Kıbrıs…

“Minnak bir ada ya, 30 yıldır neresine gidiyorsun ?”

Diyenlere hep denizinde yine, yeni ve yeniden doğuyorum derdim. Ve de hep yaz aylarında giderdim.

Ancaaakk…

İki yıldır Kıbrıs’ın yeşili ve en güzel mevsimini keşfetmeye başlayınca işin boyutu değişti.

Biri aşağıda anlattıklarımı Kıbrıs’ta yaşadım dese inanın ben de inanmazdım…

Sabiha Gökçen’den başlayan serüven veee….

Geliyorum Kleopatra ( Çok severmiş ya Kıbrıs’ın altın kumunu) (Afrodit’tin de burada doğduğu söylenir.)

Ertesi günün sabahında erken saatlerde ekip buluştuk. Göreceklerimizin merakı öyle büyük boyuttaydı ki, rüzgarlı ve yağışlı hava bile içimizde ki mutluluğa sekte atamadı.

Gazi Mağusa’dan araçla Güzelyurt yönüne  doğru yola çıktık. 

Kuzey Kıbrıs’ın ortası Girne ise ya doğuya Dipkarpaz’a o tava biçiminin ucuna ya da Güzelyurt tarafına batıya gidersin.

Büyük minnak ada!

Ve henüz yapısı bozulmamış evlerin yeşillikler içinde verdiği doğal dokuyu geçerek araçtan bir düzlükte durduk.

Toprak yoldan girdiğimiz parkur, daha sonra yavaş yavaş yükselmeye başladı. 

Derenin içinden kanyona bodoslama daldık.

Su da çamurda bata çıka saatlerce yürüdük. Tırmandık. Çalılar ve devrilen ağaçlardan elimizi yüzümüzü kurtarmaya çalıştık. Küçük göletleri kayalara taşıyan bağlantıları dansözlük yaparak, bazen halatlarla geçtik. Molalar verip yedik içtik, ateşte kahveler pişirdik. 

Ve sürekli yağan yağmurda ıslanıp, sıçanlara benzemiş hallerimizi fotoğraflayıp güldük.

Zorlu sınavımızda, kaslarımızı dinlendirdiğimiz tepede, bu kez fındık gibi yağan dolu ile karşılandık. Ağzımı açıp yemeye çalıştım. Çocuklar gibi…

Gerçekten ruhun gıdası dedikleri buydu.

Yüzümü gökyüzüne çevirip, fısıldadım;

“Doğan her günü farkındalığın idrakinde değerlendirmeyi, yaşadığım acılarla olgunlaşan yüreğimdeki bilgeliği seviyorum. Ruhumdan gelen sevginin yüzüme yansıyan tezahürünü, gelişirken değişmeyen yüreğimi ve beni ben yapan özelliklerimi seviyorum. 

Ey hayat, sana teşekkür ediyorum, yaşadıklarım ve yaşayacaklarım için.!”

Yola son moladan devam ettiğimizde birden kendimi Salda Gölü’nde sandım. Yemyeşil ormanların içinde bir turkuaz renkli göl!

Hayda… 

Her yıl sarı sapsarı otları ile, masmavi denizine kurban olduğum Yavru Vatan…

Şimdi objektifime … Karadenizvari bir poz veriyor.

Yerim ben seni… bizi güneşle karşıladı Geçitköy Barajı…

Tablo gibiydi. Dakikalarca nefes aldım. Yaşadığıma şükrettim.

Aslında burası eskiden küçük bir gölmüş. Kıbrıs’ın büyük sorunudur, susuzluk.

Biraz teknik vereyim.

KKTC Su Temin Projesiyle Girne yakınlarında bulunduğumuz Geçitköy’de  yapılan bu baraj 65 m yüksekliğinde, inşaat 30 Mart 2012 tarihinde, 7 mart 2014 tarihinde bitirilmiş. Baraj kil çekirdek, kaya dolgulu olarak inşa edilmiş. Ve 75 milyon metreküp su buraya aktarılmış.

80 km uzunluğundaki borularla vay anam vay. 

İnsanoğlu kafasına takmaya görsün.

 HYPERLINK "http://www.haberler.com/anamur/" \o "Anamur Haberleri" Anamur Dragon Çayı üzerindeki  HYPERLINK "http://www.haberler.com/alakopru-baraji/" \o "Alaköprü Barajı Haberleri" Alaköprü Barajı'ndan Akdeniz'i geçip, borularla gelen su, Orta Mesarya'nın büyük bir bölümüne ve Yılmazköy'e, Değirmenlik Belediyesi sınırları içerisinde bulunan Yeniceköy deposundan Değirmenlik, Paşaköy, Vadili, İnönü ve Serdarlı içerisindeki su depolarıyla Geçitkale Belediyesine bağlı Nergisli ve Pirhan köylerine, G.Mağusa, Yeniboğaziçi, Güzelyurt, Zümrütköy gibi bölgelerin su ihtiyacını karşılamaktaymış.

Adanın en büyük ovalarından biri olan fakat kuraklıktan verimli kullanılamayan Meserya Ovası’da 4 824 ha’lık bir alanda sulu tarım ile yüksek gelir artışları sağlama amacındaymış.

Asrın Projesi diyorlar. 

Türkiye tarafı Anamur Çayı üzerine Alaköprü Barajı, Anamuryum Dengeleme Haznesi sonra deniz boru hattı ve deniz geçişi ve şu karşımda duran barajın oluşumu.

Orijinal Bir Proje…

Başka bir  teknik bilgi DSİ den;

Deniz tabanı üzerine döşenecek borular, deniz yüzeyinde gemiler vasıtasıyla birleştirildikten sonra deniz suyu ile doldurulup, deniz tabanına batırılmış. Deniz içinden geçen -134 adet askı - akıllı borularla deniz altına yerleştirilip, bu borulara takılan verici ve sensörler sayesinde olası hasarlar önceden tespit edilip müdahaleler zamanında yapılabiliyormuş.

Not. Bize bu harika deneyimi yaşatan, Kıbrıs Bağımsız Doğa Yürüyüşü ekibi başkanı,  Fatih Bozkurt ve yardımcısı Zehra Öğünç’e çok teşekkürler.