GIDIKLANMA NEDİR? NEDEN GÜLMEMİZE SEBEP OLUR?
Ailemizde çocuklarımızı arada bir gıdıkladığımızda onların kahkahalarını duymak güzel bir duygudur. Neredeyse bütün insanlar az ya da çok, bir şekilde gıdıklanır. Peki ama neden gıdıklandığımızı hiç düşündünüz mü... İnsanların en çok gıdıklandıkları bölgeler boyun,  ayak altı, avuç içi, koltuk altı gibi bölgelerdir. Bunun sebebi bu bölgelerin çok hassas olmasından kaynaklanmaktadır.
Gıdıklanma; vücudun bazı hassas yerlerine dokunulduğunda deri yüzeyinde bulunan sinir ağlarının uyarılmasına bağlı olarak kaçınma davranışları olan ürperme ya da gülme durumlarının ortaya çıkmasıdır. Özellikle tüyle okşama, derimizde sinek yürümesi gibi durumlarda hassas olan bu  sinir lifcikleri, sinyalleri anında beyne gönderir, huysuzlanma ya da gülme durumu ortaya çıkar.
Londra Üniversitesi’nden Sarah Jayne Blakemore, insanın kendisinden  kaynaklı hareketler ile dış kaynaklı hareketler arasında beynin çok kısa bir sürede verdiği bu kararı ilk inceleyen bilim insanlarından biridir. Deneklerin avuç içleri başkaları tarafından gıdıklanırken ve kendileri tarafından gıdıklanırken beyin görüntülemeleri çekilmiş. Blakemore, uzuvlarımızı hareket ettirdiğimizde beyinciğin bu hareketlere dair öngörülerde bulunduğunu ve dokunmakla ilgili duyuların işlemden geçirildiği somatosensoryel (bedensel-duyusal) kortekse(parietal kortekse) bunun normal bir durum olduğu ile ilgili bilgiyi gönderirdiğini tespit etmiştir. Bunun sonucunda, kendi kendimizi gıdıkladığımızda, başkaları gıdıkladığı kadar yoğun duyumlar hissetmeyiz demiştir…
GIDIKLANMA TİPLERİ
Knismesis; hafif hareketten kaynaklanan bir histir, tıpkı birisinin pamuğu derinizin üzerinde hafifçe gezdirmesi gibi. Bu durum çok kaşındırıcıdır ve bu hareketi kendi kendinize yapabilirsiniz. Bu hafif ve hoş olan olan gıdıklanma şekline knismesis denir. Hoş olmayan, ağır gıdıklanma şekline gargalesis denir. Vücudun çok hassas bölgelerine (örneğin; boyun, ayaklar, karın ve koltukaltı gibi) yoğun bir hareket uygulandığında ortaya çıkar. Gargalesisi kendi kendinize yapamazsınız. Knismesis daha duysal bir his olduğundan kendi kendine yapılabilirken, gargalesis iç güdüsel bir tepki olduğundan kendi kendine yapılamaz.
GIDIKLANMA MEKANİZMASI
İnsanların %99’u gıdıklanır. %1’i gıdıklanmaz. Kendisine dokunduğunuzda size kızan  bir dostunuzun olması  %1’lik gıdıklanmayan gruba örnek olarak verilebilir. Gıdıklanma eşiği düşük olan insanlar çok gıdıklanırken, gıdıklanma eşiği yüksek olan insanlar az gıdıklanır. Kızıl saçlı kişiler, esmer ve kumral insanlara göre daha az gıdıklanır. Bazı insanlar boyunlarından çok gıdıklanırken, bazı insanlar karınlarından çok gıdıklanır. En çok gıdıklanan yer ayak tabanıdır. Örneğin, sevdiğimiz ve tanıdığımız biri bizi gıdıkladığında gülmekten katılabiliriz. Katıla katıla gülmekten bayılabiliriz bile… Fakat, sevmediğimiz, tanımadığımız ya da niyetinden şüphelendiğimiz biri  bizi gıdıkladığında ise saldırgan tepki verebiliriz. 
Biri gelip vücudumuza dokunur. Dokunduğu noktadaki sinir düğümleri deri üzerindeki elektromekanik hareketi algılayıp, beyne sinyaller gönderir. Beynimizde; acıkma, susama ve cinsel davranış gibi en temel iç güdülerimizden sorumlu bölüm olan hipotalamus aktive olur. Hipotalamusun yanı sıra, gıdıklanma sonucu oluşan duyunun taşınmasında miyelinsiz sinir liflerimizde görev alır.  Beynin en gelişmiş kısmı olan serebral korteks bunu tehlike olarak algılar. Vücudumuzun koruma mekanizması devreye girer. Kaçınma, korkma, gülme veya kahkaha ortaya çıkar. Beynin gıdıklanmaya verdiği tepki kaşınmaya  ya da okşanmaya olan tepki gibi istem dışıdır. Gıdıklanma ile kan basıncı artar nabız ve kalp atışları hızlanır beynin uyanıklılığı artar. Gıdıklanmanın fiziksel etkilerinin yanında faydalı ve zararlı psikolojik etkileride vardır. Gıdıklanma kısa süreli ise zevklidir ve insanı mutlu eder. Ama gıdıklanma olayı uzun sürdürüldüğünde korku ve paniğe neden olabilir. İnsanlarda fobi oluşmasına neden olabilir.Yani fobisi olan bu kişiler temas olmadan bile tepki verebilirler.
Kendimizi gıdıkladığımız zaman  beyne gereksiz sinyallerin gitmesini engelleyen beyincik devreye girer. Beyincik, gıdıklamaya çalıştığımız bölgeden gelen sinyalleri bloke eder. Serebral kortekse ulaşmayan sinyaller dikkate alınmaz ve işlenmez. Tehlike sinyali beynimize hiç ulaşmadığı için koruma ve gülme refleksine de gerek kalmaz. Kendimizi gıdıkladığımızda ise vücudu koruma mekanızması  refleksleri harekete geçmediği için gülmüyoruz. Bazı araştırmalara göre şizofrenlerin kendi kendilerini gıdıklaması mümkün. Bu durum beynin çalışmasıyla ilgili bir terslikten kaynaklanıyor olabilir…
GIDIKLANMA İŞKENSESİ ÖRNEKLERİ
Savaş suçluları ve esirleri konuşturmak için gıdıklanma bir işkence yöntemi olarak kullanılmıştır. Bu insanlar ayak tabanlarından gıdıklanmaktan çıldırmıştır. Savaş suçluları ve esirler üzerinde gıdıklayarak öldürme yöntemleri orta çağa kadar olan dönemde Japonlar tarafından uygulanmış.
1933-1945 yılları arasındaki Adolf-Hitler ‘in nazi Almanyasında uygulanmıştır. Nazilerin, Flossenbürg toplama kampından kurtulan Heinz Heger tanık olduğu bu işkenceyi daha sonra yazdığı “The Men With The Pink Triangle” isimli kitabında şöyle anlatmış;
“İlk önce bir subay geliyor ve kaz tüyü kullanarak esirin ayak tabanlarını, bacak aralarını, koltuk altlarını ve vücudundaki diğer çıplak yerleri gıdıklamaya başlıyordu. Esir başta sessiz kalmaya çalışıyordu. Sonra daha fazla dayanamıyor ve sonunda yüksek bir kahkaha atmaya başlıyordu, bu kahkaha daha sonra büyük bir acıyla ağlamaya dönüşüyordu. Yanaklarından gözyaşları süzülürken, vücudu zincire vurulmuş halde kıvranıyordu. Gıdıklama işkencesinin ardından, zincirlerini çözüyor ve sadece izliyorlardı. Genç adamın gözyaşları yanaklarına akıyor, kontrolsüzce bir duygu karmaşasının içine giriyordu.”
Antik Roma‘da gıdıklanma işkence yöntemi olarak  kullanılmış. Kişinin ayakları bir tuzlu suya batırılıyor ve bir keçi solüsyonu yalaması için getiriliyordu. Bu gıdıklama işkencesi başta yalnızca basit bir gıdıklama olarak başlıyordu, ancak giderek dayanılmaz bir acıya dönüşüyordu.
En güzel gıdıklanma sahnesi;  1984 yılında çekilen, baş rolünü Kemal Sunal ve Fatma Girik’in  oynadığı  POSTACI filminde geçmektedir. 
GIDIKLANMA SONUCU OLUŞAN DUYGU
Gıdıklanma sonrasında görülen gülmenin arkasında; bir acı, korku ve endişe duygularıda vardır.