ABD’NİN YENİ KORİDORU

“Suriye’nin Havran bölgesindeki Dera’da, Kuneytra’da 20 Haziran’dan bu yana neler oluyor, yüzbinlerce insan neden yerlerinden yurtlarından göçe zorlanıyor, masum insanlar, bebeler neden katlediliyor?” diye merak edenler için not: ABD, Ortadoğu’nun yağmalanan petrol ve doğalgazını Akdeniz’e ulaştıracak yeni bir “Enerji Koridoru” oluşturmaya çalışıyor.  

ABD, aynı operasyonla, İran’ın, 2011’den bu yana elde ettiği nüfuz bölgeleriyle oluşturduğu Irak ve Suriye’den Lübnan’a uzanan Şii Kuşağı’nı kırmayı da hedefliyor. Bunun için de, İran’ı ortak tehdit olarak gören İsrail ile Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirliği’ni (BAE) aynı savunma çatısı altında toplayarak, Ortadoğu barışı açısından çok ciddi tehlikeler üretebilecek bir cephe oluşturuyor. 

Rusya’ya ARAMCO üzerinden ortaklık teklif edilirken, Türkiye Menbiç Mutabakatı’nın uygulama takvimiyle oyalanmak isteniyor. 

Hepsi bu..

Bazen yerel sorunlara öylesine odaklanıyoruz ki, o yerel sandığımız sorunun gerisindeki küresel dinamikleri gözden kaçırıyoruz. Türkiye’de milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimlerinin erkene alınması yabancı basında ilgiyle karşılanmış, demokrasi adına ilginç yorumlar yapılmıştı. Din kardeşi ülkelerden gelen eleştirilerin Batılı dostlarınkinden daha acımasız olması, 24 Haziran seçimleri sonrasında bölgedeki, özellikle Suriye’deki dengeleri değişime zorlayacak gelişmeler yaşanacağının göstergesiydi. 

Obama döneminde Suriye’de sıkışıp kalan ABD’nin sonuç alıcı önemli hamleler yapması bekleniyordu. 

Rusya ile ilişkilerini normalleştiren Türkiye, gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı operasyonu sonrasında Rusya, İran ve Dalı operasyonuyla da Astana’da masaya oturmuş Astana Süreci’ne ortak olmuştu,  Zeytin Dalı operasyonu sonrasında da, ABD ile Washington’da masaya oturmuş ve Menbiç Mutabakatı yapmıştı. (Teşekkürler Nazarbayev)

Türkiye ile PKK uzantısı YPG’nin Menbiç’ten çekileceğine ilişkin mutabakat imzalayan, takvim veren ABD’nin bu konuda ne kadar samimi olduğu mutabakatın uygulama sürecinde belli olacaktır. Fakat Suriye’de,  ABD’nin, Türkiye’yi oyalayarak zaman kazanma peşinde olduğuna ilişkin iddiaları güçlendiren gelişmeler yaşanmaktadır. 

Suriye’nin Havran bölgesindeki Dera ve Kuneytra’da yaşanan gelişmeler, yalnızca, “Rusya destekli rejim güçlerinin masum halka düzenlediği saldırılar” değildir. Dera’daki ABD ve Ürdün destekli 30 bin kişilik “Güney Cephesi”ni görmezden gelirsek, Havran bölgesinde olan biteni anlamakta güçlük çekeriz. 

AMAÇ YALNIZCA Şİİ KUŞAĞINI KONTROL ALTINA ALMAK DA DEĞİL   

ABD ile İsrail’in, İran tehdidini öne sürerek, Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirliği ile birlikte bir yeni bir cephe oluşturma hazırlığı içinde oldukları gözleniyordu. Bu cepheleşmenin amacının, İran’ın oluşturduğu Şii Kuşağı’na karşı bir önlem olduğu söylense de amaç yalnızca bu değildir. Türkiye, “Güney sınırlarım boyunca kuşatılmayı kabul edemem” şahlanışıyla gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarıyla, BOP’un en önemli hedeflerinden biri olan Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzanacak Terör Koridoru’nun ya da  Enerji Koridoru’nun önünü kesmişti. (Bu yazımızda bu koridora Enerji Koridoru diyeceğiz.)

ABD, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarıyla Enerji Koridoru’nun önünü kesen Türkiye’yi, Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirliği (BAE) gibi Sünni İslam ülkeleriyle karşı karşıya getirmek ve İran tehdidini öne sürerek, bölgede uzun soluklu bir Arap-Fars, bir  mezhep çatışması başlatabilmek amacıyla cepheler oluşturuyor ve bu cephenin vurucu gücü olacak Arap Birliği Ordusu’nun kurulmasına öncülük ediyor. 

Bu arada, Türkiye ile Menbiç Mutabakatı imzalayan ABD, çok önem verdiği “Kürt Koridoru” görünümlü “İsrail Koridoru”nu (yani Enerji Koridoru’nu) Akdeniz’e ulaştırabilmek için, Suriye’nin güney bölgelerinden dolanan yeni bir güzergah oluşturmaya çalışıyor. 

20 Haziran’dan bu yana Suriye’nin güneyindeki muhaliflerin denetiminde bulunan Dera ve Kuneytra kentlerinde yaşanan gelişmeler, ABD’nin Enerji Koridoru’nu yeni bir güzergahtan, İsrail üzerinden Akdeniz’e bağlama girişimleridir. ABD, bu hamlesiyle, yalnızca Enerji Koridoru’nu Akdeniz’e bağlamakla kalmayacak, aynı zamanda, İran’ın 2011’den bu yana oluşturduğu Şii Kuşağı’nı da denetimi altına almış olacak. 

İran sınırından başlayarak, Irak ve Suriye üzerinden Lübnan’a uzanan İran denetimindeki Şii Kuşağı’nın İsrail için olduğu kadar, Sünni Arap ülkeleri için de bir tehdit oluşturduğunu savunan ABD, Suudi Arabistan, Mısır ve BAE ile bir dizi siyasi ve ekonomik anlaşmalar yaparak, Ortadoğu barışı açısından çok güçlü, güçlü olduğu kadar da tehlikeli sonuçlar üretebilecek bir cephe oluşturdu. Cephenin görünen komutanı Suudi Veliahtı Selman, finansörü de BAE.. 

YENİ TERÖR KORİDORU AKDENİZ’İ HEDEFLİYOR

Merkezi Londra’da bulunan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin raporuna göre, Dera bölgesine Esat rejimi ve ortaklarının saldırıları yoğunlaşırken, 150 bine yakın sivil Ürdün’e ve İsrail’in işgali altındaki Golan Tepeleri’ne sığınmaya çalışıyorlar. Sığınmacılar buralarda pek de hoş karşılanmamış olacaklar ki, BM “İnsani Felaket” uyarısı yapma gereği duydu. 

Dera merkezli gelişmeler, bölge barışı açısından çok tehlikeli bir süreci başlatmış oldu. Çünkü Dera’da “Güney Cephesi” olarak tanınan, ABD ve Ürdün’den yardım gören 30 bin kişilik bir muhalif grup var. Bölgede ayrıca, DEAŞ/IŞİD’ın ve El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir’üş Şam’ın da binlerce silahlı militanı var. 

TEHLİKELİ GELİŞMELER

2011’de Suriye’yi kaosa, parçalanmaya sürükleyen “Arap Baharı” rüzgarları ilk olarak Dera’da estirildiğinden, Dera ve Kuneytra’nın bulunduğu Havran bölgesi, Suriye’nin dış operasyonlara en duyarlı bölgelerinden biri. 

Dera bugüne kadar çeşitli saldırıların hedefi oldu. Şimdilerde Rus destekli Esat güçlerinin saldırısı altında. Kenttekiler Ürdün’e ya da Golan Tepeleri’ne sığınmak istiyorlar, ama Ürdün, “1 milyondan fazla mülteciyi taşımam mümkün değil” dedi ve sınırlarını kapattı. Havran çöllerinde yüzbinlerce masum insan sığınacak bir çatı arıyor. Suriye krizinden önceki Havran bölgesinin nüfusu 1 milyon civarındaydı. 

BM, “İnsani Felaket” çağrısı dışında bir şey yapamıyor. Ürdün sınırını zorlayan mültecilerin ülkesine yönelmesinden kaygılanan Suudi Arabistan, Ürdün Kralı Abdullah’a maddi yardım teklif ettiler, fakat yeşil dolarlar Kral Abdullah’ı ikna edemedi. 

Ortadoğu’da, ülkesinin enerji kaynaklarını yağmalamak isteyenler tarafından katledilen masum insanların yaşam haklarını sorgulayan bir uluslararası otorite yok! Savaş öncesi Suriye’nin sayılabilen nüfusu 23 milyondu. 2011’den bu yana 12 milyon Suriyeli ülkesini ya da dünyasını terketmek durumunda kaldı. Son bir umutla Akdeniz’e sığınan çaresiz insanlar, kundaktaki bebeleriyle birlikte azgın dalgalar tarafından yutuldular.. 

Aylan Bebelerin cansız bedenleri, insanlığın yüz karası olarak sahillere vurdu.

“Küresel Lider” sıfatını Ortadoğu’nun enerji kaynakları üzerinden sürdürmek isteyenler açısından önemli olan, Ortadoğu’nun demografik yapısının, belli amaca yönelik katliamlarla yeniden düzenlenmesiydi. İnsan vicdanının asla kabul edemeyeceği demografik düzenlemelerin bütün günahı, “Allah-u Ekber!” nidalarıyla gerçekleştiren günah keçisi IŞID/DEAŞ’a yükleniyordu. 

Önemli olan Ortadoğu’nun enerji kaynaklarını ve dağıtım yollarını denetim altına almaktı. Bölgenin yağmalanan petrol ve doğalgazını Akdeniz’e ulaştıracak Enerji  Koridoru’nun önüne Rusya, İran ve Türkiye tarafından set çekilmesi de, “oyun bitti” demek değildi. Afrin’den olmazsa, Suriye’nin güneyinden, Dera’dan dolanarak  Akdeniz’e ulaşmak mümkündü. 

MERAKLISI İÇİN NOT

“Suriye’nin Havran bölgesindeki Dera’da, Kuneytra’da 20 Haziran’dan bu yana neler oluyor, yüzbinlerce insan neden yerlerinden yurtlarından göçe zorlanıyor, masum insanlar, bebeler neden katlediliyor?” diye merak edenler için not: ABD, Ortadoğu’nun yağmalanan petrol ve doğalgazını Akdeniz’e ulaştıracak yeni bir “Enerji Koridoru” oluşturmaya çalışıyor.  Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarıyla önünü kestiğimiz ABD, Suriye'nin güneyine yoğunlaştı; Akdeniz'e İsrail üzerinden ulaşmaya çalışıyor.

ABD, aynı operasyonla, İran’ın, 2011’den bu yana elde ettiği nüfuz bölgeleriyle oluşturduğu Irak ve Suriye’den Lübnan’a uzanan Şii Kuşağı’nı kırmayı da hedefliyor. Bunun için de, İran’ı ortak tehdit olarak gören İsrail ile Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirliği’ni (BAE) aynı savunma çatısı altında toplayarak, Ortadoğu barışı açısından çok ciddi tehlikeler üretebilecek bir cephe oluşturuyor.

Rusya’ya ARAMCO üzerinden ortaklık teklif edilirken, Türkiye Menbiç Mutabakatı’nın uygulama takvimiyle oyalanmak isteniyor. 

Hepsi bu..