ANKARA

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bütün meselemiz, birincisi, Türkiye'ye yönelik yeni bir büyük mülteci akını olmasın, olacak ise bu Suriye sınırları içinde karşılanacak bir şekilde güvenli bölgeler şimdiden ilan edilsin, Halep'in düşmesi senaryosu da dahil olmak üzere. İkincisi, Suriye'nin bütününe umut verecek bir yaklaşım sergilensin, şu şehre, bu şehre, şu kesime, bu kesime değil. Üç, savaş suçları ve insanlık dışı uygulamalar konusunda ayrım yapılmasın, ister terör örgütü ister rejim, hepsine tavır gösterelim" dedi.

Davutoğlu, Irak ziyaretinin ardından Atatürk Havalimanı VIP Salonu'nda basın toplantısı düzenleyerek, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden görüşmesine ilişkin bir soru üzerine, Türkiye ve ABD'nin stratejik ortak ve müttefik olarak, bölgede ve dünyadaki her gelişmeyi istişare ettiğini dile getiren Davutoğlu, Suriye konusunda da son 3,5 yıl içindeki her gelişmenin her aşamada istişare edildiğini, Musul'a IŞİD saldırıları sonrası görüşme trafiğinin daha da arttığını anlattı.

Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın NATO Zirvesi'nde ABD Başkanı Barack Obama ile görüştüğünü ve Türkiye'nin perspektifinin paylaşıldığını hatırlatarak, geçen hafta kendisinin Obama ile Avustralya'da görüştüğünde konuya bakışını özetlediğini, onun kanaatlerini aldığını ve teknik birçok heyetin Washington'da ve Ankara'da görüşmeler yaptığını söyledi.

Obama'nın özel temsilcisi John Allen'ın iki kez Türkiye'ye geldiğine değinen Davutoğlu, Başkan Yardımcısı Biden ile bu akşam yemekte bir araya geleceklerini, yarın da Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi'nde konuşma yapacaklarını bildirdi. Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Türkiye'nin yaklaşımı belli. Biz, palyatif, geçici, konjonktürel ve noktasal bir yaklaşım yerine, daha kapsamlı, entegre ve bütün bölgeyi kuşatan, Ortadoğu bölgesinde kalıcı istikrarı temin etmeye dönük bir strateji geliştirmek gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla tabii Kobani'ye yardımcı olmamız gerekir, olduk, olacağız. Tabii ki Irak'ta Kürt bölgesinin istikrarını korumak için destek olmak lazım. Oldu Türkiye, olacak. Tabii ki IŞİD'e karşı mücadele etmek lazım. En fazla katkıyı Türkiye verdi, veriyor, verecek. Görmek istediğimiz husus, bütün bunların toplamında nasıl bir resim çıkacağı. Yani bir Kobani'yle uğraşırken, Halep yerle bir ediliyorsa ve oraya ses çıkarılmıyorsa, Suriye'de kalıcı istikrarı temin etmek mümkün olmaz. Bizim tek görmeyi arzu ettiğimiz şey, Suriye halkının iradesini temsil edecek, herkesin katıldığı bir yeni siyasi yapının doğması. Bunun başına kimin geleceğinden daha önemli olan, böyle bir yöntemin benimsenmesi."

Davutoğlu, Irak'ta seçim sonrasında herkesin katıldığı bir hükümet yapısı oluştuğunu ve hükümet kurulmasının ardından Bağdat'ı ilk ziyaret edenlerden birinin kendisi olduğunu ifade ederek, Irak Başbakanı Haydar El İbadi'nin en kapsamlı ziyaretinin de Türkiye'ye olacağını söyledi.

"Meselemiz kişiler değil, yöntem" diyen Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Irak'ta böyleydi, Suriye'de de. Irak'ta şu anda meşru bir yönetim ve muhatap alınan halkın seçtiği bir yönetim olunca, bakın önlerimiz nasıl açılıyor. Ama Suriye'de kendi halkını yok etmeye ayarlı, neredeyse halkın bir kesimini tümüyle tasfiye etmek üzere her türlü silahı, insanlık dışı silahı kullanan bir rejim Şam'da otururken, ülkenin diğer bölümünde çıkan bir terör örgütünü yok etmek suretiyle o ülkeye barış gelmez. Onu yok edin, ama Şam'da da Suriye'de de toplum kesimlerinin hepsinin katıldığı bir siyasal yapı oluşsun. Bütün meselemiz bu konuda, birincisi, Türkiye'ye yönelik yeni bir büyük mülteci akını olmasın, olacak ise bu Suriye sınırları içinde karşılanacak bir şekilde güvenli bölgeler şimdiden ilan edilsin, Halep'in düşmesi senaryosu da dahil olmak üzere. İkincisi, Suriye'nin bütününe umut verecek bir yaklaşım sergilensin, şu şehre, bu şehre, şu kesime, bu kesime değil. Üç, savaş suçları ve insanlık dışı uygulamalar konusunda ayrım yapılmasın, ister terör örgütü ister rejim, hepsine tavır gösterelim. Bunları tabii Sayın Biden'la da paylaşacağız, konuşacağız. Perspektifte Türkiye ile ABD arasında bir görüş ayrılığı yok. Nihayetinde onlar da Suriye'de demokratik bir temsil gücü olan yeni siyasal dönemin başlaması kanaatine sahipler ama zamanlama, atılacak adımlar konusunu senkronize etmek için bunları detaylı olarak görüşeceğiz."

"Türkiye'ye ve bölgeye dönük tehdit ortadan kalkana kadar da Türkiye bu çalışmalarını sürdürecek"

Başbakan Davutoğlu, bir soru üzerine, 1990'lı yıllardan bu yana Kuzey Irak'tan Türkiye'ye yönelik güvenlik riskleri de göz önünde bulundurularak, silahlı kuvvetlerin ve güvenlik birimlerinin Kuzey Irak'ta mevcudiyeti bulunduğunu ve uluslararası hukuk anlamında bunun karşılığı olduğunu dile getirdi.

Tehdit çeşitlendiğinde ve Irak'ın bütününü kuşatan bir tehdit söz konusu olduğunda güvenlik birimlerinin görev tanımları ve verecekleri eğitimlerin mahiyetinin değişmesi gerektiğini belirten Davutoğlu, şöyle dedi:

"Bizim için önemli olan Irak'ın istikrarıdır, Irak içinde de Türkiye'nin sınır boylarındaki istikrardır. Bu konuda da zaten Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'yle yakın temaslarımız vardı. Geçmişte de vardı, son dönemde bu yoğunlaştı, arttı. Bugün ziyaret ettiğim eğitim merkezlerinde de bu çalışmalar yürütülüyor. Bunlar sadece bir kesime verilen eğitimler olmayacak, bölgede bulunan bütün meşru, o bölgenin istikrarı için önemli olan taraflara, gruplara da oranın istikrarı için bu eğitim çalışması yapılacak. Avrupa'dan ve birçok yerden bu çalışmalar için askeri danışmanlar Irak'a ve Kuzey Irak'a gittiler. Herkesin bu faaliyet içinde yer aldığı bir dönemde Türkiye'nin yaptığı çalışmaların, hem de bu çalışmaların yoğunlaşarak devam etmesini kimse olağanüstü bir durum olarak görmemeli. Son derece doğaldır. Herkesin ilgisinin çekildiği bir bölgede Türkiye'nin oranın güvenlik ve istikrarı için her türlü tedbiri almasından daha doğal bir durum olmaz. Bu tedbirleri aldık, alıyoruz, alacağız. Ben bu tedbirlerin ne şekilde alındığını takip için de Bağdat ve Erbil'de yaptığım ziyaretlerde gittim bizzat oradaki askerlerimizle, komutanlarımızla da görüştüm. Silopi'de de ayrıca değerlendirmelerde bulunduk. Türkiye, sınır boylarındaki her gelişmeyi dikkate alır, her gelişmeye dönük olarak da gerekli tedbiri alması Türkiye'nin ulusal güvenliğinin bir parçasıdır. Irak ve Suriye istikrara kavuşana kadar, Irak, Suriye'de Türkiye'ye ve bölgeye dönük tehdit ortadan kalkana kadar da Türkiye bu çalışmalarını sürdürecek."

"Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değil"

Ahmet Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "MİT'in içinde bir grubun sadece CHP için görevlendirildiği" açıklamalarına ilişkin bir soruya, şu yanıtı verdi:

"Ana muhalefet partisi konumunda olan birinin söylediği her iddia konusunda bin düşünüp bir konuşması lazım. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve kurumları, böylesine hafife alınacak bir yapı değil. Elinde bir delil varsa, çıksın ortaya söylesin; yoksa delil olmadan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurumlarını yıpratmaya çalışmasın. Böyle bir şey kesinlikle söz konusu değil. Kılıçdaroğlu'nu elinde ne delil varsa ispata davet ediyorum. Ama neden bu zamanlamada böyle bir açıklamaya ihtiyaç hissetti ona gelince, partisi içinde her gün farklı bir ses çıkıyor. Her gün partiden 'şu milletvekili mi, bu milletvekili mi kopacak' diye spekülasyon yapılıyor. Kılıçdaroğlu'nun liderliğini, partinin düzenini, disiplinini, Kılıçdaroğlu'nu ciddiye alan yok. Anadolu'da bir söz vardır: Oynayamayan gelin 'Yerim dar, yenim kısa' dermiş. Liderlik yapamıyor, partisi neredeyse 8-10 parçaya ayrılacak durumda, bu parçalanmadan bu bozulmadan dışarıda bir aktörü hem de böyle gizemli bir şekilde sorumlu tutarak, kendisini kurtarmaya çalışıyor. Her iddiada bulunabilir ama bizim devletimizin kurumlarını yıpratmaktan uzak durması lazım."

Kılıçdaroğlu'na en iyi yanıtı, CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen'in "Biz yeteri kadar karışığız zaten, MİT'e ihtiyaç var mı doğrusu bilmiyorum" sözleriyle verdiğini söyleyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Kendi milletvekilleri bazen ondan daha aklıselim şeyler söylüyor, daha doğru okuyor tabloyu. Başka yerle ilgilenmek yerine şöyle evinin içine bir baksın yani arada sırada CHP Genel Merkezi'ne gitsin, milletvekillerini toplasın. Bu kadar devlet işi arasında ben sürekli milletvekillerimizle beraberim. Acaba Kılıçdaroğlu kaç milletvekiliyle görüştü? Başkasını suçlayacağına, otursun ev ödevini yapsın. Liderlik böyle olmaz. Her grup toplantısında birtakım ithamlarda bulunarak ya da yeni bir fikir ortaya atarak gündem değiştirmeye çalışmak çok basit bir davranış. İlkesel tutum alsın. Dersim olayında alamadığı ilkesel tutumu belli yerlerde alsın. Türkiye'nin her yerinde aynı dili konuşsun. Kendi partisiyle ilgilensin, devleti biz idare ediyoruz, o kendi partisiyle ilgilensin. Önce o küçük alanda bir liderliğini göstersin, sonra devlet kurumlarıyla uğraşacak şekilde tavır alsın, ondan sonra ciddiye alır konuşuruz. Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değil. Kimsenin Türkiye'de böyle siyasi hesaplarla kendi eksiğini, ayıbını örtmek için devlet kurumlarını yıpratacak bir faaliyet içine girmesi, kimseye yaramaz, hele Kılıçdaroğlu'na hiç yaramaz."

Başbakan Davutoğlu, "Türkiye-Irak ilişkilerinde eski ve güzel bir mirası da değerlendirerek, yeni bir döneme kararlı bir şekilde yola çıkma mutabakatına vardık" dedi.

Başbakan Davutoğlu, "Dün ve bugün Irak'a iki günlük resmi ziyarette bulunduk. Bu ziyaretin birçok açıdan taşıdığı önem vardı. Birincisi, Irak'ta yeni bir hükümet kuruldu. Türkiye'de de başbakanlık görevini devraldıktan sonra yeni hükümetle de temas kurarak, Türkiye-Irak ilişkilerini önümüzdeki döneme hazırlamak anlamında kapsamlı istişareye ihtiyaç vardı" diye konuştu.

Irak ve Suriye bağlamındaki gelişmelerin Türkiye ve bölge için güvenlik riskleri oluşturduğuna ve bu güvenlik risklerini de bizzat muhataplarıyla görüşme ihtiyacı söz konusu olduğuna vurgu yapan Davutoğlu, bu görüşmelerin gerçekleştirildiğini aktardı.

Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Irak Başbakanı Haydar el-İbadi ile yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyi mekanizmasını tekrar hayata geçirmek üzere mutabık kaldık. O mutabakatın uygulama takvimini tespit etmemiz gerekiyordu. O kapsamda çok verimli görüşmeler yaptık. Sayın Haydar el-İbadi ile uzun süren baş başa görüşme sonrasında heyetlerle de birlikte bütün konuları ele aldık. Türkiye-Irak ilişkilerinde eski ve güzel bir mirası da değerlendirerek, yeni bir döneme kararlı bir şekilde yola çıkma mutabakatına vardık. İnşallah 24-25 Aralık gibi Haydar el-İbadi tüm bakanlarıyla Ankara'ya gelecek. Ortak kabine toplantısı şeklindeki yüksek düzeyli stratejik işbirliği mekanizmasını işletmeye başlayacağız. Bu süre içerisinde de ilgili bakanlar muhataplarıyla görüşecek."

Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı koordinasyonunda da bütün bakanlıkların geçmişteki 48 anlaşmayı, daha sonra ise 70'e ulaşan anlaşmaları uygulama aşamalarını gözden geçireceklerini ve yeni anlaşmalara atılabilecek adımları ele alacaklarını söyledi.

"Irak, bizim en büyük ticaret ortaklarımızdan birisi"

Başbakan Davutoğlu, "Irak, bizim en büyük ticaret ortaklarımızdan birisi. 12 milyar dolarlık ticaretle çok ciddi ekonomik anlamda çıkarlarımız var. Geniş yatırımlarımız var, bundan sonra da devam edecek" dedi.

Irak Başbakanı Haydar el-İbadi ile yaptığı görüşme dışında Iraklı siyasi liderlerin hemen hemen tümüyle görüşmeler gerçekleştirdiğini hatırlatan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Irak Cumhurbaşkanı Fuad Masum ile görüştük, Irak Meclis Başkanı Selim el-Ceburi ile görüştük. Sonrasında da mecliste bulunan bütün partilerin grup temsilcileriyle ortak olarak çok samimi ve verimli istişare yaptık. Daha sonra Irak Cumhurbaşkanı Yardımcıları Nuceyfi ve İyad Allavi ile ayrı ayrı görüştüm. Daha sonra Irak Dışişleri Bakanı İbrahim el-Caferi ile görüştük. Irak'ta çok saygın bir konuma sahip olan önemli bir siyasi grubun manevi lideri Ammar el-Hekim'le görüşme yaptık. Değişik partilere mensup Sünni ve Şii Türkmen milletvekilleriyle bir araya geldik. Tüm toplantılar sonrası 23.30 gibi el-İbadi ile tekrar bir araya gelerek, edindiğim intibaları da kendisiyle paylaştım. Gördüğüm olumlu unsur  olarak, bugün bütün grupların elini taşın altına soktuğu bir siyasi yapılanma var. Bu çok güzel bir siyasi işaret. Önemli bütün siyasi liderler, Irak devlet sisteminin mutlaka bir yerinde rol almış durumdalar. Bu önemli bir şans. Bu şansı Iraklı kardeşlerimizin en iyi şekilde değerlendireceğine inanıyoruz. Türkiye olarak da her zaman Irak'ın siyasi istikrarının korunması yönündeki çabalara destek vermeye devam edeceğiz. Irak'ın istikrarı, Türkiye'nin ve bölgenin istikrarı anlamına gelir."

Erbil'deki görüşmeler

Bağdat'ta yaptığı bu görüşmelere müteakip bugün Erbil'e geçtiğini dile getiren Davutoğlu, şu şekilde konuştu:

"Önce Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani ve heyetler arası baş başa yaptığım görüşmelerde Türkiye ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasındaki enerji, ekonomi işbirliği alanlarını gözden geçirdik. Daha sonra  Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ile iki saate yakın bir görüşmede IŞİD'in Musul'a saldırısı sonrasında ortaya çıkan yeni güvenlik durumunu birlikte ele aldık. Türkiye ile bölge arasındaki ilişkileri nasıl geliştireceğimiz konusunda çok kapsamlı değerlendirmeler yaptık. Son olarak nisan ayında dışişleri bakanı olarak Erbil'e ziyarette bulunmuştum. Daha sonra Mesud Barzani'nin Ankara'ya ilk ziyareti olmuştu. Ancak başbakan olduktan sonra bir araya gelme imkanımız olmamıştı. Bunları çok geniş bir perspektifle ele aldık. İnsani durumları ele aldık. Yani 2 milyona yakın mülteci Türkiye'ye geldi. Bu sayıya yakın da Kürt bölgesine ciddi bir mülteci akını oldu. İnsani yardım konusunda çok ciddi ihtiyaçlar var, ne yapabiliriz bunu ele aldık. Bağdat'da edindiğim intibaları burada paylaştım. Bu yeni dönemde bölge yönetimiyle merkezi yönetim arasındaki ilişkilerin sağlam zemine oturması dileğini kendisiyle paylaştım. Üçüncü olarak da güvenlik alanında atılması gereken adımları gözden geçirdik. Çünkü Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin sınırımızdaki mevcudiyeti önemli bir istikrar unsurudur. Biz bu istikrarın devamına önem veriyoruz."

Ekonomik konuları da ele aldıklarını ifade eden Davutoğlu, "Zaten Erbil'e gittiğinizde Anadolu'nun bir şehrinde yürüyormuş gibi Türk şirketlerinin faaliyetlerini görüyorsun. 100 bin vatandaşımız yaşamakta Kürt bölgesinde. Bu vatandaşlarımızın güvenliği bizi ilgilendirir. Geçenlerde olan bombalı saldırıda bir vatandaşımız yaralandı. Saldırılar dolayısıyla taziyelerimizi ifade ettik. Bin 300 şirketimizin, son dönemlerde bu sayının daha da arttığı bilgisi geldi bana, bu derece aktif olduğumuz bölgede yaşanan her gelişmeyi Türkiye'nin yakından takip etmesi son derece doğaldır" şeklinde konuştu. 

Davutoğlu, öğleden sonra 90'lı yıllardan itibaren Kuzey Irak'ın istikrarı için katkıda bulunan Türk güvenlik yetkilileriyle bir araya geldiklerini, helikopterle ulaştığı bir eğitim alanında onların çalışmalarını bizzat takip ettiğini, oradaki güvenlik durumuyla ilgili brifing aldığını söyledi.

"Türkiye insani durumlarda dünyaya örnek teşkil edecek bir performans sergiliyor"

Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Daha sonra AFAD'ın özellikle Telafer'deki Türkmenlerin bir şekilde şehri terk etmek zorunda bırakılmaları sonrasında aldığımız kararla Duhok civarında iki kamp kurma kararı almıştık, ikisi de kuruldu. Birisi tamamıyla dolu ve aktif şekilde çalışıyor, diğeri ise yeni devreye girdi. Her ikisinde de özellikle Türkmen ve Ezidi ağırlıklı Irak vatandaşları kalıyor. Orada gördüğüm standarttan çok büyük memnuniyet duydum. Gerçekten artık Türkiye böyle insani durumlarda dünyaya örnek teşkil edecek bir performans sergiliyor. Ayrıca onlara sağladığımız imkanlar dolayısıyla da o kardeşlerimizin Türkiye'ye duyduğu muhabbetleri görmekten de büyük mutluluk duydum. Aslında bütün Erbil'de, Duhok'ta gittiğimiz her yerde Türkiye'ye çok yoğun bir muhabbet var. Biz Irak'ın bütünüyle yakından ilgiliyiz. Yakın komşu bölgeler olarak da Erbil, Musul, Kerkük hattına da Türkiye'in yakın ilgi göstermesi son derece doğaldır. Bütün bu çalışmaları birlikte sürdüreceğiz. Daha sonra Silopi'ye helikopterle geçtim. Oradaki Özel Kuvvetler karargahını ziyaret ettim ve orada da bilgiler aldım."