‘’Geceyi sarmış nice azgın sırtlanlar. Sandılar ki, vatanın bağrına ihanet hançerini saplayacaklar, sandılar ki, o aslanları teslim alacaklar.’’ 

O bir avuç sırtlan, o alçaklar sürüsü, T.S.K mensubu olamazlardı. Şanlı ordularımızın içine haince sızmışlardı, biliniyorlardı, takip ediliyorlardı. 

Pek çoğu deşifre olmuş, bu şanlı ocaktan defedilmişlerdi. Ne yazık ki ordularımızda kalabilmeyi başaran FETÖ’ nün zehirli virüsünün son kalıntıları da; o yıl ki, askeri şurada koparıp atılacak, ordudan kazınıp silinecekti. 

İşte bu nedenledir ki, erken davranmak istediler! 

O nedenledir ki, 15 Temmuz 2016 tarihli alçak darbe teşebbüsünde o cinnetlikleri gerçekleştirdiler… 

Yunan’ın yapmadığını dahi yapıp, Gazi Meclisimizi bombaladılar. Milletin emaneti silahları, düşmanmış gibi milletimize doğrulttular, ateş dahi ettiler… 

Sandılar ki! 

Beyinlerini vicdanlarını teslim ettikleri o meczubun salya sümükleri vaatleri, umduğu rüya gerçekleşecekti… 

Sandılar ki! 

Yıllarca aynı üniformayı taşıdıkları; milletinin varlığını, namusunu, şerefini korumak adına yemin eden vatanına, milletine, bayrağına sevdalı gerçek Mehmetçikler bu ihanete geçit verecekti. 

Çok geçmeden tespit edildiler. Her birisi vicdanını, namus ve şerefini FETÖ’nün başındaki o yılana teslim etmiş alçaklar sürüsüydüler.

Elbette ki, Yüce Türk Milleti teslim olmayacaktı. Olmadı. 

Elbette ki, Gazi Meclis teslim olmayacaktı. Olmadı. 

Ama unutmayalım ki; O gecenin ilk saatlerinde vatan nöbetinde olan ‘Şanlı Ordularımızın Vatanperver Komutanlarıyla, Mehmetçikleriyle’ dolu kışlalar da teslim olmadı. Teslim alamadılar.   

Sonrası saatlerde yaşananları; yüreği vatan, millet, bayrak sevdasıyla dolu milyonlarca cesur yürek yarattı. Demokrasi tarihimize, kanlarıyla, canlarıyla altın bir sayfa daha kazıdılar.

Nihayetinde: 

Tarihimizin derinliklerine gömdüğümüz, hiçbir neden uğruna haklı görülmesi mümkün olmayan lanetle andığımız askeri darbelerin/kalkışmaların bir yenisine milletçe karşı çıkılmış, milli irade canı pahasına karşı durmuştuk. 

Neredeyse bir asırlık yüce bir çınar olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunu, bağımsızlığını tarihe altın harflerle yazan büyük Türk Milleti; Gazi Meclisimizin toplantı salonunu süsleyen, ‘’Hâkimiyet, Kayıtsız Şartsız Milletindir.’’ Gerçeğini:

15 Temmuz 2016 tarihinde, bir kez daha vermiş olduğu şehitlerimiz pahasına tarih sayfalarına kazımıştır.  

15 Temmuz gecesi tarihimize kara bir leke çalınmak üzereyken, verdiğimiz şehitler, yaralılar pahasına milletçe karşı duruşumuz; bu cinnetliklerle dolu geceye geçit vermemiştir. 

O kara gecenin sabahını; aydınlık bir güne çıkaran böylesine büyük bir milletin ferdi olmak, gururunu taşımak, gelecek nesillerimize bırakacağımız en kutlu, en önemli mirastır. 

Bu demokrasi zaferini tarih sayfalarımıza yazan, böylesine büyük bir milletin ferdi olmanın gururunu taşıyorum, bu gururu taşıyan herkese ne mutlu. 

O karanlık geceyi aydınlık sabaha çeviren demokrasi şehitlerimizi rahmetle anıyor; bir Kıbrıs Gazisi olarak, tüm Gazilerimizi sevgiyle selamlıyorum.  

Bu kalkışmaya büyük bir dirençle karşı koyan emniyet teşkilatımıza, kışlarımızı bu hainlere teslim etmeyen vatanına, milletine sevdalı T.S.K mensuplarına minnet ve şükran borçluyuz. 

Tarihimize zaferlerle kazılı her olayın kahramanları vardır. 15 Temmuz 2016 gecesinin kahramanı da, Türk Milletinin ta kendisidir. 

Ancak böylesine büyük zaferlere adını yazdıran nice kahramanları vardır ki, onları tarihe not düşen gerçekler anlatır… 

15 Temmuz 2016 hain kalkışmasına o gece karşı çıkan, bu uğurda bedenini siper eden nice isimsiz kahramanlarımız vardır.

Nice aslan yürekli Mehmetçiklerimizle, nice yiğit polislerimizle, nice vatan sevdalısı cesur yürekli sivil vatandaşlarımızla bu zafer kazanılmıştır.

 Ama o gece yaşanan, daha sonraki sabah televizyon kanallarımıza haber olarak düşen öylesine bir olayın kahramanı, öylesine kahraman bir şehidimiz var ki; 

 O kahraman şehidimizin tereddütsüz bir şekilde hayatını vatan ve vazife uğruna feda etmesi; o kara geceyi aydınlığa çeviren çok önemli bir süreci de beraberinde getirmiştir… 

 İşte o kahraman, işte o gecenin akışını değiştiren olay: 

 "Halkımız önce onları özel harpçi olarak tanıdı, sonrasında ise bordo bereli olarak bildiler. Ülkemizin, milletimizin yüksek menfaatleri söz konusu olduğunda, vatan ve vazife uğruna her önemli olayın içerisinde görev aldılar. 

Komutanlarının verdiği her emri ölmek pahasına da olsa tereddütsüz yerine getirdiler. Onların ezici çoğunluğu daima devletimizin yasalarına, etmiş oldukları vatan yeminine sadakatle bağlı kaldılar. 

İşte o gece; bu özel birliğin vatanına, milletine bağlı, bayrağına sevdalı askerlerinden bir tanesi, ettiği yemine uygun olarak görevini yerine getirmiştir. 

Televizyon haberlerinde anlatılan o olayda;

Gölbaşı-Ankara’da bulunan özel birlikler komutanlığını ele geçirmek üzere buraya giden o alçaklar çetesinin başındaki Semih Terzi denen alçak, yanındaki 20 militanla birlikte yönetime el koymak istemesini; o cesur yürekli şehidimiz, kahraman Astsubayımız, Ömer Halisdemir önlemiştir.

Bu kahraman Astsubayımız, o gece emir komutayı teslim almaya gelen darbeci generali; silahını çekip alnının ortasından vurmasaydı, o gece bu çok özel birlikle beraber çok şey de felç edilmiş olacak, ne Genelkurmay Başkanı, ne de enterne edilen diğer kuvvet komutanları bu özel birlik tarafından kurtarılabilecekti…’’  İşte o an; belki de o kara gecenin kırılma noktasıydı. 

Yüce Rabbim, nurlar içinde yatırsın. Vatan; bu kahraman astsubayımıza, diğer demokrasi şehitlerimize, gazilerimize minnettardır. 

O nedenle; o gece bir avuç alçağın teşebbüs ettiği bu askeri kalkışmayı lanetlerken, böylesine büyük kahramanlıkları da bilmek, T.S.K’nın ezici bir çoğunluğunun vatanına, milletine sadakatle bağlı kladığını unutmamak gerekir. 

O gece, böylesine büyük kahramanlıklar yaşandığı gibi; acı veren olaylarda yaşanmıştır. Ne olduğunu bilmeden/anlamadan kışlanın dışına çıkarılan, haince verilen emirlerle, yalanlarla aldatılan 20 yaşındaki Mehmetçiklerimizin, hepimizi kahreden görüntüleri de asla unutulmayacaktır. 

Çünkü asıl başı ezilmesi gerekenler, onları aldatan FETÖ’ nün hain teröristleri, alçak militanlarıdır. O karanlık gecede; ellerde kayışlarla palaskalarla dövülen, linç edilen, ne olduğundan habersiz, sadece aldıkları emri yerine getiren gencecik askerlerimizin suçlu mu suçsuz mu olduklarını yüce Türk yargısı elbette tespit edecek, gereğini yapacaktır. 

Pekiyi, ülkemizin pek çok yerinde toplumsal tepkinin zapt edilmez bir sonucu olarak ortaya çıkan, o iç yaralayıcı tablolara sebep olanlar da yargının karşısına çıkarılacak mıdır? 

Ya Balyoz, Ergenekon, Casusluk isimleriyle anılan ama tarihin çöplüğüne atılan o sözde davalarla adeta linç edilen, içi sahte delillerle dolu uyduruk senaryolarla ordularımızdan atılan, yıllar sonra suçsuz oldukları anlaşılan; vatanına, milletine sadakatle bağlı, yüzlerce komutanın, yargı mensubunun, akademisyenin, gazetecinin yerini; bu alçaklar çetesinin almasına, ne denecektir? 

O süreçte:

‘’Bizler vatan uğruna kendimizi seve, seve feda ediyoruz, bizden sonra yerimizi alacaklara dikkat edin…’’ Diyen o kahramanlara nasıl yanıt verilecektir? 

15 Temmuz 2016 kalkışmasına giden bu karanlık çete yapılanması devam ederken, bu sürecin istihbarati bilgilerine nasıl ulaşılamamıştır? 

Milletimiz Cumhuriyet tarihi boyunca askeri darbelerden, kalkışmalardan çok çekmiş, devletimiz çok şeyler kaybetmiştir. 

Tarihin derinliklerine gömdüğümüz askeri darbeleri bir kez daha lanetlediğimiz bu kritik süreçte; demokrasimize, özgürlüğümüze karşı girişilen her türlü olumsuzluğu, hukuksuzluğu göz ardı etmeden tespit etmek, karşı çıkmak bundan sonra da vatandaşlık borcumuzdur; milli iradenin temsilcileri olarak en önemli görevimizdir.

Ama bu süreçte yaşanan tüm ihanet odaklarını da nerede olursa olsun bulmak, yargıya teslim etmek de; ülkemizi yönetenlerin de birinci önceliğidir.

Bu ihanet çetesinde yer alan, yataklık yapan herkim varsa unvanı, makamı ne olursa olsun adalete teslim edilmeli, bu alçaklığın hesabı sorulmalıdır. 

Bakınız; binlerce yıllık tarihi zenginliğimizi, Büyük Türk Milletinin tarihe damgasını vuran o değişmez niteliklerimizi; vatan Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, istiklal marşımızın aşağıdaki dizleriyle ne de güzel anlatmıştır: 

"Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!/Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım./Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.’’ 

Bu gerçekleri tarih sayfalarına yazan Büyük Türk Milleti: 

Vatanın bağrına hançer saplamak isteyen hainleri 15 Temmuz 2016 gecesi nasıl ki, ezip geçmişse. Bundan böyle de; vatanımızda gözü olan, devletimizi el geçirmek isteyen tüm düşmanlarımızı ezip geçmeye muktedirdir…