Merhaba giden ömrüm.

Lütfen bağışla yüzsüzlüğümü
Her doğum günümde olduğu gibi, bu doğum günümde de yine sana uzun uzun yazacağım ve biliyorum sen yine okumadan geçip gideceksin.

Bugüne dek bilmedin, görmedin beni. Yüreğimden haykırırken sözlerimi duymadın kapattın kulaklarını yüreğime…

Ve seninle hiçbir zaman biz olamadık... Umursamaz bir sevgili gibiydin, ben sana bağlandıkça sen beni dipsiz kuyulara attın...

Çoğu zaman bana olan düşmanlığını unutup, küçük küçük umutlar biriktirdim sol cebimde...

Gülünç değil mi? Bilemedim her bir umudun yüzüme düşen her çizgide fırtına koparacağını...

İşte yolun yarısına geldik seninle, ve ben henüz hayatın tanımını kavrayamadım. En kötüsü de ben layığı ile yaşayamadım..

Doğum günlerimde saçıma düşen akları sayarken, “Ya Rab biraz daha can” diye dua ettim… Sen ise defalarca canına kıydın...

Yaşadığım müddetçe benimle zıtlaşmış olsan da ben hep dua ettim, hep seni istedim... Olmadı, varsın olmasın, razı gelirim kaderime ama yapma bana bunu. Kötü davranma artık…

Herkes yavaş, yavaş terk ediyor beni. Hissediyorum...

Sen gitme lütfen… Daha çok uzaklaşma bak ayak seslerini duyabiliyorum hala Ne olur koşma artık. Daha fazla yorma bu yorgun bedenimi...

Hadi Ömrüm bu doğum günümde güldür yüzümü biraz olsun,

İyi ki doğdunFiliz de mesela, sözlerin de samimi olmasan da… Razıyım kandır beni...

Çaldığın umutlarıma ihtiyacım kalmadı, hepsi kalsın sende... Tek istediğim biraz daha bekle, Sevdiklerim için biraz daha bekle…

Söz veriyorum hayatlarını düzene soktuktan sonra sana da “Eyvallah” çekip seninle koşacağım...