Haber: Yağmur Tanyıldız

Askerlik mesleğine 32 yılını veren, ‘Milli Davamız’ adını verdiğimiz Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, o topraklarda vatan ve vazife uğruna savaşan, Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bölük komutanı olarak görevini başarıyla sürdürüp “Gazi” ünvanı ile onurlandırılan gazetemiz yazarlarından Kıbrıs Gazisi ve Yazar Atilla Çilingir ile Bilge Oğuz Yayınları’nda gerçekleşen imza gününde bir araya geldik. Yeni kitabından ve Milli Davamız Kıbrıs’tan bahsettik. 

“Türk Silahlı Kuvvetleri benim kıvanç kaynağımdır”

1948’den bugüne geçen yıllar içerisinde tabi zeminde değişik görevlerde bulunduk. Özellikle benim hayatımın büyük bir bölümü silahlı kuvvetlerde geçti. 12 yaşındayken üniformayı giydik, 1990 yılında çıkardık. Mensubu olmaktan onur duyduğum Türk Silahlı Kuvvetleri tabi ki benim için her zaman en önemli kıvanç kaynağımdır. Sonraki dönemlerde de çocuklarımızın öğrenim durumu nedeniyle kendi isteğimle ayrıldıktan sonra İstanbul’a yerleştik. İstanbul’da da yaklaşık 26 yıldır özel sektörde çalışmaya devam ettim. Türkiye’nin en önemli kurumlarında yöneticilik yaptım. Şu anda da büyük bir Alman şirketinde profesyonel olarak yöneticilik yapmaya devam ediyorum. Aktif çalışma hayatımız devam ediyor. Bunun yanı sıra Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ayrıldıktan sonra, 1990’dan itibaren elimizde kalem var ve insanlara bir şeyleri aktarmaya çalışıyoruz. 1974 yılında savaşa girdiğimiz Kıbrıs ile ağırlıklı olmak üzere pek çok kitaba imza attık. Son 5 yıldan beridir de özellikle Türkiye’nin günümüzde ve son dönemlerde yaşamış olduğu olumsuzlukları anlatan, bunun nedenlerine dikkat çeken ve analiz eden kitaplar hazırladım. Bugüne değin 11 tane kitap telif ettik. Ve hala öncelikli olarak sizin gazeteniz olan Önce Vatan Gazetesi’nde yazmaya devam ediyorum. Yakın bir zamanda da yeni kitabımı bitirip ülkemizin genç kuşaklarına geçmişle günümüzü analiz etmeleri için, gerçeklere ve belgelere dayalı olan kitabımı okurlarla buluşturmanın gayreti içindeyim.

“Gelecek kuşaklara iyi bir miras olacak”

Yeni kitabım çok yakında okurlarımla buluşacak inşallah. Ve ismi de çok ilginç.  Gazetenizin sahibi Abdullah Akosman biliyor fakat ben söylemeyeceğim. Kitabın içeriği; giderek yükselen milliyetçiliği, milli varlığımızı, milli duygularımızı yazmak adına bu konuda bir çalışma yapıyorum. Sanırım gelecek kuşaklara da iyi bir miras olacak ve yol gösterecek.

“Milli davam, sevdam”

Kıbrıs benim 42 yıldır içinde olduğum bir konudur. Benim 15 yaşında Kuleli Askeri Lisesi’nde öğrenciyken duyduğum, çocukluğumda İstanbul’da tanıdığım, ama 20 Temmuz 1974’de de Kıbrıs Adası’na çıkarak oradaki soydaşlarımızı kurtarmak adına katıldığım harekât ile birlikte geçen süre içerisindeki milli davam, sevdamdır. Dolayısı ile Kıbrıs’ı her aşamada takip ettik. Yaşımız şuan için 68 ve geride kalan 42-43 yıl da Kıbrıs’ın içinde geçti. Yazmış olduğumuz bütün kitapların büyük bir bölümü bu yüzdendir ki Kıbrıs’a aittir. 

“Yes Be Annem”

Yes be annem; Avrupa birliği havucuyla kandırılan Kıbrıs türkünün bir şekilde dik duruşunu milli duruşunu yıpratan, sulandıran, Avrupa birliğine gireceksiniz hülyalarıyla, rüyalarıyla kandırılan bir halkın nasıl kandırıldığını anlatan bir slogan. Kıbrıs Adası’nda 2004 yılı davanın milli lideri Sayın Denktaş’ın hilafına oradaki Rum işbirlikçilerinin ve Avrupa birliği maceraperestlerinin kullandığı, bir zamanların uğruna savaşıp da şehit olan askerlerimizin soyadlarını, isimlerini taşıyan sokaklarda caddelerde “Yes be annem bara Denktaş” sloganlarının atıldığı bir süreci ifade ettiği için kitabımın ismi “Kıbrıs Yes Be Annem”tır.

“Olumlu yorumlar oluyorum”

Bu kitabın amacı özellikle Kıbrıs milli davamızın son dönemde Türkiye’nin mevcut yapısı, siyasi yapısı hem de adadaki siyasi yapıyla birlikte Avrupa birliği macerasında adanın hukuki ve tarihi kazanımlarımızın nasıl ortadan kalktığını nasıl feda edildiğini, 2008’de başlayan bu müzakere sürecinde Kıbrıs türkünün bu kazanımlarının nasıl ortadan kaldırılacağının yapısı anlattım. Bu yüzden burada anlattığım her şey gerçeklere ve belgelere dayalı olduğu için kitap adada da büyük ses getirdi. Çok olumlu yorumlar alıyorum.

“Kıbrıs adası bize ata yadigârı”

Kıbrıs adası bize ata yadigârı. Orada 1571’den beri Osmanlı’nın izi var. Her ne kadar 1878’de ada İngiltere’ye kiralanmış sonra da İngiltere’nin türlü ayak oyunlarıyla elimizden alınmış ve kayıp gitmiş ise de ada Türkiye’nin ön cephesidir. Türkiye’nin adadan, adadaki yasal haklarından, oradaki tarihi mirasımızdan vazgeçmesi diye bir şey asla düşünülemez. Zaten bugüne kadar ülkemizi yöneten bütün hükümetler bu konuda çok dik durmuşlar, hiç taviz vermemişlerdir. Ancak 2004 yılı itibariyle Avrupa 

birliği müzakere sürecinin başlamasıyla beraber bu yapının içerisinde hiç olmaması gereken bir birlik, Avrupa birliği birden Kıbrıs’ta yüzünü göstermiştir. Dolayısıyla Kıbrıs’ta bugüne geçen süreye bakıldığı zaman 20 Temmuz 1974’de aslında adada bir çözüm sağlanmıştır. 1960 yılında Rum -Yunan ikilisinin kalkışmış olduğu darbe ile adadaki legal yönetim yani Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ortadan kaldırılması ile birlikte bir süreç başlamıştır. O süreç adada yaşayan soydaşlarımızın Kıbrıs Türk halkının bir şekilde kayıtsız şartsız ortadan kaldırılması ve adayı terk etmesidir. Bunun en önemli hedefi bir süre adanın aynı Girit’te olduğu gibi kaybedilmesi elimizden uçup gitmesi sonunda da Yunanistan’a bağlanmasıdır. İşte bu geride kalan yıllar, Kıbrıs Türkünün anavatanına olan bağlılığını bunun için vermiş olduğu inanılmaz mücadeleyi anlatır. 

“Bütün kitaplarımın ana hedefinde Kıbrıs vardır”

1950’li yıllardan başlayıp da Türkiye’nin gündemine oturan Kıbrıs davasını Taksim Meydanı’nda “ya Taksim ya ölüm” diye “Kıbrıs bizimdir canımız feda” sloganlarının atıldığı dönemlerde ben 5-6 yaşlarındaydım. Ama daha sonraki süreçlerde hem silahlı kuvvetler mensubu olarak, hem de 25 yaşında savaşa giren bir subay olarak Kıbrıs’ın Türkiye için ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyorum. Dolayısı ile yazmış olduğum bütün kitapların ana hedefinde Kıbrıs adasının stratejik önemi, Türkiye için ne kadar önemli olduğu ve gelecek nesillerin bu konuda bilgilendirilmesine ışık tutmak amacıyla yazılmış kitaplardır.  

“Kıbrıs benim için çok önemli. Ama ülkem için daha önemli”

Milli davalarla ilgili olarak önemli bir süreç yaşıyoruz. O dönemde, 1963’te ben askeri lise birinci sınıf öğrencisiydim. O katliam günlerini çok iyi hatırlıyorum. 55-74 yılları arası bu sürecin nasıl geliştiğini de çok iyi hatırlıyorum. Ben tarihi konulara da çok meraklı biriydim aslında. Bu süreç bu duruma getirdi bizi. Ve ne büyük bir kısmet ki 25 yaşında savaşa gittim. Ve hiç unutmadım, şu anda benim orada kendi birliğimden sadece 14 tane şehidim var. Onlara emir komut eden bir bölük komutanı, kendini Kıbrıs’a adayan bir asker olarak, Kıbrıs’ın benim üzerimde bir etki yaratmaması düşünülebilir mi? İşte bundan dolayı Kıbrıs benim için çok önemli. Ama ülkem için daha önemli. Şimdi yine olsa seve seve, koşa koşa giderim.