Türk sinemasına ve tiyatrosuna klasikler armağan eden bir büyük oyuncu, devlet sanatçısı Fikret Hakan bu vefasızlığı hiç hak etmemişti. Fikret Hakan için “sivri dilli” denirdi. Eminiz, kendisi kadar sinema ve tiyatromuza emek vermiş bir sanatçıya böylesi bir vefasızlık yapıldığını görseydi, onu kimse susturamazdı. Devlet sanatçısı Fikret Hakan bu vefasızlığı hak etmemişti. 

Sana Allah’tan rahmet diliyorum solmuş sayfalardan gülümseyen eski dost..   

Salı günü ebediyete uğurladığımız usta oyuncu, devlet sanatçısı Fikret Hakan sanatçı ruhlu bir insandı. Sevinçlerini de hüzünlerini çok yoğun yaşardı. Dost meclislerinde bile, inandığı bir davayı savunurken, konuşma şekliyle, ses tonuyla dinleyenler üzerinde bir baskı kurardı. Kırmamaya özen gösterse de söylediklerine inanmaya zorlayan bir savunma stili vardı. Bu özelliğini bilmeyenler onu, “Taşınması zor bir dost” olarak tanımlarlardı. 

Fikret Hakan’ın parladığı yıllarda Türk sineması da Türk tiyatrosu da çalışanlarına rahat bir hayat yaşatacak kadar para vermezdi; veremezdi. Her iki gösteri kolu da henüz “sanayileşmemişti”. Sinema ve tiyatroya sevdalı insanların fedakarlıkları sayesinde bir şeyler üretebiliyordu. Sinemanın okulu bile yoktu. 

Fikret Hakan sinema ve tiyatronun bu zor döneminde şöhret basamaklarını tırmanmaya başlamıştı. Sinemaya, tiyatroya aşıktı, ama bu sanat dalları ona düşlediklerini hayata geçirebilecek bir maddi getiri sağlamıyordu. Müzik bilgisi, gazino sahnelerine çıkacak, plak yapacak kadar güçlü değildi, ama televizyonun yaygınlaşması nedeniyle, sinema ve tiyatro seyircisinin giderek azaldığı bir dönemde, geçimini sağlayabilmek için şarkıcılığı da denemek zorunda kalmıştı. 

Seçtiği sanat dalının düşlediği hayatı yaşamasına yetecek kadar gelir sağlayamaması, Fikret Hakan’ı mesleğinden soğutmasa da, başka arayışlara yönelmesine neden olmuştu. 1961 yılı Şubat ayında, grafiker olarak çalıştığım Büyük Gazete’ye geldiğinde, tiyatroyu hayatından çıkardığını, yalnızca sinemaya yoğunlaşacağını söylemişti. Bu arada gazeteciliğe de göz kırpıyordu. O günkü sohbette aktör olmaktan büyük mutluluk duyduğunu ve sinemayı çok sevdiğini söylemişti. “Vatandaşlar kusura bakmasınlar, onlar bıksalar bile, sinemadan ayrılmaya hiç niyetim yok” demişti. 

1934’te Balıkesir’de doğan ve aktör olmasa mimar olmak istediğini belirten Fikret Hakan, sahneye ilk kez 1950 yılında Ses Tiyatrosu’nda çıkmıştı. İlk oynadığı oyun da “Üç Güvercin”di. Ses Tiyatrosu’ndan sinemaya geçen Fikret Hakan, bir ara patronluğa soyunmuş, Sahne 8’i kurmuştu. İlk oyunları “Kraliçe ve Asiler”di. Hakan’ın tiyatro patronluğu uzun sürmedi. 

1961’de yapılan söyleşide, en sevdiği filmlerini ve tiyatro eserini şöyle açıklamıştı: Sineme filmi olarak Beyaz Mendil, Gelinin Muradı, Dokuz Dağın Efesi ve Üç Arkadaş’ı; tiyatroda ise Duvarların Ötesi’nde oynadığı “Afillis” rolünü saymıştı. Yılanların Öcü, Keşanlı Ali Destanı daha sonraki yılların şaheserleriydi. 

KEŞANLI ALİ VEFASIZLIK

Fikret Hakan için İstanbul Üniversitesi’nde yapılan törene yıllarca birlikte çalıştığı meslektaşları nedense beklenen ilgiyi göstermemişlerdi. Son eşi Tijen Kılıç, kızı Elif Atay, torunu Doğan Atay, Can Gürzap, Salih Güney, Nuri Alço, Nilüfer Aydan ve Nur Süer dışında kimseleri göremedik. 

Türk sinemasına ve tiyatrosuna klasikler armağan eden bir büyük oyuncu, devlet sanatçısı Fikret Hakan bu vefasızlığı hiç hak etmemişti. Fikret Hakan için “sivri dilli” denirdi. Eminiz, kendisi kadar sinema ve tiyatromuza emek vermiş bir sanatçıya böylesi bir vefasızlık yapıldığını görseydi, onu kimse susturamazdı

Fikret Hakan, Levent Afet Yolal Camii’nde kılınan cenaze namazı sonrasında. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi

Sana Allah’tan rahmet diliyorum solmuş sayfalardan gülümseyen eski dost..