Günlerdir sosyal medyada meme kanserine dikkat çekmek için hanımlar tarafından oynanan bir oyun var.

Her yıl "Meme Kanseri'ne dikkat çekmek amacıyla kadınlar arasında yayılan bir oyun aslında. Her kadın o senenin sorusunun cevabını kendi duvarında paylaşıyor ama kimse erkeklere ne olduğunu söylemiyor.

Geçtiğimiz yıllarda sütyen rengi cevapları sosyal medyada merak uyandırmış ve uzun süre konuşulmuştu.

Neymiş efendim kadınlar arasındaymış, erkekler anlamasınmış, 

Kimden, neyi saklıyorlar anlamış değilim. Yada böylesi bir gizem'in hanımlara, ne gibi bir yararı oluyor ? 

Sorarım sıze hanımlar?  Her yıl geleneksel hale getirilen bu oyundan sonra, kaç erkek eşinin elinden tutup da eşine  memegrofi çektirtmiştir?  Bana sorarsanız hiç bir erkek!

O halde Meme kanserine dikkat çekmek istiyorsak ne yapıyoruz? öncelikle  bu şekilde oyunlar oynamayı bırakıp, "Memenin, sadece meme olmadığını anlatana kadar bas bas bağırıyoruz.  Kaçmıyoruz, yüzleşiyoruz ve paylaşıyoruz. Çekinmeden, korkmadan.  

Şimdi size yıllarca meme kanseri ile savaşmış, genç bir kadının kansere karşı verdiği mücadeleden söz etmek istiyorum.! 

Pınar Efe.  Yaşı 40

Pınar,  meme kanseri ile ilk tanışma anlarını  ve sonrasında ki mücadelesini şu sözlerle dile getiriyor. 

Bir gece nışanlımla evde oturmuş televizyon izliyorduk. Elim birden sağ göğsüme gitti. Sağ göğsümün iç tarafında elime küçücük bir sertlik geldi. Hemen diğer göğsümü kontrol ettim. Öteki göğsümde sertlik yoktu. Muhtemelen yağ kitlesidir diye düşündüm ve  çok fazla dikkate almadım. 

Ertesi sabah tekrar kontrol ettiğimde aynı sertlik devam ediyordu. Durumu nışanlımla paylaştım. Nışanlım göğsümü incelediğinde sertliğin çok küçük ve önemsiz bir şey olduğunu söyledi. Bende öyle  düşünmüştüm aslında.

Ama içime  kurt düşmüştü bir kere. Oldum olası meme kanserinden hep korkmuştum. Nihayetinde bir kadındım ve bu risk benim için de kaçınılmazdı. 

Aynı gün hiç vakit kaybetmeden jinekoloğuma gittim. Muayene etti. Benim alanım değil ama seni iyi bir cerrah'a göndereceğim birde o baksın dedi. Hemen o gün dediği doktora gittim. Muayene edip bir sürü sorular sordu. 

Ultrasyon istedi. Çektirdim.

Radyolog şüpheli kitle saptadı ve kitlenin çıkarılıp biyopsi yapılmasını önerdi. Erken sonuca ulaşmak için çok fazla düşünme  lüksüm olmadığını bildiğimden hiç vakit kaybetmeden  benden istenen tetkikleri bir bir yaptırıyordum. Nihayet sonuçlara ulaşılmıştı. Sonuç kötüydü. 

Kanser sözü ilk anda şok etkisi yarattı bende.  O an için düşünme kabiliyetimi tamamen kaybettim. Tüm geçmişimi, geleceğimi, hayallerimi  tek  bir cümleye sığdırmanın acizliğini yaşadım.  "Kanser eşittir ölüm".

O anları hiç unutamıyorum. Hani aniden camdan düşersin de ciğerlerinin patladığını duyarsın ya ağzında. Kalbin ha durdu ha duracak ama sen sadece izlersin acı içinde. İşte öyle hissediyordum. 

Saatlerce kendimi bilmeden parkta oturdum. Kanser olduğumu öğreneli henüz bir kaç saat olmuştu ama ben ruhen yıllardır çöküntüye uğramış gibiydim. 

Kendim için ağlarken birden aklıma sevdiklerim geldi. Allah'ım nasıl söylerim, "anne kızın kanser oldu" nasıl derim. Peki ya nışanlım. Ne yapar, nasıl dayanır bensiz?  Onların bana ihtiyacı varken göğsümde sinsi bir şeytan barındırdığımı nasıl anlatırım?.

Tüm bunları düşünürken tuhaf bir korkusuzluk kapladı içimi. O anda aklımdan geçen ilk şey şuydu;

"Böyle bir hastalığa yakalandıysam, muhakkak ki bu aşamada onun da bir tedavisi olmalı. Ne gerekiyorsa, bana ne derlerse onu yapacağım. Yeter ki iyi olayım. Çünkü annem, babam ve beni seven bir ailem var. 

O gece nışanlımı karşıma alarak "Ben meme kanseriyim" dedim. Nışanlım gayet metanetli davranarak tamam tedavini olursun geçer dedi. Bu sözler beni çok rahatlatmıştı.

Ancak ertesi güni nışanlımın moralinin bozuk olduğunu ve gizli gizli ağladığını fark ettim. 

Güçlü tavrımı takınarak hemen itiraz ettim, şu anda en son ihtiyacım olan şey etrafımda ağlayan insanlardı. Hepimiz savaşçı bir ruhla dimdik ayakta olacak ve savaşacaktık. 

Hiç bir zaman "Neden ben? Ne kadar şansızım! Ne kötü bir kaderim varmış!" diye isyan etmedim. 

Uzun bir tedavi sürecine girerken de göğsüm ameliyatla alınırken de.

Teşhisten sonra acil ameliyata alındım. 4. evrede olduğum, hatta ölebileceğim söylendi. Doktorumun bu sözleriyle yelkenleri suya indirmedim tabii. Tam aksine, hayata daha da sıkı sarıldım. 

Ölüm elbette ki Allah'ın emri ancak ben yaşayacağıma öyle çok inandım ki hastalığımı yeninceye kadar mücadele edeceğime  yemin ettim. Öyle de yaptım. 

Amelıyatımda sağ göğsüm ve sağ koltuk altı liflerim alındı. Üç ay iyileşme süresi verildi. 

Bu arada  morale en çok ihtiyacım olan süreçte nışanlım,  böylesi büyük bir sorumluluğun üstesinden gelemeyeceğini anladı ve  beni terk etti. 

Ben kansere savaş açmış güçlü bir kadındım. Ve bu yola tek başıma da devam edebilirdim. Ettim de! Ailemin ve dostlarımın desteğini de es geçmeyeceğim.

Tedavi süreci 8 ay süren kemoterapiyle devam etti.

Sonrasın da 24 iş günü süren radyoterapiye başladık. Her gün hastaneye gidip düzenli şekilde tedavimi oldum. Tedavi sonrası yapılan kan tahlili temiz çıktı. 

Tedavim bitti. Çok şükür iyiyim. Hayata umutla ve sevgiyle bakıyorum. Daha yaşanacak çok güzel günlerim var biliyorum.  Hayatı, ailemi en önemlisi kendimi çok  seviyorum. 

Sevgili Pınar'a çok teşekkür ediyor ve bu hastalıkla mücadele eden tüm hastalara Önce Vatan Gazetesi ailesi adına geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz.