Yaşamakta olduğumuz küresel ve bölgesel konjonktür dikkate alındığında, Manisa’da peş peşe yaşanan asker zehirlenmelerinde terör parmağı aramak, paranoya ya da komplo teorisi olarak değerlendirilmemelidir. Güney sınırlarımızın her iki yanında PKK terör örgütünü çökertmeye yönelik sürdürülen temizlik harekatının yoğunlaşması, örgütte derin bir panik havasının yaşanmasına neden olmuştu. Manisa’daki kışlalarda peş peşe yaşanan zehirlenme olayları, örgütün tabanına, “yıkılmadık, ayaktayız” mesajı verme çabası da olabilir.

Manisa kışlalarında yaşanan zehirlenmelerden dolayı hüzünlüyüz, kuşkuluyuz ve kaygılıyız. Başbakan Binali Yıldırım, olaya ilişkin yaptığı açıklamada, “Nasıl gıda alımı yapılacağını Milli Savunma Bakanlığı karar verecek. Asıl önemlisi, şu anda bazı şüpheler var. Onların üzerine gitmek lazım” derken, bizim bu konudaki kuşku ve kaygılarımızı dillendirmiş oluyordu.

M. KEMAL SALLI

“Şehzadeler Kenti” Manisa, Türkiye’nin en önemli er eğitim merkezlerinden biridir. Son zamanda Manisa’da peş peşe yaşanan dört asker zehirlenmesinin ikisi 1. Piyade Eğitim Komutanlığı Albay Şerif Seyhun Kışlası’nda yaşandı. 23 Mart’ta 1047, 17 Haziran’da 731 askerimiz yedikleri yemekten rahatsızlanarak hastanelik oldu.

Soruşturma sürüyor. Zehirlenmelerin terör saldırısı olabileceğine ilişkin kuşkularımız var.

Yaşamakta olduğumuz küresel ve bölgesel konjonktür dikkate alındığında, Manisa’da peş peşe yaşanan asker zehirlenmelerinde terör parmağı aramak, paranoya ya da komplo teorisi olarak değerlendirilmemelidir. Güney sınırlarımızın her iki yanında PKK terör örgütünü çökertmeye yönelik sürdürülen temizlik harekatının yoğunlaşması, örgütte derin bir panik havasının yaşanmasına neden olmuştu. Manisa’daki kışlalarda peş peşe yaşanan zehirlenme olayları, örgütün tabanına, “yıkılmadık, ayaktayız” mesajı verme çabası da olabilir.

Manisa kışlalarında yaşanan zehirlenmelerden dolayı hüzünlüyüz, kaygılıyız ve kuşkuluyuz . Başbakan Binali Yıldırım, olaya ilişkin yaptığı açıklamada, “Nasıl gıda alımı yapılacağını Milli Savunma Bakanlığı karar verecek. Asıl önemlisi, şu anda bazı şüpheler var. Onların üzerine gitmek lazım” derken, bizim bu konudaki kuşku ve kaygılarımızı dillendirmiş oluyordu.

Son zamanda, PKK’ya karşı yürüttüğü mücadeleyle bir tarih yazan Tümgeneral Aydoğan Aydın’ı ve arkadaşlarını kaybettiğimiz helikopter kazasını irdeleyen yazımızda (“Kahreden Kaza”), bu kazanın terör örgütü üzerinde oluşturduğu şok çerçevesinde incelenmesi gerektiğini savunmuştuk. Teröre karşı yürüttüğü mücadeleyle, “Şu Çılgın Türkler”e yeni sayfalar ekleyen Cennetmekan Tümg. Aydoğan Aydın’ın bir helikopter kazasına kurban gitmiş olması, milletçe çok derin bir hüzün yaşamamıza neden olmuştu. Ağzımızdan yel alsın, Manisa’daki kışlalardan birinde yüzlerce Asker tabutu görüntüsünün toplumda oluşturacağı şoku düşünebiliyor musunuz? Terörün hedefi böyle kahredici bir görüntü oluşturmak  olamaz mı? Allah, yaşadığımız mübarek günler hürmetine askerlerimizi ve milletimizi korumuştur. Rabb’imize şükrediyoruz.

Bütün bu olasılıkları dikkate aldığımızda, Manisa’da peş peşe yaşanan asker zehirlenmelerinin PKK’ya karşı sürdürülen kararlı mücadele çerçevesinde soruşturulması gerektiğine inanıyoruz. Tarihte, su ve gıda zehirlemeleriyle orduların yenildiğine, kentlerin ele geçirildiğine ilişkin pek çok örnek vardır. 

MANİSA’DAKİ DEMOGRAFİK DEĞİŞİM OPERASYONLARI

Burada bir başka konuya da dikkat çekmek isteriz. Manisa ve Mersin gibi nüfusu Balkan bozgununu, vatan kaybetmiş olmanın acısını iliklerine kadar yaşamış olan insanların çocuklarından oluşan kentlerimize yıllar önce başlatılan demografik değişim operasyonlarının arkasındaki dinamikler ve bu değişimin olası sonuçları hiçbir zaman incelenmemişti. “Kültür kaynaşması oluşturmak” gerekçesiyle Manisa’ya uygulanan demografik değişim operasyonları nedeniyle, dönemin Başbakanı Turgut Özal ile Belediye Başkanı Avukat Ertuğrul Dayıoğlu arasında büyük tartışmalar yaşanmıştı. Başkan Dayıoğlu, bu orantısız nüfus kaydırma operasyonlarının Manisa’da çok ciddi sosyal problemler doğuracağını savunmuştu. “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” atasözü bu tartışmada da doğruluğunu ispat etmiş, Başkan Dayıoğlu saf dışı bırakılmıştı. 

Manisa’nın demografik yapısı milliyetçi muhafazakar karakterdeydi. Manisa, herkesin birbirini tanıdığı, sevgi ve saygı gösterdiği geniş bir mahalleydi. Kentte bu karşılıklı sevgi ve saygıdan kaynaklanan bir otokontrol sistemi oluşmuştu. Göçler sonrasında kentin bu homojen yapısı giderek kozmopolit bir yapıya dönüştü. Kuru üzüm yetiştiriciliğinde dünya birincisi olan Gediz Ovası’yla ünlü Manisa’nın, Organize Sanayı Bölgesi’yle sanayide de atılımlar yapmaya başladığında nüfus patlaması yaşayacağı ve buna bağlı olarak bir takım sorunlar yaşayacağı biliniyordu. Fakat, Manisa’nın demografik yapısında yaşanan değişikler plansız ve programsız olduğundan, hiç akla gelmeyen sosyal sorunlar üretmeye başladı. Kentin varoşlarında gettolar,  Kırtık zeytinliklerinde, Mevlevihane eteklerinde, Horozköy’de kurtarılmış bölgeler oluşmaya başladı. Manisa varoşlarında terör örgütü üyelerinin kendilerini rahatça gizleyebilecekleri alanlar oluştuğunu fark ettiğimizde, göç dalgalarını geriye çevirmenin mümkün olmadığı bir noktaya gelinmişti.

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ BAŞKANI CENGİZ ERGÜN’Ü KUTLARKEN..

Manisalı “kültür kaynaşması”ndan şikayetçi değildi, plansız, programsız uygulamanın önümüze çıkaracağı sorunlardan kaygılıydı. Zaman Manisalı’yı haklı çıkardı. Son iki yerel seçimde MHP adayı Cengiz ERGÜN’ün kazanması, Manisalı’nın bu konudaki kaygılarını ve uyarılarını dikkate almayan diğer partilere olan kızgınlıklarının bir sonucudur. Yeri gelmişken, Manisa’nın Büyükşehir Belediyesi olması konusunda unutulmaz hizmetleri olan, becerikli, iş bitirici Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz ERGÜN’ü göz kamaştırıcı başarılarından dolayı kutlamak isteriz. Özetle, Osmanlı İmparatorluğu döneminde şehzadelerin yetiştirildiği ilim irfan merkezi olan Manisa’da, teröristlerin rahatça gizlenebileceği gettoların oluşmasını sağlayan bilinçsiz, plansız bir demografik değişim süreci yaşanmıştı.

Manisalı bu demografik değişimden tedirgindi. Kürtlerden değil, kentin çevresinde, terör örgütü militanlarının rahatça gizlenebilecekleri gettoların oluşmasından kaygılıydı. Plansız, programsız nüfus kaydırmaları sonucunda oluşan demografik dengesizlik, çözümlenmesi giderek zorlaşan sorunlar üretmeye başlamıştı. Kentin çevresinde oluşan gettolar, Batılı ülkelerin büyük kentlerini çevreleyen gettolarda yaşanan sorunların benzerlerini  ülkemize taşıyabilirdi.

Hangi nedenle yapılmış olursa olsun, yerleşim birimlerinin demografik yapısının değiştirilmesi çok ciddiye alınması gereken bir konudur. I. Körfez Savaşı sonrasında uygulamaya konulan Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) operasyonlarının en önemli hedeflerinden biri de, Türk ve Arap yerleşim birimlerinde yaşayan insanların terör örgütü eliyle katledilmesi ve göçe zorlanması yani demografik yapılarının değiştirilmeleriydi. Ortadoğu’nun siyasi haritasını kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendiren  küresel lider, bölgede, hedeflerine uygun bir demografik iklim oluşturmaya çalışmıştı. Bu amacı gerçekleştirebilmek için, yüzlerce yıllık Türk yerleşim birimleri yakılıp yıkılarak haritadan silinmişti. Bu konudaki operasyonlar sürüyor.

Ortadoğu’da yaşananlar da dikkate alındığında, Manisa’da 2 bin askerimizin zehirlendiği yemekleri dağıtan ve 2013’te Diyarbakır’da 100 bin lira sermaye ile kurulan ve 4 yılda 70 kat büyüyen şirketin zehirlenme konusundaki ihmali ya da kastı olup olmadığı incelenirken, bu vahim olay, Manisa’da yıllar önce uygulanan demografik değişim operasyonun ilerde doğurabileceği sorunlar da dikkate alınarak,  çok yönlü olarak soruşturulmalıdır.

PLANSIZ GÖÇ HAREKETLERİNİN DOĞURABİLECEĞİ OLUMSUZ SONUÇLAR

Asker zehirlenmeleri bir suikast ise ve PKK terör örgütü elemanları kentin varoşlarında kendini gizleyebilecek bölgeler oluşturabilmişse, Özal döneminden bu yana yaşanan plansız programsız göç hareketlerinin, bundan sonra ne gibi olumsuz sonuçlar doğurabileceği de irdelenmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır.

Yemek şirketinin bu zehirlenme olaylarındaki rolü ve ihmali nedir, bilemeyiz, ama askerlere verilen ete salmonella virüsü bulaştırılmasında terör örgütünün parmağı olduğuna ilişkin derin kaygılarımız vardır. Bu konudaki kaygı ve kuşkularımız Başbakan Yıldırım tarafından da dile getirilmiştir.

Yaşadığımız gelişmeleri irdelerken, bölgemiz haritasının yeniden çizildiği, kırk yıllık dostumuz, müttefikimiz ABD’nin terör örgütü saydığı PKK’nın Suriye kolu olan YPG’yi eğitip donattığı, birlikte askeri operasyonlar yaptığı sancılı ve kritik bir dönemden geçtiğimizin farkında olmalıyız. I. Körfez Savaşı’ndan (1991) günümüze, 15 Temmuz darbe girişimine uzanan süreçte yaşadığımız gelişmeleri, bu pencereden bakarak değerlendirmeliyiz.

Günümüzde terör, devletlerin yaygın olarak kullandıkları bir silaha dönüşmüştür. 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi hedefleyen BOP’un uygulayıcıları, terör örgütleri eliyle, bölgenin yüzlerce yıllık yerleşim birimlerinin demografik yapılarını değiştirmektedirler. Demografik yapı düzenlemeleri bilinçli yapıldığında sosyal sorunların çözümüne yardımcı olurlar fakat, plansız ve programsız değişiklikler çok olumsuz sonuçlar üretebilirler. O nedenle, “Manisa’nın demografik yapısının değişmesiyle asker zehirlenmelerinin ne ilgisi var?” gibi bir anlamsız soruya yaslanmadan peş peşe yaşadığımız ve çok vahim sonuçlar doğurabilecek olayın arkasındaki dinamikleri sorgulamalıyız.

Manisa’daki kınalı kuzularımızı bize bağışladığı için Rabbimize binlerce şükür..