İSTANBUL

Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Bölgesi Grubu Sekreteri Fatma Benli, "Kobani olaylarını dışarıda tutarsak, çözüm sürecinin belirli bir süreç içinde gerçekleştiğini ve halk tarafından kabullenildiğini görmek mümkün" dedi.

Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı'nca (TGTV) Ensar Vakfı'nın Süleymaniye'deki genel merkezinde düzenlenen istişare toplantısında, "Yeni Türkiye ve Çözüm Süreci" konusu ele alındı.

Toplantıda konuşan Benli, STK'ların çözüm sürecini konu alan bir toplantı düzenlemesinin çok önemli olduğunu söyledi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yaklaşık iki hafta önce Akil İnsanlar Heyeti'yle bir araya geldiğini hatırlatan Benli, 11 saat süren toplantıdan çıkan en önemli sonucun, STK'ları sürece daha fazla dahil edebilmek olduğunu kaydetti. 

Benli, Akil İnsanlar Heyeti olarak, iki ay boyunca tüm Türkiye'yi dolaşıp insanlarla görüşmeler yaptıklarını anımsatarak, şöyle devam etti:

"Sonuç toplantımızı yapamadan Gezi başladı. Gezi travmalarından Türkiye tam kurtuluyor derken aralık operasyonları başladı. Tam o bitiyor derken Kobani olayları başladı. Türkiye çok kolay coğrafyada değil. Bizi bize bırakma ihtimalleri çok fazla yok. İşin doğrusu biz de bizi bize bırakmak istemeyenlere çok fazla imkan veriyoruz. Farklılığın olduğu her yerde insanların ötekileştirildiklerini görmek mümkün. Bir dönem başörtülüler öcü ilan edilmişlerdi. Şimdi Alevilik meselesini kaşımaya çalışan insanlar var. Kobani olaylarını dışarıda tutarsak, çözüm sürecinin belirli bir süreç içinde gerçekleştiğini ve halk tarafından kabullenildiğini görmek mümkün. 1,5 sene evvel görüşmelere başladığımızda Kürtlerin cephesinde 'Biz neyi elde ettik ki silahlarımızı bırakıyoruz?' diyenler çoktu. Diğer taraftan sürece çok hazırlıksız yakalanan Türklerin 'Biz bir şeyler mi veriyoruz, bir şeyin pazarlığı mı yapılıyor?' soruları vardı. Karadeniz'de en çok bize 'Ne verdik?' sorusu soruldu."

" Bu bir süreç ve bu sürecin inişleri çıkışları olacak"

Benli, çözüm sürecinin insanlar arasında eşitlik getireceğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Tam çerçeve yasa çıkmışken, bir şeyler hal yoluna konulmuşken, bir baktık ki Suriye ve Irak'taki otonomi boşluğu Türkiye'ye hemen farklı bir şekilde yansımaya başladı. Kobani olaylarında 40'tan fazla insan öldürüldü. Kürt halkı belki buna destek vermedi, dışarı çıkan insanların normal halktan olmadığını, sokağa çıkanların çok daha genç ve hızlı olduğunu görüyoruz. Ama 5-6 bin insanın verdiği yıkım çok fazlaydı. Şimdi de Diyarbakır ve Hakkari'de yaşanan provokasyonları görüyoruz. Bu da 'Çözüm sürecinde bir sıkıntı var mı?' şüphesi verdi. Evet, problem var. Ama bunlar normal şeyler. Bu bir süreç ve bu sürecin inişleri çıkışları olacak. 30 yıl çatışılan bir düşmanla aynı masaya oturuldu. Birtakım şeyleri düzeltmeye çalışırken bundan memnun olmayan insanlar çıkacak. Sadece Türkiye'nin içinden değil, dışından da çıkacak. Ne zaman Türkiye biraz sakin olsa illa bir savaş, bir katliam olacak. Böyle ileri ve geri dönüşlerle bu süreci devam ettireceğiz. Minnacık bir adım atmak için 10 sene uğraşmamız gerekebiliyor. Bir binayı ne kadar yapmak zorsa, binayı dinamitle yıkmak birkaç saniyeyi alıyor. O binayı tekrar tekrar yapmamız gerekiyor. Başka çaremiz yok."

"Bizim müziğimiz bile aynıdır"

TGTV Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı Hamza Akbulut da bu ülkede kardeşliği tesis etme gibi bir zorunlulukları olduğunu söyledi.

Akbulut, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Zaten bin yıldır bu ülkede yaşayan insanlar aynı kültürü ve tarihi paylaştılar. Yeni bir kültür oluşturdular. Bu kültürü İstanbul'da, Mardin'de, Diyarbakır'da, Ağrı'da da görebilirsiniz. Bizim müziğimiz bile aynıdır. Örf ve adetlerinin temeli İslam olduğu için birleşmiştir. Atasözlerimiz bir. Bütün bölge insanları tarafından kullanılıyor. Anarşinin devam ettiği bir dönemde Diyarbakır'da yaptığımız bir ziyarette de gördük ki herkesin düşüncesi ülkede birliğin ve kardeşliğin tesis edilmesi. Açılım sürecinin ardından gerek bölgede gerek bölge dışında yaptığımız toplantılarda da güzel intibalara vardık. Gördük ki milletimiz kardeşçe yaşamak istiyor. Anarşiyi istemiyor. Birlik ve beraberliği istiyor.  Biz Müslümanız, birbirimizden hiçbir farkımız ve üstünlüğümüz yok."

AA Yönetim Kurulu Üyesi ve Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Refik Korkusuz da Müslümanların kardeş olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

"Kürtçe, Kürt hassasiyeti çok keskin yüzde 10 oranında bir kesim var. Bunlar neyi istiyor? Asıl bunu konuşmamız ve buna alternatif geliştirmemiz lazım. Bunlara ne sunacağız, ne önerimiz var? Müslüman kardeşliği, Vahdet-ül İslam iyi de ne? Bunlara ne vereceğiz? Karşımızda problem bu. Dinleme ve empati yapabilelim. Biz o durumda olsak ne isterdik? Temel insan hakları çok yuvarlak bir kavram. Önerim, TGTV daha önce yaptığı güzel şeyleri devam ettirsin, başta HDP çevresi olmak üzere bütün STK'larla konuyu masaya yatırsın. Alevi sorunumuz da var. Tarih tekerrürden ibaret olmasın. Osmanlı döneminde Alevilere verilen hak ve hukuklar tartışmasız öncelikle verilsin. Diğer tartışmalı konular ikili ilişkilerle halledilmeye çalışılsın."

Toplantıya katılan sivil toplum kuruluşu temsilcileri, kendilerinin ve kurumlarının çözüm süreci hakkındaki görüşlerini dile getirdi.