ABD'NİN KARAŞAHİNİ RİCE DİYOR Kİ:

"LİDERLERİN KENDİ KAMUOYLARINA KARŞI SORUMLULUKLARI VAR. HALKLARA ORTAK DEĞERLER, İLİŞKİLERDEKİ BAŞARILAR VE İLERİSİ İÇİN FIRSATLAR HATIRLATILMALI."

Bakın, ABD'nin karaşahini, Dışişleri Bakanı Rice'ın, Ankara'yı ziyareti sırasında ısrarla ön plana çıkardığı, Türk kamuoyunda giderek yükselen Amerikan karşıtlığı konusundaki yakınmalarını boşa çıkarmanın en kolay yolu, şu soruya yanıt vermesini istemektir:

"ABD karşıtlığı yalnız Türkiye'de mi 'yükselen değer', niçin?"

Soruya doğru yanıt verilecek olursa, Rice'ın, dolayısıyla ABD'nin şikayet etmeye hakkı olmadığı ortaya çıkıvermez mi?

Rice haklı; Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP-GOP) uygulamaya konduğu ilk adımda, proje kapsamındaki ülkelerde Amerikan karşıtlığının yükselişe geçmesi şahinlerin hiç işine gelmez. Özellikle, yakın bir gemişte emperyalist ortaklığa başkaldırmış, topyekun savaşarak başarı kazanmış Türkiye gibi "örnek" bir ülkede Amerikan karşıtlığının yükselmesi, BOP kapsamındaki ülkelerde kötü(!) çağrışımlara neden olacağı için, Irak'ı sanal gerekçelerle işgal eden koalisyon ortakları tedirgin.

Bu derin tedirginliği, ABD'nin karaşahini, Ankara'yı ziyaretinde şöyle dile getirdi:

"Liderlerin kendi kamuoylarına karşı sorumlulukları var. Halklara ortak değerler, ilişkilerdeki başarılar ve ilerisi için fırsatlar hatırlatılmalı.."

Bu sözlerin açılımı, "yüzde 36 oy aldıkları halde Meclis'teki sandalyelerin yüzde 45'ini kazanmalarını sağlayan seçim sistemimize teşekkür borçlu olan AKP liderleri, pembe pembe yalanlarla Türk halkını kandırmalı, Amerikayı şirin göstermelidir" şeklinde midir?

GÜVENİLİR OLMAK KOLAY DEĞİL

AKP yöneticileri, Türk Amerikan ilişkilerine çeşitli çıkar ilişkilerini gözetmeye çalışan tarihi bir perspektiften bakmaya çalışsalar da, ABD'nin Türk kamuyunda yarattığı düş kırıklıklarını tamir etmek o kadar kolay olmayacaktır.

İnsanlar arası ilişkilerde olduğu gibi, toplumlar, ülkeler arasındaki ilişkilerin gelişmesi de karşılıklı güvene bağlıdır. Rice, Türkiye-ABD İlişkilerinin hangi nedenlerle giderek bozulduğunu anlamak istiyorsa, geçtiğimiz yüzyılın başından bu yana yaşananlara bir göz atması yararlı olur.

Türkiye, Osmanlılar zamanında dost bildiklerinden yediği darbelerden ders çıkararak ABD'yi, "Hür dünyanın lideri", "güvenilir bir müttefik" olarak görmek istedi. İki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmek adına, oldukça önemli tavizler verdi. ABD bu samimiyeti hep istismar etmenin yollarını aradı, ikili anlaşmalarla Türkiye'nin elini kolunu bağlamaya çalıştı. ABD'nin, giderek İngilizleşen, Türkiye'nin birliğini, bütünlüğünü tehlikeye sokan dış politikalar izlediği bir sır değil ki...

Rice, Dışişleri Bakanı Gül'den, Türk kamuoyundaki olumsuz ABD imajının düzeltilmesi konusunda yardım istiyor.

Peki, Türkiye'yi yönetenlerin elinde Türk-Amerikan ilişkilerinin yararımıza sonuçlar verdiğini gösteren veriler var mı?

YANIT VAR MI?

ABD'nin 1990 Körfez Savaşı öncesinde ve sonrasında PKK'ya her türlü desteği verdiğini, bu ülkenin insanları arasına kan davası sokmaya çalıştığını, Kuzey Irak'ta bağımsız bir devlet yaratmak için elinden geleni yaptığını bilmeyen var mı?

Musul ve Kerkük'ün demografik yapısının değiştirilmesinin çok önceden planlandığı, işgalin ilk günlerinde nüfus ve tapu dairelerinde yaşanan yağmalamayla ortaya çıkmadı mı?

Kuzey Irak'ta pimi çekilen bombanın hem Irak'ın, hem de Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tehdit edeceği bilinmiyor mu?

ABD BU DEĞİL...

Artık bizim gibi tüm dünya ülkeleri de biliyorlar ki, Bush ve ekibinin izlediği dış politika, giderek ABD'nin çıkarlarından çok, çokuluslu petrol ve silah şirketlerinin çıkarlarını koruyor, bu yüzden de "Anti-Amerikanizm"i körükleyen bir sonuç doğuruyor.

Bugüne kadar, Amerika ile yanyana yürümeyi tercih eden ülkelerde, onu bir müttefikten çok bir düşman gibi görenlerin sayısının artması neyin göstergesidir?

Hür dünyanın simgesi "Amerikan kartalı", "şahinler"in gagalaması ile, bu imajını giderek yitiriyor. Tüm dünya kamuoyu, Irak'ın işgaline gerekçe olarak gösterilen "kitle imha silahları"nın bir kandırmaca olduğunun anlaşılmasından sonra büyük infial gösteriyor.

ABD, Türk kamuoyunda, "güvenilir müttefik" imajını yitirdiğinin farkında. Türkiye'yi yeniden yanına çekebilmek amacıyla bir taraftan gülücükler dağıtırken, bir taraftan da aba altından sopa göstermeyi ihmal etmiyor...

"Türkiye aleyhindeki filmler?" diyorsunuz;

"Hollywood'a karışamayız" diyorlar.

"PKK?" diyorsunuz;

"Şu anda askeri bir operasyon düşünmüyoruz" deniyor.

"Irak'ın toprak bütünlüğü?" diyorsunuz;

"Sizin kadar saygılıyız" diyorlar.

Türk-ABD ilişkilerini açık açık tartışmanın zamanı gelmedi mi?

Bu "dostluk" nereye gidiyor, neyi hedefliyor?

KÜPE: Yenilmesi gereken ilk düşmanlar, öfke ile ümitsizliktir.

Alain