SUMRU AYDIN (KADIN KADINA)

Sizce iş hayatında kadınların en büyük engeli nedir?

Biz kadınların en büyük sorunu emeğimizin değerini, ederini kendimizin verememesidir. İnsan kendini değerleme konusunda yanlış yaptığında piyasa da buna aynı şekilde karşılık veriyor. Yani daha baştan kendimize yanlış yapıyoruz. Bana göre kadınların en büyük engeli yine kendileridir.

Kendi işini yapan bir kadın olarak ben de bunu zaman zaman sorguluyorum. Benim yerimde bir erkek olsaydı piyasaya sunduğum ücretin 10 katını mı isterdi?


Kadınlar en başta “Ben çalışamam ki, beni yükseltmezler ki, acaba bu işi yapmak için yeterli miyim? “ şeklinde düşünerek kendilerine engel koyuyorlar. Bu da bir cam tavandır aslında. İş hayatında başarılı olan kadınlar hırslı, özgüveni yüksek olan kadınlardır. Hatta Erkeklerden daha iyi iş çıkarttıklarını düşünürler.

Kadınlar erkek hakim iş hayatında onlarla rekabet etmek için erkekleşiyor mu?

Evet, hepimiz erkekleşiyoruz açıkçası. Bu kıyafetinizden başlayarak hal ve hareketinize kadar yansıyor. Onların dilinden
konuşmadığımız takdirde bizi dışlıyorlar. Bu konuda bizim de yanlışlarımız var. Örneğin moda konuşan bir erkeğin cinsel tercihleri üzerine kafa yoruyor, onları yargılıyoruz. Şunu söylemek lazım, kadınların kendileriyle halledemedikleri birtakım problemleri var. Ve o problemleri çözmedikçe kimse bize hak ettiğimiz değeri vermeyecektir. Olay aslında kadının kendisinde başlıyor. Sonra piyasaya geliyor.


Türkiye’de kadının iş gücüne katılımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de Kadınların işgücüne katılımı gittikçe artıyor ama tabii ki yeterli değil. Amerika’da kadının işgücüne katılma oranı %50, İsveç’te ise %70-80 civarında. Kadınlar adeta arı gibi çalışıyorlar. Kadınlar işgücüne katılımı arttıkça doğum oranları ve dolayısıyla nüfus düşüyor gibi çeşitli kaygılar oluşuyor. O kaygıları gidermek için de iş hukukunu değiştirmek gerekir. Çalışma koşullarını değiştirmek lazım. Yani 70-80 yıl önce yazılmış kanun altyapılarıyla 21. Yy’ı yaşamaya çalışmak beraberinde yanlış uygulamaları getiriyor.

Bazı işleri kadın ve erkek olarak ikiye ayırıyoruz. Bunları değiştirmenin zamanı geldi mi sizce? Örneğin “Ev erkeği” tanımı kulağa nasıl geliyor?

Yani, farklı bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacımız var. Artık bu yüzyılda kadın ver erkeğin statüsünü tekrar değerlendirmek gerekir. Erkek de ev erkeği olabilir. Böyle bir tercih hakkı olmalı erkeğin. Erkek çalışmalı, erkek şunu yapmalı, erkek evin direğidir gibi söylemler değişmelidir. Kimse evin direği değildir. Erkeklere sormak gerekiyor evin direği olmak istiyorlar mı? diye.
Bir Devlet büyüğümüz “Kadının en önemli kariyeri Anneliktir “ demişti. Siz nasıl cevap verebilirsiniz bu söyleme?
Ben anne de olurum, iş kadını da olurum. Sporcu da olurum, siyasetçi de olurum. Sivil toplum kuruluşunda da çalışabilirim. Aynı anda 10 tane şey yapabiliriz. Birincisi kadın beyni buna müsaade eder. İkincisi kimse buna karışamaz! Kadın bu işleri yapmaya kendini tanımladıktan sonra istediği gibi yürür! Burada erkeklerin getirdiği kısıtlamaları, yargılama ve sorgulamaları aşmamız gerekiyor. Kadın çalışmalı ve üretmelidir. Topluma fayda sağlamalıdır!


“Bin şey yapıyoruz ama 1 TL’ye satıyoruz!“

Kadınlara kariyer anlamında tavsiyeleriniz neler olabilir?

Birincisi, kadın-erkek fark etmez herkes çalışmalı. Üretmeli, katma değer sağlamalı. Kadın kendi değerini biçme konusunda erkeklerden ilham almalı diye düşünüyorum. Erkekler, küçücük bir şey yapıp belki bin şey yapmış gibi anlatarak yaptıkları şeyi satmayı başarıyorlar. Biz ise belki bin şey yapıyoruz ama 1 TL’ye satıyoruz! Bizim erkeklerden almamız gereken ilham kendini değerleme ve bu değerleme konusunda kendini pazarlama olmalıdır! Bizdeki eksik bu! Bunun da nedeni bizim yaratıcı ve mükemmeliyetçi doğamızdır. Bizim için her şey daha iyi olabilir. Hep “yeterince iyi değil“ diyoruz. Erkek ise yaptığı şeyin muhteşem olduğunu düşünüyor ve buna yürekten inanıyor. Çünkü erkeğin tek yönlü zekası var. Kadının ise çok yönlü. İşte o çok yönlü zekamız yaptığımız şeylerde hep bir eksik buluyor. Bizim kör noktamız kendimizi değerleme konusundaki sorunumuzdur. Onun dışındaki her şey bana bahane gibi geliyor. Cam tavanım var, kadınlar beni engelledi, yapabilir miyiz? Gibi… İsteyen kadın başarıyor.

Peki bu sorumda kadın-erkek ayrımı yapmadan herkes için merak ediyorum, iş arayan bir aday mülakatta nasıl başarısız olur?

Bir adayın hazırlıksız olduğunu işe alım uzmanları nereden anlıyor? Hazırlıksız adaylar aşağıda sıralanmış olan on altı hatayı neredeyse istisnasız yapıyorlar;
1. İş başvuru formunu özensiz doldurmak,
2. Güven verici şekilde, İK uzmanının gözlerinin içine bakarak el sıkışmamak,
3. Şirket ve sektör hakkında tatminkar bilgi verememek,
4. Güçlü yönlerini (yetkinliklerini) yaşanmış olaylar üzerinden örneklendirememek,
5. Zayıf yönleri hakkında ‘zeki’ cevaplar verememek,
6. Pozisyonun ne kadar maaş alacağını İK uzmanı konuyu açmadan önce sormak,
7. Şirket ve yapılacak işin mahiyeti değil, işverenin sunduğu yemek, yol, mesai saatlerine odaklanmak,
8. İşe alım uzmanı ile inatlaşmak, yarışmak,
9. Aşırı rahat, laubali veya somurtkan, olumsuz tutumlar sergilemek,
10. Beden, kıyafet temizliği ve düzenine özen göstermemek,
11. İngilizce (veya herhangi başka bir yabancı dil) bildiğini özgeçmişte ifade edip, mülakat esnasında İngilizce konuşamamak,
12. Olumsuz durumlarda çözüm değil, bahane üretmek,
13. İş hayatına dair hedefleri, hayalleri hakkında düşünmeden gelmek,
14. Şirket, görev tanımı, olası birlikte çalışacağı ekip hakkında bilgi edinmeye yönelik soru sormaya çalışmamak,
15. Aranılan pozisyonun görev tanımını iş ilanı üzerinden okumamak, başvurduğu şirket iş ilanını hatırlamadığını söylemek.


Avrupalı Kadınlar ile 3. Dünya Ülkesi Kadınların arasında uçurum var!

Batı’da insanın kıymeti olduğu için kadının da kıymeti var. Doğu toplumlarında insana kıymet verilmiyor ki kadına kıymet verilsin. Avrupa ‘nın bizden en büyük farkı hukuk devleti olmasıdır. İnsanlar birbirine saygılıdır. Bizde ise insanlar hukuk kurallarına uymuyor. Birbirine saygı duymuyor. Bundan dolayı kadın hiçbir yerde duramıyor. Olay bizde uyumsuzluk ve saygısızlık üzerine kurgulanmış. Batı’da kanunlara uymak ana unsurdur. Onları delmek ya da kırmak değil! Bizde usulsüzlük o kadar fazla ki… Hukukun işlemediği toplumlarda kadın hakları ve kadına saygı da düşüktür. Hukuk burada ana tabandır. O taban bozuk olursa ki Türkiye buna örnektir. Sonuçları da yaşadıklarımızdan daha farklı olmuyor!