ABD’nin YPG ve Suriye Demokratik Güçleriyle birlikte yapacağını duyurduğu Rakka’yı DEAŞ’tan kurtarma operasyonu başlatmasının hemen ardından Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Libya ve Maldivler’in Katar ile olan bütün diplomatik ilişkilerini kestikleri haberi geldi. 

Söz konusu ülkeler, Katar’ı, ‘IŞİD/DEAŞ, El Kaide ve Müslüman Kardeşler gibi grupları destekleyerek bölgeyi istikrarsızlaştırmak ve Yemen’deki savaşta İran destekli Husilere yardım etmekle suçluyorlar.  

Peki Katar krizinin perde gerisinde ne gibi gerçekler var? 

Suudi Arabistan Katar’ı neden cezalandırmak istiyor? 

ABD’nin, “Bize de yatırım yap” çağrılarına olumlu yanıt vermeyen Katar İngiltere’ye mi güveniyor? 

Katar’la çok önemli askeri ve ekonomik anlaşmaları olan Türkiye Katar krizini çözebilecek mi? 

ABD’nin YPG ve Suriye Demokratik Güçleriyle birlikte yapacağını duyurduğu Rakka’yı DEAŞ’tan kurtarma operasyonu başlatmasının hemen ardından Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Libya ve Maldivler’in Katar ile olan bütün diplomatik ilişkilerini kestikleri haberi geldi. Bu ülkelerin topraklarında bulunan Katar vatandaşlarına yurtlarına dönmeleri için iki hafta süre verildi. Söz konusu ülkeler, Katar’ı, ‘IŞİD/DEAŞ, El Kaide ve Müslüman Kardeşler gibi grupları destekleyerek bölgeyi istikrarsızlaştırmak ve Yemen’deki savaşta İran destekli Husilere yardım etmekle suçluyorlar.  

Bu sürpriz gelişmenin ayrıntılarını öğrenmeye çalışırken, ilk açıklamayı Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yaptı:

“Hepimizi üzen bir gelişme. Biz Körfez'in bölgenin istikrarını, birliğini, beraberliğini kendi birliğimiz ve beraberliğimiz olarak görüyoruz. Birçok sorunlar var karşı karşıya olduğumuz. Maalesef bölgemizde ciddi bir mezhepçilik var. (…) Bu durumdan büyük üzüntü duyduk, elimizden gelen her türlü desteği veririz.”.

MEZHEP ÇATIŞMALARI MI KÖRÜKLENİYOR?

Çavuşoğlu’nun mezhepçilik vurgulaması önemliydi. Yıllardır Ortadoğu konusunda yazdığımız yazılarda bu tehlikeden söz etmiştik; Ortadoğu’yu kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirme çabası içinde olan Batılı dostlar, fırsat bulduklarında İslam Alemi’ni, Ortaçağ Avrupası’nda olduğu gibi, uzun soluklu bir mezhep çatışmasına sürükleyebilirlerdi. Fakat, görebildiğimiz kadarıyla, Katar konusundaki sürpriz gelişme, yalnızca mezhep çekişmesi olarak açıklanamazdı. Konunun ruhani boyutu olduğu kadar, ABD ile İngiltere arasındaki egemenlik savaşına uzanan ekonomik ve siyasi boyutu da vardı. 

2011’de, Suriye krizinin ortaya çıkmasıyla birlikte, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzanacak bir “Kürt Kuşağı” oluşturmaya çalışan ABD ile bu kuşağa şiddetle karşı çıkarak Esat’a destek veren Rusya ve İran arasında, bölge ülkelerini de içine çeken bir paylaşım kavgası yaşanmaya başlandı. Bu kavgada İran’ın, Irak ve Suriye’nin Şii bölgelerinde geniş nüfuz alanları elde etmesi Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ın Suriye’deki kavgaya vekalet savaşçıları aracılığı ile katılmalarına neden oldu. Suriye’de ABD ile Rusya arasında sürmekte olan enerji merkezli savaş, bölge ülkeleri arasında çok tehlikeli, ucu nereye varacağı kestirilemeyen mezhep çatışmalarının da kapısını aralamış oluyordu. 

Ortadoğu’daki paylaşım kavgasının Suriye’de düğümlendiği dönemde, Batılı dostlar, Şii İran’ın Irak ve Suriye’de geniş nüfuz bölgeleri elde etmesine göz yumdular. Hatta nükleer enerji konusundaki çalışmaları nedeniyle uyguladıkları yaptırımları bile gevşettiler. Amaçları, İslam coğrafyasında, uzun soluklu bir mezhep çatışması için gerekli olan Şii ve Sünni cephelerin derinleşmesiydi. İran’ın, Irak ve Suriye’nin Şii bölgelerinde bu şekilde ilerlemesini hazmedemeyen Sünni İslam ülkelerinin Suriye’deki çatışmaya vekalet savaşçılarıyla katılmalarıyla, Ortadoğu’nun İslam coğrafyasında mezhep savaşları başlamış/başlatılmış oldu. Bu çatışmalar sürerken, ABD’nin önermesiyle, Suudi Arabistan önderliğinde bir İslam Ordusu’nun kurulması, mezhep savaşlarına giden yolda bir tuzağın daha kurulmasına neden olmuştu. Çünkü İslam Ordusu, yalnızca, Sünni İslam ülkelerinin askerlerinden oluşuyordu; Irak, İran veuriye bu orduya çağrılmamıştı. ”İslam Ordusu Kime Karşı” ve “Bu Neyin Hazırlığı” (28.02.2017) başlıklı yazılarımızda bu gelişmenin neden olabileceği tehlikeleri irdelemiştik (18.12.2015 Önce VATAN).  

ABD İLE İNGİLTERE NEDEN ÇATIŞIYOR?

Suriye’de, ABD ile Rusya arasında kıyasıya bir paylaşım kavgası sürerken, suyun altında da ABD ile İngiltere arasında, kökü yıllar öncesine uzanan bir egemenlik savaşı yaşanmaktaydı. İngiltere, Salih Müslim üzerinden, Suriye’nin kuzey parselini kontrolü altında tutmak istiyordu. Bu konuda ödün vermeye de niyetli değildi. İngiltere’nin, bu paylaşım kavgasında elini ABD’ye karşı güçlendirmek için, Çin’in Yeni İpekyolu’nu destekleme kararı alması, iki küresel güç arasında iplerin gerilmesine neden olmuştu. 

Para gücüyle bir dünya devleti kurma peşinde olan Rothschild ailesinin egemenliğine son verme konusunda ABD ile işbirliği yapabilen İngiltere, Suriye’deki nüfuz bölgelerinden vazgeçmek istemiyordu. İngiltere’nin bu konudaki ısrarı, son üç ayda, Manchester ve Londra’da  peşpeşe terör olaylarının yaşamasına neden olmuştu. ABD Kraliçe’ye, Çin’e destek vermekten vazgeçmesi konusunda bombalı uyarılarda bulunuyordu. 

KATAR BU GELİŞMELERİN NERESİNDE?

Suudi Arabistan önderliğindeki yedi ülkenin Katar’la diplomatik ilişkilerini çok sert bir şekilde kesmeleri, Ortadoğu’da son yılların en büyük diplomatik krizinin yaşanmasına neden oldu. Peki, Rakka operasyonunun başlamasıyla birlikte, başta Suudi Arabistan olmak üzere Sünni Arap ülkelerinin Katar’la olan diplomatik ilişkilerini kesmelerinin nedeni neydi? Katar, Ortadoğu’daki gelişmelerin, özellikle de ABD-Birleşik Krallık çatışmasının neresindeydi? Katar bu sürpriz gelişmeler akrşısında ne yapacak? Katar’la çok önemli ekonomik ve askeri bağlantıları olan Türkiye’nin arabuluculuğu krizin çözümünde etkili olabilecek midir?

Önümüzde bir dizi yanıt bekleyen soru var.. 

Körfez’de yaşanan sürpriz gelişmeyi değerlendiren uzmanlar, Suudi Arabistan’ın, bölgede giderek daha bağımsız bir politika izleme eğiliminde olan Katar’ı yola getirmeye çalıştığını, bu konuda ABD’nin de desteğini aldığını özellikle vurguluyorlar. 

Suudi Arabistan ile Katar arasında petrol ve doğalgaz boru hatları konusunda da bir çekişme olduğuna dikkat çeken uzmanlar, Esat’ın düşmesi halinde, Katar petrol ve doğalgaz boru hattının Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlama hazırlıklarının yapıldığını söylüyorlar. Arap Baharı sonrasında Müslüman Kardeşler ile El Nursa ve boru hattı konusunda yaşananların Katar’ı İran’a yaklaştırdığını savunuyorlar. ABD Başkanı Donald Trump’ın Riyad ziyaretinin ardından Ortadoğu’da yeni adımların atılmaya başlandığına dikkat çeken uzmanlar, bu sürpriz gelişmeyi, Hamas ve Müslüman Kardeşler’e verdiği destekten vazgeçmeyen Katar’a Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri tarafından verilen sert bir ihtar olarak değerlendiriyorlar.

KATAR ABD İLE İNGİLTERE ARASINA MI SIKIŞTI?

Ortadoğu’daki en büyük askeri üssü Katar’da bulunan ABD, Katar’ı gözden çıkaramaz, fakat Katar’ın İngiltere ile birlikte ABD’den bağımsız bir politika izlemelerine de sıcak bakmaz. O nedenle ABD, Kraliçe’ye peşpeşe bombalı mesajlar gönderirken, Katar’ın kulağını da, Suudi Arabistan öncülüğündeki ülkeler aracılığı ile çekiyor. 

Katar bu baskılar karşısında geri çekilerek Suudi Arabistan’ın istediği çizgiye gelebilir ya da İran’a yaklaşabilir. Katar’ın bundan sonraki yol haritasını ABD’nin ve Suudi Arabistan önderliğindeki Sünni ülkelerin tutumu belirleyecek gibi görünse de, bu seçimde Çin ile flört etmekte olan İran ve İngiltere’nin kararları da etkili olacaktır.

 Katar’da yalnızca ABD’nin ve Türkiye’nin değil, İngiltere’nin de önemli askeri üsleri var. Hatırlanacağı gibi Katar, İngiltere’den bağımsızlığını 1979 yılında kazanmıştı. ABD İngiltere’nin, eski arka bahçesi Katar’da hala etkili olmasını hazmedemiyor. O nedenle, Kraliçe’nin ülkesinde peşpeşe gerçekleştirilen terör eylemleriyle İngiltere seçimlerini yönlendirmeye çalışıyor. ABD, 8 Haziran’da yapılacak seçimlerle İşçi Partisi Lideri Jeremy Corbyn’i başbakanlığa taşımaya çalışıyor. 

ÇİN’İN YENİ İPEKYOLU KUŞAĞI

Ortadoğu’da Irak’ın işgaliyle uygulamaya konulan Büyük Ortadoğu Projesi uygulamaları yalnızca bölgemizi değil, küresel dengeleri de altüst etmiş durumda. ABD küresel liderliğini Ortadoğu’nun enerji kaynakları üzerinden sürdürmeye çalışırken, hem bölgesel aktörlerle hem de küresel aktörlerle çatışmak durumunda. 

ABD’nin, küresel liderlik konusunda en çok canını sıkan rakibi, Yeni İpekyolu Kuşağı oluşturma konusunda önemli aşamalar sağlayan Çin.. 65 ülkeden geçecek OLAN Yeni İpekyolu Kuşağı’nın hayata geçmesi ABD’nn küresel liderliğine, ekonomik açıdan da olsa büyük darbe vuracak. ABD o nedenle Ortadoğu’nun düzenlenmesi işinş biran önce tamamlayarak Pasifik’e yönelmek çabasında.. İngiltere’nin Suriye konusunda kendi çıkarlarını öne çıkarması, Yeni İpekyolu Kuşağı konusunda Çin’e destek vermesi, Katar’ın tüm komşu Müslüman ülkeler tarafından yalnız bırakılması gibi sürprizler üretebiliyor. 

Katar’ın yalnızlaştırılması operasyonu çok yönlü ele alınması gereken çok önemli bir gelişmedir.