BURSA - Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Din ve İnanç Özgürlüğü Danışma Kurulu Üyesi Doç. Dr. Bülent Şenay, Avusturya Parlamentosu'nda kabul edilen tartışmalı "İslam Yasası"na ilişkin, "Bir yüzyıl önce Avrupa'daki diğer ülkelere örnek olacak şekilde öncü bir hamleyle bir kanunla Müslümanları, İslam'ı tanımış olan bir devlet, aradan geçen yüzyıl sonra başa dönüp, daha da kötü durumda bir hukuki düzenleme yaparak, aslında 'İslamofobi'yi ilk kez kanunlaştırmış oluyor" dedi.

Uludağ Üniversitesi (UÜ) İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Bilim Dalı Başkanı da olan Şenay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Avusturya'da 500 bine yakın Müslüman varlığının bilindiğini, bunun ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 6'sına tekabül ettiğini belirtti.

Şenay, böylesine az olmayan bir nüfusla ilgili devletin yasa çıkardığına işaret ederek, "Müslümanlarla ilgili bir yasayla ilgili Müslümanların görüşleri dikkate alınmıyor. Bu yasanın içeriğinden ziyade demokratik süreçler bakımından, Avrupa'nın iddia ettiği çok kültürlü, insan hakları temelli ve 'kendi değerlerimiz' dedikleri bakış açısı bakımından endişe verici" ifadesini kullandı.

Avusturya, AGİT'ten görüş sordu

Meselenin AGİT ile ilgili boyutuna da değinen Şenay, bu teşkilata üye ülkelerin zaman zaman AGİT'ten görüş sorduğunu, "İslam Yasası" konusunda da Avusturya'nın, kendisinin de üyesi bulunduğu 12 kişilik Din ve İnanç Özgürlüğü Danışma Kurulundan görüş istediğini hatırlattı.

Şenay, AGİT'in çalışma sistematiği içinde bu görüşü raporlandırdığını, öncesinde de tavsiyesini uzmanlarına sorduğunu anlatarak, şunları kaydetti:

"Bu kurula ekim 2014'te yasa geldi. 12 kişiden görüş istedi AGİT, Din ve İnanç Özgürlüğü Danışma Kurulu'ndan. Biz görüşlerimizi yazdık. Bizzat Avusturya'daki Müslüman topluluklardan görüş istedim. Onların görüşlerini de değerlendirerek raporumu yazdım. Diğer üyeler de yazdılar ve bizim görüşlerimiz AGİT'in kendi raporuna entegre edilerek, Avusturya devletine verildi. Şu anki yasanın, tasarı halinde mevcut olan bazı maddelerinin endişe verici olduğunu, temel insan haklarına, inanç özgürlüğüne aykırı olduğunu belirttik ancak şimdi görüyoruz ki çıkan yasada bunların bir kısmı düzeltilmiş, onu tespit ettik ama çoğunluğu eski taslaktaki ana fikrini devam ettiren şekilde muhafaza edilmiş."

"Avusturya, AGİT'in tavsiye raporuna uymadı"

Yasada bazı pozitif ilavelere karşılık, bütün olarak bakıldığında Müslüman toplumu tehdit olarak algıladığını ifade eden Şenay, şöyle devam etti:

"Bazı pozitif düzelmeler veya ilaveler olmakla beraber, 'Müslüman bayramlarının tanınması, helal gıda çalışmalarında Müslümanlara biraz serbestiyet verilmesi, cezaevleri, bakımevleri gibi yerlerde Müslüman dini rehberler kullanılmasına izin verilmesi' gibi, görünürde pozitif ve katkı yapan unsurlar bulunmakla beraber bunun dışında yasanın bütünü Müslüman toplumu bir tehdit, tehlike unsuru olarak algılayan, Avusturya vatandaşı olan bir Müslüman topluluğu bir tehdit olarak sunan yasa olarak görünüyor. Her şeyden önce AGİT'in insan hakları ve temel inanç özgürlüğüyle ilgili tavsiyesine uymamış oldu Avusturya devleti. Bunun altını çiziyorum çünkü bu tavsiye raporunun hazırlanması sürecinde yer aldığım için sonuca baktığımda, maalesef üzülerek bunu görmekteyim. Avusturya devleti, AGİT'in tavsiye raporuna uymamış görünmektedir; bir iki küçük detay dışında."

"İslamofobi kanunlaştırılmıştır"

Şenay, Avrupa'da "İslamofobi"nin çok önemli bir mesele olduğunu vurguladı.

Avusturya Parlamentosu'nun kararına değinen Şenay, "Bu kanunla bir yüzyıl önce Avrupa'daki diğer ülkelere örnek olacak şekilde öncü bir hamleyle bir kanunla Müslümanları, İslam'ı tanımış olan bir devlet, aradan geçen yüzyıl sonra başa dönüp, daha da kötü durumda bir hukuki düzenleme yaparak, aslında 'İslamofobi'yi ilk kez kanunlaştırmış oluyor. Bunun altını çizmek istiyorum. Buna böyle demek abartı olmaz. Yani İslamofobi kanunlaştırılmıştır, bu İslam Yasası'yla" değerlendirmesinde bulundu.

"Dini hizmet aslında radikalleşmeye karşı bir garantidir"

Avusturya Dışişleri Bakanlığının demeçlerinde, "Bu kanun, Müslümanların durumunu iyileştirmektedir' ifadesine yer verildiğini aktaran Şenay, buna karşın önemli bazı hususlarda yasanın sorunlu olduğunu vurguladı.

Bu sorunları anlatan Şenay, "Birincisi, Müslümanları yapısal olarak 400'e yakın cami, dernek, vakıf gibi bir yapının olduğu tahmin ediliyor devlet kayıtlarına göre, bu yapıları, çoğulcu ve özgür yapıdan çıkarıp, bir üst çatı kurmaya zorluyor. Mesela Hristiyanlardan, başka dinlerden istenmeyen bir üst temsil çatısında bulunmaya zorluyor yani dini temsil çatısında ki bu biraz 'Hristiyani' bir bakış açısıdır. Bu, Katolik Kilisesi'nde var olan bir şeydir" görüşünü dile getirdi. 

Şenay, Katolik Kilisesi'nin de bu yasayı desteklemiş olmasının üzüntü verici olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu:

"Mevcut olan 300'e yakın diye rakamları verilen Avusturya'daki din görevlisinin, 60'ı Diyanet din görevlisidir ve Avusturya'daki 560 bine yakın, yarım milyonun biraz üzerindeki Müslüman nüfusun önemli bir kısmı, Türkiye'den giden Müsümanlardır ve bunlara Diyanet, iki devlet arasındaki anlaşmalara dayalı olarak, yollardır çok önemli dini hizmet götürmektedir ve bu dini hizmet aslında radikalleşmeye karşı bir garantidir. Buna rağmen Ortadoğu'da, Suriye'de olan birtakım olaylar ve buraya giden birtakım insanlarını olduğunu ileri sürerek, topyekun yarım milyonluk bir Müslüman nüfus, Avusturya vatandaşı olan Müslümanlardan oluşan bir topluluk, töhmet altında bırakılmakta, radikalleşmeyle potansiyel olarak ilişkili gösterilmekte ve sonuçta 'İslamofobik' bir tehdidin hedefi haline getirilmektedir. Böyle bakıldığında kanun eliyle ötekileştirmenin önü açılmıştır, Avrupa değerleriyle çelişmenin yanında Avrupa'daki radikal aşırı sağ siyasetin, merkez siyasete nasıl etki ettiğini de bu belki göstermektedir. Ümit ediyorum ki bu aslında Avusturya'nın özgürlükçü, çok kültürlü toplum diye bilinen nitelikleriyle Avusturya toplum modeliyle çelişen bu gelişme en kısa sürede revize edilir, tekrar bir düzenleme yapılır çünkü örneğin dini literatürün de sadece Almanca olma şartı getirilmektedir. Diyanet imamlarının, bu çok önemli hizmeti ki Avusturya'nın demokratik toplumsal yapısına ve entegrasyon sürecine büyük bir katkıdır."

"AİHM'ye gidecek çok konu var burada, bu yasada"

Yasanın en endişe verici tarafının ise "radikalleşme" diye ileri sürülen gerekçenin karşısında uygulanacak kamu politikalarının, güvenlik tartışması ve bir siyasal paranoyaya mahkum edildiğini ifade eden Şenay, aklıselimin galip gelerek yasanın biraz daha müzakere edilmesi ve yanlışlıkların düzeltilmesini temenni etti.

Şenay, hukukçu olmadığını ancak AGİT'in insan hakları ve inanç özgürlüğü platformlarındaki müzakerelerden çeşitli izlenimler edindiğine de değinerek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Biz bu tartışmaları yaparken aramızda hukukçular da var AGİT Danışma Kurulunda. Onların da geçmiş müzakerelerimizden anladığımız kanaati şu; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) gidecek çok konu var burada, bu yasada. Sonuçta, Avusturya hükümeti bununla karşılaşacak demektir. Örneğin dış finansal kaynağın yasaklanması, acaba ne kadar özgürlüklerle alakalıdır? Kriminal bir mesele, suç varsa o ölçekte güvenlik konusu olarak incelenir ve cezası verilir, bu demokratik toplumların doğal yapısındadır ama topyekun yarım milyon Müslümanın örgütlenmesini, finansal yapısını, dini rehberliğini yasayla sıkıştırmak, sınırlandırmak ne kadar demokratiktir? Şüphesiz bunun sadece sosyal, kültürel değil, hukuki de sonuçları olacaktır."