G-20 Zirvesi öncesinde Hamburg caddelerinde sergilenen terör eylemleri üzerinden devletlerin birbirlerine çeşitli mesajlar verdikleri biliniyor. Hamburg caddelerini Cehennem’e çeviren protestolarının arkasındaki dinamikleri ayrıntılı olarak incelediğimizde, devletler arası mesajlaşmasının ötesinde, bir takım dinamiklerin etkilerini görebiliyoruz.

Yüzbini bulan göstericinin arasında, PKK gibi, neo-anarşistler gibi, “Siyah Blok” gibi çok başka amaçlarla karışmış gruplar da vardı, ama “G-20 İsyanı”nın ana teması, vahşi kapitalizme verilmiş çok güçlü bir ihtardır. Onun da ötesinde, kapitalizmin yerine konulabilecek yeni bir ‘model’ arayışıdır. Hamburg caddelerindeki göstericiler arasında yalnızca ajan provokatörler, neo-anarşistler ve PKK yoktu, insani değerleri baş tacı eden, Ortadoğu’daki yağmayı, soygunu, katliamı lanetleyen insanlar da vardı.

G-20 Zirvesi öncesinde Hamburg caddelerinden yansıyan Cehennem görüntüleriyle, 432 kilometrelik yürüyüş sonunda Maltepe Meydanı’ndan yansıyan demokratik olgunluk tablolarının anlattıklarını doğru okumamız gerekir. Maltepe Meydanı’nda sergilenen demokratik olgunluk tablosu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Hamburg’da vatandaşlarına hitap etme izin vermeyenlere de bir ders olmalıdır.

Cuma günü Hamburg’da gerçekleştirilen ve dünyanın en büyük 20 ekonomisinin temsilcilerini bir araya getiren “Küresel Büyüme ve Ticaret”, “Sürdürülebilir Kalkınma, İklim ve Enerji” konularının görüşüldüğü G-20 Zirvesi öncesinde, kapitalizm ve küreselleşme karşıtı 100 bin gösterici kentin sokaklarını savaş alanına çevirdiler. Göstericiler, “Cehennem’e hoş geldiniz” pankartlarıyla zirveye giden yolları kestiler, Hamburg caddelerini alev alev yaktılar. G-20 Zirvesi tamamlanabildi, ama Emine Erdoğan’ın da katıldığı “eşler zirvesi” güvenlik gerekçesiyle yarıda kesilmek zorunda kaldı. Özet: G-20 Zirvesi, tam bir G-20 İsyanı’na dönüştü..

Peki, Hamburg caddelerini Cehennem’e çeviren bu gösterilerin nedeni neydi? Perde arkasında, küreselleşme karşıtı insanları bu derece öfkelendiren ne gibi nedenler vardı?

G-20 İsyanı olarak nitelediğimiz Hamburg protestoları, bugüne kadar tanık olduğumuz en yoğun, en kozmopolit katılımlı ve şiddetli başkaldırıydı.

Dünyamız nereye gidiyor?” sorusunun doğru yanıtını bulabilmemiz açısından, G-20 Zirvesi öncesi Hamburg’da ve 600 bin adımlık Ankara (Güvenpark)-Maltepe hattında yaşananların perde arkasındaki dinamikleri ve hedeflerini görebilmemiz gerekir.

HAMBURG-MALTEPE HATTINDA YAŞANANLARI NASIL OKUMALIYIZ?

G-20 Zirvesi öncesinde Hamburg caddelerinden yansıyan Cehennem görüntüleriyle, 432 kilometrelik yürüyüş sonunda Maltepe Meydanı’ndan yansıyan demokratik olgunluk tablolarının anlattıklarını doğru okumamız gerekir. Maltepe Meydanı’nda sergilenen demokratik olgunluk tablosu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Hamburg’da, vatandaşlarına hitap etme izin vermeyen Almanya’ya, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’ye, 15 Temmuz’u anlatma programında konuşmasına izin vermeyen Avusturya’ya bir ders olmalıdır.

Güvenpark-Maltepe yürüyüşüyle CHP’nin kime, neye hizmet etmiş olduğu ayrı bir yazı konusundur. Biz olaya, “CHP ihanete hizmet etmiştir” penceresinden değil, her görüşteki vatandaşlarımızın demokratik bir hakkın kullanılmasında sergiledikleri olgunluk penceresinden bakmak istiyoruz.

Türkiye, Güvenpark-Maltepe arasında gerçekleştirilen 600 bin adımlık yürüyüş boyunca ve yürüyüşün noktalandığı Maltepe Meydanı’nda sergilediği demokratik olgunluk tablolarıyla dünya siyasi tarihine çok anlamlı bir sayfa eklemiş oldu.

G-20 İSYANI

Sol görüşlülerin çoğunlukta olduğu Hamburg’da küreselleşme ve vahşi kapitalizm karşıtı neo-anarşist göstericilerin gerçekleştirdikleri G-20 İsyanı, “kapitalizmin insanı yok sayan uygulamalarına karşı bir başkaldırı” olarak okunabilir. Bu okuma, bir yönüyle doğru da olabilir, ama G-20 İsyanı arkasındaki dinamikleri görmemiz açısından yeterli değildir.

Hamburg caddelerini Cehennem’e çeviren G-20 İsyanı, “Merkel’in, ülkesini Ortadoğu denkleminden dışlamaya çalışan, Washington’ı ziyaretinde elini sıkmayan Trump’a düzenlediği bir ‘hoş geldiniz’ partisi” olarak yorumlanabilir.

G-20 İsyanı, ABD’nin, petrol ticaretinde dolar yerine euronun kullanılmasına destek veren Merkel’in ayağını kaydırma girişimleri olarak da görülebilir.

G-20 İsyanı, “Trump’ı başkanlığa taşıyan ABD derin devletinin Yeni İpek Yolu projesinde Çin’e güçlü destek veren Alman Şansölyesi Merkel’e ve İngiliz Başbakanı May’e verilmiş ateşli bir mesaj” olarak da değerlendirilebilir. Önemli not: Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünü, ABD’nin, Çin’in Yeni İpek Yolu’nun önünü kesme projesinin bir parçası olarak değerlendirenler de var.

Bütün bu değerlendirmelerin hepsinin doğruluk payı vardır. Fakat, bu gösteriyi G-20 İsyanı olarak anmamızın çok daha derin nedenleri vardır. Hamburg sokaklarını Cehennem’e çeviren bu gösteriyi, ‘insanı yok sayan vahşi kapitalizmin yalan yanlış gerekçelerle işgal ettiği ülkelerde uyguladığı katliama, yağmaya, vahşete karşı insanlık vicdanının ayağa kalkması’ olarak değerlendirmek daha gerçekçi olacaktır.

PKK’NIN GERÇEK YÜZÜ ORTAYA ÇIKTI

Hamburg caddelerini Cehennem’e çeviren gösteriler, bu gösterilerde boy gösteren PKK’nın gerçek yüzünü görmemize vesile olmuştur. “PKK, sergilediği şiddet görüntüleriyle, Marroy Bookchin’in kurumsallaştırdığı ve savaşı, şiddeti, terörü dışlayan, buna karşılık yürüyüşü, diyaloğu savunan toplumsal ekoloji tezini nasıl yanyana koyabilmiştir? Avrupa’da Almanya’nın, Ortadoğu’da ABD’nin taşeronu olan PKK’nın, Kürtlere, kan ve gözyaşı dışında getirebileceği başka birşey olmadığı bir kez daha görülmüştür.”

İNSANLIĞIN AYAĞA KALKMASI

G-20 Zirvesi öncesinde Hamburg caddelerinde sergilenen terör eylemleri üzerinden devletlerin birbirlerine çeşitli mesajlar verdikleri biliniyor. Hamburg caddelerini Cehennem’e çeviren protestolarının arkasındaki dinamikleri ayrıntılı olarak incelediğimizde, devletler arası mesajlaşmasının ötesinde, bir takım dinamiklerin etkilerini görebiliyoruz.

Yüzbini bulan göstericinin arasına çok başka amaçlarla karışmış PKK gibi, neo-anarşistler gibi, “Siyah Blok” gibi gruplar da vardı, ama “G-20 İsyanı”nı, ‘vahşi kapitalizme verilmiş çok güçlü bir ihtar’ olarak değerlendirmek gerekir. G-20 İsyanı, aynı zamanda, kapitalizmin yerine konulabilecek yeni bir ‘model’ arayışıdır.

Hamburg caddelerindeki göstericiler arasında yalnızca ajan provokatörler, neo-anarşistler ve PKK yoktu, insani değerleri baş tacı eden, Ortadoğu’daki yağmayı, soygunu, katliamı lanetleyen insanlar da vardı.

EKONOMİK VE SİYASİ DİNAMİKLER

G-20 İsyanı’nı sol görüşlü onbinlerce Hamburglu göstericinin küreselleşme ve vahşi kapitalizm uygulamalarına karşı sergiledikleri bir başkaldırı olarak okumak da yeterli değildir. G-20 Zirvesi öncesinde yaşanan gösterilerin arkasındaki dinamikleri de yerli yerine koymak gerekir.

Hamburg caddelerini Cehennem’e çeviren göstericiler yalnızca neo-anarşistler ve PKKlılar değildi, göstericiler arasında ABD’nin Merkel’e yazdığı mesajı tebliğ eden ajan provokatörler de vardı. Hamburg caddelerinde yaşanan Cehennem görüntüleri aslında dolar-eoro savaşıydı. Bu savaşta ABD’nin hedefinde hem Almanya Şansölyesi Angela Merkel vardı, hem de İngiliz Başbakanı Theresa May.. İngiltere’yi AB’den koparan May, Yeni İpek Yolu projesinde Çin’in en büyük destekçisi olduğu için hedefteydi. Çin’in, 65 ülkeyi birbirine bağlayacak olan Yeni İpek Yolu projesi ise, ABD’yi tahtından indirmeyi hedefliyordu. Merkel de, baştan beri, petrolün dolar yerine euro ile satılmasını isteyenlere destek veriyor, doların saygınlığını törpülemeye çalışıyordu.

Petrolün dolar yerine euro ile satılmasına öncülük eden Saddam, Kaddafi, Hugo Chavez bu konudaki ısrarlarının bedelini canlarıyla ödemişlerdi. Petrol ticaretinde dolar yerine euronun kullanılmasında hala ısrarcı olan Merkel’in koltuğunda daha fazla oturması mümkün olabilecek mi?

Fransa başkanlık seçimlerinde Hollande yerine ABD’nin desteklediği Macron başkanlığa taşınmıştı. Merkel koltuğunun sallandığının farkında değil miydi; yerine getirilmek istenen isim bile belliyken kime güveniyordu?

TÜRKİYE AÇISINDAN GÖRÜLMESİ GEREKEN

G-20 Zirvesinden medyaya yansıyan görüntülerde asıl görülmesi gereken, Ortadoğu’da, bölgesel ve küresel güçler arasında sürdürülen enerji merkezli paylaşım kavgasıdır. Suriye konusunda ABD ile Rusya arasında varılan anlaşmanın Türkiye’yi ne yönde nasıl etkileyeceğidir. Bu anlaşmanın, Türkiye’nin ulusal birliğine ve toprak bütünlüğüne olası etkileridir.