Mayıs 2016 içinde, üst üste, her hafta, çeşitli kongre ve temaslar için seyahatlerim oldu. Önce, Antalya ve çevresi, daha sonra, Kapadokya, Nevşehir, Ürgüp, İhlara, Uçhisar, Göreme ve yöresini ziyaret ettim. Son olarak ta, karayolu ile, İstanbul, Balıkesir, Ayvalık, Dikili, Çandarlı, İzmir, Çeşme, Seferihisar, Kuşadası, Aydın, İzmir üzerinden, Akhisar’a da uğrayıp, İstanbul’a döndüm.
İlk olarak şu hususu belirteyim, cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz. Ancak, bu cennetin değerini  bilmiyor, doğayı, çevreyi, ormanları, yeşili tahrip edip, yok ediyoruz. 
Devamlı inşaatlar, sağlıksız kentleşme sürüyor. Bu yıl, en fazla dikkat çeken husus, turizm sektörünün bitme noktasına geldiğidir. Benim ziyaretlerim, Türkiye’nin en önemli, turizm merkezlerine idi. Kaldığım otellerde, odalar boştu. Dikkatinizi çekerim, bahsettiğim ay, Mayıstır. Antalya’da rahmetli Özal’ın yaptırdığı güzelim oteller, devasa tatil köyleri bomboş. 
Türk turizmine, nasıl zarar veririm diye düşünseniz, ancak bunu yapabilirsiniz. Sen demokrasi getireceğim, yok Osmanlı İmparatorluğu’nu ihya edeceğim diye, Suriye ile düşman ol, bu yetmiyormuş gibi, Mısır’ı, Libya’yı, Irak’ı, Israil’i karşına al, 11 saniye bizim hava sahamızda uçtu diye Rus uçağını düşür, işte bu durumla karşılaşırsın. Turizm, ihracat, özetle ekonomi çöküyor. İhracat ve turizmde ki gerileme %30’ları buldu. 
Esat’la ailece görüşürken, beraber Bakanlar Kurulu yaparken, ne sebeple böyle olduk? Esad’a kim karşıysa, yanında Türkiye’yi buldu. 
Tüm terörist örgütlerini destekledik. O, desteklediklerin şimdi Kilis’i bombalıyor. Kilis boşalıyor. O Kilis ki, AKP’ye %60’ın üzerinde oy verdi. Hani, sıfır sorun politikası izlenecekti? Etrafımızda, dost ülke kalmadı. Herkesin İŞİD diye bildiği, cani terör örgütüne DEAŞ deyip, hadiseyi, tevil etmekle iş bitmiyor. Avrupa Birliği’nin asıl amacı, Türkiye’nin başına musallat olan Suriyeli  sığınmacıları, ne pahasına olursa olsun, kendi sınırları içine sokmamaktır. 
Dışardan Türkiye, bir bölgesinde çatışmaların sürdüğü, her gün şehitlerin verildiği, ocakların söndüğü, hiçbir şeyin doğru dürüst  işlemediği, yapılacak birçok iş varken, mutlaka Başkanlık Sisteminin üzerine yoğunlaştığı, istikrardan uzak bir ülke olarak görülüyor. 
Birçok ülke kendi vatandaşlarının, Türkiye’ye seyahat etmelerini yasakladı. Seyahatte, durup dururken, Başbakanın değişmesinden, bunun  yönteminden, vatandaşların hoşnut olmadığını gözlemledim. Hem de bu vatandaşlar, AKP’ye oy vermişlerdi. 
Ülkemizde, devlet sektörü yatırımları, karayolları, hastane, okul, üniversite binaları vs. yatırımlar devam etmekle  birlikte, özel sektör yatırımları oldukça azalmıştır. 
Türkiye, yatırım yapılacak güvenli ülke olarak görülmediğinden, yabancı sermaye yatırımlarım da durma noktasındadır. 
Ziyaret ettiğim CHP’li Belediyeler, gereken  hazine yardımlarından mahrum bırakıldıklarından şikayetle, gereken işleri  yapamadıklarını ifade etmişlerdir. Osmangazi Köprüsü, onun bağlantısı olan ve Orhangazi’ye kadar açılan, İzmir’e, 3,5 saatte ulaşılacağı söylenen karayolu ve diğer duble yolları olumlu olarak  görüyorum. 
Biz ANAVATAN Partililer olarak, hep taş üzerine taş koyanları takdir etmişizdir. Türkiye, bu  girdaptan bir an önce çıkmalıdır. Terör bitirilmeli, izlenen yanlış politikalar, dış münasebetler düzeltilmeli, yatırım, sanayi, ihracat, turizm hamlesi ve reformlar devreye alınmalı, ekonominin  bozulan dengeleri, hemen ıslah edilmelidir. 
Bakın, uluslararası bir derecelendirme kuruluşu, ne  buyuruyor; ’Efendim,Türkiye’de bulunan mülteciler, Türkiye’nin büyümesine olumlu katkı  yapacaklarmış’. Siz, buna inandınız mı? Türkiye, ekonomik krizle boğuşurken, kendi vatandaşlarına, iş bulamazken, kısıtlı bütçesinden, 14 milyar  doları, 3.5 milyon Suriyeli’ye  bakmak için harcarken, bunlar acaba büyümeye nasıl, olumlu katkı yapacaklar? Onların bütün maksadı, bu sığınmacılar, Avrupa’ya gitmesin. Özetle, herşey güllük, gülistanlık değil. Öyle kendi çevremize kapanıp, etrafı görmezsek, hadiseyi anlayamayız. Gidip  halkı, yerinde görmek  gerekir. Yalnız, garip bir husus daha  var, AKP’nin  %49.5 olan oy oranı, şimdi  %55 olmuş. Neden acaba?
NOT:
TBMM Başkanı’nın, Laiklikle ilgili ifadelerini, hayret ve dehşetle karşıladım. LAİKLİK, Cumhuriyetimizin, Demokratik Parlementer Sistemimizin, ayrılmaz harcıdır. Türk toplumu için vazgeçilmezdir. Bugün vatandaşlarımız, yüce dinlerinin gereklerini, hiçbir baskı, tehdit altında olmadan yerine getirebiliyorlarsa, Laiklik ilkesi sayesindedir. 
Büyük önder ATATÜRK’ün koyduğu, Laiklik ilkesi, Türkiye’yi bağnaz, yobaz toplumlardan ayıran, çağdaş, medeni, muasır medeniyete yönelen toplum olmamızı sağlayan bir unsurdur. Herkese, anayasamızın 24. maddesini dikkatle okumalarını, bu konuda taviz vermemelerini  öneririm.