletmecisi Bilgin Özkaynak ile Narin Korkmaz hakkında, "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kişisel verileri kaydetmek, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek" suçlarından müebbet ve 9'ar yıl, sanıklar arasındaki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Veysel Kösele hakkında ise "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, yasaklanan bilgileri temin etmek" suçlamasıyla 2 ila 6 yıl hapis cezası talep edilmişti.

TMK 10. maddesiyle görevli İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 16 Nisan 2013 tarihinde görülmeye başlanan davada bugüne kadar 44'ü Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından olmak üzere tutuklu 69 kişi tahliye edilmişti.

TMK 10. maddesiyle görevli 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin düzenlemenin ardından İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmesi kararlaştırılmış, bu mahkemece görülen son duruşmada 5'i asker 10 tutuklunun da tahliye edilmesiyle 357 sanıklı davada tutuklu sanık kalmamıştı.