SERVET SOMUNCUOĞLU YALNIZ TÜRK DÜNYASI’NIN DEĞİL, İNSANLIĞIN ONBİN YILLIK TARİHİNİ AYDINLATACAK ÇOK DEĞERLİ BİR MİRAS BIRAKTI

Servet Somuncuoğlu 2013 Ağustosunda, en verimli çağında bu dünyadan göçüp gitti. Allah rahmet eylesin, mekanı Cennet olsun.

Servet Somuncuoğlu’nu geçtiğimiz günlerde, Turan Araştırmaları Derneği, Turan Kültür Vakfı ve Somuncuoğlu Ailesi’nin Altunizade Kültür Merkezi’nde düzenlediği bir etkinlikte rahmet, saygı ve dualarla andık. Törende bir konuşma yapan Prof. Dr. Mustafa Kafalı, Servet’in soyunun Somuncu Baba’ya dayandığını ve onun, genetik olarak, toplumumuza örnek çalışmalar yapmak üzere programlanarak yaratıldığını anlattı.. Mekanı Cennet olsun..

Servet'imiz göçüp gitti, ama arkasında çektiği fotoğraflardan, yazdığı kitaplardan, yaptığı belgesellerden oluşan çok kıymetli bir servet bıraktı. Onun olağanüstü fedakarlıklara katlanarak görüntülediği Kazakistan'daki Tamgalı Say'dan, Kırgızistan'daki Saymalı Taştan Anadolu'ya hatta İskandinavya'ya uzanan geniş coğrafyadaki yayların kayalarına ÖnTürk alfabesi ve tamgalarıyla kazınmış belgeler, insanlık tarihinin yeniden yazılmasını gerektirecek önemdedir. Bu gerçek er geç anlaşılacaktır. O zaman, Servet'imizin yaptığı çalışmaların ve bıraktığı mirasın değeri çok daha iyi anlaşılacaktır.



O YALNIZ TÜRK DÜNYASI’NA DEĞİL, İNSANLIĞA ÇOK DEĞERLİ BİR SERVET BIRAKTI

Servet Somuncuoğlu, insanlığın, binlerce metre yükseklikteki karlı buzlu, kuş uçmaz kervan geçmez  yaylalarındaki kayalara nakşedilmiş en eski yazılı belgelerini çektiği fotoğraflarla, yaptığı belgesellerle gün yüzüne çıkaran bir idealist insandı. Yalnız Türkistan coğrafyasında değil, Altay Dağları'ndan Anadolu'ya, İskandinavya yaylalarına, hatta Kanada'ya uzanan çok geniş bir coğrafyada yaptığı çekimlerle ortaya koyduğu eserler, yalnız Türk Tarihi açısından değil, insanlık tarihi açısından da eşsiz ve çok önemli belgelerdir. Somuncuoğlu'nun belgeselleriyle ve kitaplarıyla ortaya koyduğu belgeler, insanlığın resim yazıdan seslerin işareti olan harflere geçiş sürecinin resimli romanıdır.

Servet Somuncuoğlu'nun Türk tarihine, insanlık tarihine kazandırdığı benzersiz, paha biçilemez değerdeki servetin kıymeti, sağlığında maalesef anlaşılamadı.  Türkistan coğrafyasının binlerce metre yükseklikteki karlı buzlu yaylalarının kayalarına nakşedilmiş, 12-15 bin yıl öncesine tarihlenen, insanlık tarihinin en eski mesajlarını görüntüledi, getirdi bilim adamlarının önüne koydu.

Bilim adamları, insanlığın resimden piktografa (Eski Mısır'da olduğu gibi harf yerine geçen resimli tek işaret), piktograma (stilize resim), ideograma (doğrudan fikri anlatan işaret), oradan da fonograma (bir harf, hece ya da sesi gösteren işaret), en sonra da harfe (dildeki bir sesi gösteren işaret) geçtiklerini belirtiyorlar. Bilimadamları, petrogliften alfabeye geçebilmek için enaz 10 bin yıllık bir sürecin gerekli olduğunu belirtiyorlar.

Bu bilimsel gerçeğin de ortaya koyduğu gibi, yalnız Türklerin değil, insanlığın enazından 10 bin yıllık tarih şeridi karanlıktadır. Bu gerçek dikkate alındığında, Servet Somuncuoğlu’nun yaptığı çalışmaların, ortaya koyduğu belgelerin değeri çok daha iyi anlaşılmaktadır. İnsanlığın en eski yazışma dili olan kaya resimleri de, seslerin işareti olan harflerle yazılmış Orhun ve Yenisey anıtları da Türkistan coğrafyasındadır, ama aradaki onbin yıllık tarih şeridi karanlıktadır.

Küresel ısınma nedeniyle iklimi değişmekte olan yaylalarda, artık çatlamakta olan kayalar üzerine kazınmış bu muhteşem miras, Servet Somuncuğu sayesinde kayda geçirilmiş ve insanlığa armağan edilmiş oldu. Kayalara kazınmış ideogramların, resim yazıların ve tamgaların, seslerin işareti olan harflere dönüşme sürecini, çektiği fotoğraf ve filmlerle gün ışığına çıkaran Servet Somuncuoğlu'nun  adını insanlık,  birgün altın harflerle yazacaktır.

Çünkü onun, binbir fedakarlığa katlanarak, sağlığını riske ederek ortaya koyduğu belgeler, belgeseller, kitaplar insanlığın karlı dağların zirvelerinde donup kalmış 15 bin yıllık tarihini aydınlatacaktır. İnsanlığa paha biçilemez değerde bir servet kazandıran "Servet"in değeri, o zaman çok daha iyi anlaşılacaktır.

Servet Somuncuoğlu bir söyleşisinde, "Türk Tarihi'nin arkaik dönemine yolculuklarımız, benim yıllardır hayat biçimim oldu. Kanada dahil, yaklaşık 12 ülkede çalıştım. Baykal Gölü kıyılarından Macaristan'a uzanan yolculuklar oldu bu yıllarda. Bu yolculuklar sonunda anladım ki, Türk tarihinin arkaik dönem belgelerini maalesef bilmiyoruz" demişti.

Servet Somuncuoğlu TRT'nin radyo ve televizyon kanallarında uzun süre programcı olarak görev yapmıştı. "Günün içinden", "Günle gelen", "Tarihin Büyük İhanetleri", "Yeni Bakışlar", "Müzikli Edebiyat" onun hayat verdiği programlardı.

Günün birinde "Karlı Dağlardaki Sır"ın peşine düştü.. Ömrünü, insanlık tarihinin üstüne serilmiş binlerce yıllık sır perdesini kaldırmaya adayan Servet Somuncuoğlu, son olarak Gürcistan dağlarında çekimler yapmıştı. Gürcistan'da Türk tarihi ile ilgili çok ilginç belgelere rastladığını söylüyordu.

SERVET’İN ESERLERİ İNSANLIĞIN KARANLIKTA KALAN BİNLERCE YILLIK TARİHİNİ AYDINLATACAKTIR

İnsanlık da, yabancı tarih uzmanları da Servet'in insanlığa bıraktığı paha biçilmez  "servet"in farkındalar, ama "Bu tarihi mirası belki kendimize maledebiliriz" düşüncesi ile şimdilik görmezden gelmeyi tercih ediyorlar. Çünkü, 12-15 bin yıl öncesine tarihlenen kaya resimlerindeki tamgalar, seslerin işareti olan harflere dönüşünceye kadar, Asya içlerindeki yaylalardan Anadolu yaylalarına, hatta İskandinavya'ya uzanan engin coğrafyadaki bütün yaylalarda Türklerle birlikte dolanıp durmuşlar. Kaya resimlerine eşlik eden tamgalar öylesine Türk ki, bunları bir başka kültüre bağlamak mümkün olamıyor.

"SİBİRYA'DAN HAKKARİ'YE TAŞTAKİ TÜRKLER", içerik ve kapsama alanı yönünden, bugüne kadar bu konuda yapılmış ilk ve eşi benzeri olmayan bir envanter çalışmasıdır,  binlerce yıllık arkaik Türkistan tarihini araştıracaklar açısından bir yol haritasıdır. Bundan böyle, Türk kültürü ile bağlantılı olduğu için,  bilinçli olarak karanlıkta bırakılmış olan onbinlerce yıllık insanlık tarihini aydınlatma çalışmaları, Servet Somuncuoğlu'nun kitaplarındaki, belgesellerindeki görüntülerden yola çıkılarak başlatılacaktır.

Ön-Türk yazısını okuyabilen Doğu Türkistan doğumlu araştırmacı bilim adamımız Kazım Mirşan, yıllardır, binlerce yıllık kayıp tarihimizin en sağlam belgeleri olan kaya resimlerinin önemini belirtiyor, bunların belgelenmesi, kitaplaştırılması gerektiğini söylüyordu. Kayalara kazınmış bu resimler, bu tamgalar yalnız Türk tarihi açısından değil, insanlık tarihi açısından da çok önemli belgelerdi. İnsanlığın karanlıkta bırakılmış binlerce yıllık tarihini aydınlatabilmek bu belgeler sayesinde mümkün olabilecekti.  
Kazım Mirşan'ın bu düşünü gerçekleştirmek Servet Somuncuoğlu'na nasip oldu. Somuncuoğlu, kimsenin kolay kolay göze alamayacağı bir zorlu görevi üstlendi ve Sibirya'dan Anadolu'ya, hatta İskandinavya'ya uzanan engin coğrafyanın yaylalarındaki kayalara kazınmış binlerce yıllık insanlık mirasını fotoğrafladı, filme çekti.. Servet Somuncuoğlu, kuş uçmaz kervan geçmez yaylalarda gizlenmiş olan insanlığın bu kıymetli mirasını, TRT'de yayınlanan
"Karlı Dağlardaki Sır" adlı belgeseliyle gözler önüne serdi.
Servet Somuncuoğlu bu zorlu araştırması sırasında çektiği binlerce fotoğraftan yaptığı seçmelerle ortaya bir benzersiz anıt eser koydu:
"Sibirya'dan Anadolu'ya TAŞTAKİ TÜRKLER". Türk kozmolojisinin kökenlerini, insanlık tarihinin kaya resimlerinden alfabeye uzanan enaz 10 bin yıllık sürecini belgeleyen bu benzersiz eserin hayata geçirilmesinde emeği geçenleri de saygıyla anmak gerekir.

Servet insanlığa büyük bir servet bıraktı. Bugün elimizde "KARLI DAĞLARDAKİ SIR", "TAMGALARIN GÖÇÜ: Kurgan", "TAMGALAR DENGİZLİ" gibi bir belgesel filmler, "Sibirya'dan Hakkari'ye TAŞTAKI TÜRKLER", SAYMALITAŞ: Gökyüzü Atlıları", "Mavi Gök ile Yağız Arasında ORHUN ABİDELERİ" (10 poster) gibi anıt kitaplar ve Gallemit, Don Kazakları, Adanmış Bir Ömür: Çetin Berkmen gibi biyografik eserlerden oluşan benzersiz bir hazine var.

LENA KAYA RESİMLERİNİ DE İLK BİZ GÖRÜNTÜLEDİK”

Somuncuoğlu bir konferansında, atalarımızın kayalara nakşettikleri resimlerin, tamgaların artık elden gitmekte olduğuna işaret ediyordu:

"Kaçuk'taki Lena kaya resimlerini ilk biz görüntüledik. Bu alanda binlerce kaya resmi var. Zaman içinde eskimeler başlamış. Rusların koydukları tabelada bu kaya resimleri 14-12 binlere tarihleniyor. (...) Kaya resimlerinin bulunduğu alanlar Türkler için kutsal ibadet alanlarıydı. Şamanizm diye bir din yok, şamanlar Göktanrı inancının din adamlarıydı. 100 ayrı kaya resmi alanında çalışmalar yaptım; hiçbirinde tanrı resmi görmedim. Türklerde Tanrı şekilden münezzehti. Kaya resimleri alanlarında mutlaka mezara rastlanıyor. Camilerin hazirelerinde de mezarlar var; oralardan taşıdığımız bir gelenek olmalı.. (...) Lena kaya resimlerinde soyutlama henüz başlamamış. Atlar, geyikler birebir çizilmiş, ama stilize edilmiş."

Binlerce yıl öncesine tarihlenen ortak kodları ortaya konulan bu kaya resimlerinin, anlamları gerektiği gibi çözüldükçe, taşlardaki bu Türk izlerinin tarihimiz açısından önemi daha iyi anlaşılacaktır. "TAŞTAKİ TÜRKLER", herşeyden önce, Anadolu'nun 1071'den çok önceleri de bir Türk yurdu olduğu kesin olarak ortaya koymuştur.

SERVET’TEN ÖNCE BİLİNMEYEN TAMGALI SAY BUGÜN UNESCO’NUN KORUMASI ALTINDA

Servet Somuncuoğlu'nun "KARLI DAĞLARDAKİ SIR", "SİBİRYA'DAN HAKKARİ'YE TAŞTAKİ TÜRKLER", "TAMGALARIN GÖÇÜ:KURGAN", "SAYMALITAŞ: Gökyüzü Atlıları" ve "TAMGALAR DENGİZLİ" gibi eserleriyle somutlaşan çalışmasının önemini vurgulamak açısından söyleyelim, 1990'ların başında, Sovyetler Birliği'nin dağılmasının hemen ardından, Batılı bilimadamlarının topluca inceleme altına aldıkları yerlerden biri de, Türkistan coğrafyasındaki yaylalarda 12-15 bin yıl öncesine tarihlenen bu yazılı kayalardı.

UNESCO'nun yönlendirmesiyle Avrupa'dan ve Amerika'dan gelen bilimadamları, Türkistan coğrafyasının çok yüksek yaylarında bulunan onbinlerce kaya resminden ancak ulaşabildiklerini incelediler, fotoğrafladılar, yorumladılar, ama taşlara nakşedilen bu kaya resimlerinin hemen altındaki tamgaları, yazıları görmezden geldiler. Görmezden geldiler, çünkü  ortada, muhteşem olarak nitelendirilen bir insanlık mirası vardı ve bu muhteşem miras doğrudan Türk kültürüyle, Türk tarihi ile bağlantılıydı. Atalarımız, resimli anlatımdan tamgaya, tamgadan harfe uzanan onbinlerce yıllık sürecin düşünsel gelişimini, günlük yazma titizliği ile kayalara 'vurmuşlar', nakşetmişlerdi.

Batılı bilim adamları bu gerçeği kabul ettiklerinde, bugüne kadar "barbar" dedikleri, "göçebe" dedikleri Türklerin binlerce yıl önce yerleşik hayat yaşadıklarını, yazı yazdıklarını, kendilerine özgü bir kültür, bir uygarlık geliştirdiklerini kabul etmeleri ve kendilerini ululayan tarihlerini bu gerçekler ışığında yeniden yazmaları gerekiyordu.

Bu miras, yalnızca Türklerin değil, tüm insanlığın gururla sahiplenmeleri gereken muhteşem bir mirastır. Bu nedenle, Kazakistan’daki Tamgalı Say yazılı kaya alanı UNESCO tarafından korumaya alınmış, 'insanlığın kültür mirası' ilan edilmiştir.

SERVET SOMUNCUOĞLU'NUN KİTAPLARINI ALMAK İSTEYENLER

Servet Somuncuoğlu'nun kitaplarında yayınladığı fotoğraflara digital ortamda ulaşmak için www.diabanktmc.com adresine başvurmak gerekiyor.

Servet Somuncuoğlu'nun kitaplarını, posterleri almak isteyenler [email protected] adresine sipariş vererek alabilirler.