İSTANBUL - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Zümrüdüanka "Yeşilay Enleri 2015"in ödül töreninde yaptığı konuşmada sözlerine, Yeşilay Haftası'nın ülke, millet ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını dileyerek başladı.

Bu yıl ikincisi düzenlenen Zümrüdüanka Ödülleri'ne layık görülen sporcu, sanatçı, medya mensupları, akademisyen, siyasetçi ve kurum temsilcilerini tebrik eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Zümrüdüanka Özel Ödülü takdim edilecek olan sayın Bakir İzzetbegoviç'e de tebriklerimi sunuyorum. Şahsımı da özel ödüle layık gördükleri için Yeşilayımızın başkanı, yönetim kurulu üyeleri ve tüm mensuplarına teşekkür ediyorum. Böyle bir ödülü almaktan dolayı büyük bir memnuniyet duyduğumu özellikle ifade etmek istiyorum. Layık görüldüğüm her ödül elbette önemlidir ama bu ödülün benim nazarımda ayrı bir yeri var. Sigara başta olmak üzere tüm zararlı alışkanlıklarla ve bağımlılıkla mücadele konusunda çok özel bir hassasiyete sahib olduğumu herhalde biliyorsunuz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konudaki tavrının her yerde ve her şart altında gösterdiğinin tüm kamuoyunun malumu olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kimin cebinde bir sigara paketi, elinde bir sigara görürsem kendisiyle yılmadan, usanmadan acaba o sigarayı nasıl söndürtür, onun elinden alır ve paketi de kendisinden nasıl alırım diye böyle bir mücadelenin içerisine girer hatta söz isterim. 'Bırakacağım' dediği zaman 'bırakacağım olmaz, bıraktım diyeceksin' derim o anda işi bitirmek isterim. Ve 'bıraktım' der, dediği anda da kendisinden paketi alır, üzerine adını, soyadını, tarihi yazar, hatta vaktimiz müsaitse telefon numarasını da oraya kaydederim ve böylece koleksiyonu sağ olsun arkadaşlarımız devam ettiriyorlar herhalde ciddi bir sayıya da ulaştık."

Türkiye'nin herhalde böyle bir koleksiyonu yapan bulunmadığını, belki Yeşilay'da da olmadığını dile getiren Erdoğan, "Tabii bu içilen değil, bıraktırılan sigaraların koleksiyonu. Bu şekilde sigarayı bırakmasına vesile olduğum her insan için adeta yeniden doğuşuna vesile olmuş gibi mutluluk duyuyorum. Hamdolsun, bugüne kadar pek çok yeniden doğuşa, bu zararlı alışkanlığın terkine vesile olduğuma inanıyorum. Bana bu noktada 'sigarayı bıraktım' diyenleri zaman zaman takip ettiğimiz de tabii oluyor. Ama bırakır, bırakmadığı takdirde söyleyeceğimiz artık tek şey kalıyor 'Rabbim bunları da ıslah etsin' diyorum, başka bir çare yok" diye konuştu.

Zararlı alışkanlıklar ve bağımlılıkla mücadele 

Erdoğan, zararlı alışkanlıklarla ve bağımlılıkla mücadelenin tüm dünyanın gündeminde olan bir konu olduğuna dikkati çekti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İktidarımızdan önce yine gündemde olan, hatta biliyorsunuz Anayasamızın 58. maddesinin gereği olan ve oradaki gençliğin korunması başlığında yer alan bir hükümdür bu. Yasa değil, anayasa hükmü" dedi.

Orada çok açık, net bir şey söylendiğinin altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır. Bu kadar açık ve net. Buna rağmen bu mücadeleyi verdiğiniz zaman birileri bunu farklı yerlere çekmenin hep gayreti içine girerler. Yani bu anayasa hükmünü de biz iktidarımızda getirmedik. Sağ olsunlar bizden önce bunu getirdiler. Onların da elleri, dilleri dert görmesin, çok hayırlı bir iş yapmışlar. En gelişmişinden en geri kalmışına kadar tüm ülkeler, halklarını bu tehlikeden korumak için yoğun bir gayret içindeler. Çok ciddi bir mücadele veriyorlar."

Zaman zaman Türkiye'de sigara ve uyuşturucuyla mücadeleye yönelik alınan tedbirlerin eleştirildiğini gördüklerini anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Halbuki dünyanın pek çok ülkesinde bu konuda Türkiye'den çok daha ileri, çok daha katı, çok daha müeyyidesi yüksek uygulamalar var. Biz kapalı alanlarda ve belirli yerlerdeki açık alanlarda sigara içilmesini yasakladık. Bu yasağın yollar, parklar dahil neredeyse şehirlerin tamamına yakınını kapsadığı yerler de var. Sigara tüketimini azaltmak için bu ürünlere bizdekinin iki katı, üç katı fazla vergi uygulayan ülkeler bulunuyor. Bunları hep incelettim, bunlar üzerinde ciddi çalışmalar yaptırttım."

Erdoğan, sigara yasağına uyulmaması halinde gerçekten çok ciddi, büyük para cezalarının, hatta başka yaptırımların söz konusu olduğu yerlerin mevcut olduğunu dile getirerek, "Bizim bu konudaki uygulamalarımız geçmişe göre iyi olabilir ama hala pek çok ülkenin gerisinde, bunu da bilmenizi istiyorum. Elbette bu sadece yasayla, sadece yasakla, sadece ceza ile yürütülebilecek bir mücadele değil. Ama yasanın, yasağın, cezanın etkisini de görmezden gelemeyiz" şeklinde konuştu.

"Toplumsal bir duyarlılık oluşturmak mecburiyetindeyiz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Zararlı alışkanlıklara karşı toplumsal bir duyarlılık, sosyal bir reaksiyon oluşturmak mecburiyetindeyiz. Hani mahalle baskısı diyorlar ya, işte bu konuda gerçekten güçlü bir mahalle baskısı lazım" dedi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Sigara içenin ayıplandığı, uyuşturucu kullananın adeta ağır hasta muamelesi görüp derhal tedaviye alındığı bir toplumsal ortamı hep birlikte tesis etmeliyiz. Hatırlayanlarınız çoktur. 1989 yılına kadar bırakın kapalı alanları otobüste, trende, uçakta bile sigara içilebiliyordu, hatta hatta uçaklarda alkollü içkiler de veriliyordu. Uzun otobüs yolculukları, tren, uçak yolculukları sigara içmeyenler için adeta bir eziyetti, cefaydı aman ya Rabbim ne çileler çekerdik. Biz 2008 yılında kapalı alanlarda sigara içmeyi yasaklayana kadar kahvehanelerde, düğün salonlarında hatta spor salonlarında, iş yerlerinde pek çok yerde benzer bir durum söz konusuydu." 

"İnsan haklarına, sigara içilmesine engel olarak riayet edilir"

Birilerinin bu yasaktan şikayetçi olabileceğini ama milletin kahir ekseriyetinin aynı sebepten kendilerine dua edip, teşekkür ettiğine inandığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"Çünkü burada insanlığın menfaati var. Geleceğimizin bu noktada menfaati var, hatta sigara içenlerin de aslında çok büyük bir kısmının bu sınırlamaları da desteklediğini de biliyorum. Çünkü kendileri içiyor olsa bile onlar da bundan rahatsız. Bu konunun demokrasiyle, insan haklarıyla, farklılıklara saygıyla bir ilgisi kesinlikle yok. Tam tersine bu tür alışkanlıkları bireyin kendine ve topluma karşı olan sorumluluklarının ihmali olarak değerlendirmek gerekiyor. İnsan haklarına, sigara içilmesine göz yumarak değil, sigara içilmesine engel olarak riayet edilir. Çünkü hak burada var. Düşünün bir evde beyefendi sigara içiyor. Ama hanımefendi içmiyor belki tam tersi de olabilir şimdi burada içen içmeyen meselesinde bakıyorsunuz ki hanımefendi zulme uğruyor. Hanımefendi yapıyor, erkek içmiyorsa bu defa da erkek aynı şekilde bir sıkıntının içerisine giriyor."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunlara karşı ortak bir tedbir alınması, geliştirilmesi gerektiğine işaret ederek, "Zararlı alışkanlıklarla ve bağımlılıkla mücadele, evet benim bu ülkenin geçmişte başbakanı şimdi cumhurbaşkanı olarak vazifemin de gereğidir. Demin anayasanın hükmünü okudum ama daha önemlisi bu, benim bir baba, bir eş, torun sahibi bir dede olarak ailemden başlayarak kademe kademe tüm milletime karşı da sorumluluğumdur" dedi.

"Aile kültürümüzü güçlendirmeliyiz"

Erdoğan bugün batı toplumlarının en büyük sorununun zararlı alışkanlıklar ve bağımlılığın pençesinde yitip giden nesiller olduğunu ifade ederek, bu sorunun toplumların bizatihi varlığını tehdit eder boyuta geldiğine işaret etti. 

Bu hayat biçiminin beraberinde bencilliğe varan bireyselliği getirdiğini anlatan Erdoğan, "O da aile hayatına darbe vuruyor. Aile kuramayan insanlar kimseye karşı sorumluluk hissetmeden tek başlarına bir hayatı ne yazık ki tercih ediyor. Sonuçta artık yaş ortalaması hızla yükselen, nüfusu azalan, geleceği tehdit altında bir toplum ortaya çıkıyor" dedi.

Bu durumun Türkiye'de yaygınlaştığına dikkati çeken Erdoğan, "Nüfusumuzda yaş, maalesef yaşlanma artıyor ve genç nesiller noktasında bir azalmamız var.  Artık sıkıntı başladı. Hele hele yüzde 2’nin altına düştüğümüz andan itibaren bu bizim için tehlike zilleri demektir. Bugün batı toplumları için ifade ettiğimiz tehlike 2050’li yıllardan itibaren bizim için de geçerli hale gelir" şeklinde konuştu. 

Aile kültürünün güçlendirmesi gerektiğini dile getiren Erdoğan,  şunları kaydetti:

"Şahidi olduğum tüm nikahlarda en az üç, mümkünse daha fazla çocuk tavsiye ediyorum. Bunu güçlü aileler olsun, güçlü bir millet olalım diye istiyorum. Gün ola harman ola. Ölüp gideceğiz. Arkamızdan 'Bir zamanlar bu ülkede bir başbakan gelmişti, bir cumhurbaşkanı gelmişti, bu ülkede en az üç çocuk olsun demişti de biz bu işe inanmamıştık'… "

Erdoğan, kendisine eski Almanya Başbakanı Gerhard Schöreder’in geçmişte Almanya'da “Göreceksiniz Alman nüfusu artık ciddi manada yaşlandı. Siz 60’lı yıllarda Türkleri zorla aldınız, şimdi Türkiye genç bir nüfus, yalvararak alacaksınız. Çünkü artık Türk nüfusunun beyaz yakalıları da artmaya başladı, onları buraya alacaksınız. Şimdi iteliyorsunuz, öteliyorsunuz, buraya alarak kendi zor şartlarınızı kolay kılmaya çalışacaksınız' dediğini anlattığını aktardı. 

Bunun hassas bir konu olduğunun altını çizen Erdoğan,  "Bunu Beypazarlı amca anladı ama bazıları anlamamakta direniyor.  'Bir olur garip olur, 2 olur rakip olur, 3 olur denge olur, 4 olur bereket olur, gerisi Allah kerim' dememiz lazım. 'Efendim ama nasıl bakacağız?' Kusura bakmayın, rızkın sahibi ne sizsiniz, ne biziz, rızkın sahibi Allah’tır. Hiç endişe etmeye gerek yok" diye konuştu.

Erdoğan, bu işin parayla pulla alakası olmadığını belirterek, yoksul ama çok çocuklu ailelerin çocuklarının yüksek tahsil yapabildiğine buna mukabil bazı çok zengin ailelerin sadece bir veya iki çocukla yetindiğine dikkat çekti.

Eğitim-öğretim

Devletin de eğitim konusunda gereken altyapı ve desteği sağlamakla yükümlü olduğunu anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

 "Onun için biz de ne yaptık? 81 vilayette üniversitelerimizi kurduk. 75 üniversiteden 176’ya...  Türkiye’de şu anda derslik sayısını hamdolsun hiçbir dönemde olmadığı kadar artırmış vaziyetteyiz.  Hepsinden öte, ben ortaöğretimde okuduğumda bizim sınıfta 75 öğrenciydik. Şimdi öğrenci ortalaması sınıflarda 30'a düştü. Hedefimiz buydu, başardık.  Sınıflarda 15-20 çocuğun olduğu okullarımız da var. Buralara geldik."  

Erdoğan, şu anda öğretmen konusunda bir açığın söz konusu olduğuna değinerek, "Öğretmen noktasındaki açığımızı da giderdiğimiz zaman bu iş çok daha güçlü olacak. Tabii bu da mili bütçeyle alakalı bir konu. Bu yılda yine 47 bin öğretmen alıncak. Bir taraftan bu da devam ediyor" dedi.

 Okulların inşasında ve fiziki şartların kalitesinde de ilerleme olduğunu ifade eden Erdoğan, "Eksiklerimiz yok mu? Var. Fakat biz teksir notlarıyla yetişmiş bir nesiliz. Elimizde kitaplarla değil, teksir notlarıyla... Hatta ağabeylerimiz teksir notlarını bile vermezdi, bu sefer tabii not tutmaya, bununla yetişmeye gayret ederdik. Böyle okuduk.  Böyle buralara geldik. Ama şimdi 1. hamur kağıttan her yıl okullar açılırken sıraların üzerine kitaplar konuyor ve yavrularımız hu kitaplarıyla beraber hamdolsun eğitim - öğretime başlıyor" diye konuştu.

"Çocuklarımızı manevi olarak teçhiz etmeliyiz"

"Sadece çocuk sahibi olmak yetmiyor. Ayrıca bu eğitim öğretimin yanında çocuklarımızı manevi olarak teçhiz etmeli, sağlam bir kültürel altyapıyla da donatmalıyız" ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kültürün çocuklara aktarılması ve o kültürel bilince kavuşturulmasının önemine değindi.

Erdoğan "İnancından kopuk, tarihini bilmeyen, medeniyet değerlerinden bihaber nesiller bu ülkenin, bu milletin kıymetinin ben biliyorum ki işaretleridir... Olumluysa iyiyiz, olumsuzsa kötüyüz. Ve bunlar, aynı zamanda bak, kıyameti oku" diye konuştu.

"Pozitivist, maddiyatçı bir hayat anlayışıyla yetişen nesiller için zararlı alışkanlıklar ve bağımlılık bir el uzatımı mesafesindedir, o kadar yakındır" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

 "Niçin? Çünkü oraya yaklaşmasını engelleyen, araya bariyerler dizen, uçurumlar koyan, duvarlar ören hiçbir şey yok. Her şeyi araçsallaştıran, metalaştıran, eşya gibi gören bir zihin dünyası her türlü zaafa, her türlü kötü alışkanlığa kapıyı sonuna kadar açmış demektir.  Mevlana diyor ki; 'Su geminin içine girerse onu batırır, altına girerse onu yüzdürür.' Ahmet Yesevi Hazretleri de 'Şeytana uyanın yoldaşı şeytan olur' diyor. İnsanlar nefislerine mahkum olursa, yani kötü alışkanlıkların esiri olursa, sonu felakete gider. Nefsine hakim olan, kötü alışkanlıklardan kendini uzak tutan ise selametle yoluna devam eder."

"Kafalarıyla birlikte kalplerini de beslemeliyiz"

"Tabiat boşluk kabul etmez" sözünü hatırlatan Erdoğan,  "Siz insanların kalplerini, zihinlerini boş bırakırsanız, gelir orayı her türlü kötü alışkanlık, bağımlılık işgal eder.  Biz evlatlarımızın kafalarıyla birlikte kalplerini de beslemeliyiz, mutmain etmeliyiz, doyurmalıyız" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, doğum öncesinden başlayarak, her aşamada çocuğa ihtiyacı olanların verildiğini anlatarak, "Sıkıntı varsa müdahale ediyoruz, eksik varsa takviye yapıyoruz. Hep daha iyi olması için çalışıyoruz. Aynı şekilde konuşmaya, anlamaya, düşünmeye başladığı andan itibaren de sevgi ile birlikte ihtiyacı olan manevi, ahlaki terbiyeyi de çocuğa kazandırmalıyız. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu öğretmeden sadece fiziki, maddi ihtiyaçlarını karşılayarak büyütülen bir çocuk eninde sonunda yolunu şaşıracaktır" görüşünü dile getirdi.

Erdoğan, "İnancını, tarihini, kültürünü, medeniyetini bilen çocuklar, gençler bu ülkenin geleceğinin teminatıdır. Kötü alışkanlıklarla, bağımlılıkla mücadelenin en etkili yolu budur" dedi.

"Pozitivist, maddiyatçı bir hayat anlayışıyla yetişen nesiller için zararlı alışkanlıklar ve bağımlılık bir el uzatımı mesafesindedir, o kadar yakındır" diyen Erdoğan, "Sigara içenin ayıplandığı, uyuşturucu kullananın adeta ağır hasta muamelesi görüp, derhal tedaviye alındığı bir toplumsal ortamı hep birlikte tesis etmeliyiz" şeklinde konuştu.

"Suyu topyekun temiz tutacağız"

Maneviyatı güçlü nesillerden bahsettikçe bazılarının rahatsız olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Asıl kötü alışkanlıkların, bağımlılığın pençesine düşen nesillerden rahatsız olunmalı. İnancını, tarihini, kültürünü, medeniyetini bilen çocuklar, gençler, bu ülkenin geleceğinin teminatıdır. Kötü alışkanlıklarla, bağımlılıkla mücadelenin en etkili  yolu budur. Bir yandan bu sorundan şikayet edip, diğer yandan bunun sebebi olan hayat biçiminin güzellemesini yapan, kusura bakmasın ya kendini kandırıyordur, ya da milleti kandırmaya çalışıyordur. Bunun için devlet olarak, toplum olarak, medya olarak, eğitim kurumları olarak hep birlikte kendimize çeki düzen vermemiz gerekiyor. Bu mesele sıradan bir sosyal sorumluluk konusu değildir. Bu, millet olarak geleceğimizi doğrudan ilgilendiren bir beka meselesidir. Bir kez daha ifade ediyorum. Yaşadığımız sorunların hiçbiri diğerinden bağımsız değildir. Hepsi de birbiriyle ilişkili. Dolayısıyla çözüm de aynı şekilde olmalıdır. Sadece bir meseleyi çözmeye çalışmak, suyun içindeki bir damlayı temizlemeye çalışmak gibidir. Bu da hiçbir işe yaramaz. Suyu topyekun temiz tutacağız ki içindeki damlalar da temiz kalsın."

Yeşilay'ın, bu konudaki çalışmalarını takdirle takip ettiğini, Yeşilay'a bu konuda her türlü desteği vermeye devam edeceğini belirten Erdoğan, "Gerek Yeşilayımız gerekse Kızılayımız uluslararası camiada çok farklı bir konuma yerleşti, yerleşiyor. Ve biz bundan tatmin olmuyoruz, daha da güçlü bir şekilde yerleşmelidir diyorum" dedi.

Yeşilay'ın çalışmalarına katkı sağlayanlara teşekkür eden Erdoğan, bunun hayırlı bir çalışma olduğunu ve hayırda yarışmak gerektiğini sözlerine ekledi.

Erdoğan ve İzzetbegoviç'e ödül verildi

Yeşilay tarafından "bağımlılıklardan uzak, sağlıklı yaşamı" misyon edinen, söz ve eylemleriyle bu mücadeleye destek veren kişi, kurum ve kuruluşlara verilen "Yeşilay'ın Enleri Zümrüdüanka Ödülleri"nin sahiplerini bulduğu törende kültür sanat dünyasından spora, akademiden siyasete, medyadan sosyal sorumluluk projeleri alanına kadar toplam 7 dalda 21 kişi ve kuruma "En Yeşilaycı" unvanıyla ödülleri takdim edildi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan,  Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi Bakir İzzetbegoviç, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve Türkiye İzcilik Federasyonu Başkanı Hasan Dinçer Subaşı'ya "En Yeşilaycı Özel Ödülü" verildi.

"Bundan sonraki süreç Srebrenitsa'da çok farklı olacak" 

Ödülünü İzzetbegoviç'in elinden alan Erdoğan'a Srebrenitsa Katliamı'nda 9 yaşında olan Fikret Hociç, bu süreçte yaşadıklarını bir araya getirdiği "Ben de Srebrenitsalıyım" isimli kitabını hediye etti.

Kitabı alan Erdoğan, burada yaptığı konuşmada ailesiyle Srebrenitsa'ya anma törenlerine gittiğinde çok farklı duygular yaşadığını belirterek, Srebrenitsa'da batının ne denli çok yüzlü olduğunun görüldüğünü söyledi.

Erdoğan, burada yaklaşık 8 bin civarında Boşnak'ın ciddi bir soykırımla şehit edildiğini kaydederek, "Fakat tabii şimdi bir mutluluğumuz var. Srebrenitsa'da artık Boşnak yerel yönetimi var. Bundan dolayı da ayrıca mutluyuz. İnanıyorum ki bundan sonraki süreç Srebrenitsa'da çok farklı olacak" diye konuştu.

Tören sonunda Erdoğan'a 1972 yılında Yeşilay tarafından lise ve dengi okullar arasında düzenlenen münazarada çekilmiş fotoğrafı da hediye edildi.

İzzetbegoviç: "Bu ödül büyük bir onurdur"

Ödülünü Karaman'ın elinden alan İzzetbegoviç ise Yeşilay'a içtenlikle teşekkür ettiğini dile getirerek, "Bu, ender ve özel onurdur" dedi.

"Yeşilay'ın tarihi misyonu gözönünde bulundurulduğunda ödülü alan seçkin sanatçı ve sporcuların arasında olmak büyük bir onurdur. Aynı zamanda büyük sorumluluktur" diyen İzzetbegoviç, Yeşilay'ın 30'dan fazla ülkede bağımlılığın önlenmesi için elinden gelen her türlü gayreti gösterdiğini kaydetti.

Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapmasının Yeşilay'ın değerini gösterdiğine işaret eden İzzetbegoviç, Bosna Hersek'in Yeşilay'ın parçası olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu aktardı.

Yeşilay'ın Bosna Hersek'te kuruluşundan bu yana bağımlılığın önlenmesi konusunda yaptığı faaliyetleri anlatan Bakir İzzetbegoviç, "Kalbim çok doludur. Bu akşam bu şerefli ödülü benim ağabeyim Recep Tayyip Erdoğan'ın huzurunda aldım" diye konuştu.

Bakan Nabi Avcı da Yeşilay'a çok teşekkür ederek, Milli Eğitim Bakanlığı adına bu ödülü aldığını belirtti ve öğretmenlere de teşekkür etti.

Sanatçı, televizyoncu, siyasetçi ve sporcular ödül aldı

Ödüller kapsamında "En Yeşilaycı Sanatçı Ödülü" Mustafa Ceceli ve Açelya Akkoyun'a, "En Yeşilaycı Sporcu Ödülü" Çağan Atakan Arslan ve Tolga Murat Balıkçı'ya, "En Yeşilaycı Spor Kulübü Ödülü" Gümüşhane Torul Gençlik Voleybol Kulübü'ne, "En Yeşilaycı Siyaset Adamı Ödülü" Bülent Akarcalı, Murtaza Yetiş ve Ahmet Feyzi İnceöz'e verildi.

Tolga Murat Balıkçı, ödülünü aldıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "Gidene Üzülmeyin, Var Olanı Güçlendirin" isimli kitabını hediye etti.

"En Yeşilaycı Akademisyen Ödülü"'nün Prof. Dr. Murat Tuncer, Prof. Dr. Hakan Coşkunol ve Doç. Dr. Toker Ergüder'e verildiği törende, "En Yeşilaycı Sosyal sorumluluk Ödülü"nü  TRT, Kadın Sağlıkçılar Eğitim ve Dayanışma Vakfı (KASAV) ve Darüşşafaka Spor Kulübü, "En Yeşilaycı Medya Ödülü"nü Hakan Hatipoğlu, Kalust Şalcıoğlu ve Ayşe Şule Bilgiç aldı.

TRT adına ödülü TRT Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Eren alırken törene katılmadığı için görüntülü mesaj yollayan Hakan Hatipoğlu'nun yerine ödülü, eşi Gizem Hatipoğlu'na verildi.

Törene, Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, İstanbul Valisi Vasip Şahin ve çok sayıda davetli katıldı.