‘’Kıbrıs Milli Davamız tarih sayfalarına kan ve can bedeli ödenerek yazılmıştır. Bu davayı ‘Satanlar’ değil, ‘Tarihe Yazanlar’ kazanacaktır.’’

İnsanlar kuşaktan kuşağa aktarılan, atalarından emanet aldıkları miras zenginliklerinden, duygu birikimlerinden Vatanımız diyerek ezberledikleri, kendi ceddini sarıp sarmalayan topraklarından kısacası ‘’ Vatanından ‘’ vazgeçer mi? Vazgeçebilir mi?

Bir halk düşünün ceddinin tarihinin yazıldığı Kıbrıs Adasında varolduğu günden buyana hür ve bağımsız yaşamanın özlemini çeksin.

Bu uğurda binlerce evladını feda etmekten çekinmesin, 

Sonunda Anavatan Türkiye’nin de desteğiyle hedefine ulaşarak adına K.K.T.C denilen kendi devletini kursun, 34 yıldır bu devletini, tüm kurumları ile yaşatsın,

Egemenliğinin en önemli sembolü olan Şehitlerimizin kanıyla renklenen bayrağını göndere çeksin,

Ama bugün birileri istiyor diye bu bedellerden, devletinden vazgeçsin!

Hiç böyle bir şey olabilir mi?

Hele, hele Yüce Türk Ulusunun ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türk Halkı böyle bir şey yapar mı?  Tabii ki hayır,  binlerce kez hayır.

50’li yıllardan beri Türk Ulusunun milli davası olan Kıbrıs’tan ne Türk Milleti, ne de Kıbrıs Türk Halkı asla vazgeçmeyecektir. Bu tarihi gerçeği tüm milletler camiası, onların ada da ki işbirlikçileri iyice bellemelidirler.

2004 Annan Planı sürecinden beri Kıbrıs Türk Halkını AB’ye gireceğiz, Avrupalı olacağız masalları ile uyutan,  Rum’ların K.K.T.C’yi ortadan kaldırmak amacı ile kurdukları tuzaklara göz yuman, görmezden gelen yöneticiler; Rum liderleri ve yoldaşları ile birlikte hiçbir eleştiriye, ikaza aldırış etmeden hedefledikleri ‘’ Birleşik Kıbrıs ‘’ istikametinde yoğun çalışmalarını sürdürmektedirler..!

Ancak Kıbrıs Türk Halkı son dönemde Rum’larla yapılan görüşmelerden çok rahatsızdır. Özellikle Rum tarafının tek devlet, tek egemenlik, tek millet söylemleri,

Türk Askerinin adayı terk etmesi gerektiği, Türkiye’nin garantörlüğünün söz konusu bile olamayacağını sık, sık tekrarlaması,

Ve gelecekte bir gün Rum’un insafına terk mi edileceğim korkusu? Kıbrıs Türk Halkını çok tedirgin etmektedir.

Kıbrıs Türk Halkının milli direniş tarihinde yaşanan onca acılar tüm çarpıcılığı ile ortadayken, hala insanlık dışı Rum ambargoları devam ederken bunları görmezden gelmek mümkün müdür?

Kaldı ki, Kıbrıs Türk Halkını top yekûn imha etmek adına yaptıkları Acritas planı tarih sayfalarına geçmiş Rum Yönetimi, bugüne kadar işlemiş oldukları bu insanlık suçları nedeniyle Kıbrıs Türk Halkından özür dahi dilememiştir!

Bir de Türk Askeri adadan ayrılacak olursa, aynı acıların yaşanmayacağını kim garanti edecektir?   GKRY’ne göre; Kıbrıslı Türkler ‘Sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’ halkının bir parçasıdır! Rum’dan, Maronit’ten, Arap’tan bir farkı yoktur! Ama bir çözüm olacaksa eğer, Türk tarafının azınlık haklarından bir fazlası olamaz.

Bu ne yaman bir çelişkidir?

Türkiye’nin savunduğu çözüm şekli:

Adada eşit ve egemen iki halk, iki devlet, iki demokratik yapıdır. Türkiye’nin Garantörlüğü, Türk Askerinin ada da ki varlığı; Kıbrıs Türk Halkının güvenliği için kabul edilebilir, kalıcı çözümün vazgeçilmezleridir. 

Pekiyi birbiri ile taban, tabana zıt olan bu iki görüşe rağmen; bu süreçte nasıl olur da bir çözüm öngörülebilir?

Rum’ların istekleri doğrultusunda, tam bir işbirliği içerisinde yürütüldüğü açıklanan günümüz görüşmelerinden hedeflenen nedir?

Kıbrıs Türk Halkına yeterince açıklama yapmadan Rum’larla birlikte çalışanlar, bizim siyasi stratejimiz bu şekildedir diyebilirler mi? 

İki cümlesinden birİ, Türkiye’nin garantörlüğünün, Türk Askerinin adada var olamayacağını söyleyen Rum tarafıyla bir çözüm olabilir mi?

Bu haklı milli davamızın son dönemi değerlendirildiğinde, Kıbrıs adası hiçbir dönemde olmadığı kadar Hıristiyan âleminin tehdit’i, kuşatması altındadır..!

Bu kuşatmanın, tehdit’in tek bir hedefi vardır!

Bu stratejik adanın Türk Milleti’nin elinden çeke, çeke alınmasıdır. Tıpkı Girit’te olduğu gibi..!

Rum tarafı ve ardında ki emperyalist güçler büyük bir sabırla ENOSİS’İN peşindedirler. Hiç acele etmeyeceklerdir!

Onlar şunu ümit etmektedirler! 

Şu anda K.K.T.C’deki, Türkiye’de ki yönetimler Kıbrıs konusunda pek çok tavizler verdiler! Bu tavizlere nasıl olsa bir yenisini daha ekleyeceklerdir..! 

Çünkü onlara göre, Türkiye’nin AB’ye girişi Kıbrıs kilidinin açılmasından geçmektedir…

Ama unutulan çok önemli bir gerçek vardır!

Kıbrıs Milli Davamızı Türk’ün şanına, gururuna, onuruna yakışır bir biçimde savunarak; yepyeni bir Türk Devleti Yaratan Yüce Türk Milleti, bu mücadelenin kahramanı Kıbrıs Türk Halkı; bu gerçeği kan ve can bedeli ödeyerek tarih sayfalarına yazmışlardır. 

Bu sayfanın sonunda K.K.T.C Devletinin kuruluşu yazar.

Onun içindir ki:

Bu milli davamızı kendi siyasi geleceklerine, Rum’un isteklerine uygun olarak sonlandırmak isteyenlere müsaade edilmeyecek;  50’li yıllardan beri milli davamız olan Kıbrıs’tan ne Türk Milleti, ne de Kıbrıs Türk Halkı asla vazgeçmeyecektir.