TBMM -  Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Naci Bostancı, "Çocuk kaçırmanın temel mantığı, aslında PKK'nın aklında sürekli bir B planı var. Yani 'A planı yürürlüğe girmezse B planı yürürlüğe girecek' denilerek, kendi güçlerini zinde tutmaya çalışıyor" dedi.

Çözüm Sürecini Değerlendirme Araştırma Komisyonu ile TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesindeki Terör Alt Komisyonu Başkanlığını yapan Bostancı, "dağa kaçırılan çocuklar, bu çocuklarının annelerinin Diyarbakır'daki eylemi" konularında AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

Önce terör komisyonu, sonra da çözüm komisyonu olarak çalıştıklarını belirten Bostancı, ailelerin anlatımlarından, terör örgütü PKK'nın 30 yıllık çatışma süreci içerisinde, kendi kadrolarını oluşturmak için çeşitli yöntemlerle dağdaki elemanlarına farklı yaşlardan insanlarla takviye yaptığını gördüklerini kaydetti.

PKK'nın kimi aileler üzerinde politik retorikle onları etkileyerek, kimini tehdit ederek çocuklarını almaya çalıştığını ifade eden Bostancı, şöyle konuştu:

"Bazı çocukları da üniversiteler, dershaneler ve kurslar gibi birtakım yerleşik eğitim kurumları üzerinden, oradaki örgütlenmeler üzerinden dağa çıkarttığını görüyoruz. Bazı aileleri de tehdit ederek, vermezlerse başlarına bela geleceğini söyleyerek çocuklarını zorla götürüyor. 'Asker alma' iddiasıyla böyle davranıyor.

Çocuk yaşta götürmesinin nedeni, onların daha etkileyici bir şekilde beyinlerini yıkayabilmek ve kendi saflarına daha inançlı insanlar olarak katabilmek. Henüz reşit olmamış çocuklar çok kolay bir şekilde belli bir politik retoriğe iman düzeyinde katılabiliyorlar. İnsan malum büyüdükçe, reşit oldukça, okur yazarlığı arttıkça, hayata daha eleştirel bir yerden bakmaya başlar. Ama henüz yeni yetmelik çağlarında, ergenlik döneminde rüştünü ispat etmek için kendini adayacağı bir dava, bir tür erginleme töreni gibi çocuklar için çok baştan çıkartıcı olur. O yüzden de benim gördüğüm, PKK'nın dağa çeşitli yöntemlerle çocuk kaçırma ve götürme çalışması 12 yaşına kadar düşebiliyor."

"Piyasa oluşturmaya dönük değerlendirmeler"

Bostancı, PKK'nın "herkes dağa gönüllü geliyor" şeklindeki açıklamasının medyada yer aldığını anımsatarak, "Bunlar piyasa oluşturmaya dönük değerlendirmeler. Bir silahlı örgüt olarak çok çeşitli yaş gruplarından işine yarayacak tarzda insanları devşirmeye çalışıyor" dedi.

Hakkari'de 16 yaşında yatılı okulda okurken dağa kaçırılan Muşlu çocuğa raporlarında yer verdiklerine işaret eden Bostancı, "16 yaşında çocuğu dağa çıkartıyorlar. 24 Ekim 2011'deki askeri operasyonda ölenlerden biri de işte o çocuktu ve yaşı da 18 idi. O çocuğun ailesi komisyonumuza gelmişti, köyün muhtarı ile konuşmuştuk. Çok dramatik bir hikayesi vardı. Annesi çocuk kaçırıldıktan sonra çok ağıtlar yakmış. Babası her yeri dolaşmış, Kuzey Irak'a gitmiş ama çocuğu bulamamış. Muhtarın ifadesine göre, anne en son çocuğuna ilişkin şöyle dua etmeye başlamış: 'İnşallah çocuğumun hiç olmazsa cesedi köyümüze gelir de gidebileceğim bir mezarı olur.' Bu çok dramatik bir iştir. Nitekim çocuk hayatını kaybettikten sonra defnedildiğinde, muhtar, mezarın başında ağlayan ve dua eden anneye diyor ki 'Yüce Allah'ın sevgili kuluymuşsun, işte çocuğun burada.' Bunun gibi bir çok hikaye var, tek insani hikayenin de bu olmadığını biliyoruz. Kaybolan her can, arkasında insani çok büyük bir boşluk bırakıyor. Bu boşluklar çözüm süreci bakımından birer kara deliktir" diye konuştu.

"Zorlamanın ve tehdidin olduğunu görüyoruz"

Naci Bostancı, bazı ailelerin çocuklarının dershanelerden etkilenerek, ideolojik anlatıyla götürüldüklerini söylediklerini ifade ederek, şunları kaydetti:

"Bazı çeşitli değerlendirmelerden, zorlamanın ve tehdidin olduğunu görüyoruz. Zaten silahlı bir örgütün silaha başvurmasının en temel mantığı, gücü bir tehdit aracı olarak kullanmasıdır. Bu sadece hasım olarak gördüklerine karşı değil, kendi saflarına katılmayan ama saflarına ait olarak gördükleri kesimlere karşı da silah kullanan bir örgüt. Saflarına adam devşirmek için o yöntemleri kullanması kendi mantığı bakımından olağan. Batmanlı bir aile çocuklarının dershaneden götürüldüğünü söylemişti. Hakkari'de de bazı aileler çocuklarının kandırılarak dağa götürüldüğünü ifade etmişlerdi. Ama bazı aileler komisyonumuzda bu konularda konuşurken tedirgindiler. Ne olup bittiğini anlatmakta zorlanıyorlardı. Çünkü yaşadıkları yer itibariyle güvenlik kaygısı çekiyorlardı.

Çocuk kaçırmanın temel mantığı, aslında PKK'nın aklında sürekli bir B planı var. Yani 'A planı yürürlüğe girmezse B planı yürürlüğe girecek' denilerek, kendi güçlerini zinde tutmaya çalışıyor. Bunu yaparken de içeriye ve dışarıya dönük mesajlar veriyor. İçeriye dönük sürekli B planını hatırlatıyor, 'çözüm süreci yolunda gitmezse yeniden silaha sarılabiliriz, ayakta durun, safları sıklaştırın' diyor; B planı böyle bir şeydir. Dışarıya dönük olarak ise PKK'nın silahlı bir şekilde varlığını sürdürdüğü bilgisinin, bir tür siyasal ilişkilerde kendi açısından lehte bir faktör olacağını varsayıyor; o yüzden gölgesini, hayaletini tutmaya devam ediyor. Ama çözüm sürecinde olduğumuz bir dönemde, B planı telaffuzları, içeri ve dışarı dönük anlatımlar çözüm sürecine katkı yapmaz, aksine o olumlu ve güvene dayalı ortamı tahrip eder. Bunu hesaba katmak lazım. Türkiye'nin demokratikleşmesi ve burada eşit vatandaşlık şartları altında yaşamı konuşmak lazım. Türkiye demokratikleşen bir ülke, herkes siyasal ilişkilerin içinde, herkes siyaset yapabiliyor. Dolayısıyla bu B planı ve buna yönelik tekniklerin fayda sağlamayacağı kanaatindeyim."

Bostancı, anneleri Diyarbakır'da oturma eylemi yapan dağa kaçırılan çocukların da mutlak surette geri gönderilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Bu sadece vicdani ve insani bir mesele değildir. Aynı zamanda çözüm süreci bakımından, bu tür yöntemlerin ve kaçırmaların toplumun zihninde çözüme yönelik bakışın da açacağı derin yaraları hesap etmek ve bu çerçevede stratejik bir karar olarak bunu yapmak gerekiyor" ifadelerini kullandı.