20.YILINDA FİNANS VE DİPLOMASİ MERKEZİ ASTANA

Yazı ve fotoğraflar: M. KEMAL SALLI

Kazakistan 26 yaşında genç bir cumhuriyet. Astana, Kazakistan’ın ikinci başkenti.1998’de tarihi Kazak kasabası Akmola’nın modernizasyonuyla oluşturuldu. Astana, küçük bir Kazak kasabasından yaratılan 20 yıllık yepyeni bir başkent. Nursultan Nazarbayev önderliğinde, çeyrek yüzyıla birbirinden parlak siyasi ve ekonomik başarılar sığdıran Kazakistan da, 20 yıllık başkenti Astana da bugün birer dünya markası.

Asya'nın yükselen yıldız ülkesi Kazakistan, Nursultan Nazarbayev’in uyguladığı çok vektörlü aktif dış politika sayesinde, ülkesine yabancı sermaye ve teknoloji akmasının önünü açmış oldu. Nursultan Nazarbayev’in Kazakistan’ı, bu sayede, Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, UNESCO, IMF, AGİT, İİT gibi kuruluşlarla yakın ilişkiler kurdu, bazı uluslararası kuruluşların zirve toplantılarına ev sahipliği yaparken bazılarını da dönem başkanlığını üstlendi. Astana’da, “Geleceğin Enerjisi” konulu “EXPO-2017” gibi uluslararası ihtisas fuarı gerçekleştiren Kazakistan, dünyanın sayılı ekonomileri arasına girmeye hak kazandığını ispatlamış oldu.

22 Haziran 2015 tarihinde Kazakistan Cumhuriyeti, yaklaşık 19 yıl süren Dünya Ticaret Örgütüne üyelik müzakerelerini Cenevre’de başarılı bir şekilde tamamlamış oldu. Bu Astana’yı Uzakdoğu’nun finans merkezi yapma konusunda atılan ilk adımdı. 

Nursultan Nazarbayev önderliğinde, 25 yıla birbirinden parlak siyasi ve ekonomik başarılar dizisi sığdırmayı başaran Kazakistan’ın Başkenti Astana bugün, dünyamızı küresel bir felakete sürükleyebilecek boyuta ulaşan Suriye krizine bir çözüm bulmak amacıyla oluşturulan “Astana Süreci”nde biraraya gelen küresel ve bölgesel aktörlere ev sahipliği yapıyor. 

New York ve Cenevre gibi küresel sorunların çözüm toplantılarına ev sahipliği yapabilen Kazakistan’ın genç başkenti Astana, bugün haklı olarak, “Dünyanın Yeni Barış Başkenti” olarak anılıyor. 

20.YILINDA FİNANS VE DİPLOMASİ MERKEZİ ASTANA

Günümüzde “Barışın Yeni Başkenti” olarak anılan Kazakistan’ın genç başkenti Astana’nın 20 kuruluş yılı, Kazakistan’da olduğu gibi, başta Türkiye olmak üzere, kardeş ülkelerde ve dünyanın pekçok ülkesinde düzenlenen etkinliklerle kutlanmaktadır. 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ’nin ev sahipliğinde, Astana'nın Kazakistan'ın başkenti oluşunun 20. yılı kapsamında düzenlenen 20.Yılında Finans ve Diplomasi Merkezi Astana konulu konferans Topkapı Türk Dünyası’nda gerçekleştirildi.

Konferansın konuşmacısı, Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdulvahap Kara, Kazakistan’ın Nursultan Nazarbayev önderliğinde gerçekleştirdiği siyasi ve ekonomik başarılar dizisini, tarih perspektifinden bakarak yaptığı yorumlarla anlattı. Kazakların, geçmişte Türkistan coğrafyasında yaşayan diğer Türk boyları gibi konar-göçer bir hayat sürdüklerini, kültür birikimlerini koruduklarını fakat bugün artık yerleşik hayata geçtiklerini belirterek Kazakistan’ın genç Başkenti Astana’nın başarı öyküsünü anlattı:

"Kazaklar göçün son temsilcileridir, çünkü Türkler daha önce, yani Selçuklular ve Osmanlılar zamanında şehirleşmiştir. Kırgızlar ve Kazaklar bu geleneği devam ettirmiştir ve artık günümüzde de Kazakistan'da göç hadisesi kalmamıştır. 

Peki Kazaklar yerleşik hayatı öğrendi mi? İşte bunun en güzel örneği, Astana şehridir. Astana'da modern ve örnek bir şehir, çok kısa bir süre zarfında inşa edilmiştir. Bu durum ise hem Nazarbayev'in ileri görüşlülüğünü, hem de Kazakistan'ın zengin bir ülke olduğunu gösterir. 

Gelişmeler, dünyanın finans kaynağı ve maliyeti konusunda da bize Kazakistan'ın petrol, gaz, uranyum altın gibi zenginliklerinin ne derece önemli  olduğunun ipuçlarını vermektedir. 

Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev, Astana'nın başkent olmasıyla ilgili bu zor kararı alırken Türkiye'yi örnek aldığını söylüyor. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk de, Türkiye'nin başkenti İstanbul iken, başkenti Ankara olarak değiştirmiştir."

Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev'in, başkenti, 20 yıl önce Almatı'dan Akmola'ya taşıma kararını hayret ve kaygıyla karşıladıklarını, şiddetle eleştirdiklerini söyleyen Prof. Kara, "Bunun kötü bir karar olduğunu düşünenler de çok sayıdaydı. Çünkü o zaman Akmola küçük bir şehirdi ve iklim olarak başkent olmaya uygun olmadığı düşünülüyordu. Nazarbayev, kış mevsiminde çok soğuk olan bu şehri başkent yaparak, ne kadar haklı olduğunu bize gösterdi ve Kazakistan sıfırdan bir kent inşa etti" dedi.

300 MİLYONLUK TÜRK DÜNYASI’NIN İŞBİRLİĞİNDEN KORKUYORLAR  

Türkistan coğrafyasında yaşayan kardeş ülkelerin Türk Dünyası çatısı altında işbirliği yapabilmelerini sağlayacak kuruluşların hayata geçirilmesi konusunda, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in önemli katkıları olduğuna dikkat çeken Prof. Kara şöyle dedi: 

"Sovyetler Birliği çöktüğünde bağımsız Türk devletleri ortaya çıktı. Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Azerbaycan gibi devletlerin varlığı, 'Türk Dünyası' kavramını ortaya çıkardı. Böylece gözler 'Türk Dünyası'na çevrildi. Eskiden tek Türkiye Cumhuriyeti vardı, şimdi 5 bağımsız devlet daha katıldı. Böylece dünyada, 300 milyonluk bir 'Türk Dünyası, muazzam bir birlik oluşturacak' şeklinde büyük bir görüş ortaya atıldı. Bu olasılık, küresel güçleri her zaman kaygılandırmıştır. " 

“TURGUT ÖZAL, TÜRK DÜNYASI’NDA SEVİLEN BİR LİDERDİ”

Prof. Kara, Türkiye'nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın, Türk Dünyası’nda çok sevilen bir lider olduğunu belirttiği konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"O dönemlerde Turgut Özal, milliyetçiliğiyle bir akımı başlattı ve 30 Ekim 1993'te Türk Cumhuriyetleri ilk kez Ankara'da toplandı. İlk defa tüm bağımsız Türk devletleri bir araya geldi. Şuna dikkatinizi çekmek isterim, çok uzun yıllar süren bir ayrılık söz konusuydu ve bu kopukluk, Soğuk Savaş döneminin şartlarını da düşündüğümüz zaman, bir tarafta sosyalist, diğer tarafta ise kapitalist ülkeler vardı ve bunlar çok uzun bir zaman birbirine düşman gözlerle baktı. Dolayısıyla Türk Dünyası’ndaki işbirliği süreci hemen gerçekleşemedi." 

Türk dünyasının birleşmesini istemeyen bazı ülkeler ve güçler olduğunu ve Türk Konseyi'nin kuruluşunun Nazarbayev'in 2009'da Nahçıvan Zirvesi'nde ortaya atmasıyla gerçekleştiğini belirten Prof. Kara, "Türk dünyası birleşirse ne olur? Kendi yeraltı kaynaklarına sahip çıkar ve büyük güçlerin, bu ülkeleri sömürmesi zorlaşır. Dolayısıyla bazı ülkeler, Türk devletlerinin işbirliğini istemiyor. Bunlar dış problemler, bir de iç problemler var. İşte bu görüş farklılıkları, dünya görüşündeki farklılıklar sebebiyle ülkelerin bir araya gelmesini engelliyor. İşte bu süreç yaklaşık 2009-2010'lara kadar sürüyor. 18 yıl sonra ancak bir Türk birliğini kurabildik" dedi.

“GÜNÜMDEKİ SAVAŞLAR KÜLTÜR SAVAŞLARIDIR”   

El değmemiş yeraltı ve yerüstü zenginliklere sahip olan Türkistan coğrafyasındaki Türk devletlerinin birlik oldukları zaman muazzam bir ekonomik ve siyasi güç oluşturabileceklerini, siyasi ve ekonomik alanlarda büyük başarılar gerçekleştirebileceklerini belirten Prof. Kara, Nursultan Nazarbayev’in önermesiyle kurulan Türk Akademisi’nin bu konularda yapacağı katkıların önemine dikkat çekerek şöyle dedi. "Türk dünyası birlik olduğu zaman hep birlikte Türk tarihinin tüm kültürel zenginliklerini daha geniş bir şekilde ortaya koyabilecektir. Bu açıdan Türk Akademisi, çok önemli bir misyon görecektir." 

"Artık çağımızda silahlı savaş yok, günümüzdeki savaşlar kültür savaşlarıdır. Artık egemen devletler kendi kültürünü ve dilini diğer devletlere empoze etmeye çalışmaktadır, bunun mücadelesi verilmektedir. Çünkü bunu yaptıktan sonra ekonomik kaynaklarınızı çok rahat bir şekilde sömürebilecektir. 

Bu sebeple bizim, dil kültürümüze öncelikle sahip çıkmamız gerekmektedir. Buna sahip çıkamazsak önce ekonomimiz, ardından siyasi bağımsızlığımız tehlikeye girecektir. Dolayısıyla Türk Akademisi, stratejik bir kurumdur. Bu kurum, Türk tarihinin kültürünün araştırılmasına ve kültürün dünyaya tanıtılmasına büyük bir hizmet verecektir."

GALYMZHAN YERİMBETOV: “KAZAKKİSTAN-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ ÇOKİYİ DURUMDADIR”

Kazakistan Cumhuriyeti İstanbul Konsolosu Galymzhan Yerimbetov da konferansa gelen izleyicilere ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerine teşekkür ederek şunları söyledi: "Kazak-Türk ilişkileri günümüzde çok iyi bir durumdadır. Cumhurbaşkanlarımız Recep Tayyip Erdoğan ve Nursultan Nazarbayev senede 2-3 defa görüşüyorlar. Türkistan-İstanbul akraba şehir ve kültür konusunda akraba ülkeler olarak birbirlerine destek veriyorlar. Türk vatandaşları Türkistan'a gidip, Türkistan vatandaşları ise İstanbul'a gelip, gerçekleştirdikleri ziyaretler sayesinde aramızdaki kardeşlik bağları büyümeye devam ediyor. Bizler de bu yüksek amaçla çalışmaya devam edeceğiz.”

SALİH DOĞAN: “ASTANA BİR DÜNYA ŞEHRİ”

Panorama Müzesi-Türk Dünyası Kültür Mahallesi Müdürü Salih Doğan da konuşmasında özetle şöyle dedi:  

"Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev'in rüya şehri olarak düşündüğü ve 20 yıldır devam eden çalışmalarıyla, bugün Astana dünya şehri oldu. Ortaya koymuş olduğu perspektifiyle 2050 vizyonu gibi çok önemli belgelerle Kazakistan geçmiş tarihteki gücüne ve özüne dönüşü esas aldı. Milli şuur ve bilinçlenme esasıyla ortaya koymuş olduğu bir milli belge ortaya çıktı. Bu çerçevede bütün dönüşümü kendi kültürel, öz değerlerine dayandıran bir kalkınma modeli ortaya koydu ve hem Kazakistan'ın geldiği noktada hem de Türk dünyasında örnek olma noktasında çok büyük bir mesafe katedildi. Hedef, dünyada ilk 30 ülke içerisine girmek. Zannediyorum şu anda bunu büyük oranda başardı.”

Doğan, konuşmaların ardından, Prof. Dr. Abdulvahap Kara'ya "Harb-i Umumi Panorası" isimli kitabını, Kazakistan Cumhuriyeti İstanbul Konsolosu Galymzhan Yerimbetov'a ise İbrahim Hakkı Konyalı'nın "İstanbul'da Mimar Sinan Eserleri" isimli kitabı ve çeşitli hediyeleri takdim etti.