İstanbul Aydın Üniversitesi’nde, değerli aile dostlarımız, Prof. Dr. Mükerrem Hiç, Prof. Dr. Süreyya Hiç‘in  kızları, sevgili Doç. Dr. Ayşen Hiç’in daveti ve organizasyonu ile, bir konferans verdim. Konuşmamın başında, değerli      Mükerrem Hocamı, sevgi, saygı ve özlemle andım. Böyle değerli evlatlar  yetiştirdiği için  aziz  ruhuna  minnetlerimi   gönderdim . Ben, bu tür konferansları çeşitli üniversitelerde, NGO ve platformlarda yapıyorum. Konu, 2016 yılı yazına doğru Türkiye’nin ekonomik ve siyasi görünümü idi. Ancak, ekonomi ağırlıklı olmak üzere, 2 saatlik sürede, diğer çeşitli konulara da değindim.Türkiye‘nin önünde duran en büyük hedef, 2023, yani Cumhuriyetimizin 100. yılında belli ekonomik büyüklüklere ulaşarak, dünyanın en gelişmiş ilk 10  ülkesi arasına girebilmesidir. Rahmetli Özal, bu  hedefi, 4 trilyon dolar GSMH, 1 Trilyon dolar ihracat, 200 milyar dolar da turizm gelirlerine erişmek olarak  belirlemişti. Bu hükümet ise, sadece 2 trilyon dolar GSMH, 500 milyar dolar ihracatı hedeflemiştir ki, yetersizdir. Ancak, görülüyor ki, bu hedefe dahi ulaşmak zor, adeta imkansızdır. Türkiye’nin yılda ortalama % 7’den aşağıya olmayan kalkınma hızını, yakalaması şartken, bu oran, son yıllarda % 3-4 düzeyine inmiştir. Özellikle, 2016  yılında, ihracatta, turizm gelirlerinde, % 19’lara varabilecek daralmalar beklenmektedir. Rusya ile gereksiz uçak düşürme  olayı sonucu, yaratılan kriz iyi olmamış, ekonomimizi,  özellikle ihracat, turizm olarak, menfi yönde etkilemiştir. Aynı nedenlerle, dış müteaahitlik sektörü de olumsuz  etkilenmiştir. Rusya’nın  yanısıra, ilişkilerdeki bozulmalar nedeni ile Libya, Mısır, Irak vs. gibi ülkeler, Türk müteahhitlere iş vermemektedirler. Eskiden bayağı önemli olan Suriye, dış ticaret ilişkileri durmuştur. Türkiye’de yaşanan terör, Güneydoğudaki çatışmalar nedeniyle, Rusya’nın yerine ikame edilebilecek, diğer ülkeler de vatandaşlarını, turist olarak Türkiye’ye göndermek istememektedir. Efendim, biz Afrika’da yeni pazarlar buluruz diyorlar. Buldukları yeni pazarlar, yokluk, yoksulluk içindeki, yardıma muhtaç Afrika ülkeleridir. Onlardan para kazanılmaz. Bu durumda, 2023  hedeflerine nasıl ulaşıp, dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasına gireceğiz? Türkiye’nin  üzerinde halen yer alan ülkelerin elleri, armut mu topluyor, onlar ilerlemiyorlar mı? Bu meyanda, yapılan bazı olumlu işleri de söylemeliyim. Üçüncü havalimanı, üçüncü köprü, duble yollar, nükleer  santrallar, İstanbul-izmir otoyolu, barajlar, az da olsa fabrikalar, tesisler olumludur, devam etmelidir. Paradan 6 sıfır atılması, enflasyonun indirilmesi, olumlu icraatlardır. Türkiye’nin çok önemli istihdam sorunu vardır. Büyüme, istihdam yaratmamaktadır. Tasarruf oranı, fevkalade düşüktür. Üniversite diplomasi alıp, iş bulamayanların oranı, %e 23’lerdedir. Bunları kısaca ifade ettikten sonra, Avrupa Birliği’ne tam üyelik konusuna gelmek istiyorum. Avrupa Birliği’ne tam üyelik, Türkiye için bir çağdaşlık, bir medeniyet projesidir. Büyük Önderimiz Atatürk’ün işaret ettikleri  gibi, Türkiye’nin asıl amacı, muasır medeniyete ulaşmaktır. Türkiye, her ülke ile, kendi çıkarlarına, öncelik  vererek, rasyonel ve olumlu ilişkiler kurmalıdır. Ancak asıl yön, batı olmalıdır. Zaten, Türkiye’nin, ihracatının % 60’ı, Avrupa ülkelerindendir. Avrupa Birliği’ne girebilmek için öngörülen, 33 chapterin açılması önemli  değildir. Asıl önemli  olan,  bu fasılların görüşülüp, onaylanması ve kapatılmasıdır. Ne yazık ki, açılan 13 fasılın, sadece, 1 tanesi  kapatılabilmiştir. Herşeye rağmen, Türkiye, Avrupa Birliği üyesi olacakmış gibi çalışmalı, insan hak ve özgürlüklerine, basın, ferdi hürriyetlere, ekonomik ve sosyal refah seviyesinin yükseltilmesine yönelik, reformları  realize etmelidir. Türkiye, bir an önce kalkınmalıdır. Türkiye, dış politikada yaptığı hataları, düzeltmelidir. Şam’da, Cuma namazı kılacağız kabilinden  hayallerden vazgeçmelidir. Bu hayaller, ters çıkmış, 3 milyon Suriyeli Türkiye’ye gelmiş, Türkiye, bunlara kısıtlı bütçesinden 13 milyar dolar harcamıştır. Avrupa Birliği, bu mültecilerin, kendi ülkelerine gönderilmesinden  korkmaktadır. Bu nedenle, son zamanda yüzümüze gülmekteler, Merker, 3-4 defa gelip gitmekte, Türkiye’ye, 6 milyar Euro  vadetmektedirler. Üniversiteli gençlere, çevre, doğanın korunması, tarihi eserlere, eski köşk ve konaklara sahip çıkılması konularında da tavsiyelerde bulundum. Son zamanlarda, kentsel dönüşüm adı altında, çevre, doğa, ormanlar, yeşil alanlar, tahrip edilmekte, bunların yerine, iğrenç beton yığınları dikilmekte, bir takım  inşaatçılar, rant sağlayarak, ceplerini doldurmaktadırlar. Örneğin, sit alanı olan Dolmabahçe’de, şehrin göbeğine,  beton yığını stadyum inşa edilmiştir. Fevkalade yanlış bir iştir. Orası, Mecidiyeköy’deki eski stad yeri, yemyeşil park olarak, halka açılmalıydı. Üniversiteli gençlere, şunları da söyledim. Türkiye’nin güneyinde  yaşanan olaylar,  çok ciddi  sonuçlar doğuracak mahiyettedir. Türkiye’ye sirayet edebilir. Kuzey Irak’ta, Musul, Kerkük, Telafer, Süleymaniye  bölgelerinde, bizler gibi öz Türk olan, sayıları, 3 milyonu bulan, Irak Türkleri yaşamaktadır. Ne yazık ki, bölgenin en güçlü ülkesi olan Türkiye, bunlara, yeterince sahip çıkmıyor. Eğer, Kuzey Irak’ta, Barzani denilen adamın, Kürdistan  özerk bölgesi olacaksa, bizim de özerk, federal, Türk bölgesi, hatta,  Kıbrıs’ta olduğu gibi, Kuzey Irak Türk Cumhuriyeti olmalıdır. Bu konunun, ihmale tahammülü yoktur. Konferans için öngörülen sürenin, kısıtlı olması nedeniyle, konuşmamı şöyle tamamladım. 

Sevgili Gençler, sizden şunları istiyorum; Atatürk’e, Atatürk ilke ve inkılaplarına, sımsıkı bağli olun, onları daima yaşatın... Türkiye’nin yerinin çağdaş, laik, medeni, batı dünyası olduğu hedefinden şaşmayın.

Çevre ve doğaya sahip çıkın. Kendinizi, çok iyi, çok yönlü, her fikre açık, güçlü yetiştirin, en az bir lisan öğrenin. Atalarımızın emaneti olan bu vatana, fedakarca, hizmeti şiar edinin. Bütün bunların yanında, sağlığınıza, dikkat edin, sağlık olmazsa hiçbir şey  yapamazsınız.